Küresel Sendikalar Kılavuzu alana yeni girenler ve yeni ilgilenenler için bir başlangıç niteliği taşıyor. Küresel sınıf mücadelesi, salt sendikal örgütlerle sürdürülebilir olmaktan çıkmış bir halde. Birden fazla cephesi olan ve tüm alanlarda işbirliği giderek daha fazla önem kazanıyor
Kapitalist sistem ve çokuluslu (küresel) şirketlerin dünya ekonomisindeki artan payı dikkate alındığında işçi sınıfının bu güce karşı nasıl bir mücadele vereceği, vermesi gerektiği de önemli bir gündem maddesi oluşturmaktadır.
Finansmandan tarıma hemen her alanda küresel şirketlerin artan etkinliği ve egemenliği ister istemez işçi sınıfı mücadelesini de etkilemektedir.
Yerel/ulusal ölçekte verilen mücadeleler, sermayenin çoğu kez hareket kabiliyeti ama bir o kadar mali (ve siyasi) gücü ile birleştiğinde tek başına yetersiz kalabilmektedir.
Küresel şirketlerin bu gücüne karşı işçi sınıfı da doğal olarak kendi mücadele araçlarını geliştirmek ve bunları en iyi şekilde kullanmak zorundadır.
Elbette bu yeni bir olgu değildir, ulusal kapitalist ülkeler sisteminden emperyalizme geçiş aşamasından başlayarak (hatta öncesinde) işçi sınıfı uluslararası mücadeleyi ve örgütlenmeyi görevleri arasına almıştır.
Türkiye’deki ulusal düzey işkolu sendikalarının önemli bir bölümü, konfederasyonlar uzun yıllardır uluslararası alandaki sendikal çatı örgütlerine (federasyon/konfederasyon) üyedir.
Ancak bu üyeliklerin Türkiye’deki sınıf mücadelesine ne ölçüde katkı sağladığı muğlak kalan bir konudur. Mevcut sendikal yönetim anlayışının bu üyeliklere yaklaşımı çok dardır ve çoğu kez amaç dışı bir alan olarak görmektedirler.
Buna karşın zaman zaman Türkiye’deki küresel şirketlerdeki örgütlenme nedeniyle yaşanan bazı sorunların da başarılı bir uluslararası kampanyaya dönüştürüldüğü görülebilmektedir.
Türkiye’deki işçi hareketi, küresel şirketlerin doğrudan veya tedarik zincirleri (küresel şirket taşeronları) üzerinde dolaylı muhatabı olmaktadır.
Bu doğrudan ve dolaylı muhataplık, işçileri ve mücadelelerini yerelden küresele yayılan bir mücadele sürecine yönlendirmektedir. Yaşanan deneyimler işçi sınıfının yerel ölçekli mücadelesini küresel ölçekli mücadeleye taşıyabildiği oranda başarıya ulaşma olasılığını artırdığını göstermektedir.
Son yıllarda bazı işkollarında küresel sendikalar ile küresel şirketler arasında imzalanan çerçeve sözleşmeler de yerel/ulusal sendikal hareketleri küresel sınıf mücadelesinin parçası haline getirmektedir.
Herhangi bir ulusal sendikanın yerel şubesinin küresel şirket veya taşeronunda (tedarik zinciri) örgütlenmesi bir anda küresel bir sınıf mücadelesinin zemine dönüşebilmektedir. Bu durum geleneksel sendikal yönetimlerin küresel sendikal hareketle olan ilişki biçimlerini değişime zorlamaktadır.
Bu yeni ve gelişmeye açık ilişki biçimi yerel örgütlüler ile küresel örgütler arasındaki ilişkiyi daha da hızlandırma ve doğal olarak yeni formlara dönüştürme eğilimi de taşımaktadır.
Tam da bu aşamada yerel düzeydeki sendika yöneticilerinin, hatta işyeri sendika temsilcilerinin, yerel işçi öncülerinin bu yeni ilişki biçimlerini ve mücadele yöntemlerini daha iyi kullanabilmesi, öncelikle bir parçası oldukları küresel sendikal yapılar hakkında bilgi sahibi olmalarına bağlıdır.
Kısa bir süre önce NotaBene yayınları arasında çıkan ve Kıvanç Eliaçık tarafından hazırlanan “Küresel Sendikalar Kılavuzu” bu anlamda önemli bir katkı sunmaktadır.
Uluslararası sendikal hareket ve küresel sendikalar alt başlığını taşıyan kitap Fahrettin Erdoğan’ın tasarım desteğiyle zenginleşerek küresel düzeydeki konfederasyonları, işkolu/işkolları üst örgütlerini tarihi gelişim içinde bizlere tanıtıyor.
Kitap temelde 4 ana bölümden oluşuyor. İlk bölümde birinci enternasyonalden başlayarak Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu tanıtılıyor. Ardından işkolu (işkolları) üst örgütleri ilk dönemlerinden bugüne anlatılıyor. Üçüncü bölümde ise Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Uluslararası İşverenler Örgütü ve diğer uluslararası örgütler başlığı altında uluslararası dernek, vakıf gibi kuruluşlara yer veriliyor. Bunların bir kısmı bilgi üretimi, bir kısmı mücadelenin hafızası, bir kısmı ise sınıf mücadelesine destek sağlayan oluşumlar.
Kılavuz alana yeni girenler ve yeni ilgilenenler için bir başlangıç niteliği taşıyor. Küresel sınıf mücadelesi, salt sendikal örgütlerle sürdürülebilir olmaktan çıkmış bir halde. Birden fazla cephesi olan ve tüm alanlarda işbirliği giderek daha fazla önem kazanıyor. Örneğin işçi sınıfı salt üretimden gelen gücüyle sınırlı olmayan, sistemin en önemli yapı taşlarından birini belirleyecek bir güce de sahip; tüketici tercihi.
Günümüz dünyasında birçok malın üretimi, maliyet (işgücünden çevreye) unsuru nedeniyle azgelişmiş veya gelişmekte olan ülkelere kaymış durumda. Asyalı proleterlerin ürettiklerinin önemli bir kısmı gelişmiş ülkelerden başlayarak yine diğer ülkelerin işçi sınıfları tarafından satın alınıyor. Bu nedenle, küresel bir markanın Afrika’da veya Güney Amerika’daki işçilere yönelik bir yanlışı, Avrupa’da veya Kuzey Amerika’daki tüketicinin davranışını etkileyebiliyor.
Yine benzeri süreçler kirli sanayilerini azgelişmiş ülkelere kaydırarak, buradan dünyayı kirletmeye devam eden şirketlere karşı yerel sendikalarla küresel sendikaların çevre ve tüketici örgütleriyle ortak mücadelesi dünyanın ve insanlığın korunması adına olumlu sonuçlar verebiliyor.
Bütün bunlar, küresel sınıf mücadelesinin alanının ve mücadele araçlarının ne kadar çeşitlendiğini, küresel şirketlerin pervasızlığına sınırlama getirilmesi için farklı alanlarda ortak mücadelenin gerekliliğini öne çıkarıyor.
Eliaçık, iyi bir başlangıç yaparak, ilk adımı atmış durumda. Ancak kabaca yukarıda tarif ettiğimiz alanlara ilişkin de bir kılavuzun gerekliliği de ortadadır. Umuyoruz ki bu gereklilik ya da bizim öngöremediğimiz diğer alanları ve olanakları da dikkate alarak daha kapsamlı bir küresel mücadele kılavuzuna da kavuşuruz.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.