Aslıhan Gençay’ın kendisine uygulanan hukuksuz bir dayatmanın sadece nedenini sorması çok genel bir hak ihlalini de ortaya koydu. Konu, TBMM’nin gündemine de taşındı. Gençay bir yıl daha hapishanede tutulma tehdidiyle karşı karşıya
Türkiye’nin en uzun süre içeride kalan kadın mahpuslarından Aslıhan Gençay, siyasi bir davadan aldığı cezanın bitimine bir yıl kala denetimli serbestlik için serbest bırakılmak üzere Sivas Kadın Kapalı Cezaevi’ne gönderildi. Fakat cezaevi girişinde onur kırıcı çıplak arama ve “otur-kalk” dayatmasıyla karşılaşınca, bunun hukuki dayanaklarını sorunca alelacele verilen bir disiplin cezasıyla karşılaşmıştı. (Konuyla ilgili Aslıhan Gençay’la yapılan telefon röportajı: Türkân Şoray’la tanışmaya giderken kendimi hapishanede buldum.) Bunun üç günlük hücre cezası ile ilgili değil müvekkilinin bir yılı ile ilgili bir sonucu olduğunu belirten avukat Tugay Bek, infaz hâkimliğindeki 1 ve 5 Kasım tarihli duruşmalarda itirazın reddi üzerine Sivas 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu.
Av. Bek, dilekçesinde, her şeyden önce, müvekkilinin “Müdafi yardımından faydalanma ve savunma hakkı hukuka aykırı bir şekilde kısıtlanmış” olduğunu anlatıyor. Bunun sebebi davayla ilgili belgelerin UYAP ortamına aktarılmaması. Bek, usule dair bu önemli hususun davaya tüm belgeleri görmeden katılmak zorunda kalma gibi olumsuz bir sonuç doğurduğunu belirttikten sonra esas dair itirazlarına geçiyor. Gençay’ın kapalı hapishanelerde yüzlerce kez benzer aramalardan geçerken hiçbir sorun yaşamadığı halde Sivas’ta, hem de açık bir cezaevinde bu sorunu yaşamış olması çelişkisine dikkat çeken dilekçe, şöyle diyor:
14 yıl boyunca 10’un üzerinde cezaevinde bulunan müvekkil bundan önceki cezaevi girişlerinde böyle bir sorunla karşılaşmamıştı. Müvekkil cezaevi girişinde nasıl bir arama ile karşılaşacağının ve haklarının bilincindedir. İnfaz koruma memurları cezaevine giren mahkumlar üzerinde tahakküm oluşturmak onların kişiliklerini ezmek ve itaat etmelerini sağlamak için insan onuruna aykırı bir şekilde çıplak arama uygulamasına başvurmaktadır. Somut olayda infaz koruma memurlarının müvekkili çıplak araması için özel bir neden bulunmamaktadır. Müvekkil hakkında verilen disiplin cezası müvekkil Aslıhan Gençay’ın denetimli serbestlik hükümlerinden istifade ederek serbest kalmasını engellemiştir. Disiplin cezasına konu olaydan bir gün sonra müvekkil iyi halli olduğu için salıverilecekken bugün halen cezaevindedir. 14 yılın sonunda tam da tahliye olacakken müvekkilin böyle bir disiplin suçu işlemesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Müvekkilin denetimli serbestlikten faydalanıp tahliye olamaması kendisi ile birlikte ailesinde de mağduriyete neden olmaktadır. Müvekkilin babası kanser tedavisi görmektedir. 23 Ekim günü kızının tahliye olacağı umudunu taşıyan babasının bu olay nedeni ile sağlığı daha da kötüye gitmiştir
İnfaz hâkimliğindeki duruşmada tanık olarak beyanı alınan infaz koruma memurlarının da “Hükümlü sözlü olarak aratmayacağını söylese de biz aramamızı gerçekleştirirken bize karşı fiili bir direnç yahut eylemi olmamıştır,” diyerek müvekkilinin savunmalarını doğruladığını belirten Av. Bek, cezaevinde Aslıhan Gençay’dan önce istisnasız her mahkûma uygulanan çıplak aramanın mahkeme karşısında inkâr edildiğine de dikkat çekiyor: “Tanık olarak dinlenen G.A.’nın beyanları ile cezaevine giren tüm mahkumların çıplak aramaya dayatmasına maruz kaldığını ifade etmiştir. Hal böyle iken tanık [olarak dinlenen infaz koruma memuru] hiçbir mahkûmu çıplak aramıyoruz diye yalan beyanda bulunmuştur.”
Bir diğer ilginç husus da Aslıhan Gençay’ın “ben terörüm” veya “ben siyasiyim, terör örgütü mensubuyum, bağımsızım” dediği iddiası. Dilekçede bu husus şöyle ele alınıyor:
Her ne kadar müvekkilin infaz koruma memurlarını tehdit ettiği ileri sürülse de ‘Ben gazeteciyim, ben bağımsızım, ben siyasiyim’ sözleri tehdit ifadeleri değildir. … Gazetecik bir meslektir ve kişinin mesleğini ifade etmesi tehdit değildir. Siyasi olmak cezaevi jargonu içinde hırsızlık, gasp, uyuşturucu vb. suçlardan ayırt etmek kullanılır. Müvekkil ‘siyasiyim’ ifadesini kullandıysa dahi cezaevine uyuşturucu madde sokmak isteyecek bir karakterde bir kişi olmadığını siyasi fikirlerinden dolayı cezaevinde olduğunu açıklamak için yapmış olabilir. … Bizim ülkemizde ve tüm dünyada yasa dışı örgüte mensup olan kişilerden hiç biri kendisi için ‘ben terör örgütü üyesiyim, terörüm, teröristim’ demez. Örgüt üyeleri kendilerini ideolojik aidiyetine göre ‘devrimci, komünist, yurtsever, müslüman vs.’ olarak tanımlar ya da örgütünün adı ile ifade eder. Teröristlik, yasa dışı örgütün karşıtlarının, muarızlarının, devletin, müesses nizamın örgüt mensuplarına yönelik bir tanımlamasıdır.
Mahkemede tanık olarak beyanı alınan mahkûmun anlattıkları ise gardiyanların kesinlikle reddettikleri onur kırıcı çıplak arama dayatmasının bu cezaevinde nasıl yaygın bir durum olduğunu gösteriyor. Dilekçede tanığın sözleri de yer alıyor:
Ben olay günü Kayseri Kapalı Ceza İnfaz kurumundan Sivas Kadın Açık Ceza İnfaz Kurumuna hükümlü Aslıhan Gençay ile beraber geldik. Kayseri de kendisi ile bir tanışıklığımız yoktu. Kendisi ile burada tanıştık yaklaşık on dört gündür tanışıyoruz. Ceza infaz kurumuna teslim olmaya geldiğimizde öncelikle benim aramamı yaptılar, benim aramam yapılırken de iç çamaşırın üzerinden arama yaptılar daha sonra alt çamaşırımı indirdiler. … Çamaşırımı çıkarttıktan sonra arama esnasında oturt kalk yaptırdılar. Bu arama esnasında bana bir önlük giydirmediler. Alt çamaşırımı yarıya kadar çıkartmamı, ceketimle de makat bölümünü kapatmamı ve otur-kalk yapmamı söylediler. Ceza infaz kurumunda konuştuğum diğer bazı hükümlülerde de bana yapılan aynı aramanın onlara yapıldığını duydum. 75 yaşındaki bir hükümlü olan E… Teyzeye yapıldığını da duydum
Av. Bek, dilekçesinde infaz koruma memurlarının hem bu denli yaygın ve tanıklarla doğrulanan çıplak arama uygulamasını reddederek yalan beyanda bulunduklarını hem de bu uygulamayı yaparak görevi kötüye kullanma suçu işlediklerini belirtiyor. “Disiplin soruşturmasına konu olaya ilişkin görüntülü delil toplama imkanı varken yalnızca tutanak tutmakla yetinen” gardiyanlar aslında kendi suçlarını gizleme çabasında gibi görünüyor.
Bek, çıplak arama dayatmasının hukuka aykırı olduğunu da yasadan örneklerle açıklıyor:
Anayasa’nın 17. maddesine göre kimseye işkence ve eziyet yapılamaz, kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan muameleye tabii tutulamaz ve Anayasa’nın 13. maddesine göre temel hak ve özgürlükler ancak kanunla sınırlandırılabilir. Yine Anayasa’nın 90. maddesine göre, usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir ve temel hak ve özgürlükler söz konusu olduğunda, kanun ile uluslararası sözleşme arasında bir uyuşmazlık çıkması durumunda uluslararası sözleşme hükümleri esas alınır. Bu uluslararası sözleşmelerden biri de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’dir (AİHS). Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), çıplak arama ile ilgili kararlarını AİHS’nin 3. maddesinde düzenlenen işkence, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele yasağı ve 8. maddesinde düzenlenen özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı altında vermektedir.
Dilekçe, çıplak arama uygulamasının Van Der Ven v. Hollanda kararıyla AİHM içtihadına geçtiğini de belirtiyor:
Söz konusu kararda başvurucu, cezaevine girişte, açık görüş öncesi ve sonrası, doktor, diş hekimi ve kuaför ziyaretleri sonrası mutlaka; ayrıca, cezaevi yönetimi tarafından güvenliği sağlama ve olası tehlikeleri önleme ihtiyacı hissedildiği her zaman olmak üzere, haftada en az bir kez tüm tutukluların çıplak aramaya maruz kaldığı bir cezaevinde kalmaktadır. Bu durum, İşkenceyi Önleme Komitesi’nin cezaevine yaptığı ziyaret sonucu hazırlanan rapora da konu olmakta ve raporu hazırlayanlar tarafından haklı bir nedene dayanmayan ve hükümlüleri aşağılayan bir uygulama olarak tanımlanmaktadır. AİHM, tutuklu ve hükümlülerin ikna edicilikten yoksun “güvenlik ihtiyacı” gerekçesiyle çok katı güvenlik tedbirleri altında yaşamasının yanı sıra, başvurucunun 3,5 yıl boyunca haftada en az bir kez çıplak aramaya maruz bırakılmasının ıstırap çekmesine ve kendisini aşağılanmış ve küçümsenmiş gibi hissetmesine neden olduğunu söylemektedir.
Bek, Sivas Cezaevi’nde “Mahkumlara yönelik çıplak arama uygulaması yaygın ve sistematiktir,” diyor ve ekliyor:
Adalet Bakanlığı ve cezaevi idareleri çıplak arama iddiaları karşısında inkar yolunu tercih etmektedir. Bu hususta mağdurlar tarafından öne sürülen iddiaları İnfaz Hakimlikleri tarafından da dikkate alınmamaktadır.Çıplak arama, onur kırıcı ve aşağılayıcı muameledir ve Türk Ceza Kanunu’nun 94. maddesinde düzenlenen “cinsel yönden taciz seklinde işkence”den ceza verilmesi gerekmektedir.
Öncelikle, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ‘Şüpheli veya sanığın beden muayenesi ve vücudundan örnek alınması’ başlıklı ve bir suça ilişkin delil elde etmek amacıyla şüpheli veya sanık üzerinde cinsel organlar ve anüs bölgesini de kapsayacak şekilde iç beden muayenesi yapılabilmesine izin veren 75. maddesinin, bir aramadan değil, doktor veya sağlık mesleği mensubu tarafından yapılması zorunlu bir muayeneden bahsetmesi nedeniyle mevcut aramaya dayanak olamayacağı için uygulamanın bu esasa dayandırılması uygun görünmemektedir.
Aramalar, Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 28. ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün 46. maddelerine dayanmaktadır. Yönetmelik’in 28. maddesine göre, makul şüphe bulunması durumunda aramanın, neden ve nasıl yapılacağının kişiye anlatılması ve aynı cinsiyetten görevliler tarafından, mümkün olan en kısa sürede bitirilmesi şartıyla yapılabileceği düzenlenmektedir. Buna göre, arama, kimsenin görmemesini ve bedene mümkün olduğunca dokunulmamasını sağlayarak ve kişinin utanma duygusunu en az ihlal edecek şekilde yapılmalıdır. Tüzük’ün 46. maddesinde ise, Yönetmelik’in 28. maddesinde getirilen şartlar korunarak, kuruma sokulması veya bulundurulması yasak madde veya eşyanın bulunduğuna dair makul ve ciddi emarelerin varlığı ve kurumun en üst düzey amirinin gerekli görmesi halinde çıplak arama yapılabileceği düzenlenmektedir. Her iki maddede de, arama yapılan kişinin arama süresince tamamen çıplak olamayacağına yer verilmektedir.
Zaten yüksek güvenlikli bir cezaevinden buraya aranarak getirilen kadın mahkûmların çıplak aranması için makul bir şüphe olmadığını belirten Bek, mevzuata göre “çıplak arama konusunda kurum en üst müdürünün karar vermesi gerektiği” halde gardiyanların keyfi bir şekilde müvekkilini çıplak olarak aramak istediğini vurguluyor:
Çıplak arama yapmak için uygun koşuları de temin etmeden müvekkilin İKM’lerin çıplak arama dayatmasına boyun eğmesi istenmektedir. Disiplin soruşturmasına konu olayda müvekkil Aslıhan Gençay’ın değil de İKM’lerin davranış ve uygulamaları hukuka aykırıdır.
Aslıhan Gençay’ın kendisine uygulanan hukuksuz bir dayatmanın sadece nedenini sorması çok genel bir hak ihlalini de ortaya koydu. Konu, TBMM’nin gündemine de taşındı. Gençay bir yıl daha hapishanede tutulma tehdidiyle karşı karşıya ama belki onun itirazı, binlerce insanın onurunda açılan yarayı biraz da olsa sağaltacak.
Sendika.Org (B.Y.)