Ekonomik belirsizlikle dolu önümüzdeki günler, pandemiyi gerçek anlamda engellemek adına hiçbir anlamı olmayan “önlemlerin” arkasına sinsice gizlenmiş, kurumsallaşmış IŞİD zihniyetiyle mücadeleye sahne olacak
Eskiden haberlerde görürdük. İslamcılar, yeni yıl kutlamalarını “protesto etmek” için Noel Baba’yı temsili olarak bıçaklar, kovalar, “dinimizde Noel ve yılbaşı kutlamalarının hiçbir yeri bulunmadığını”[1] anlatabilmek adına ona çeşitli temsili saldırılar düzenlerdi. Bir Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) üyesi Reina Katliamı’nı gerçekleştirdiğinde, IŞİD Türkiye’de düzenlediği bir eylemi ilk kez sahiplenmiş ve “Hristiyanların dinden çıkmış bayramlarını kutladığı en meşhur gece kulüplerinden birini vurduğunu” duyurmuştu.[2] Ama Reina Katliamı, İstanbul gece hayatının simge mekanlarından Reina’nın kapanması dışında, yılbaşı kutlamalarına karşı büyük bir caydırıcılık yaratmış sayılmaz. Ertesi yıl kutlamalar, sadece kamuya açık alanlarda güvenlik gerekçesiyle engellenebildi.[3] Milyonlarca insan, dışarıda veya evde yılbaşı kutlamaya devam etti.
Siyasi iktidarın da seküler hayat tarzıyla oldukça güçlü bir problemi olduğunu bilmeyen artık yok. Mesela başlı başına içkinin kendisi hem uçuk vergilerle hem de çeşitli şekillerde kısıtlanmasıyla iktidarın uzun zamandır hedefinde. Öyle ki içkiye erişimin zorlaşması, kaçak üretilen denetimsiz içkiler nedeniyle artık vatandaşların hayatlarına da mal oluyor.[4] Parası yeten, yaşam tarzı için iktidara haraç veriyor, yetmeyen ölüyor. Kontrol ettiği topraklarda Hristiyanların yaşayabilmesi için cizye ödenmesini şart koşan IŞİD yine aklımıza gelmiyor mu?
Yılbaşı kutlamaları bu kez COVID-19 pandemisi nedeniyle gündemimize girdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, istihbaratın tespit etmesi halinde gerekirse polisin operasyon yapacağı tehdidinin[5] ardından başlayan tartışma, Bolu Valisi’nin “Bir evde eğer normalin üzerinde insan varsa o evdeki herkese cezai müeyyide uygulanacak”[6] sözleriyle devam etti. Erdoğan’ın bu açıklamaları, Cuma namazını kıldığı bir camiinin çıkışında yapması da ayrı bir gariplik. Kendisi ve yanında gezen yüzlerce personel, hastalığı kapalı ortamda yayma riskinden muaflar mı?
Polisin, basını çağırarak şova dönüştürdüğü bir ev baskınının görüntülerini şimdiden gözümüzde canlandırabiliriz. Bir evdeki “normal” sayısının nasıl belirleneceğiyse tabii ki muamma. Yasal dayanak aramaya zaten uzun zamandır ihtiyaçları yok. Başvurulacağı belirtilen “tedbirler” Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nda zaten düzenlenmemiş. Kanunun 27. maddesinde “sıhhi vaziyetinin ıslahına ve mevcut mahzurların izalesine yarayan tedbirleri alırlar” ifadesine yer vermekle yetiniliyor. Örneğin Anayasa Hukukçusu Kemal Gözler, bu kapsamda alınan pek çok önlemin -gerekli olsa bile- hukuka aykırı olacağını ileri sürmüştü.[7] Ev baskını gibi “tedbirler” ise, Olağanüstü Hal Kanunu’nda bile bulunmuyor. Sahi hemencecik kabullenilen alkol satışı kısıtlamasının yasal dayanağını açıklayan bir karar gördünüz mü? Bu yasakla ilgili tek açıklama, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından bir yandaş köşe yazarına yapıldı, o da tabii ki yasal dayanak belirtilmeden.[8] Peki polis, yurttaşların sosyal medya hesaplarında gezintiye çıkma yetkisini nereden alıyor? Üstelik “sanal devriye” adını verdikleri fişleme düzenlemesi, Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından kolluğa bu şekilde yetki verilmesi hukuka aykırı kabul edilerek iptal edilmesine[9] rağmen. Şimdi eline telefonlarını almış bir grup polis memuru, kilitli olmayan Instagram hesaplarında parti mi arayacak yoksa zaten fake hesaplarından parti yapma ihtimali olan kişileri takip ediyorlar mı?
Herkesçe bilinen gerçekleri hatırlatmakta fayda var. 500 kişiyle kapalı spor salonunda yapılan bir parti kongresi, yüzlerce kişinin katıldığı bir toplu açılış töreni, 350 bin kişinin katılmasıyla övünülen[10] camii açılışı mı halk sağlığı açısından tehlike yaratıyor, yoksa 10 kişilik bir ev partisi mi? Yüzlerce işçinin bir arada çalışmakta olduğu bir fabrika mı, gün içinde kentin dört bir yanından gelen binlerce insanı ağırlayan bir adliye mi, bütün bir gün boyunca onlarca kişinin girip çıktığı camii mi yoksa bir villa mı daha büyük bir tehdit oluşturuyor? Çelişkilerin bu kadar çıplak bir şekilde önümüzde durduğu ve gerçeğin bu kadar devrimci olduğu anlar bence az görülür. Kesin olan şu ki, IŞİD’in yapamadığını yapmaya kararlı görünüyorlar.
Salgın ve bu son “önlemler” üzerine düşündüklerimiz, salgının ortaya çıkmasının hemen ardından “COVID-19: Gerekçesiz Bir Acil Durumun Yarattığı İstisna Hali” başlıklı yazısıyla[11] “istisnai hal”in yaygınlık kazanacağı iddiasında bulunan Agamben’i hatırlatıyor. Agamben, istisna halini onu temellük edecek istisnai bir egemen özne varsayımına bağlayarak[12] ve egemenin gücünü hatalı bir şekilde sorgulanamaz kabul ederek “terörizmi” istisnai halin bahanesi olarak kullanmanın zorlaştığı durumda pandemiye başvurulacağını savundu[13] ve muhtemelen bunu düşünürken aklına Erdoğan, Bahçeli ve Soylu üçlüsü gelmemişti üstelik. Agamben’in görüşlerinin temellerinden birini İtalya’da aslında bir salgın olmadığı iddiası oluşturuyordu ve Avrupa ve ABD’li popülist sağcı liderleri hatırlatan bu iddia, zamanla daha açık bir şekilde ortaya çıkan gerçekler karşısında çürümüş oldu. Kaldı ki Bolsanaro, Trump gibi sağcı liderler bir an önce “istisna halinden” çıkılmasını ve hayatın normale dönmesini de istemişlerdi.
Peki Agamben’in bazı soruları Türkiye’de yol gösterici olabilir mi? “Kolektif bir yaşamdan bu denli hızlı ve uysal bir biçimde feragat etmek bilinçdışı düzlemde yaşayan derin bir hoşnutsuzluğun ifadesi” midir?[14] Yoksa pandemiden genel geçer evrensel sonuçlar çıkarmak için henüz erken mi? AKP için pandemi, tıpkı darbe girişimi ve sonrasında ilan edilen OHAL gibi, mevcut siyasal krizleri çözmek adına baskıyı derinleştirmek için bir fırsattan mı ibaret?
Ben ikincisine inanıyorum. Türkiye’de kolektif yaşamdan, haklardan ve özgürlüklerden, laiklikten, içkiden ve kutlamalardan hızlı ve uysal biçimde feragat etmeyen milyonlarca insan için yeni bir direniş perdesi, bu kez pandemi önlemleri sosuna bulanmış İslamcı faşizme karşı direnmek için açılacak. Özellikle de ekonomik belirsizlikle dolu önümüzdeki günler, pandemiyi gerçek anlamda engellemek adına hiçbir anlamı olmayan “önlemlerin” arkasına sinsice gizlenmiş, kurumsallaşmış IŞİD zihniyetiyle mücadeleye sahne olacak. Özellikle de “Ne olacak ki, içkimizi hafta içi de alabiliriz” sözünü “bir süre içki içmesek de bir şey kaybetmeyiz” olarak güncellemek istemiyorsak.
Dipnotlar:
[1] https://odatv4.com/noel-babayi-bicakladilar-2612131200.html
[2] https://www.birgun.net/haber/istanbul-daki-saldiriyi-isid-ustlendi-141602
[3] https://www.dw.com/tr/istanbulda-y%C4%B1lba%C5%9F%C4%B1-i%C3%A7in-g%C3%BCvenlik-%C3%B6nlemleri-art%C4%B1r%C4%B1ld%C4%B1/a-41964222
[4] Ekim ayında en az 89 kişi kaçak içki nedeniyle hayatını kaybetti:
https://tr.sputniknews.com/turkiye/202010301043121292-sahte-ickiden-olum-sayisi-89a-yukseldi/
[5] https://www.ntv.com.tr/turkiye/cumhurbaskani-erdogandan-yilbasi-kutlamasi-uyarisi-gerekirse-mudahale-edilir,pdhqcL66lEyCP4DV_zqAlA
[6] https://www.birgun.net/haber/bolu-valisi-yilbasinda-evde-normalin-ustunde-insan-varsa-herkese-ceza-kesilecek-328429
[7] https://www.anayasa.gen.tr/korona.htm
[8] https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/soyludan-alkol-satisi-yasagina-iliskin-aciklama-avrupayi-ornek-vererek-savundu-1798094
[9] https://www.anayasa.gov.tr/tr/haberler/norm-denetimi-basin-duyurulari/7072-sayili-olaganustu-hal-kapsaminda-bazi-duzenlemeler-yapilmasi-hakkinda-kanun-hukmunde-kararnamenin-degistirilerek-kabul-edilmesine-dair-kanun-un-bazi-kurallarinin-iptali/#:~:text=Anayasa%20Mahkemesi%2019%2F2%2F2020,oldu%C4%9Funa%20ve%20iptaline%20karar%20vermi%C5%9Ftir.
[10] https://www.sozcu.com.tr/2020/gundem/cumhurbaskani-erdogan-ayasofya-camiindeki-namaza-350-bin-kisi-katildi-5950178/
[11] https://terrabayt.com/dusunce/covid-19-gerekcesiz-bir-acil-durumun-yarattigi-istisna-hali/
[12] https://birikimdergisi.com/guncel/9996/zizek-agamben-schmitt-covid-19-istisna-hali-ve-yeni-bir-etiko-politik-alanin-imkani-uzerine-notlar
[13] https://www.birikimdergisi.com/guncel/10037/agamben-ve-koronavirus
[14] https://www.birikimdergisi.com/guncel/10037/agamben-ve-koronavirus
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.