HDP İstanbul Milletvekili Oya Ersoy; 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde kadına yönelik artan şiddet ve kadın cinayetlerinin araştırılması için Meclis Başkanlığı’na araştırma önergesi sundu
İstanbul Milletvekili Oya Ersoy, kadına yönelik artan şiddet ve kadın cinayetlerinin araştırılması için Meclis Başkanlığı’na araştırma önergesi sundu. Ersoy; önergesinde, kadına yönelik şiddetin sürekli artış gösterdiğini belirterek kadınlara güvenli bir yaşam ortamı sunacak yasaların tam ve etkin uygulanmadığı koşullarda kadına yönelik şiddetin sebeplerinin araştırılması, kadına yönelik şiddetin önlenmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanacağı etkin politikaların oluşturulması, yasaların ve uluslararası sözleşmelerin etkin bir biçimde uygulanması amacıyla araştırma komisyonu kurulması gerektiğini ifade etti.
Ersoy; kadına yönelik şiddetin boyutlarının her geçen gün korkutucu düzeyde artmaya devam ettiğini; toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmadığı koşullarda erkek şiddeti ve aile içi şiddetin artacağının su götürmez bir gerçek olduğunu belirtti. Kadının ikincilleştirildiği eğitim ve istihdam politikaları ile devlet kurumlarının yönetmeliklerinden ve eğitim müfredatlarından toplumsal cinsiyet eşitliğinin çıkarıldığını söyleyen Ersoy; devletin tüm yapılarının, kamusal alan ve özel alanın her bir hücresinin cinsiyet eşitliği temelinde kurulması gerektiğini ancak bugün toplumsal cinsiyet eşitliğinin kara listeye alındığını belirtti.
Kadına yönelik eşitsizliği ortadan kaldıracak politikaların yapılmadığı, koruyucu yasaların ve uluslararası sözleşmelerin uygulanmadığı durumların, iyi hal indirimleri ve kadına yönelik şiddete karşı cezasızlıktan cesaret alınmasının her gün bir kadının öldürülmesine yol açtığını belirten Ersoy, 2020 yılının ilk 11 ayında erkeklerin 353 kadını öldürdüğünü ifade etti.
Pandemide kadınların ev içinde yaşadığı şiddetin arttığını, şiddete uğrayan kadınların ilgili kurumlara ulaşmakta zorluk yaşadığını belirten Ersoy önergesinde şu ifadelere yer verdi:
Pandemi koşullarında da kadın cinayeti ve şiddette artış yaşanmaktadır. Kadınlar, pandemi süreci boyunca dışarıda virüs, içeride şiddet ikilemi arasında bırakılmıştır. Bu süre zarfında Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından herhangi bir acil eylem planı oluşturulmadığı gibi, şikayetçi olmak isteyip Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerini (ŞÖNİM) arayan kadınlara şiddet gösteren erkek ile barışmanın yolları anlatılmıştır. Koronavirüsün ülkede çıkmasının ilk on beş gününde erkekler tarafından 12’si evinde olmak üzere 18 kadın öldürülmüştür. Karantina sürecinde yalnızca İstanbul’da ev içi şiddet yüzde 39 artmış ancak Hakimler ve Savcılar Kurulu 6284 Sayılı Kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının, yükümlülerin koronavirüs kapsamında sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiğini söylemiştir. Ülkede her gün sokak ortalarında katledilen kadınların yaşam güvencesi olan 6284’ün, şiddetin bu denli arttığı bir dönemde uygulanması kadınlar için yaşamsal önemdedir.
Ersoy: “Toplumsal cinsiyet kalıpları, “namusun tehlikeye düşmesi” söylemi ve “ev içi görevlerinin tam ve eksiksiz yerine gelmemesi” gerekçesi şiddetin meşrulaştırılma aracı olarak kullanılmaktadır.” dedi.
Ersoy; devlet kurumlarının kadınların toplumsal hayatta güvenli bir biçimde yaşamasını sağlaması ve şiddete karşı koruyucu yasalar koyması gerektiğini ancak kadına yönelik şiddeti ve kadın cinayetlerini önlemek yerine, ailenin ve boşanmanın engellenmeye çalışılmasının kadının şiddet gördüğü bir ortamda hapsedilmesi anlamına geldiğini dile getirdi. Ersoy; İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın tam ve eksiksiz uygulanmasının, kadınların güvenli yaşam koşullarının sağlanması ve şiddete karşı alınacak önlemler açısından oldukça kritik bir yerde durduğunu vurguladı.
Ersoy, sözleşmenin uygulanmasını denetleyen komite GREVIO’nun Türkiye ile ilgili değerlendirme raporunda Türkiye’nin sözleşmeye uygun davranmadığının açıkça belirtildiğini dile getirdi ve GREVIO raporuna göre; devletin genel politikalarının kadın-erkek eşitliğine olan etkilerinin gözardı edilmesi ve hükümet yetkililerinin kadınlara yönelik geleneksel rolleri destekleyen açıklamalarının, Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda engel olduğunun ifade edildiğini söyledi.
Öte yandan da toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmadığı, 6284 sayılı yasanın ve İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmadığı, kadına yönelik şiddete karşı cezasızlık rejiminin işletildiğini söyleyen Ersoy; böylesi bir anda kadınların nafaka hakkının kadınların ellerinden alınmasına ilişkin çıkarılması düşünülen yasanın kadına yönelik devlet eliyle gerçekleştirilen bir ekonomik şiddet olduğunu belirtti.
Kadına yönelik şiddetin sürekli artış gösterdiği ve kadına güvenli bir yaşam ortamı sunacak yasaların tam ve etkin uygulanmadığı koşullarda kadına yönelik şiddetin sebeplerinin araştırılması ve kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerine karşı önlem alınması gerekmektedir. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanacağı etkin politikaların oluşturulması, 6284 sayılı yasa ve İstanbul Sözleşmesinin etkin uygulanmasının sağlanması Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görev ve sorumluluğundadır.
Sendika.Org