Hükümetin iş teftişlerine ve iş müfettişlerine yönelik attığı bu son adım, çalışma yaşamı üzerindeki devlet denetimini etkisizleştirecek, patronların iştahını daha da kabartacak, fütursuzluğunu, cüretini arttıracak. Hülasa, iş müfettişlerinin odalarının boşaltılması basit bir idari tasarruf değildir
Birkaç gün önce gündeme çalışma yaşamını çok yakından ilgilendiren bir haber düştü. Düştüğü gibi de İzmir depremi ile hızlıca geri planda kaldı. Öyle ya, insanlar can derdindeyken, 380 iş müfettişinin odalarının boşaltılması gündem olamazdı. Ama hükümet bugün değilse bile yarın canımızı daha da yakacak bir karara imza attı. İşçi cinayetlerine, iş kazalarına, meslek hastalıklarına, kayıt dışı çalışmaya, ayrımcılığa, çocuk işçiliğe, işyerinde şiddet ve cinsel tacize, kötü muameleye, işçi alacaklarına yani bir teftişin konu başlığı olabilecek, işçileri yakından ilgilendiren konulara karşı tutumunu bir kez daha belli etti. İşçilere, kadınlara, gençlere, çocuklara ve göçmen işçilere ise net bir mesaj verdi: Başınızın çaresine bakın!
Aile ve Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk imzalı 16 Ekim 2020 tarihli bir talimatla, Ankara Grup Başkanlığı’na bağlı iş müfettişlerinin, 30 Ekim tarihi itibariyle çalışmalarını yürüttükleri yerleşkelerindeki odalarını boşaltmaları ve evden çalışmaları istendi. Bu, Ankara’yla sınırlı kalacak gibi de görünmüyor. İş Sağlığı ve Güvenliği Müfettişleri Derneği de bir duyuru yaparak, “İş sağlığı ve güvenliği teftişleri, işin yürütümü teftişleri, kısa çalışmaların uygunluğunun denetlenmesi, işyerlerinde COVID-19 önlemlerine vb. çalışma hayatına yönelik denetim yapan, 3’lü kararname ile atanan ve atamaları Resmî Gazete’de yayımlanan” iş müfettişlerinin “herhangi bir yer gösterilmeden kapı dışarı edilmeye çalışılmakta” olduğunu açıkladı.
Haberi ilk gördüğümde, aklıma gelen ilk soru, “Salgın nedeniyle mi acaba?” oldu. Nedense hükümet eliyle yapılan onca saldırılara rağmen, olanlara hâlâ mantıklı bir gerekçe arıyorum. Ama öyle olsa, yerlerine başka insanların yerleşmesi söz konusu olamazdı. Zaten derdin salgın olmadığı, haberlerin devamından anlaşılıyordu. Bakanlık, iş müfettişlerinin boşalttıkları odalarına Aile Bakanlığı’nın memurlarını yerleştirme kararı almış. Ne de olsa aile en mühim şey… toplumun temeli!
Ülkemizde iş müfettişliğinin temelleri Cumhuriyet kadar eski. 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihlerinde yapılan İzmir İktisat Kongresi’nde atılmış. 1936 yılında yürürlüğe konulan 3008 sayılı İş Kanunu’yla ilk kez İş Dairesi kurulmuş. “İş İdaresi”nin omurgasını “meslek memurları” olarak nitelenen iş başmüfettişleri ve iş müfettişleri oluşturmuş. 1979 yılında çıkarılan “İş Teftişi Tüzüğü” ile Çalışma Bakanlığı “İş Teftiş Kurulu Başkanlığı” kurulmuş ve bugünkü yapısına kavuşmuştur. Son olarak 2 Kasım 2011 tarihinde yürürlüğe giren 665 sayılı KHK ile İş Teftiş Kurulu Başkanlığı, Türkiye İş Kurumu Teftiş Kurulu ve Bakanlık Teftiş Kurulu’nu bünyesine alarak yetki ve görev alanını genişletmiştir.[1]
İş teftişi yasal dayanağını Anayasa’nın 49. maddesinden alıyor: “Devlet, çalışanların hayat seviyelerini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam oluşturmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.” Bu madde çok net bir şekilde, devletin çalışma yaşamına müdahale etmesini ve zayıf olandan yana tutum almasını zorunlu kılıyor.
Devletin çalışma hayatına müdahale etme yükümlülüğünün uluslararası dayanağı ise 12 Aralık 1950 tarihinde Resmî Gazete’de 5690 sayılı Kanun olarak yayımlanan Sanayi ve Ticarette İş Teftişi hakkındaki 81 Sayılı ILO Sözleşmesi olmuştur.
Görüldüğü gibi, dayanağını uluslararası sözleşmeden alan, anayasal ve yasal çerçevede korunan iş teftişi hükümetin salgın fırsatçılığı ile devreden çıkarılmaya ve etkisiz hale getirilmeye çalışılıyor.
Elbette birçok defa işyerlerinde yapılan denetimlerin etkinliği tartışma konusu olmuştur. Özellikle, göz göre göre gelen iş cinayetlerinin ardından tüm şimşeklerin iş teftişlerine ve iş müfettişlerine çevrildiğini, siyasi iktidarın yapılan teftişlere müdahalesinin olabildiğini dönem dönem yapılan eleştirilerden biliyoruz. Bütün bunlara rağmen, çalışma hayatının olmazsa olmazıdır iş teftişi. Özellikle sendikalaşmanın bu kadar zayıf olduğu, sermayenin her fırsatı işçilerin yaşamı pahasına bile olsa kâra dönüştürmenin aşkı ile yanıp tutuştuğu bir ülkede…
Hükümet, 2011 yılında Kadın ve Aileden Sorumlu Bakanlığın adını, Aile ve Sosyal Politika Bakanlığı olarak değiştirdi. Bu, kadını bir birey olarak değil de ailenin “görevleri belirlenmiş” bir parçası haline getirmeyi amaçlayan; kadını değil aileyi önceleyen bir adımdı. Kadınla ilgili tüm politikalarını aile üzerinden planlayan bir zihniyetin yapmaya çalıştığı toplum mühendisliğinin bir parçasıydı. Bununla da kalmadı, Aile ve Sosyal Politika Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile birleştirildi. Apayrı bir alan olan çalışma hayatı, çözülmeyi bekleyen sayısız, birbirinden önemli sorunlarla kuşatılmışken isminde olsun var olan “güvenlik” de iç edilerek, itiraf ediyorum hâlâ adını bir çırpıda söyleyemediğim, Aile ve Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kuruldu. Çalışma hayatı her geçen gün kadın-erkek tüm işçiler için daha güvencesiz ve tehlikeli bir hal alırken, çoğu kadın için evler cehennem oldu… Çalışma hayatının var olan sorunları katmerlendi. Kadına eve hapsetmeye çalışan zihniyetiniz kadın cinayetlerini ve kadına yönelik şiddeti arttırdı. Korumadınız ne kadını ne de alın teri ile geçinmek zorunda olanları.
Hükümetin iş teftişlerine ve iş müfettişlerine yönelik attığı bu son adım, çalışma yaşamı üzerindeki devlet denetimini etkisizleştirecek, patronların iştahını daha da kabartacak, fütursuzluğunu, cüretini arttıracak. Hülasa, iş müfettişlerinin odalarının boşaltılması (onları itibarsızlaştırmaya, etkisizleştirmeye yönelik) basit bir idari tasarruf değildir. Kaosa ve kuralsızlığa bir davetiyedir. İş cinayetlerinin artması, hak ihlallerinin önünün alınmaması demektir. Denetimsiz bir çalışma hayatı patronlara cennet, işçilere cehennem demektir.
Muktedirlerin oturdukları koltuklar belli ki görmelerine engel oluyor ama benden söylemesi: Bıçak kemiğe dayandı.
Dipnot:
[1] ÇSGB İş Teftiş Kurulu Başkanlığı, İş Teftişi Nedir? İş Müfettişi Kimdir?
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.