Rusya faktörü nedeniyle Türkiye’nin yapabileceklerinin sınırlı olduğunu belirten Suriyeli gazeteci Sarkis Kassargian, savaşta takınılan aktif destekçi pozisyonu ile ilgili olarak “Bu tutum belki Erdoğan’a ve AKP’ye birkaç puan kazandırabilir ama ileride Türkiye bu tutum nedeniyle çok kaybedecek” diyor
Sarkis Kassargian, Şam’da yaşayan bağımsız bir Suriyeli gazeteci. Ailesi Türkiye’den Suriye’ye göçmek zorunda bırakılan Ermenilerden ve kendisi şimdi Suriye’de yaşananları olduğu kadar Türkiye’de ve Güney Kafkasya’da yaşananları da yakından takip ediyor.
Türkiye’nin Suriye’den Azerbaycan’a cihatçı taşıdığı yönündeki iddialar ve bu savaşı da Libya gibi Suriye savaşı ile bağlantılı karmaşık bir düzleme oturtan tartışmalarla ilgili olarak Kassargian’ın görüşlerine başvurduk.
Suriye halkının “Eğer bunlar Suriyeli muhaliflerse, onların Libya’da ya da Azerbaycan’da ne işi var?” diye sorduğunu ve Erdoğan iktidarının oradan oraya taşıdığı bu cihatçıların artık dalga konusu olduğunu söyleyen Kassargian, savaşın hem Türkiye hem de Azerbaycan’daki iktidarların kendi iç sorunlarını perdeleme çabasının bir sonucu olduğunu belirtiyor.
Rusya faktörü nedeniyle Türkiye’nin yapabileceklerinin sınırlı olduğunu belirten Kassargian, savaşta takınılan aktif destekçi pozisyonu ile ilgili olarak “Bu tutum belki Erdoğan’a ve AKP’ye birkaç puan kazandırabilir ama ileride Türkiye bu tutum nedeniyle çok kaybedecek” diyor.
Sendika.Org: Türkiye şimdi de Azerbaycan-Ermenistan çatışmasına müdahil oldu ve Libya’da olduğu gibi Suriyeli cihatçıların buraya da gönderildiği iddiaları var. Bu iddialar Suriye’de nasıl yankı buldu?
Sarkis Kassargian: Suriyelilerde şöyle bir düşünce var: Türkiye Suriyelileri kendi çıkarları için kullandı. Önce Suriye’ye girmek için, askeri müdahalede bulunmak için kullandı. Sonra onları Libya’da yine siyasi ve ekonomik çıkarları için kullandı. Şimdi de Azerbaycan’da kullanıyor. Acaba daha nerede kullanacak?
Bir de şöyle bir soru var: Biliyorsunuz Türkiye ve Avrupa bu cihatçılara “ılımlı muhalefet” diyor ve Suriye’de zulme karşı savaşan insanlar olarak kabul ediyor. Eğer bunlar Suriyeli muhaliflerse, onların Libya’da ya da Azerbaycan’da ne işi var? Beşar Esad’ı Azerbaycan’da savaşıp orada mı düşüreceksiniz? Öyle bir ironik durum var yani.
Espri olarak da birçok kişi Twitter’da şöyle şeyler yazıyor: “Suriye muhalefeti Azerbaycan kanadı”, “Suriye muhalefeti Libya kanadı”…
Suriye savaşının bölgesel ve uluslararası boyutunun Libya’da da yansımasını bulduğunu ve farklı ülkelerdeki bu çatışmaların birbiriyle bağlantılı hale geldiğini görmüştük. Güney Kafkasya’daki çatışmalar için de aynı değerlendirmede bulunabilir miyiz?
Güney Kafkasya’da da Türkiye ile Rusya arasında, vekâlet savaşı dediğimiz, taraflar aracılığıyla çatışma ya da birbirine mesaj yollama halinden söz edilebilir. Ama Güney Kafkasya’da olan daha çok Türkiye’nin iç sorunlarından kaynaklanan bir gelişme. Birçok iç sorun olduğu için, ekonomik kriz olduğu için, sorunu perdeleyecek çare dış hamlelerde aranıyor. Türkiye işte Libya’yı denedi, Suriye’yi kaç yıldır deniyor, Doğu Akdeniz’i denedi, hiçbir yerde tutmadı hesapları. Libya’da çok ağır hasara doğru gidiyor. Serrac’ın görevi bırakacağını açıklaması, Libya’da taraflar arasında süren görüşmeler, ateşkes anlaşması… Bu sürecin sonunda Libya’da hangi hükümet başa gelirse gelsin, Türkiye’nin istediği gibi olmayacak. Bir de Türkiye’ye Libya Merkez Bankası tarafından verilen 8 milyar dolar konusu var, petrol konusu var… Yani Türkiye zor bir durumda.
Azerbaycan’a bakarsanız, o da içerde sorun yaşıyor. Ülkede Aliev ailesinin fiili hanedanlığı var. İçerideki sorunların üstünü ancak milliyetçi söylemle kapatabilir. Onun için böyle bir plana ihtiyacı vardı.
Bir de bu manzaraya ABD başkanlık seçimlerini de ekleyelim. Rusya ile yaşanan sorunlar, Türkiye’nin Suriye’de, Libya’da, Akdeniz’de geri adım atma zorunluluğu, Türkiye ve Azerbaycan’da yaşanan iç sorunlar derken ABD başkanlık seçimi için yürütülen kampanyanın son ayında olunması bir fırsat olarak görüldü. ABD başkanı Trump kendi sorunlarıyla uğraşıyor. Azerbaycan bu tabloyu bir fırsat olarak görüp Türkiye’nin de desteğiyle ve hatta teşvikiyle milliyetçilik adına bu adımı attı.
Bu daha özel bir soru olsun. Sen Suriye’de yaşayan bir Ermeni gazeteci olarak, Azerbaycan-Ermenistan çatışmasını nasıl yorumluyorsun? Farklı etnik ve dinsel kimliklerin kaderi çatışmadan mı ibaret?
Türkiye, AKP iktidarından önce, Ermenistan-Azerbaycan savaşı başladığı ilk zamanlarda yine milliyetçi bir siyaset izliyordu. O politika “Azerbaycan’daki kardeşlerimiz” söylemiyle yürüyordu. Tabii ki sözler ile bunun sahadaki karşılığı bir değildi. Azerbaycan-Türkiye ilişkileri o kadar da sıkı ya da “kardeşlik ilişkisi” diyeceğimiz bir seviyeye ulaşmadı. Çünkü orada Azerbaycan’ın da, özel olarak Aliev ailesinin de kendi hesapları var. Kulislerde Azerbaycan’ın Türkiye’yi “Azerbaycan’ı yutmaya çalışan bir ülke” olarak gördüğü söyleniyordu.
Tabii ki popüler siyaset düzleminde o milliyetçi söylem kullanıldı, kitlelerde bu çok rağbet gördü ama siyaseten o söylemin gereği çok da yerine getirilmedi. Ne Azerbaycan’la ne de başka Türkî cumhuriyetlerle.
Şimdi AKP geldikten sonra, bilhassa son 10 yılda doğuya açılım siyaseti başladı. Ben bir gazeteci olarak şöyle bir şey beklerdim Türkiye’den, daha çok moderatör, yani arabulucu rolünü oynayabilirdi. Çünkü orada Türkiye’nin Azerbaycan’a destek vererek Ermenistan’ı korkutması söz konusu olamaz. Türkiye’nin başı pek çok ihtilaflı olduğu ülke ile zaten belada, orada doğrudan Azerbaycan lehine müdahale ettiğinde birçok ülke de Ermenistan lehine müdahale edecek. O da savaşı daha da büyütecek ve iki tarafı da bir çözüme ulaştırmayacak. Tabii ki Türkiye ve Azerbaycan’ın niyeti çözüme ulaşmaksa… Ama Türkiye o rolü oynayamadı, beceremedi. Yalnızca Azerbaycan’da değil, Libya’da bile, her yerde, Türkiye dış siyasette her zaman agresif rol oynamayı tercih etti. O da Türkiye’ye çok kaybettirdi.
Türkiye’nin şimdiki adımları bence hiçbir netice getiremeyecek. Sonunda Türkiye doğrudan kapsamlı bir müdahalede bulunamaz bu savaşa. Yani Türk uçaklarının Ermenistan’ı bombalaması söz konusu olamaz. Orada Rusya var. Rus askerleri sınırda bulunuyor. Türkiye’nin en çok yapacağı şey şimdiki yaptıkları. Lojistik destek ve paralı savaşçılar göndermek. Onlar da bu savaşın neticesini çok da değiştiremezler. Azerbaycan biraz daha ileriye gider, birkaç yerleşim alabilir ama bunlar bu savaşı çözmez. Bu bir çözüm değil.
Orada Rusya faktörü var, İran faktörü var, Avrupa Birliği faktörü var. Onun için bence Türkiye büyük hata yapıyor. Siyasi hata yapıyor.
Bu tutum belki Erdoğan’a ve AKP’ye birkaç puan kazandırabilir ama ileride Türkiye bu tutum nedeniyle çok kaybedecek.
Şam, son süreçte Ermenistan’la yakın diyalog içindeydi. Bu yeni çatışmalı süreç bu diyaloğu nasıl etkiler?
Şam’ın psikolojik destekle sınırlı bir desteği olabilir. Şam’ın zaten başı belada. İdlip’te terör sorunu var. Fırat’ın doğusunda bir Kürt-Amerikan işbirliği sorunu var. Şam, İdlip sorununu askeri yollarla çözmeye çalışıyor. Çünkü orada cihatçılar var, onlarla hiçbir anlaşma olamaz. Fırat’ın doğusundaysa savaş senaryosu yok. Orada da bir siyasi çözüm isteniyor. Washington’un destek vermesi sebebiyle orada Kürtlerin talepleri çok yüksek seviyede Şam için. Onun için siyasi şartların değişmesini bekliyor Şam.
Bu koşullarda Ermenistan’a destek verse bile ki kesin verecektir, bu bir siyasi destek olacaktır. Ama askeri ya da lojistik bir destek olamaz tabii bu.