Öğrenci Kolektifleri ile Liseli Genç Umut üyesi öğrenciler tarafından İzmir depremini ve sonrasını değerlendiren bir rapor yayımlandı. Rapor 30 Ekim-13 Kasım tarihleri arasında öğrencilerin deprem bölgesindeki gözlemlerine dayanıyor
Öğrenci Kolektifleri ile Liseli Genç Umut üyesi öğrenciler tarafından İzmir depremini ve sonrasını değerlendiren bir rapor yayımlandı. Rapor 30 Ekim-13 Kasım tarihleri arasında öğrencilerin deprem bölgesindeki gözlemlerine dayanıyor.
Raporun girişinde içerik ve amacı şöyle açıklanıyor:
Bu rapor, depremin yaşandığı 30/10/2020 tarihinden itibaren alanlarda halkla olmaya devam edenler olarak gözlemlerimizi, halka yaşatılanları ve halkla dayanışmayı derlediğimiz İzmir’in 15 gününü içermektedir. Adaletsizliğinden ranta, talandan hırsızlığa, hukuksuzluktan ayrımcılığa ve daha niceleri ile her günü afet olan bu memlekette bizler, sermaye için halkı katledip doğal afet tanımına sığınanların hesabını soracağız. Her alanda olduğu gibi şimdi de çadır ve enkaz alanlarında olmaya halkla dayanışmaya devam edeceğiz.
Deprem olduktan sonra ekiplerin afet bölgesine gelişlerinin iki saati bulduğu bilgisinin yer aldığı raporda çadır alanlarının duyurusunun 18.00’da yapıldığı ifadesi yer aldı.
“Bizler saat 21:00’a kadar Bayraklı ve Bornova çevresinde çadır kurulması planlanan alanlara gittiğimizde herhangi bir çalışmanın başlamadığını fakat halkın bu alanlara yardım götürmeye çalıştığını gözlemledik” ifadelerinin yer aldığı raporda çadır sayılarının yeterli olduğu ancak kurulum yapacak kişi sayısının yetersiz olduğu vurgusu yapıldı.
Polis ekiplerinin standa gelerek “Yaptığınız işler de sizin kadar boş, standınızı dağıtırız” diye kendilerini taciz ettiklerini belirten öğrencilerin raporunda benzer şekilde “önlük” yasağı getirildiğini ancak bu yasağın cemaat ve tarikat derneklerine uygulanmadığı şu ifadelerle yer aldı:
Alanda bulunan her kurum için önlüklü dağıtımın yasaklandığı polis tarafından bizlere söylendi fakat gün içerisinde alanda özellikle cemaatçi, tarikat uzantısı, iktidara yakın olan sözde kurumların önlüklü bir şekilde, herhangi bir tacize uğramadan hatta kendilerine stantlar verilerek dağıtım yaptığını gözlemledik. Ardından yanımıza gelen AFAD yetkilileri ile görüştük ve standın kalabileceği bilgisini verdiler. AFAD diğer kurumların da alandan kaldırılacağını doğrulamasına rağmen bunun için koordine bir işleyiş sergilememekteydi.
Yaşanan afet sonrası maske ve mesafe koşullarının sağlanamadığını belirten öğrenciler 6 Kasım tarihinde ücretsiz COVID-19 testlerinin yapılmaya başladığını şu ifadelerle aktardı:
Pandemi süreci devam ederken, yaşanan afet sonrası çadır kurulan alanlarda çadırların dip dibe olması ve fiziksel mesafe, maske kullanımı gibi zorunlulukların devlet tarafından güvence altına alınmaması ile birlikte daha en başından beri belirti istemeksizin ücretsiz olması gereken koronavirüs testi bazı çadır alanlarında ücretsiz bir şekilde yapılmaya başlandı.
Deprem raporunda yardımların koordinasyonunu sağlayan ve bölgede gözlem de yapan öğrencilerin gözaltına alınışı da şu ifadelerle kaydedildi:
75. Yıl Parkı’ndaki dayanışma standındaki arkadaşlarımız polis tarafından sözlü tacize maruz bırakılmış, valiliğin emri olduğunu söyleyen polisler bu emrin gerekçesinin hijyen ve pandemi koşulları olduğunu söylemiştir. Sözde kararın yazılı olduğu herhangi bir belge gösterilmeden 9 arkadaşımız, biri İZSU çalışanı olmak üzere, hukuksuzca darp ve ters kelepçe ile gözaltına alındı. Kolluk kuvvetlerinin sözde valilik iznine dayanan bu kararını bizlere göstermeyip, usulsüz saldırı gerçekleştirmesi sonucu valilik kararının “Çadır alanlarındaki tüm STK’ların 09/11/2020 pazartesi gününe kadar stantlarını boşaltması” yönünde olduğu öğrenildi. Yani kararın başladığı tarihten 2 gün önce kendi istedikleri anda ve kendi yarattıkları sebeplerle halkı gözaltına alabilme hakkı verilen kolluk kuvvetlerinin gözaltına aldığı 3’ü üniversiteli 9 arkadaşımız akşamüzeri serbest bırakıldı.
Raporun tamamına ulaşmak için tıklayınız!
Sendika.Org