Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) “Maskeler konuşuyor” kampanyası kapsamında 25-29 Ocak 2021 tarihleri arası toplumun sağlığına, sağlık ve sosyal hizmet hakkına yönelik talepleri örgütledi. SES’in öne çıkardığı talepler “Sağlık alanı”, “Pandemi ve aşı” ve “Sosyal Hizmet” başlıklarında toplandı
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) “Maskeler konuşuyor” kampanyası kapsamında 25-29 Ocak 2021 tarihleri arası toplumun sağlığına, sağlık ve sosyal hizmet hakkına yönelik talepleri örgütledi. SES’in öne çıkardığı talepler “Sağlık alanı”, “Pandemi ve aşı” ve “Sosyal Hizmet” başlıklarında toplandı.
Sağlık alanına ilişkin yaşanan neoliberal dönüşüme dikkat çeken SES, raporda şu ifadelere yer verdi:
5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu çıkarılmıştır. Bu kanunla birlikte sağlık hizmeti alabilmek için ödediğimiz vergiler yanında 14 kalemde ek ödemeler yapmak zorunda kaldık. Hastane muayene ücretleri, reçetelerde 3 kalemi geçen ilaçlar için ödenen ücretler ve ilaç katkı payı bunlardan sadece bazılarıdır. Diğer önemli bir konu da Genel Sağlık Sigortası zorunluluğudur. Sigortalı bir işte çalışmayanlar GSS primini cepten ödemektedir. Uygulamaya girdiği ilk yıl 51 TL olan aylık GSS primi 2021 Ocak ayı ile birlikte 107 TL olmuştur. Liseyi bitiren ve 20 yaş üstü tüm işsizler ile üniversiteyi bitirmiş 24 yaş üstü tüm işsizler sağlık hizmetinden yararlanmak için prim ödemek zorundadır. En son 2018’de yayımlanan resmi verilere göre 69 milyon yurttaşın ödediği primler 107 milyar TL olarak fonda birikmiştir. 2018 yılında 83 milyonun bütün sağlık gideri ise 84 milyar TL olmuştur. Yani GSS primi olarak toplanan para devletin tüm vatandaşlar için harcadığı sağlık giderlerinden 23 milyar TL daha fazla olmuştur.
Pandemi ile birlikte sağlık kurumlarının alt yapı ve personel eksikliği nedeniyle neredeyse bütün hastanelerin bütün servisleri pandemi servislerine dönüştürüldü. Hal böyle olunca kronik hastalıkları olanlar sağlık hizmetine erişimde sıkıntı yaşadı. Pandemi dönemi boyunca tedaviye erişememe nedeniyle yaşamını yitirenler ayrıca bir araştırma konusu.
Sağlık açısından diğer önemli bir konu da koruyucu sağlık hizmetlerinin sürekli geri planda tutularak tedavi edici ve kar getirici sağlık hizmetlerine yapılan yatırımlar nedeniyle hastalıkların önlenememesi. Aslolan hastalıkların açığa çıkmasını engellemek. Sağlıkta dönüşüm adı verilen programla koruyucu sağlık hizmetlerinde önemli bir rol oynayan birinci basamak sağlık hizmetlerinin yapısı bozuldu. Bölge esaslı çevre sağlığı, gebelik takibi, aşılama, sağlık eğitimi gibi faaliyetlerin bir arada yürütülmesi sekteye uğradı, tedavi edici hizmetleri esas alan nüfus bazlı aile hekimliği getirildi.
Pandemi ve aşı başlığında AKP’nin aşı uygulamaları sürecini de salgın süreci gibi şeffaf olmayan bir şekilde yönettiğine dikkat çekildi. Raporun ilgili kısmında şöyle denildi:
Pandemi süresince vatandaşları yeterli korumayan AKP iktidarı ne zaman geleceği de yılan hikayesine dönen aşıların şimdi de kimlere öncelikle uygulandığı konusunda yeni skandallara imza atmaktadır. İnsan sağlığına ve yaşamına önem veren ülkelerde aşılama çalışmaları tamamlanmaya yaklaşırken ve bir kaç haftalık gecikme bile siyasi ahlak gereği iktidarların halka hesap verme nedeni iken ülkemizde ise öncelikli risk grubunda olan sağlık çalışanlarına bile aşı çok geç ulaştırılmış olup diğer vatandaşların ne zaman aşı olacağı ise hala bilinmemektedir. Bununla birlikte sağlık emekçisi veya 65 yaş üzeri olmamasına rağmen AKP eski Gençlik Kolları Başkanı gibi isimlerin sosyal medyada paylaştıkları aşı olduklarına dair bilgiler ise hepimizde ülkemizde insanca muamele görmenin yolu AKP’li olmaktan mı geçiyor soru işaretini yaratmış durumdadır.
Pandeminin başından beri gördüğümüz şeffaf olmayan yönetim şekli aşı uygulamaları sırasında da devam etmekte ve vatandaşlarda aşı tereddütünün en önemli sebebi olmaktadır. Halk sağlığına karşı sorumluluğu gereği siyasi iktidarın aşının kaç doz alındığı, diğer dozların ne zaman getirileceği ve kimlere hangi sırayla uygulanacağı konusunda bilgi vermesi gerekmektedir.
SES, hazırladığı raporda “Sosyal Hizmet” başlığında “Tüm insanlar olarak yaşamımızın her hangi bir döneminde sakatlık, yaşlılık, barınma, korunma, yoksulluk vb ihtiyaçlarımız nedeniyle sosyal hizmete ihtiyaç duyabiliriz. Bu nedenle hak temelli kamusal ve sosyal politikalar olarak yapılmak zorundadır. AKP hükümetleri ile birlikte sosyal hizmetler bağımlılık aracına dönüştürülmüş ve sadaka kültürünün geliştirilmesine katkı sunan bir konuma sokulmuştur” ifadeleri yer aldı.
SES’in bu alanlarda yaptığı inceleme sonrası çıkardığı başat talepler ise şöyle sıralandı:
- Herkese yetecek kadar ücretsiz, etkili ve güvenli aşı temini bir an önce sağlanmalıdır. Aşının uygulanması, tedarik edilmesi, kontrolü gibi tüm süreçlerde sağlık alanındaki emek ve meslek örgütleri ile ortak hareket edilmelidir.
- Genel bütçe gelirleri içinde gelir vergisi payı artırılmalıdır. Bu artış, gelir vergisi içinde kurumlar vergisi payı artırılarak sağlanmalıdır. Yoksullardan, emekçilerden, ücretlilerden alınan direk ve dolaylı vergi payları azaltılmalı, sermaye sahiplerinin vergi sorumluluğu arttırılmalıdır.
- Sağlık hizmetleri harcamalarında merkezi bütçenin payı arttırılmalıdır. SGK prim gelirleri içinde çalışanların ve kendi hesabına çalışanların payı azaltılmalı, patronların payı artırılmalıdır. SGK’ya genel bütçeden aktarılan pay artırılmalıdır. Hane halkları harcamalarının payı azaltılmalıdır.
- Katkı-katılım, ilave ücret gibi hiçbir ad altında halktan sağlık hizmetleri için ücret alınmamalıdır. Sağlık hizmetleri herkes için (göçmenler, mülteciler vb dahil) ücretsiz olmalıdır.
- Özel sağlık kurumlarına aktarılan her türlü pay kaldırılmalıdır. Kamu sağlık kurumları ve sağlık eğitimleri için bütçeden ayrılan pay yükseltilmelidir. SGK’nin özel hastanelerden hizmet satın alması hizmet başına (fee-for-services) ve vaka başına (case payment) ödeme ile değil, toptan bütçeleme (global butgetting) ile olmalıdır.
- COVID-19 pandemisinde gördüğümüz gibi sağlık sistemleri çökme aşamasına gelmiştir. Mevcut kapitalist sistemin doğaya olan tahakkümü nedeniyle yeni pandemilerin olacağı da öngörülmektedir. Bu nedenle toplum sağlığı için Sağlık Bakanlığı’nın kentleşmeden tarım politikalarına, çevre politikalarına ve üretim ilişkilerine kadar müdahil olacak bir yapıya büründürülmesi gerekmektedir. Ayrıca yaşanması muhtemel yeni salgınlara karşı da bütçe kalemi oluşturulmalıdır.
- Sağlıklı bir toplum için tedavi edici hizmetler yeterli değildir. Koruyucu sağlık hizmetlerinin yeniden ele alınması ve güçlendirilmesi gerekmektedir. Aynı zamanda açlık, işsizlik, yoksulluk ve savaş politikaları halk sağlığını olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle istihdamın arttırılması, ülke içinde ve dışında savaşa karşı barış politikalarının geliştirilmesinde sağlık alanın söz sahibi olması gerekmektedir.
- Sağlık ve sosyal hizmetlere erişimin daha sağlıklı olması ve verilen hizmetin niteliğini yükseltmek açısından anadilinde sunumu için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
- Sağlık ve sosyal hizmetlerinin üretilmesi planlanması ve sunulmasının tüm aşamalarında sağlık ve sosyal hizmet emekçileri örgütleri aracılığıyla, halkın da siyasi partileri aracılığıyla karar alma süreçlerine dahil olacak mekanizmalar oluşturulmalıdır.
- Ayrı bir Kadın Bakanlığı ve Çocuk Bakanlığı kurulmalı; ayrı ve ihtiyacı karşılayacak bütçeleri olmalıdır.
- Sosyal hizmet alanlarındaki politikalar sorunları önlemeye odaklı, iktidarın siyasi ihtiyaçlarından arındırılmış, kapsamlı politikalar olmalıdır. Bu alanda yapılacak planlarda ekonomik tasarruf ya da kesinti düşünülmemeli, ihtiyaç neyse gerekli bütçe ayrılmalıdır.
Sendika.Org