Muğla Barosu avukatları, İçişleri Bakanlığı’nın koronavirüs salgınını bahane ederek baroların genel kurullarını ertelemesini adalet nöbeti tutarak protesto etti
Muğla Barosu avukatları, İçişleri Bakanlığı’nın koronavirüs salgınını bahane ederek baroların genel kurullarını ertelemesini adalet nöbeti tutarak protesto etti.
Muğla Barosu Hizmet Binası önünde bir araya gelen avukatlar yazılı olarak yaptıkları açıklama ile Ankara Tren Garı katliamında yaşamını yitirenleri anarak, “Katliamda ölen insanlarımızı saygıyla anıyoruz. Failleri ve onlara yol açanları da unutmayacağız” dedi.
Muğla Barosu’nun bugün genel kurul yapacakken İçişleri Bakanlığı genelgesi doğrultusunda İl Hıfzıssıhha Kurulu kararı ve YSK’nın kararıyla genel kurullarının ertelendiği belirtilen açıklamada “Yasama organının çıkardığı bir yasayı, yürütme organı kararlarıyla yok sayarak, kuvvetler ayrılığı ilkesi bir yana bırakılıp yürütme her şeyin üstünde bir güç olarak; yasama ve yargıyı şekillendirmeye devam etmiştir” dendi.
TBB’nin tüm kurulları ile genel kurulun ertelenmesi hususundaki hukuksuzluğa sessiz kaldığına dikkat çekilen açıklamada, “TBB’den ve baromuzdan istediğimiz, ortak akılla etkili bir eylem planı yapılarak derhal uygulamaya geçilmesidir. Seçimlerin ertelenmesiyle yandaş baroların kurulmasına vakit kazandırılmaya ve baroların değil de iktidarın temsilcisi haline gelmiş Metin Feyzioğlu’na koltuğunda daha fazla zaman geçirme fırsatı tanınıyor” diye belirtildi.
Muğla Barosu avukatlarının yaptığı açıklamanın tam hali ise şöyle:
Muğla Barosu Başkanlığı, Avukatlık Kanununda yer alan amir hüküm gereği üyelerine seçimli genel kurul çağrısı yapmış bu çağrıda 03-04/10/2020 tarihinde olağan genel kurul yapılması, gerekli çoğunluk sağlanamaz ise 10-11. 10. 2020 tarihinde genel kurul yapılmasına ilişkin duyurusunu yaparak gündemi ilan etmişken, 02.10.2020 tarihinde çıkarılan bir genelge, sonrasında İl Hıfzıssıhha Kurulu kararı ve YSK’nın kararıyla genel kurulumuzun toplanması ertelenmiştir. Yasama organının çıkardığı bir yasayı, Yürütme organı kararlarıyla yok sayarak, ülkemizde defalarca yapıldığı gibi, kuvvetler ayrılığı ilkesi bir yana bırakılarak yürütme her şeyin üstünde bir güç olmaya, yasama ve yargıyı şekillendirmeye devam etmiştir. Bu süreçte aynı zamanda bir engel olarak görülen Anayasa Mahkemesinin kapatılması da gündeme getirilmiştir.
Baromuzun, baro genel kurullarının toplanmasını erteleyen ve hukuki dayanağı olmayan idari kararlara karşı hukuki mücadeleyi sürdürürken, bir yandan da sürdürdüğü hukuki mücadele ile çelişmeden tüm meslektaşlarımızı tam kanunsuz olduğu bilinen ve itiraz edilen idari işleme biat etmeksizin genel kurula çağırması gerekmekteydi. Muğla Barosunun idari dava açıp sonucunu beklemek gibi günümüz realitesiyle bağdaşmayan, “sonucu baştan belli” eylemsizliğine karşı bizler bir çift söz söylemek, iktidarın Çoklu Baro yasası ile kurulmak istenen baroların, TBB seçimlerine katılım sağlamasına hizmet eden bu çabasına karşı sessiz kalmamak zorunluluğunu hissediyoruz.
TBB; başkan ve tüm kurullarıyla, Çoklu Baro Düzenlemesinde de olduğu gibi, Genel Kurulların ertelenmesi hukuksuzluğuna da sessiz kalarak, artık görevini yapmadığını bir kez daha göstermiştir. TBB’den ve Baromuzdan istediğimiz, ortak akılla etkili bir eylem planı yapılarak derhal uygulamaya geçilmesidir.
Seçimlerin ertelenmesiyle yandaş baroların kurulmasına vakit kazandırılmaya ve baroların değil de iktidarın temsilcisi haline gelmiş Metin Feyzioğlu’na koltuğunda daha fazla zaman geçirme fırsatı tanınıyor. Bunun dışındaki tüm gerekçeler ve COVID-19 riski açıklamaları samimiyetten uzaktır. Adliyelerde binlerce memur 30 santim arayla oturarak, her gün saatlerce, binlerce vatandaşa hizmet verirken COVID-19 riski yok mudur? Yüz elli bin avukat her gün binlerce kişiyle birlikte küçücük duruşma salonlarında, daracık koridorlarda omuz omuza beklerken COVID-19 riski yok mudur? Binlerce hakim-savcı, her gün saatlerce vatandaşlarla, memurlarla ve avukatlarla iç içe zaman geçirmek zorundayken Covid-19 riski yok mudur? Hepsinden öte, iktidar partisi; yüzlerce partiliyle ilçe toplantılarını rahatça yaparken COVID-19 riski yok mudur?
Elbette bu risk hep vardır. Vatandaş, memur, hakim-savcı ve avukat için adliyelerde çalışmaktan büyük risk yoktur. Buyurun, sağlığımızı o kadar düşünüyorsanız kapatın adliyeleri. Kapatın binlerce işçinin dip dibe çalıştırıldığı fabrikaları. Milyonlarca kişinin omuz omuza seyahat ettiği metrobüsleri, otobüsleri, minibüsleri engelleyin. Yapabiliyor musunuz? Sosyal devlet olup, vatandaşınızın ölmemesi için gerçekçi önlemler alabiliyor musunuz? Elbette hayır!
İktidarın tek derdinin, her kuruma ve kuruluşa hükmetmek, hukuku değil, kendi yöntemlerini üstün kılmak olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Bu anlamda baroların seçimlerine yapılan bu müdahaleyi hukuka aykırı, yasaları hiçe sayan bir müdahale olarak görüyor ve kınıyoruz.
Savunma biat etmedi, etmeyecek.
Sendika.Org