Geçtiğimiz nisan ayında ağır pandemi döneminde hazırlanmaya başlandığı ve bugüne kadar gizlice hazırlıklarının sürdürüldüğü anlaşılan Elektrik Enerjisi Kanunu ve Bazı Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Sanayi Komisyonu’nda jet hızıyla görüşüldü. Teklifin önümüzdeki günlerde Genel Kurula getirilmesi bekleniyor. Enerji ve maden şirketlerine sınırsız imtiyazlar getirecek torba yasaya karşı İstanbul, Hatay, Mersin, Samsun ve Giresun başta olmak üzere pek çok kentte basın açıklamaları düzenlendi.
Geçtiğimiz nisan ayında ağır pandemi döneminde hazırlanmaya başlandığı ve bugüne kadar gizlice hazırlıklarının sürdürüldüğü anlaşılan Elektrik Enerjisi Kanunu ve Bazı Diğer Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Sanayi Komisyonu’nda jet hızıyla görüşüldü. Teklifin önümüzdeki günlerde Genel Kurula getirilmesi bekleniyor.
Enerji ve maden şirketlerine sınırsız imtiyazlar getirecek torba yasaya karşı İstanbul, Hatay, Mersin, Samsun ve Giresun’da basın açıklamaları düzenlendi.
Yaşam savunucuları İstanbul Kadıköy’de bir araya gelerek enerji ve maden şirketlerinin talanını artıracak torba yasaya karşı “Dereler, ormanlar, ırmaklar sermaye değildir” diye seslendi.
Saraylarında oturup halkın değil şirketlerin çıkarını düşünenlere, yaşamı, doğayı “torba”ya sığdırmaya çalışanlara bir kez daha Kadıköy’den seslendik: Ormanlar, nehirler sermaye değiller!#YaşamHakkıTorbayaSığmaz#torbayasayıgericek pic.twitter.com/eEdcLFW1Aw
— Halkevleri (@Halkevleri) October 31, 2020
Hatay Emek ve Demokrasi Güçlerinin çağrısıyla yaşam savunucuları “Yaşam hakkı torbaya sığmaz” sloganıyla Köprübaşında buluştu.
Emek ve Demokrasi Güçleri adına açıklama metnini SYKP Hatay İl Eş Başkanı Mehmet Çelik okudu.
Maden ve enerji şirketlerine sınırsız imtiyaz getirecek torba yasayı geri çek talebiyle gerçekleştirilen basın açıklamasında sık sık “Şirketleri değil, yaşamı koru”, “Yaşam hakkı torbaya sığmaz” sloganları atıldı.
Açıklamada şu ifadeler yer buldu:
Kentimizde de, Defne’de şehrin tam ortasında yer alan Arıtma tesisi, gün geçtikçe yaşam ve tarım alanlarına doğru genişleyen Rüzgar Enerji Santralleri, kurulması planlanan Termik Santraller ve Arsuz Hüyük’te olduğu gibj yöre halkının itirazlarına rağmen ihaleye açılması planlanan maden sahalarını örnek verebiliriz. Şu an; ÇED raporlarında gerçek dışı ifadelerin havada uçuştuğu, ruhsat alanlarının ve proje kısıtlarının keyfi olarak aşıldığı, canlılara-doğal varlıklara zehir ve ölüm saçtığı herkesçe bilinmesine rağmen ilgili işletmelerin faaliyetlerine izin verildiği, üstelik faaliyetlerini bitirip çekip gittikten sonra ortada enkaz bıraktıkları bir dönemden geçiyoruz. Toplumda demokrasi ve hukukun gereklerini insan hakları prensiplerine dayalı olarak yerine getirmek, halkın sağlığı ve mutluluğunu korumak milletvekillerinin esas görevi olmalıdır.
5 Ekim tarihinde doğa talanının önünü vahşilik derecesinde açacak bir torba yasa teklifi iktidar milletvekilleri tarafından meclis gündemine sunuldu. TBMM’nin ilgili Komisyonu’nda onaylanan ve önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurulu’nda görüşmeye açılacak, “Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Torba Kanun Teklifi” ile ekonomik büyüme adı altında ekolojik yıkım ve talan dayatılıyor. Birçok kanunda değişiklik öngören bu Torba Kanun Teklifi, havayı, suyu, toprağı, ormanları, gıdayı, yaban hayatını, tarım ve yaşam alanlarını sömürerek yok eden bir avuç maden ve enerji şirketine yeni imtiyazlar ve teşvikler sağlarken, tüm canlıların yaşam hakkına yönelik saldırıları, şu anki yağma düzenini ve denetimsizliği dahi fersah fersah aşacak bir düzeye getirmeyi hedefliyor.
Mersin Nükleer Karşıtı Platform da diğer illerle eş zamanlı olarak torba yasaya karşı Mersin Barış Meydanı’nda eylem yaptı. Açıklama metnini Mersin NKP dönem sözcüsü Aycan Özkan okudu. Özkan, açıklamadan önce İzmir’de yaşanan depremdeki can kaybının kapitalizmin kar hırsından kaynaklı olduğunu, ölümlerin sorumlusunun deprem değil sistem olduğunu ifade ederek, ölenlerin yakınlarına başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diledi.
Açıklamada şu ifadeler yer buldu:
Özellikle son bir yılda, halkın direnişine rağmen maden ve enerji şirketlerinin çıkarları uğruna Türkiye’nin dört bir yanında doğa katliamlarına devam edildiğini gözlemledik ve gözlemlemeye devam ediyoruz: Nükleer santral için 650.000 ağacın kesildiği Sinop, yine nükleer santral için eşsiz bir güzelliğe sahipken tamamen tahrip edilen, binlerce ağacın kesildiği Akkuyu, Rus doğalgaz boru hattı ve 3. köprü gibi mega rant projelerinin tahribi altında can çekişen Kuzey Ormanları, 40 yıl ekonomik ömrü olan bir baraj için 10 bin yıllık tarihin yok edildiği Hasankeyf, çevre duyarlılığında simge olan buna rağmen yüzde 80’ine maden ruhsatı verilen Kazdağları, imara açılmaya çalışılan doğal cennetler Salda Gölü, Munzur Gözeler, tüm itirazlara rağmen ısrarla sürdürülen Rant Kanalı Projesi ve daha niceleri…
Akkuyu Nükleer Santrali henüz yapım aşamasındayken, santral inşaatının ve inşaata malzeme tedarik eden çimento fabrikasının çevreye nasıl zarar verdiğine, Rosatom ve taşeronlarının her gün başka bir hukuksuzluğuna tanık oluyoruz Geçtiğimiz günlerde henüz ne amaçla yapıldığını öğrenemediğimiz, nükleer santral inşaatı civarında patlatılan dinamitlerin çevredeki araçlara, tarım alanlarına verdiği zararları biliyoruz. Şans eseri yararlananın olmadığı patlamanın halk sağlığına etkisini de maalesef zaman içerisinde göreceğiz, tıpkı inşaatın ve çimento fabrikasının neden olduğu tozların etkisini göreceğimiz gibi.
Rant projelerinden biri de Karaduvar’da yapılması planlanan polipropilen tesisidir. Üstüne kurulacak arazinin vasfı yönetmelik hiçe sayılarak Cumhurbaşkanı tarafından 1 gecede değiştirildi. Yerleşim yerine 100 metre yakın bir alanda böyle bir tesisin kurulması bir Beyrut yaratmakla eşdeğerdir. Tesiste yaşanacak olası bir patlama 26 ton TNT’nin patlaması ile aynıdır.
Enerji ve maden şirketlerine sınırsız imtiyazlar getirecek torba yasaya karşı Giresun Emek ve Demokrasi Güçleri Atatürk meydanında açıklama yaptı.
Giresun’da Ağustos ayında yaşanan sel felaketine başta HES’ler olmak üzere doğa tahribatının neden olduğu, sorumluların hesap vermediği bir süreçten geçilirken tahribatın daha fazla önünü açacak torba yasanın bir an önce durdurulması talep edildi. Ordu’nun Ünye İlçesi’ndeki Üçpınar Köyü’nde fındık bahçelerinde süren maden direnişine ve sağlık emekçilerine selam gönderen Giresun Emek ve Demokrasi Güçleri temsilcisi İzmir depreminde yaşanan can kayıplarını anarak iktidarın çılgın projeler peşinde koştuğu olası depremlere yönelik önlemler almadığı belirtildi.
Açıklamaya Karadeniz’in geçim kaynağı olan fındığın maden sahaları sebebiyle ağır metal tehlikesi altında olduğu belirtilerek torba yasanın maddeleri anlatılarak açıklama sonlandırıldı.
Şirketleri değil halkın çıkarlarını, doğayı koruyan enerji-maden yasası istiyoruz! Yaşam hakkı torbaya sığmaz!#samsun#yaşamakistiyoruz pic.twitter.com/Ed8Br8wjT2
— Samsun Halkevi (@samsunhalkevi) October 31, 2020
Ekoloji Birliği torba yasaya karşı yayımladığı açıklama ile şunlara dikkat çekti:
- Maden şirketlerinin ruhsat alanı dışında da tesis kurmaları sağlanıyor.
- Maden şirketlerinden çeşitli işlemlerinde istenen borcu yoktur yazısı istenmeyerek, kamu alacaklarının takibinden vazgeçiliyor.
- Havaya bir sürü kimyasal ve zehirli gaz salan, atık lastiklerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan ürünleri, orman ürünlerini ve çöpü yakarak elde edilen enerji “yenilenebilir” sayılıyor ve teşvik ediliyor. Biyokütle santrallarının önü daha da açılıyor.
- Bugüne kadar güç sınırı olmaması nedeniyle sayısı oldukça fazla şirkete destek sağladığı bilinen ve şirketlere sermaye aktaran “Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destek Mekanizması (YEKDEM)”kapsamı daha da fazla genişletilerek Karadeniz derelerinde ekolojik yıkımlara ve sel felaketlerine neden olan HES’lerin sayısının daha da artmasına neden olunuyor.
- Cumhurbaşkanı izni ile, BOTAŞ, TPAO gibi kurumlar tarafından daha önce yurtdışında kurulmuş olan şirketlere,T.C. Kanunlarından muaf olmak üzere, yurtdışı için çalışmak amacıyla yurt içinde de enerji şirketleri kurmaları sağlanıyor.
- Enerji üretim tesisleri için gereken taşınmazlar daha önce Maliye Bakanlığı tarafından kamulaştırılırken ve kamu yararı kararı alınması gerekirken, yetkiEPDK’ya veriliyor, kamu yararı kararı olmaksızın istimlak olanağı sağlanıyor ve halkın, köylünün topraklarının sermayeye peşkeş çekilmesi süreci daha da hızlandırılıyor.
- Dağıtım şirketlerine çeşitli kolaylıklar sağlanarak daha fazla kar elde etmeleri sağlanıyor.
- Ülkemizin her yerinde köylüleri ve halkı canından bezdiren, ekolojik yıkımlara yol açan, havayı, su kaynaklarını ve tarım alanlarını kirleten ve HES’ler, JES’ler ve RES’lere YEKDEM destekleri devam ettiriliyor.
- Jeotermal alanların ihale bedellerinin taksitlendirilmesi sağlanarak JES’lerin sayıca daha fazla artmasının önü açılıyor.
Sendika.Org