TTB, “Pandemide 8. Ay Raporu’nu çevrimiçi olarak bir yayımladı. Basın toplantısı TTB Merkez Konsey üyesi Prof. Dr. İbrahim Akkurt’un sunumuyla başladı. Raporun ana temasının “Çalışma yaşamında COVID-19” olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Akkurt, TTB’nin hazırladığı 7 maddeden oluşan meslek hastalığı yasa tasarısı önerisini paylaştı
Türk Tabipleri Birliği (TTB) “Pandemide 8. Ay Raporu’nu çevrimiçi olarak bir yayımladı. Basın toplantısı TTB Merkez Konsey üyesi Prof. Dr. İbrahim Akkurt’un sunumuyla başladı.
Raporun ana temasının “Çalışma yaşamında COVID-19” olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Akkurt, TTB’nin hazırladığı 7 maddeden oluşan meslek hastalığı yasa tasarısı önerisini paylaştı.
Prof. Dr. Akkurt, dünyada COVID-19 vaka sayısının 51 milyonu geçtiğini yaşamını yitiren kişi sayısının da 1 milyon 300 bine doğru gittiğini belirtti. Ağır vaka oranının dünyada yüzde 1 olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Akkurt, bu oranın Türkiye’de 4-5 katı olduğunu açıkladı.
Birinci dalganın kontrol altına alınamadığını, hızlı yeniden açılmanın da tekrar alevlenmeye sebep olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Akkurt sözlerine şöyle devam etti:
Ülkedeki gerçek durumu hala resmi verilerle net olarak bilemiyoruz. Haftalık raporlarda resmi verilere bakıldığında bile özellikle İstanbul’da çok ciddi artışlar var. Ağır hasta sayısı ve hasta sayısına baktığımızda da rakam giderek ciddileşiyor.
Prof. Dr. Akkurt sözlerinin devamında Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı “hasta sayısı”nın neyi gösterdiğini bilemediklerini ifade ederek, “O gün için hastaneye yatanlar mı, PCR testi pozitif olanlar mı yoksa durumu orta derece olanları mı?” diye sordu.
Prof. Dr. Akkurt’un açıkladığı bir diğer önemli veri ise TTB’ye bağlı 23 tabip odasından gelen günlük vaka bildirimleri idi. Buna göre ekim ayı boyunca İstanbul’da 10 bin, Ankara’da 4 bin, Kahramanmaraş’ta 1200 ve İzmir’de 1000 vaka tespit edildi.
Prof. Dr. Akkurt basın toplantısında TTB’nin hazırladığı etki piramidini de paylaştı. Buna göre en etkin müdahale olan “ortadan kaldırma” başlığı altında “Vazgeçilmez olmayan işyerlerini kapat, işçileri ücretli izne çıkar” ifadesi yer alıyor. Prof. Dr. Akkurt piramidin en altında kalan ve “en az etkin” başlığı altında bulunan “Tıbbi olmayan maskeler, kişisel koruyucu donanım” ifadesin salgın başından beri yapıldığı konusunda uyardı.
COVID-19’un sebep olduğu gelir kayıplarına dair de veriler paylaşan Prof. Dr. Akkurt, işgücü kayıplarının düşük ve alt-orta gelirli ülkelerde toplam yüzde 25,2 olduğunu açıkladı.
Prof. Dr. Akkurt işçi ölümlerine ilişkin de bilgi verdi. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine dayanan sunuma göre 2020 yılının ilk on ayında en az 1736 işçi çalışırken yaşamını yitirdi. Bu ölümlerin yüzde 18’i ise COVID-19 kaynaklı yaşandı. En az 325 işçi COVID-19 sebebiyle yaşamını yitirdi.
Prof. Dr. Akkurt 10 Kasım itibariyle toplam 152 sağlık çalışanının COVID-19 sebebiyle yaşamını yitirdiğini açıkladı. Bunların 66’sını ise hekimler oluşturdu. Sağlık çalışanları arasında COVID-19 kaynaklı ölümlerin yüzde 43’ü hekimlerden oluşuyor.
Prof. Dr. Akkurt, TTB’nin önerilerini şöyle sıraladı:
Önerilerin ardından Meslek Hastalığı Yasa Tasarısı Önerisi’nin maddeleri açıklandı:
- Sağlık Bakanlığı HSYS (Halk Sağlığı Yönetim Sistemi) kayıtlarında bulunan “sağlık çalışanı” ibaresi altında tüm COVID-19 olası ve kesin olgularının meslek hastalığı olarak kabul edilmesi,
- Bu sistemde kayıtlı olan, COVID-19 olası (PCR negatif ancak SARS/Cov-2 ile uyumlu klinik ve tomografik bulgusu olan) ve kesin (RT-COVID-19 PCR pozitif) olguların “illiyet bağı” olarak kabul edilmesi için SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu) İKMHS (İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Sigortası) Daire Başkanlığına gönderilmesi,
- COVID-19 nedeniyle herhangi bir sistem ya da organında geçici ya da kalıcı anatomopatolojik fonksiyonel hasar oluşmuş olanların maluliyet yönünden “Sağlık Bakanlığı tarafından bildirilen tanıdan başka bir illiyet bağı aranmaksızın” SGK tarafından yetkilendirilmiş ilgili kurullarınca değerlendirilmesi,
- SGK’nin yetkili bu kurulları tarafından yapılan bu değerlendirmeler sonucu belirlenen MKGAO (Meslek Kazanma Gücü Azalma Oranı) yüzdesine göre yasal gerekliliklerin özlük haklarına yansıtılması,
- COVID-19 nedeniyle yaşamını kaybetmiş olanların birincil (ikincil) derece yakınlarına da meslek hakları yasal getirisinden yararlanmalarının sağlanması,
- Yukarıdaki son iki maddede (4. ve 5. Madde) sayılan durumlarla ilgili hak sahipleri tazminat amaçlı yasal mahkeme süreçlerinin saklı olduğunun bu yasal düzenlemenin gereklerinden biri olduğunun kabul edilmesi,
- COVID-19 tanılı sağlık çalışanlarından 4a dışındakilerin de çalıştıkları kurumlardan oluşturulacak bir kaynak ile İKMHS sistemine dahil edilerek yukarıdaki maddelerdeki haklardan yararlanmalarının sağlanması.
Ardından söz alan Prof. Dr. Özlem Kurt Azap, Fransa ile Türkiye’deki sağlık çalışanlarını karşılaştıran bir örnek verdi. Prof. Dr. Azap, Fransa’da pandemi yoğunluğundan asemptomatik pozitif sağlık çalışanlarının hastanelere görev yapmaya çağırıldıklarını ifade etti. Prof. Dr. Azap, bu durumun aynısının Türkiye’de de yaşanabileceği uyarısında bulundu.
Prof. Dr. Azap’ın ardından söz alan Prof. Dr. Kayıhan Pala da “Türkiye’ye dair bilgi sahibi olamamakla ilgili sıkıntımız devam ediyor. Kişi hastalandığında ne kadar sürede öldüğüne ilişkin sadece dünyadan örnekler verebiliyoruz Türkiye’de böyle paylaşılan bilgi yok” diyerek verilen şeffaf olmamasına ve bu alanla çalışmaların yapılamamasına dikkat çekti.
Doç Dr. Cavit Işık Yavuz da Türkiye’deki vaka-hasta verilerine ilişkin bir uyarı konuşması yaptı. 10 Kasım’da 87 yurttaşın yaşamını yitirdiğini hatırlatan Doç Dr. Yavuz bu ölüm sayılarının 8 Nisan’da da yaşandığını vurgulayarak şunları ifade etti:
Önümüzdeki on gün içerisinde günlük ölüm sayıları yüzün üzerine çıkabilir. 8 Nisan’ın ardından hafta sonu kısıtlamaları gelmeye başlamıştı. Hastalık patlamalı olarak ilerliyor. Toplu mekanlarda kısıtlamalar konusunda geç kaldığımızı düşünüyorum. Özellikle aralık ayını zor geçireceğiz. Ağır hasta sayısındaki artış bunun işaretini veriyor. 10 günde 807 kişiyi kaybettik. Nisan ayında 2 bin 900’dü kayıp sayımız. Kamusal önlemlere mart ve nisan ayından fazla ihtiyacımız var. Yeni önlemlere ihtiyacımız var. Bu haliyle filyasyon ekipleri hiçbir işe yetişemez.
Prof. Dr. Şebnem Korur da filyasyondaki aksaklığa dikkat çekti. Prof. Dr. Korur, “Ekipler giysilerini değiştirecek bir ortama bile sahip değil, kendilerine yemek sağlanmadığı sorunları sadece tükenme değil çalışmaları uygun ve yeterli düzeyde yapabilme olanaklarını ortadan kaldırıyor” diye konuştu.
Sendika.Org