Neoliberal kapitalizmde meslekler ve haliyle insanlar, “çıkar odaklı” hedeflere ulaşmak adına sürekli olarak “yarış” halinde kılınmak isteniyor. Son hız koşuşturulan bu yolda, çıkarlarına ve düzenin “başarı hedeflerine/kariyer basamaklarına” son hız koşturan hiç kimsenin, sınıfsal olarak durduğu yeri düşünmesi istenmiyor ancak gerçekler kaçınılmazdır. Dayanışmanın dahi “aptallık” olarak kabul edildiği bir vahşete sürükleniyoruz
Neoliberal ekonomik uygulamalar, sermaye ve egemenler lehine daha da acımasız bir form almaya başladıkça, insanlığın yaşam standardı gerçek manada ölüm-kalım mücadelesine dönüşüyor. Kapitalizmin çok boyutlu krizi ve insanlık açısından öldürücü sonuçları, yalnızca açlık, kıtlık, savaş ve salgın hastalık şeklinde ortaya çıkmıyor.
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ekonomik açıdan krizli dönemler, yurttaşlar açısından da aynı oranda krizli bir yaşam mücadelesini ifade ediyor. Mesleklerin sosyal statüsü bir yana konulursa, neoliberal iktisadi düzenin ekonomik/psikolojik bağlamda yok edici eğilimleri, öznenin pozisyonuna göre yeri geldiğinde “yakanın rengini” ayırmayacak boyutlara vardı.
Avukatlar açısından bu “sınıfsal gerçeğin,” son dönemde artan ve son bulmasını temenni ettiğimiz üzücü ölümlü vakıalar vesilesi ile yeniden hatırlanması gerekiyor:
“Harikalar Diyarı”nda gündem
Yargı camiasının, harikalar diyarından seslenen öznelerinin gündemine bakılır ise her şey güllük gülistanlık gözüküyor. Yapılacağı tarih kanun ile belirlenen Baro genel kurullarının genelge ile ertelenmesi neticesinde keyfinin yerinde olduğunu tahmin edilen Türkiye Barolar Birliği Başkanı, son dönemlerde kamuoyunda pek gözükmüyor. Baroların mesleki değil, siyasi meselelere odaklandığını ve hayatını idame ettiremeyen onlarca avukatı umursamadığı tezlerini ileri süren TBB Başkanı’nın, son dönemde intihar etmek suretiyle hayatını kaybeden avukatlar nezdinde özel bir tahlil ya da değerlendirmesi olup olmadığını bilmiyorum. Araştırmalarım neticesinde tespit edebilmiş de değilim. Kendisinin Ayasofya’nın açılış törenine katılmak[i], çoklu baro düzenlemesinin meclisten geçişini izlemek[ii], tost yapmak[iii], arada bir yarı-utangaç açıklamalar ile dostlar alışverişte görsün eleştirileri yapmak[iv] ile meşgul olduğunu unutmamak lazım gelir.
Yine de hakkını yemeyelim, finans kapitalin sunduğu “kurtuluş reçetelerini” avukatlara hasretmek önemli bir görev: Türkiye Barolar Birliği’nin, avukatların zor olan “hayatlarının kolaylaştırılması” namına “Avukatlara Özel İhtiyaç Kredileri” kampanyası düzenlemek[v] ve 1 ay vadeli %0 faiz ile başlayan “UYAP Destek Kredileri” düzenlemek gibi oldukça kritik faaliyetleri söz konusu. Bunun yanında reform süreci kapsamında Adalet Bakanlığı’na sunulmak üzere il barolarından görüş istenmişti. Baroların görüşlerine verilen kıymet gereği yarım iş günü olarak takdir edilen görüş bildirme süresi[vi] neticesinde Adalet Bakanlığı’na “reform önerileri” sunulduğu[vii] ifade ediliyor.
Her sene işte şimdi olacak denilen reform önerileri, yeniden keşfedilerek tekrarlanmış gözüküyor. Bir sonraki çekilişe devreden büyük ikramiye gibi, 2020’nin altın reform önerileri 2021’e devretmiş. Darısı 2022’ye.
Siyasal iktidar ve yargı ikilemine dair özel bir şey belirtmeye gerek olduğunu düşünmüyorum, durum herkesin malumu. “Siyasallaşmış barolara” alternatif olarak ortaya çıktığını ileri süren 2 No’lu baroların[viii] ise, siyasetten sıyrılarak avukatların “ekonomik açıdan hayatını kurtarmak” adına hızlı bir başlangıç yaptığını görüyoruz. Sağ kulvardan hızla seyreden İstanbul 2 No’lu Barosu, kendi bünyesine katılmak isteyen avukat ve stajyer avukatlardan olağan genel kurula kadar nakil ücreti alınmayacağı[ix] beyanı ile yarışa dâhil oldu. İşçi avukatlık gerçeğine, işçi ve patron avukat söylemlerini yasaklamak suretiyle çözüm üreten[x] Ankara 2 No’lu Barosu ise yarışta hala önde görünüyor. Bu söylemlerde o denli cevvaller ki, baro olmasalar ve Marksist olmak iddiasına sahip olsalardı ekonomik determinizm eleştirisine muhatap kalabilirlerdi.
Yine de acımasız olmayalım, arada “güzel” şeyler de oluyor. Online duruşma uygulaması neticesinde duyulan memnuniyet o denli büyük boyutlara ulaşmış durumda ki, bazı üstatların bunlara daha etkin katılım sağlamak üzere bürolarına E-Duruşma kabinleri inşa ettirmeye başladığı söyleniyor.
Avukatların meslek örgütü olan barolar da eleştirilerden vareste durumda değil. Avukatlık Kanunu m.82 uyarınca Ekim ayı içerisinde yapılması öngörülen baro genel kurulları, “yeni tür normlar hiyerarşisine uygun bir biçimde” genelge ile ertelendi. İlk erteleme akabinde yapılan dava girişimleri ve basın açıklamaları, konuya dair ne kadar samimi olunduğunu gösterecek olacak ki ikinci ertelemeler karşısında biz avukatlara gelişmelerden haberdar edileceğimize ilişkin mesajlar ulaştı. Gördüğümüz kadarı ile siyasi parti genel kurulları sürerken baro genel kurullarına dair özel bir gelişme olmadı. Olunca elbet baro SMS’i tarafımıza ulaşacaktır.
Yine de seçim olmayacak değil ya; barolar içerisinde siyaset yapan grupların birbirlerine dönük seçim siyaseti odaklı ifşaatları tam gaz sürüyor. Kime ne kadar meblağ karşısında tahsis edildiğinin belli olmadığı ileri sürülen sosyal tesislerden tutun da, ne şekilde harcandığı ifade edilemeyen merkez-kurul-komisyon harcamalarına kadar her türden iddia ortalıkta geziyor. (Bir adet örnek için bkz.[xi]). Baroların merkez/kurul ve komisyonlarının neler yaptığını sorarsanız (iyi niyetli çaba ve faaliyetleri bir kenarda tutarsak), kariyer basamaklarını hızla tırmanmak adına muazzam fırsatlar sunduğu söyleniyor. Ya da seçim sonrası, seçim siyaseti yürüten avukat seçim grupları arasında paylaştırılmak adına sırasını bekliyor. Seçim geçsin, sonrasına bakarız.(Tabi yapılır ise)
Son olarak barolarımızın işçi avukatlık gerçeğine ne denli yakın oldukları ve konuya ne kadar vakıf oldukları da göz yaşartıcı bir gelişme olarak gündemimizde yerini aldı. İzmir, Ankara, Kocaeli Barosu bağlı çalışan avukatlar için tavsiye niteliğindeki en az ücretlerini bildirdi ve İzmir Barosu 5856 TL, Ankara Barosu 4500 TL ve Kocaeli Barosu 4000 TL net ücret önerisinde bulundu.[xii] Asgari ücretin altında çalıştığı bilinen, sigortasız çalıştırılan ya da staj adı altında her türlü sömürü ilişkisinin geliştirildiği işçi avukatlık gerçeğine dair etkin çözüm mekanizmaları sunan(!) baroların iyimser ücret önerileri sadece tebessüme yol açıyor. Baroların yönetim kademelerinde yer alan avukatların kaç tanesinin bu ücretler ışığında avukat istihdam ettiğinin de şeffaflık ilkesi gereği kamuoyu ile paylaşılması fena olmayacaktır.
Yargı camiasının avukatlık boyutu için yaşananlar yukarıda aktarılan özneler için bu şekilde gerçekleşmiş olsa da gerçeklerin safında oldukça acı bir ölüm/kalım mücadelesi devam ediyor. Gündemimizde son yıllarda sıklıkla yer eden avukat intiharı haberlerine yılın son günlerinde üzücü bir biçimde maalesef yenileri eklendi.
Kayseri’de 25 yaşındaki genç meslektaşımız, bir apartmanın en üst katından atlamak suretiyle hayatını kaybetti.[xiii] Yine aynı hafta içerisinde Kayseri’de bir başka meslektaşımız benzer şekilde hayatını kaybetti.[xiv] Samsun’da da benzer bir intihar vakası neticesinde 29 yaşındaki genç bir avukat hayatını kaybetti.[xv] Ankara’da yaşanan bir başka vakıada ise avukat, adliye içerisinde intihar etmek suretiyle hayatını kaybetti. Avukat meslektaşımızın kendisine gelen icra takipleri neticesinde intihar ettiği ileri sürüldü.[xvi]
Anılan haberlerin içeriği incelendiğinde ise bir takım hususlarda ortaklaşma olduğu görülüyor. Bu ortak nüveler, intihar etmek suretiyle yaşamını yitiren avukatların genelde psikolojik sorunları olduğuna ilişkin “iddialar”, yahut arkasında bıraktığı iddia edilen “intihar mektuplarına dair söylentiler” şeklinde ifade ediliyor. Ancak bu “iddiaların” ne sebeple var olduğu yahut doğru olup olmadığı konusunda bir araştırma ya da değerlendirme yapılmıyor. Örneğin Kayseri’de hayatını kaybeden genç avukatın, arkadaşına attığı ileri sürülen “Bir kazancımız mı var, Her şeyi korkudan erteleye erteleye hiçbir halt yaşamadan 25 yaşına girdik” mesajını[xvii] çoğu kaynakta göremedik. Anılan üzücü ölümlerin arkasındaki her bir “iddianın” boyutu/mahiyeti önemsizmiş gibi yansıtılmak isteniyor. Ancak işin aslı böyle mi?
Marks’ın kapitalizmi tariflerken dediği gibi barbarlık yeniden ortaya çıktı ancak bu kez tam olarak uygarlığın kalbinde doğdu. Uygarlığın kalbinde yükselen bu barbarlık, insanları çeşitli yöntemler ile yok ettiği kadar; yaratmış olduğu kaos içerisinde çok çeşitli biçimlerde ölüme sürükleyebiliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre dünyada her 40 saniyede bir kişi intihar etmek suretiyle yaşamını yitiriyor.[xviii]
Lafı eveleyip gevelemeye gerek yok. “Tabi hali ile ölüm” sınıf tanımaz, ancak nasıl öldü(rüldü)ğün sınıfsaldır. Neoliberal iktisadi düzen – sömürü karşısında ölüm gerçeği ile yüz yüze kalmış her insanın ölümü sınıfsal mahiyettedir ve bu şekliyle politik bir olguya tekabül eder. Bu insanlar harikalar diyarından değillerdi. Anılan ölümlü vakıaların ardındaki “iddiaların” bilinmesinin istenmeyişi, düzenin gerçeğini ifşa eden bu sınıfsal ayrımın algılanabilir olmasının istenmeyişinden ileri geliyor.
İnsanların psikolojisini alt-üst eden nedir? İnsan, ontolojik bağlamda bir ötekinin etkileşimi ile varlık-anlam kazanır. Yani ötekinin seni algılaması ile “sen” olursun. İnsan kolektif ve toplumsal ilişkiler mekânında/etkileşiminde varlık kazanır ve bu düzenin mahiyeti oranında varlığının “anlamı” şekillenir. Eğer bir toplumsal ve ekonomik düzen, yemekhane kartında sadece bir lira kalmış genç bir öğrenci ile 25 yaşına kadar “bir halt yapamamış” olmasını dert edinen bir avukatı, evine ekmek götüremediği için bunalıma giren bir işsiz ile geçinemediği için bütünlüğüne zarar verebilen bir emekçiyi aynı üzücü akıbete sürüklüyor ise; burada sorun tekil olarak insanların psikolojisinden ziyade insanların psikolojik bütünlüğüne zarar veren düzen gerçeği olsa gerek.
Hali hazırda Türkiye’de bir yaşamı idame ettirmek ne anlama gelmektedir? Birleşik Metal-İş Sınıf Araştırmaları Merkezi(BİSAM) tarafından yapılan Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması’na göre memlekette açlık sınırı 2.439,00 TL, yoksulluk sınırı ise 8.437,00 TL olarak ifade ediliyor.[xix] Stajını yeni bitirmiş bir avukat adayının ise ruhsat başvurusu yaptığı esnada ödemesi gereken meblağlar, İstanbul Barosu verilerine göre 1.269,80 TL harç bedeli, 300,00 TL ruhsat bedeli, 645,26 TL Aidat Duhuliye ve Sair Bedel, 200,10 TL damga vergisi, 30,00 TL TBB Kimlik Ücreti şeklinde sürüp gidiyor.[xx]
Mesleğe yeni başlamış genç bir avukat için ise yol üçe ayrılıyor. İlk olarak KPSS’ye girmek suretiyle imkansızı başarıp atanarak kamuda avukat olarak istihdam edilmek. İkinci olarak elinde hiçbir mevcut geliri olmaksızın binlerce lira kira ve fatura yükü altına girmeyi başarabilir ise büro açmak suretiyle serbest avukatlık yapmak. Son olarak ise pandemi döneminde işten çıkarmaların tavan yaptığı bir ortamda “şanslı” ise sömürüye daha da açık hale gelen işçi avukat ordusuna katılmak.
Sıfırdan başlayarak yaşamak adına yola düşen bir avukat için en önemli gelir kaynağı olan CMK sistemi de, angaryanın bir başka boyutunu ifade ediyor. CMK ücretleri soruşturma evresi için geçen yıla oranla %20 artışla 499,00 TL(1 Ocak tarihli dolar kuru bazında 67,08 $) oldu.[xxi] Enflasyon Araştırma Grubu tarafından açıklanan yıllık enflasyon oranının ise %36,72 olduğu notunu da yanına ekleyelim.[xxii]
İşçi avukatların ise büyük çoğunluğunun sigorta konusunda yaşadığı problemler, her türlü angaryaya tabi kılınmaları, güvencesizlik, pandemi döneminde yaşanan işten çıkarma, genel olarak “avukat enflasyonu” ile işsizlik gibi problemleri hâlihazırda baki. Stajyer avukatların ise güvencesiz, sigortasız-sömürü koşullarında avukatlık dışındaki her işe koşturdukları hal tam gaz devam etmekte.[xxiii] [xxiv]
Yukarıda aktarılan her maddi veri, sınıfsal pozisyonu el verdiği takdirde/harikalar diyarı gemisinde olmayan avukatların, stajyerlerin ya da insanca yaşamak mücadelesi içerisinde olan bütün öznelerin, düzenin en ağır dayatmaları karşısında “aynı teknede” yer aldığının göstergesidir. Bugün, insanca yaşamadığı bir düzen gerçeği ile yüzleşmiş her insanın ortaklaşacağı yer de aynı olacaktır: Kendini geliştirmek/gerçekleştirmek ve güvenli bir hayat sürmek kaygısında ortaklaşmak. Yani insanca yaşamak isteği.
Proleterleşme dalgası, neoliberal saldırganlığın yükselişi ile doğru orantılı olarak ilerlemeye devam ediyor ve bu şekliyle yakanın rengini siyah, beyaz ya da maviden ziyade gri kılmaya yönelmiş gözüküyor.
Bu vesile ile kafa emeği ya da geniş “beyaz yakalı” tabirini de içine alacak şekilde hizmet sektörünü homojen biçimde değerlendirmek günümüz koşullarında çok gerçekçi olmayacaktır. İnsanca yaşayamayacak bir ekonomik varlığın içerisinde yer alan kişi yoksuldur. Marksist iktisadi bir özet ile ifade edecek olursak da iş gücünü, düzenin kallavi unsurlarına ücreti karşılığında satan vasıflı/beyaz yakalı kişi “işçileşmiştir/işçidir”. Bugün proleterleşme dalgasından nasibini aldığının farkında olmayan/farkında olduğunu kabul etmek istemeyen bu kitlenin “küçük-burjuva” eğilimleri, anılan gerçeği değiştirmeyecektir. Bu gerçeği değiştirmediği ise yaşadığımız her üzücü vakıada apaçık bir şekilde görülmektedir.
Hal böyle iken yapılması gerekenler ise oldukça basit ancak bir o kadar da meşakkatli. Neoliberal kapitalizmde meslekler ve haliyle insanlar, “çıkar odaklı” hedeflere ulaşmak adına sürekli olarak “yarış” halinde kılınmak isteniyor. Son hız koşuşturulan bu yolda, çıkarlarına ve düzenin “başarı hedeflerine/kariyer basamaklarına” son hız koşturan hiç kimsenin, sınıfsal olarak durduğu yeri düşünmesi istenmiyor ancak gerçekler kaçınılmazdır. Dayanışmanın dahi “aptallık” olarak kabul edildiği bir vahşete sürükleniyoruz.
Hal böyle iken, herkesin, mevcut bulunduğu sınıfı ve en nihayetinde “sınıf “ kavramını mücadele içerisinde yeniden anımsaması, özümsemesi ve var etmesi gerekiyor. Bizlerin, sınıfsal gerçeklerimizi perdeleyecek “düzenin özel hissettirme” araçlarına ihtiyacımız yok.[xxv] Bizim, kimler ile aynı teknede yer aldığımızın yeniden farkına varmaya, aynı teknede yer aldıklarımız ile aramıza çizilen suni/sahte çizgileri kaldırmaya, dayanışma ve insanca yaşamak kaygısında ortaklaşarak “insanca yaşamak talebini” büyütmeye ihtiyacımız var. Üzücü ölümlerin asla yaşanmadığı bir yaşamın mevcudiyeti için çabalamalı ve bunun için kolektif mücadele mekanizmalarını yaratmalıyız.
Kaynaklar:
[i] https://tr.sputniknews.com/turkiye/202007241042521996-feyzioglu-ayasofyadaki-cuma-namazina-katildi/
[ii] https://www.evrensel.net/haber/409074/barolar-kugulu-parkta-tbb-baskani-metin-feyzioglu-mecliste
[iii] https://www.indyturk.com/node/16586/haber/t%C3%BCrkiye-barolar-birli%C4%9Fi-ba%C5%9Fkan%C4%B1-tost-beyaz-peynirli-olmaz-ka%C5%9Far-koyacaks%C4%B1n
[iv] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/feyzioglu-avukatlar-hakkinda-yapilan-duzenleme-yanlis-yorumlanip-asiri-kisitlamalara-sebebiyet-verebilir/2087621
[v] https://www.barobirlik.org.tr/Haberler/vakifbanktan-avukatlara-ozel-ihtiyac-kredisi-81293
[vi] https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ankara-barosudan-feyzioglu-aciklamasi-avukatlarin-sorunlariyla-ilgili-sadece-yarim-is-gunu-verdi-1797157
[vii] https://www.indyturk.com/node/283576/siyaset/t%C3%BCrkiye-barolar-birli%C4%9Fi%E2%80%99nden-bakan-g%C3%BCl%E2%80%99e-28-maddelik-reform-%C3%B6nerisi
[viii] https://sendika.org/2020/11/2-nolu-barolar-ve-guncel-durum-neler-hedefleniyor-600142/#_edn4
[ix] https://twitter.com/AvGonulYildiz/status/1345671702953533444
[x] https://twitter.com/ankara2barosu/status/1322088108117151745
[xi] https://twitter.com/erdostbalci/status/1335934478062137350
[xii] https://twitter.com/AvukatHG/status/1346013136177008640
[xiii] https://www.hukukihaber.net/gundem/genc-avukat-8-inci-kattan-atlayarak-intihar-etti-h439690.html
[xiv] https://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-kayseride-1-haftada-2-avukat-intihari-41698177
[xv] https://www.takvim.com.tr/yasam/2020/12/09/avukat-intihar-etti
[xvi] https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/ankara-adliyesinde-avukat-intihar-etti-390466
[xvii] https://twitter.com/yasarustaportal/status/1340999818034950145?ref_src=twsrc%5Etfw%7Ctwcamp%5Etweetembed%7Ctwterm%5E1340999818034950145%7Ctwgr%5E%7Ctwcon%5Es1_&ref_url=https%3A%2F%2Fwww.gazeteduvar.com.tr%2Fmendilimde-kan-sesleri-haber-1507955
[xviii] https://tr.euronews.com/2019/09/09/dunya-saglik-orgutu-her-40-saniyede-bir-kisi-intihar-ediyor
[xix] http://arastirma.disk.org.tr/?p=4658
[xx] https://www.istanbulbarosu.org.tr/MenuContent.aspx?id=14
[xxi] https://twitter.com/AvukatHG/status/1344999825880834053
[xxii] https://www.evrensel.net/haber/422743/memur-ve-emekli-maaslarini-da-belirleyen-yillik-enflasyon-14-60-olarak-aciklandi
[xxiii] https://sendika.org/2020/06/pandemide-stajyer-avukatlar-stj-av-dondu-kursunoglu-toplumsal-hukuk-590458/
[xxiv] https://www.evrensel.net/yazi/81857/isci-avukatsin-isci-avukat-kal-giy-dedi-cubbeni
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.