Muharrem Akman, bugün üstünde büyük çoğunluğunun Orhan Veli’den “Siyah akar Zonguldak’ın deresi / Yüz karası değil, kömür karası / Böyle kazanılır ekmek parası” yazılı olan Zonguldak’ın simgelerinden bu madenci heykellerinin yanında duran bir başka madenci heykelinin üstünde iki dizesi olan şairdir: “Ve yarım kalan ciğerlerinin bedeli / Taştan kâğıttan heykellerde şimdi” der
Bir Madenci Öyküsü’yle başlar şiir kitabı. Der ki:
Üst baş eski, yalın ayak
Dolaşırdı, biçare sokak sokak.
Ne zaman uğrasa büyüklerinin yanına,
İlle de anlatırlar madenden bir hatıra.
Dinlerdi onları, korkuyla köşede.
Anlattıkları o karanlık yerlerde,
Bir gün kendisi de mi çalışacak,
Ya da yaşıtı Mıstık gibi öksüz mü kalacak?
“Dağların Dağlarıma Benzer” adlı şiir kitabı ilk şiirin adı gibidir: Baştan ayağa emeğin öyküleridir. Madencilerin, tornacıların, elektrikçilerin, kaynakçıların, vinç operatörlerinin, kuyucuların, çırakların, ustaların, pazarcıların, emekçilerin öyküleridir. “Şimdi hayal olmuş, yaşanmış sayılmamış; / Yaşanan bu hayatlar” dese de şair, şiiriyle yaşatır, dün iki katlı şehirde nasıl da bir yumak olduklarını anlatır, yarın nasıl yumak olunacağı bilinsin diye. İster ki, günyüzü görsün işçiler, yeniden yeşersin bağlar bostanlar tarlalar.
Muharrem Akman da bir çırak olarak başlamıştır hayata. 35 yıl önce Zonguldak Baştarla’daki Çırak Kursu’ndan yetişmiş ustadır. “Çırak Kursu Çıraklarıydık Biz” şiirinde anlattığı gibi:
Köylü, kasabalı, şehirliydik biz: on üç, on dört yaşımız.
Ortak bir özelliğimiz: madenci çocukları olmaktı.
İlkokullu, ortaokullu, lise başlamamıştı henüz.
Habersizdik kömürden, demirden, elektrikten…
Bir haber yayıldı EKİ radyosundan her yılki gibi.
Seçilecek, yapılacak sınavla elli beş altmış kişi.
Bin iki yüz kişi içerisine yazdırmış babamız ismimizi.
Kazananlar açıklandı EKİ’nin kendi radyosunda.
Emeğin başkentine gelip çıktık noter huzuruna.
Babamızın imzası yetmez kefil aranır yanına.
Bağlı kalacaktık koca iki yıl çırak kursu yasalarına.
Yetmedi üç yıl hizmet lazım mezuniyet sonunda.
Toplandık belirlenen gün ve saatte Baştarla’da.
İnsan gücü eğitim müdürlüğü adresimiz kağıtlarda.
Tanıttırıldı mekanlar: dershane, yatakhane, yemekhane…
Hazırdı sabah, atölyede tulumumuz elli yıl miatlı.
2018’de “Safder” kitabımın tanıtım ve imza gününde, Devrek’te ince, ilgili, saygılı bir okur olarak çıkmıştı karşıma Muharrem Akman. Günün sonunda tanıtıma gelmiş maden işçileriyle birlikte çektirdiğimiz kıymetli fotoğrafın karaelmaslarından biri de Muharrem Akman’dır. O yıl Zonguldak’ta kitap okuyan maden işçisi heykelciliğini arar da bulamazken, satıcının dediği kulaklarımızdadır: “Maden işçisi kitap okumaz ki. Niye onu arıyorsunuz ki? Başka bir sürü maden işçisi heykelciği var!” Dileriz bizim dediğimiz de satıcının kulağındadır: “Maden işçileri kitap da okur, kitap da yazar!”
Muharrem Akman, bugün üstünde büyük çoğunluğunun Orhan Veli’den “Siyah akar Zonguldak’ın deresi / Yüz karası değil, kömür karası / Böyle kazanılır ekmek parası” yazılı olan Zonguldak’ın simgelerinden bu madenci heykellerinin yanında duran bir başka madenci heykelinin üstünde iki dizesi olan şairdir: “Ve yarım kalan ciğerlerinin bedeli / Taştan kâğıttan heykellerde şimdi” der. (Dilerim bu heykelin üstündeki yazım hataları hızla düzeltilir.)
Muharrem Akman bilir şiirinin akıbetini. Dert etmez. Onun derdi dillere düşmek değil, kalbinde birikmiş alınterinden emeğin tarihine iki dize düşürmektir. Bir Şiir Yazarım Zonguldak şiirinde dediği gibi:
Bir şiir yazarım Zonguldak!
İsterse düşmesin kimsenin diline,
Binerim İhsaniye’den yedi otuz trenine.
Geçerim tertip sırasına elektro mekanik atölyesinde.
Yürürüm İhsaniye’den her gün doksan grevinde.
Sonra der ki:
Tanınmıyor cesetler hâlâ tütüyorlar.
Belindeki lamba numarasına bakıp da,
Bu Ahmet, bu Latif diye köyüne yollarlar!
Analar babalar bunu çoktan kadere bağlarlar.
Çırak kursundan Kozlu, Karadon, Armutçuk, Üzülmez, Amasra’ya dağılmış çıraklardan kaçı şiir yazmıştır bilmem. Muharrem Akman, şiir yazan çıraktır. Şiirin çırağıdır. “Yer altında babamız kazma vururken kömüre, / Yer üstünde hazırdık elektro mekaniklerde” diyendir… Yöresel ağızla sonlandırdığı Tornalama şiirinde şöyle der:
Kimisi der yüzde bi milim alıva, flanşın üzerinden.
Birisi gelir, dırnavım gada kesive fanların yanağından.
Adam yapa; bunna demürden derler, işler yolunda gittiğinde.
Tefe konulursun, en ufak bir hata ile işi tamam dediğinde.
“Adam yapa; bunna demürden adam…” dedikleri torna tezgâhının başındaki işçilerin her biridir, işçilerin hepsidir. Şiir kitabının başındaki Muharrem Akman’dır da “Adam yapa; bunna demürden adam…” dedikleri. Hem demürden hem yürekten… O yapmakla kalmaz. Hem yapa… Hem de yaza…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.