Bir ILO analizi, kaybedilen çalışma saatleri ile teşvikleri -her ikisini de tam zamanlı eşdeğer işlere dönüştürerek- doğrudan karşılaştırdı. Sonuçlar çarpıcıydı, mali teşvikler yüksek gelir grubundaki ülkelerde istihdam kaybından daha ağır basarken, diğer ülkeler daha geride kaldı. Yüksek gelir grubundaki ülkelerde teşviklerin iş kaybına oranı 1,08 iken, bu oran alt-orta gelir gruplarındaki ülkelerde 0,17; düşük gelir grubundaki ülkelerde 0,14 olarak gerçekleşti
COVID-19’a karşı ekonomik müdahale çeşitleri arasında büyüyen uçurum, ülkeler arasındaki eşitsizliği ve salgının nasıl büyük oranda işçileri etkilediğini görünür kılıyor. En yüksek iş ve gelir kaybı gelişmekte olan ülkelerde yaşanmasına karşın hükümetlerin geliştirdikleri yanıtlar, yüksek borç yükleri ve aralarında IMF ve Dünya Bankası’nın da olduğu uluslararası finans kuruluşları tarafından teşvik edilen başarısız politikaların sonuçları sebebiyle kısıtlanmış durumda.
Aradaki uçurumu kapatmak için hızlı adımlar atılmazsa, bu büyük iş kayıplarının açacağı yaralar ekonomik büyümeyi engelleyen kalıcı izlere dönüşebilir; kalkınma ve yoksulluk ile eşitsizliği azaltma çabaları bir on yıl daha kaybedebilir. İstihdama ve yaşam standartlarına verilen uzun vadeli hasar, kemer sıkma politikasına ve kuralsızlaştırıcı yapısal reformlara dönüş ile daha da şiddetlenebilir. IMF’nin yüksek gelir grubundaki ülkelere “krize müdahale önlemlerini sürdürmeleri ve kamu yatırımlarını artırmaları” yönündeki açıklamalarına rağmen dünyanın geri kalanı için ufuk tanıdık biçimde vahşice görünüyor.
COVID-19 salgını gelişmiş ekonomilerde daha kötü durumda olmasına rağmen Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), gelişmekte olan ve yükselen ekonomilerdeki işçilerin, özellikle kayıtdışı olarak çalışanların, daha önceki krizlere göre çok daha büyük ölçüde etkilendiğini belirtti. 2020’nin ilk üç çeyreğinde yüksek gelir grubundaki ülkelerde işgücü gelir kaybı yüzde 9 iken; alt-orta gelir grubundaki ülkelerde yüzde 15,1’i ve düşük gelir grubundaki ülkelerde yüzde 10,1’i buldu. Kasım ayında IMF’nin büyüme tahminleri genel olarak iyileştirilirken; Çin dışındaki gelişmekte olan ve yükselen ülkeler için bu tahmin kötüye gitti.
Bir ILO analizi, kaybedilen çalışma saatleri ile teşvikleri -her ikisini de tam zamanlı eşdeğer işlere dönüştürerek- doğrudan karşılaştırdı. Sonuçlar çarpıcıydı, mali teşvikler yüksek gelir grubundaki ülkelerde istihdam kaybından daha ağır basarken, diğer ülkeler daha geride kaldı. Yüksek gelir grubundaki ülkelerde teşviklerin iş kaybına oranı 1,08 iken, bu oran alt-orta gelir gruplarındaki ülkelerde 0,17; düşük gelir grubundaki ülkelerde 0,14 olarak gerçekleşti. Teşvikin sadece yeni harcamaları hesaba kattığını ve gelişmekte olan ülkelerde zaten daha az mevcut olan sosyal koruma programlarını hesaba dahil etmediğini belirtmek gerekir.
Uçurumu kapatmaya dönük orantılı bir müdahale için düşük gelir grubundaki ülkelere 45 milyar dolar; düşük-orta gelir grubundaki ülkelere de 982 milyar dolar ek harcama yapmak gerekiyor. Ancak bu miktar, yüksek gelir grubundaki ülkelerden bazı bireylere verilen desteklerden daha küçük (ILO, 2020). Teşvik önlemleri, örneğin inşaat malzemesi tedariğindeki gibi, bazı pozitif sınır ötesi etkilere sahiptir; fakat bu etki doğası gereği sınırlıdır ve baştan hedeflenmemiştir. Zaten güncel koşullarda bu potansiyel, küresel tedarik zincirlerindeki hasar seviyesi ve seyahat ve turizm gibi sektörlerde devam eden sınırlamalar sebebiyle susturulmuştur.
Başlangıçta, yüksek gelir grubundaki ülkelerde görülen güçlü müdahalelerin, gelişmekte olan ülkelere verilen destekle eşleştirileceği ümidi vardı, zira ihtiyaç acildi! Pandeminin başında düşük gelir grubundaki 46 ülkenin borç geri ödemelerine yaptığı harcama, sağlığa yaptığı harcamalardan fazlaydı (Munewar, 2020). Nisan ayında Dünya Bankası kamusal sağlık için fonlar sağladı ve IMF, geleneksel olanın aksine parayı derhal ödeyen krediler sunuyordu.
Bu acil müdahaleler hızlı bir şekilde gerçekleştirildi; ancak sınırlı kaldı. Örneğin, 2020’de IMF yaklaşık 39,8 milyar dolar ödeme yaparken, 5,3 milyar dolar geri aldı. Karşılaştırma yapmak gerekirse, sadece Arjantin, hükümet değişikliği ile ekonomik büyümeye zarar veren ve işsizliği artıran kemer sıkma politikasından dönmesi nedeniyle kredi programını planlanandan erken sona erdirmeden önce, 2018 yılında 28 milyar dolar ve 2019’da 16 milyar dolar almıştı.
Küresel finans krizi sırasında, G-20 ülkeleri, maliye bakanlarının sessiz toplantılarını merkezi bir koordinasyon seviyesine yükseltti. Bu koordinasyon 2008-2009 yıllarında uluslararası finans kuruluşları için önemli teşvikler ve ek kaynaklar da içeren dinamik bir krize müdahale süreci yönetti. Ancak IMF ve G20 ülkeleri, toplu sözleşmelere ve ücretlere dönük saldırıları da içeren kemer sıkma ve kuralsızlaştırma politikalarına 2010 yılında geri döndü. Avrupa’dan sonra odak noktası ana yükselen ekonomilere kayarken politik yaklaşım aynı kaldı. Dünya Bankası ve IMF’nin uyguladığı baskı, zayıf toplu sözleşme sisteminin ve düşük ücretlerin olduğu yerlerde kamudaki maaşları ya da kamusal işgücüne harcanan toplam miktarı hedef aldı. Yapısal reformların mirası olan hasar arttı, sağlık ve eğitim dahil olmak üzere kamu hizmetlerinin içinin boşaltılması devam etti ve bütün bunlar dünyanın bir pandemiyle başa çıkma yeteneği üzerinde ciddi sonuçlar doğurdu.
2020’ye gelindiğinde “çok taraflılık” kendi var oluşunun zayıf zemininde kaldı. Başarısız politikalar sosyal uyumu baltaladı ve eşitsizliği artırdı. Buna karşılık, uluslararası koordinasyona bağlılık aşınırken öfke ve sağcı yabancı düşmanlığı arttı. G-20 ülkeleri, acil bir liderler zirvesi çağrısı yapmakta geç kaldı ve gelişmekte olan ülkelere yardımcı olmak adına yalnızca sınırlı bir borç erteleme planı üzerinde anlaşabildi. ABD, daha önce 2009’da yaptığı gibi, IMF’nin “Özel Çekme Hakları” çıkarılması üzerine anlaşmayı engelledi. Özel Çekme Hakları, dolar da dahil olmak üzere dünyanın başlıca para birimleri ile değiştirilebilen ve COVID-19’un ekonomiye ve istihdama zararını artıracak likidite sorunlarına yardımcı olabilecek uluslararası bir rezerv varlıktır (ITUC, 2020a). IMF, nisan ayında kısmi bir alternatif olarak “Kısa Dönem Likidite Hattı” kurmuş olsa da bu kullanılamadı.
Dünya Bankası, Haziran 2021’e kadar borç olarak vereceği tutar da dahil 160 milyar dolar ödemeyi taahhüt etti. Borç verme kapasitelerine ilişkin pembe tablolar çizen açıklamalara rağmen, uluslararası finans kuruluşlarının kaynakları ve bağışçı ülkelerin daha fazlasını vermeye ilişkin hevesleri sınırlıydı. Ödenmiş IMF kaynaklarını yenilemek için periyodik inceleme süreci 2019’da bir anlaşma olmaksızın sona erdi. Bağışçı hükümetlerin Dünya Bankası’nın “düşük gelirli borç verme kolu”na olan katkıları azaldı ve 2019’da bu kolu yeniden doldurmak için toplanan para, 2010’a göre yaklaşık bir milyar dolar daha azaldı. Bu da Dünya Bankası’nı tahvil piyasalarından para toplamaya daha fazla bağımlı hale getirdi.
Dünya Bankası başkanı 25 milyar dolarlık ek bir bağış arayacağını, IMF ise imtiyazlı kredi fonuna katkı talep ettiğini açıkladı. Ama öyle hevesli bir ikmal yok.
Çoğu IMF acil durum kredisi normal kredi koşullarından muaf olmasına rağmen, krizin etkilerinin hafiflemesinin ardından kemer sıkma politikalarına dönüş planları içeriyordu. IMF’nin sınırlı mali alanı olan ülkelerdeki harcama kesintilerine orta vadeli bir geri dönüş için genel tavsiyesiyle eşleşen bu durum, şüphesiz IMF kadroları ve kredilere erişme konusunda hevesli hükümetler arasında yürütülen müzakerelerin bir sonucuydu
2010 yılında temelsiz bir borç/GSYİH oranı paniği, IMF ve diğerlerinin her yerde kemer sıkma politikalarına dönük çabalarına yol verdi. Şimdi, yüksek gelir grubundaki ülkeler ve borçlanmak için düşük faiz oranlarından yararlanabilen bir avuç gelişmekte olan büyük ülke, sürdürülebilir bir gelecek için kamu yatırımları yapmaya teşvik ediliyor, krize müdahale önlemlerini sürdürüyor ve manşetlere taşınıyor; ancak gelişmekte olan ülkelerin sert gerçekliği ve değişmeyen reçeteleri maskeleniyor.
Uluslararası finans kurumlarında reformlar ve yenilemeler yaparak bu sonucu önlemek için hala zaman var. Ekonomik büyümeye zarar veren sert kemer sıkma politikaları ve işçilere istihdamdan fayda sağlamadan zarar veren kuralsızlaştırma politikalarından ziyade, kredi koşulları ve tasarım Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ni merkeze almalıdır. Asya Kalkınma Bankası’nın Karşı Döngüsel Destek Tesisi, şu anda teşvik açığını kapatmak ve gelecekte benzer bir sorunu önlemek için küresel olarak örnek alınabilecek bir modeldir. Küresel mali krizden sonra oluşturulan bu program, kapsayıcı müdahale harcama planları olan ülkelere hızla finansman sağlar. Bununla birlikte, bu finansmanlara erişim aynı zamanda IMF politikalarına uymaya da bağlıdır.
Şimdi yeni bir borç yapılandırma mekanizmasının, bir tür uluslararası iflas sürecinin ve bir dizi borç ertelemenin zamanıdır! Bu mekanizma borçların iptalini içermeli, özel alacaklıları ve uluslararası finansal kuruluşları korumalıdır. IMF düşük gelir grubundaki ülkelerin borçlarının geri ödemelerini iptal etse de Dünya Bankası ve çok taraflı kalkınma bankaları aynı şeyi yapmayı reddetti. Küresel bir sosyal koruma fonu düşük gelirli ülkelere sağlık güvencesinin de dahil olduğu hızlı bir sosyal koruma zemini oluşturma olanağı sağlayabilir ve bu harici destek kademeli olarak vergi gelirleriyle değiştirilebilir.
Gelişmekte olan ülkelere sürdürülebilir ve adil bir toparlanmanın yolu kemer sıkma politikaları değil, vergi ve yatırımdır (ITUC, 2020b). Mali teşvik açığını kapatmak ve yeni işler için kamu yatırımları peşinde koşmak ancak çalışanlar hükümetlerinden ve uluslararası finans kuruluşlarından harekete geçmesini talep ettiklerinde gerçekleşebilir.
* Leo Baunach: Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu ITUC’un Washington Ofisi ve Dünya Bankası ve IMF nezdinde işçi hakları savunuculuğu yapan Küresel Sendikalar yöneticisidir.
Kaynaklar:
ILO (2020) ILO Monitor: Covid-19 and the World of Work (Sixth edition), 23 September, Geneva: International Labour Organization.
Munevar, D. (2020) Covid-19 and debt in the global south: Protecting the most vulnerable in times of crisis, European Network on Debt and Development. Available at https://www.eurodad.org/covid19_debt1
ITUC (2020a) ‘Responding to urgent global needs: IMF Special Drawing Rights’, Brussels: ITUC. Available at https://www.ituc-csi.org/IMF-Special-Drawing-Rights
ITUC (2020b) ‘Financing a just and sustainable recovery in developing countries’, Brussels: ITUC. Available at https://www.ituc-csi.org/financing-recovery-developing-countries
[Global Labour Column’deki İngilizce orijinalinden Can Kaya tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.