Kadın hekimler var olan mesleki güçlüklerin üzerine bir de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin meslek içindeki tezahürüyle mücadele ediyor. Biz genç kadın hekimler olarak bu farkındalıkla cerrahi branşlarda çalışan genç kadın hekim meslektaşlarımızla var olan ve mücadele edilen problemler üzerine konuşmak istedik
25 Kasım Dünya Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde aslında her alanda ve her yerde kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz, mobbing ile baş etmek zorunda olduğumuzu ve bütün bu baskılara rağmen alanlarımıza sahip çıkmaya devam ettiğimizi biliyoruz söylüyoruz.
Genç kadın hekimler olarak biliyoruz ki toplumsal cinsiyet eşitsizliği en acımasız şekliyle cerrahi branşlarda yaşanıyor. Kadın hekimler var olan mesleki güçlüklerin üzerine bir de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin meslek içindeki tezahürüyle mücadele ediyor. Biz genç kadın hekimler olarak bu farkındalıkla cerrahi branşlarda çalışan genç kadın hekim meslektaşlarımızla var olan ve mücadele edilen problemler üzerine konuşmak istedik. ATO Asistan Hekim ve Genç Uzman Komisyonu ve ATO Kadın Hekim Komisyonu olarak bu söyleşileri video görselleri ile karşılıklı görüşmeler halinde yayımlamayı planlamıştık. Ancak iletişim halinde olduğumuz hekimlerin tam da bu noktada üzerlerindeki mobbingleri arttıracağı endişesiyle kimlik belirtmeden yazılı olarak yapma zorunluluğunu alenen görmüş olduk. Tüm bu baskılara rağmen yaşadıklarını diğer meslektaşlarıyla paylaşıp yalnız olmadıklarını göstermek isteyen genç kadın hekimlerle yaptığımız söyleşileri 25 Kasım Dünya Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü vesilesiyle paylaşmayı yerinde bulduk.
Uzmanlık seçimi öncesinde sizi cerrah olmanız ya da olmamanız yönünde telkin edenler oldu mu?
Ortopedi ve Travmatoloji bölümünden genç hekim arkadaşımız: “Evet, çoğunluk cerrah olmamamı söyledi. Özellikle erkeklerin çoğunlukta olduğu bir branş istemem sebebiyle birçok kişi tarafından vazgeçirilmeye çalışıldım. ‘Evlenince ve çocuk sahibi olunca nasıl yapacaksın?’ en çok karşıma çıkan vazgeçirme sebebi olarak çıktı” dedi.
Diğer birçok arkadaşımızın da cevaplarında benzer şekilde cerrah olmamaları ile telkinlere maruz kaldıkları yönünde idi.
Asistanlık/uzmanlık yaptınız klinikte erkek hekimlerin çoğunlukta olduğu bir branşta çalışan kadın hekim olarak size bakışları nasıl?
Üniversite yıllarında Ortopedi, Plastik Cerrahi veya Genel Cerrahi hayalleri olan fakat eşi tarafından büyük cerrahi branşları seçmemesi yönünde ısrarlı bir baskı sonucu hayallerinden uzaklaşan fakat cerrahiden yine de vazgeçemeyen Kulak Burun Boğaz Hastalıkları doktoru arkadaşımız: “Kadınlığımı kullanarak bir yerlere geldiğim yönünde oldukça baskı yedim ve çoğu kez ameliyathaneye türlü bahanelerle ceza yiyerek alınmadım. En sonunda da uzman olurken hocalar tarafından çok iyi olduğumu; fakat kadın olduğum için beni öğretim üyesi olarak pek düşünmediklerini öğrenerek mecburi hizmetime 3 hayır ile uğurlandım. Hala uzman olduğum klinikte tarihinde ve şimdiki zamanda kadın öğretim üyesi yoktur” diyerek kanayan bir yaraya parmak bastı.
Erkek olan eşkıdemlerinizle aynı sürelerde benzer vakalara dahil edildiniz mi? Kadın hekim olduğunuz için vakalara dahil edilmediğiniz oldu mu?
“Evet oldu. Benden iki ay sonra başlayan eş kıdemim vardı. O benden kat kat daha fazla vaka yaparak uzman oldu. Ben ise en kıdemli olduğum zaman bile bir ay ameliyathaneye girmeme cezası aldım.”
Her ne kadar klinik içi hakkaniyete dikkat edilse de erkek eş kıdemlilerinin yanında kadın hekimlerin kendilerini kanıtlamak içi daha fazla emek vermek zorunda olduklarını ortak ağızla belirttiler.
Bölümde bir kadın asistanın yeterli olamayacağı, başaramayacağı yönünde söylemlerle karşılaştınız mı? İstifaya zorlandınız mı ya da yaşadığınız mobbingler karşısında bunu düşündünüz mü?
Çocukluk hayalini gerçekleştirerek Beyin ve Sinir Cerrahisi asistanlığı yapmakta olan arkadaşımız: “Gelmeden önce teşvik eden hocalardan bile arada bu tarz söylemler duydum. Ancak ben bu mesleği çocukluğumdan beri istiyordum ve karşılaşabileceklerimi bilerek geldim ve bu mesleği yapabilmek için hepsine göğüs germeye hazırdım. Kadınlar sadece bu bölümlerde değil dünyanın her yerinde her meslekte bir noktada kendilerini kanıtlamak zorunda bırakılıyor. Yüzyıllar boyunca erkek dominasyonuna maruz kalmış bu dünyada biraz daha zamana ihtiyacımız var” diyerek kadınların hayallerinden vazgeçmemeleri gerektiğini ve hatta daha da üstüne giderek bu erkek egemenliğin kırılabileceğini vurguladı.
Evlilik ve çocuk sahibi olma konusunda erkek meslektaşlarınızdan farklı bir uygulamaya maruz kaldınız mı?
Evlilik iki kişilikken çocuk sahibi olmak sadece kadının üzerine bırakılıyor. Erkek hekimlerse hayatlarına kaldıkları yerden devam ediyorlar. Kadın hekimler çocuk sahibi olduklarında yargılanıyor ve mobbinge maruz bırakılıyorlar. Bu yüzden birçok kadın arkadaşımız asistanlık sürecinde ya evlilik ve çocuk sahibi olmaktan geri durmak zorunda bırakılıyor ya da bu süreç içerisinde diğer meslektaşlarının iş yüklerini arttırmak iddialarıyla baskılara göğüs germek zorunda kalıyor.
Beyin ve sinir cerrahisi asistanı arkadaşımız da benzer kaygılarla “Uygulama değil ancak sırf bu söylemlere maruz kalmamak için çocuk sahibi olma konusundaki düşüncelerimi ertelemek zorunda kaldığımı söyleyebilirim. Çünkü sadece bu bölümde değil her bölümde erkeklerin kadınları istememesinin en büyük nedeninin; kadınların doğum yapacağı, izne ayrılacağı, nöbetten çıkacağı ve kendilerinin iş yüklerinin artacağı endişesi ile istemediklerini düşünüyorum” dedi.
Kalp damar cerrahisinden arkadaşımız da hamileliğini çevresindeki meslektaşları ve meslektaşları ile paylaştığında ilk aldığı cevabın tebrik ederim yerine “elin gerileyecek” olduğunu paylaştı.
Cerrahi bir branşta kadın hekim olarak kendinizi bedensel ve mental olarak yetersiz görüyor musunuz? Veya size böyle ithamlarda bulunanlar hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Cerrah arkadaşlarımızdan biri “Asla yetersiz bulmadım. Kendimi yetersiz bulduğum bir konu varsa bile bunun kadın olmamla asla alakası olmamıştır. Kadınları yetersiz bulan bir zihniyetle herhangi bir şekilde muhatap olmuyorum. O insanların benle meslektaş olmalarını bile aklım almıyor. Fiziksel olarak yetersiz olduğumuz ne olabilir? Sanki cerrahi 100m sprint yarışı mı? Zorsa herkese zor, kadına da erkeğe de. Kadınlar şu işi yapamaz diyenlere sorarım neden? Mantıklı bir sebep gösterebileceklerini düşünmüyorum. Binlerce örnek var” derken diğer bir cerrah arkadaşımız “Hayır görmüyorum. Hatta bazen erkek meslektaşlarımdan daha fiziksel olarak dayanıklı olduğumu ve ağır şartlara daha kolay adapte olduğumu gözlemliyorum. Bana böyle ithamlarda bulunanlara bu ithamlarla ilk karşılaştığım dönemlerde çok öfkeleniyordum ancak şimdi bu görüşleri çok fazla dikkate almayıp sadece işimi yapıyorum ve bu genelde bunu görenlerde bu düşüncelerin değişmesine eğilim yaratıyor” şeklinde cevapladı.
Ortak kanı cerrahi branşlarda iş yükünün fazla olduğu ve bunun kadını erkeği ayırt etmeden zorlayıcı bir süreç olduğu yönünde. Toplumdaki algısına baktığımızda ise bu zorluğun sadece kadın hekimler için katlanılamaz olduğu iddiasındayken işin içinde emek veren kadınların da ortak kanaati toplumsal algının kadını geri plana almak için abartıldığı yönünde.
Kadın ve erkeklerin ortak başvuru alanı olan üroloji bölümünde Kadın hekimlerin ciddi azınlıkta çalışmasını nasıl yorumlarsınız?
Var olan ataerkil sistemde yetiştirilen kadın bireyler “ayıp” olgusuyla bastırılırken erkek bireyler ise farklı bir ahlaki misyonla cinsel özgürlükler cennetinde büyüyorlar. Belki de bu farklılıklardan dolayı hekimlik mesleği gibi “hekimin dini, dili, ırkı, cinsiyeti olmaz” şiarını görmezden gelerek toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bizlere empoze ettiği şekilde hareket etmek zorunda hissediyoruz. Yaptığımız söyleşilerde de meslektaşlarımız benzer vurgularda bulunarak: “Bu branşın halk arasında ve bazen sağlıkçılar arasında da sadece erkeklerin başvuracağı ve genellikle üreme sistemi ile ilgili sorunlar için başvurulan bir alan olarak düşünülmesinin bunda en büyük etken olduğunu düşünüyorum. Erkeklerin ürogenital sistemi söz konusu olduğunda çok defansif olmaya meyilli olduklarını bu sebeple özellikle cinsel sorunlarla ilgili kadın doktorlara başvurmak istemeyebileceklerini ve bunun da bu sisteme ilgi duyan kadın hekimler için caydırıcı bir etken olabileceğini düşünüyorum.” (…) “Toplumun zihniyetinin buna hazır olmaması olarak yorumlarım. Maalesef biz hekimler olarak kendi içimizde böyle bir ayrımı hiç ama hiç yapmıyor olsak bile hastaların gideceği doktoru seçerken cinsiyetini de seçmesi nedeniyle ister istemez biz de bölüm seçme aşamasında toplumun bakış açısına uyacak seçimler yapıyoruz. Örneğin idrar kaçırma problemi olan bir kadın hasta üroloji yerine önce kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvuruyor” dediler.
Üroloji gibi kadın ve erkeklerin ortak başvuru alanında ciddi anlamda erkek hekimlerin çoğunluğu varken, kadın hastalıkları ve doğum bölümünde kadın ve erkek hekimlerin benzer yoğunlukta oluşunu nasıl yorumlarsınız?
Ortopedist arkadaşımızdan aldığımız cevap “Toplumun gelişme sürecinde kadının genital sisteminin toplumun günlük konuşma malzemesi olması, erkeklerin kadın bedeni üzerinde söz hakkı sahibi olduğunu düşündüğü bir toplum olmamız, kadının kendi bedenine dair istek ve düşüncelerinin gözardı edildiği bir toplum olmamız, genel olarak kadın bedeninin primer amacının çocuk doğurmak olduğunun düşünülmesi ve ortak mal muamelesi hatta inkübatör muamelesi görmesi kadın genital sistemi muayenesi için herhangi bir mahremiyet duygusu beklentisini ortadan kaldırmış durumda. Kadın hastalıkları ve doğum bölümündeki eşit yoğunluk durumunun bu süregelen kültürden gelen yanlış motivasyonla oluştuğunu düşünüyorum” oldu.
“Cerrahide kadın hekim olmanın sizce avantaj(lar)ı var mıdır?”
Genel anlamda ince motor becerilerimizin daha küçük yaşta gelişmeye başlaması aslında bizim cerrahide fırsat verilse çok daha başarılı olacağımızı düşündürüyor. Tarihsel sürece baktığımızda cerrahide erkek hekimlerin çoğunlukta olduğu bir dönem hakimken kadınların da hayallerinden vazgeçmeyip cerrahi seçmeleriyle ve bu alanlarda kendilerine karşı ön yargılı eril cerrahi düzeni yıkarak el becerileriyle ve sorun çözme yetenekleriyle kendilerini var etmeyi başardılar.
Kalp Damar Cerrahı arkadaşımız da “Kesinlikle var. Kadın olduğum için söylemiyorum, çok beğendiğim ve kendime mentor olarak gördüğüm bir hocam (erkek) da aynısını söylüyor (ki kendisi onlarca asistan yetiştirdi) kadınların cerrahide daha titiz, daha becerikli olduğunu ve hastalarını daha iyi takip ettiklerini söylüyor” sözleriyle bu zaferi vurguladı.
Kadınlar, hekimlikte olduğu gibi her alanda mücadeleyi ve dayanışmayı yükseltmeye devam ediyor, edecek. Biz hayallerimizden vazgeçmeyeceğiz, bizi istemeyenler alışmak zorunda kalacaklar. Alanlardan uzak kalmayı kabul etmiyoruz. Kadın olduğumuz için “gebe kalır, dayanamaz istifa eder, kadından cerrah olmaz” ithamlarını kabul etmiyoruz. Her alanda, evde, sokakta, ameliyathanelerde, kadınlığımızla toplumsal cinsiyet eşitsizliğinizi yıkarak var olacağız. Mobbinginize boyun eğmeyeceğiz! Yaşasın kadın dayanışması!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.