Ankara polisi Üniversiteli Kadın Kolektifi’nin feminist özsavunma atölyelerini hedef aldı. Polis kadınların ailelerini arayarak, tehditlerde bulundu. Üniversiteli Kadın Kolektifi adına açıklama yapan Zeynep Kurt, “Üniversiteli Kadın Kolektifi, yaşamlarının her alanına müdahale eden iktidarın neoliberal-patriyarkal politikalarına karşı yaşamlarını savunan kadınların örgütüdür” dedi
Ankara polisi Üniversiteli Kadın Kolektifi’nin feminist özsavunma atölyelerini hedef aldı. Polis kadınların ailelerini arayarak, tehditlerde bulundu.
Ankara polisinin bu tacizine karşılık Üniversiteli Kadın Kolektifi üyesi kadınlar Ankara Mor Mekan’da bir basın toplantısı düzenledi.
Geçtiğimiz günlerde çok sayıda Üniversiteli Kadın Kolektifi üyesi kadının ailesi polis olduğunu iddia eden Murat Yılmaz tarafından arandı. ÜKK’nin düzenlediği İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun üzerine bir hukuk atölyesi ve feminist özsavunma atölyesine katılmaları gerekçe gösterilerek aileler tehdit edildi.
Geçtiğimiz günlerde çok sayıda Üniversiteli Kadın Kolektifi üyesi kadının ailesi polis olduğunu iddia eden Murat Yılmaz tarafından aranarak ÜKK’nin düzenlediği İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun üzerine bir hukuk atölyesi ve feminist özsavunma atölyesine + @EmniyetGM pic.twitter.com/sncGvglEgj
— Üniversiteli Kadın Kolektifi (@kadinkolektifi) October 28, 2020
Üniversiteli Kadın Kolektifi adına açıklamayı Zeynep Kurt yaptı. Kurt, “Çeşitli yalan ve çarpıtmalarla üniversiteli kadınların feminist mücadeleye katılımları patriyarkanın kadınlar üzerindeki denetim aracı olan aileler aracılığıyla engellenmeye çalışılmaktadır. Üniversiteli Kadın Kolektifi, yaşamlarının her alanına müdahale eden iktidarın neoliberal-patriyarkal politikalarına karşı yaşamlarını savunan kadınların örgütüdür. Son 12 yılda 3247 kadının öldürüldüğü binlerce kadının her gün şiddete uğradığı bir memlekette aile bakanı ‘her şüpheli ölüm kadın cinayeti değildir’ diyebiliyorsa, erkek yargı hala kadın katillerine iyi hal indirimi vererek cezasızlık kültürünü örgütlüyorsa, Ensar vakfında 45 çocuk istismar edilirken bir kereden bir şey olmaz diyerek eğitim sistemi tarikatlara emanet ediliyorsa feministlerden korkmakta haklısınız” dedi.
Üniversiteli Kadın Kolektifi’nin yaptığı basın açıklamasının tam metni ise şöyle:
Geçtiğimiz günlerde çok sayıda Üniversiteli Kadın Kolektifi üyesi kadının ailesi, polis olduğunu iddia eden Murat Yılmaz tarafından aranarak Üniversiteli Kadın Kolektifinin düzenlediği İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun üzerine bir hukuk atölyesi ve feminist özsavunma atölyesine katılmaları gerekçe gösterilerek tehdit edilmiştir. Çeşitli yalan ve çarpıtmalarla üniversiteli kadınların feminist mücadeleye katılımları patriyarkanın kadınlar üzerindeki denetim aracı olan aileler aracılığıyla engellenmeye çalışılmaktadır. Aynı zamanda polis oldukları dahi kesin olmayan çete tarafından kadınların sözde velilerine şikâyet edilmesi tamamen hukuksuz bir uygulamadır.
Peki iktidar, üniversiteli kadınlardan, İstanbul Sözleşmesi’nden neden bu kadar korkmaktadır?
AKP’nin 18 yıldır kurmaya çalıştığı makbul kadın profilinin dışında kalan tüm kadınlar için biçtiği son, şiddet veya ölümden başka bir şey değildir. Biz bunu AKP’nin kadın düşmanı, dinci gerici politikalarından, söylemlerinden, uygulamalarından ve bizzat kadınlar için yaşamsal olan İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamayıp kaldırmaya çalışmasından biliyoruz. Biz bunu üniversiteli bir genç kadın olan ve makbul kadın çizgisinden farklı bir hayat sürdüğü için katledilen Şule’den, Pınar Gültekin’den biliyoruz. Biz bunu yakalanan her aralıkta çocuk istismarı yasasının geçirilmeye çalışılmasından, pandemi koşullarında ilk kadınların haklarına saldırılıp 6284’ün uygulanmamasına salık verilmesinden, çıkarılan eşitsiz af yasası ile şiddet faillerinin, tacizcilerin salınmasından biliyoruz. İstanbul Sözleşmesi, AKP’nin de patriyarkanın da bizlere koyduğu sınırları reddeden, erkek şiddetini kabul etmeyen ve başka bir yaşam mümkün diyen kadınların kazanılmış hakkıdır. Bu yüzdendir ki pandemi sürecinde evlerine kapatılan ve özgürleşme alanları olan kampüslerden ayrılan üniversiteli kadınların, kamusal alana dönüşü ve çeşitli atölyelerle bulundukları alanı dönüştürmeleri bizzat iktidar tarafından tehdit olarak algılanmıştır.
Özellikle pandemi süreciyle birlikte daha da hızlandırılan tek adam rejiminin inşa süreci, kadın düşmanlığı üzerinden yükselmektedir. AKP kadın düşmanlığını, ırkçı ve gerici politikalarını meşrulaştırma aracı olarak kullanmaktadır. Üniversiteli Kadın Kolektifi, yaşamlarının her alanına müdahale eden iktidarın neoliberal-patriyarkal politikalarına karşı yaşamlarını savunan kadınların örgütüdür. Patriyarkayla mücadelede kadınların, feminist özsavunma pratikleriyle bir araya gelerek güçlenmesini, şiddet karşısında dayanışmayı büyütmeyi hedefler. Üniversiteli Kadın Kolektifi kuruluşundan bu yana üniversitede gerici cinsiyetçi akademisyenlerin karşısına yumurtalarıyla, mor boyalarıyla çıkmış; kampüslerden başlayarak tüm yaşamın feminizasyonu için faaliyetler yürütmüştür. Erkek egemenliğinin hâkim olduğu kamusal alanda kadın kahveleri, mor noktalar ile güvenli alanlar haline getirilmesini sağlamıştır.
Son 12 yılda 3247 kadının öldürüldüğü, binlerce kadının her gün şiddete uğradığı bir memlekette aile bakanı “her şüpheli ölüm kadın cinayeti değildir” diyebiliyorsa, erkek yargı hala kadın katillerine iyi hal indirimleri vererek cezasızlık kültürünü örgütlüyorsa, pandemi sürecinde ev içi şiddet oranları katlanarak artarken ülkenin içişleri bakanı televizyonlardan “karı koca arasındaki küçük atışmalar” diyerek gülebiliyorsa, ensar vakfında 45 çocuk istismar edilirken “bir kereden bir şey olmaz” diyerek eğitim sistemi tarikatlara emanet ediliyorken feministlerden korkmakta haklısınız. Bu memlekette yaşamlarımızı savunmak için mücadele etmek, feminist özsavunma atölyesi yapmak, İstanbul sözleşmesini savunmak suç değildir. Asıl suç İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamamaktır!
Biz kadınlar yaşamlarımızda baba, sevgili, polis, hoca, koca figürleri ile tek adamlara dönüşerek çevremize duvarlar örenlere karşı mücadele etmeye devam edeceğiz, baskılar bizi yıldıramaz!
Yaşasın feminist mücadelemiz!
Sendika.Org