HDP Grup Başkanvekilleri Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, milletvekilleri ile birlikte Kobanê olayları gerekçe gösterilerek yapılan gözaltı operasyonu ile ilgili olarak TBMM’de basın toplantısı düzenledi. “Siz 29 kişiye operasyon yaparak HDP’nin sesini, sözünü mücadelesini, kısamazsınız” diyen Beştaş, HDP’nin karar organının halk olduğunu söyledi. Basın açıklamasında sonra HDP milletvekilleri TBMM bahçesinde alkışlarla protesto yürüyüşü yaptı
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Grup Başkanvekilleri Saruhan Oluç ve Meral Danış Beştaş Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) partili diğer milletvekilleri ile cuma günü gerçekleşen gözaltılara ilişkin açıklama yaptı.
Gözaltındaki HDP’lilere 3 gündür hiçbir soru sorulmadığını söyleyen Beştaş, 4 gün ek gözaltı süresi verilmesine tepki gösterdi. Basın açıklamasında sonra HDP milletvekilleri TBMM bahçesinde alkışlarla yürüyüş yaparak partilerine yönelik gerçekleştirilen operasyonu protesto ettiler.
Basın açıklamasında ilk sözü alan Oluç, HDP’nin tüm baskılara rağmen düşmediğini ve düşmeyeceğini ifade ederek, gözaltına alınanların 2015 yılında aynı konuya ilişkin ifade verdiklerini hatırlattı.
İktidarın yargı yolu ile HDP’yi tasfiye etmeye çalıştığının altını çizen Oluç konuşmasını şöyle sürdürdü:
Bu hukuksuzluğu protesto ediyoruz. Ortada ne hukuk ne yargı bıraktınız, artık her şey ama her şey Saray’ın kararları ve AKP’nin Adalet Komisyonu’na dönüşmüş olan mahkemeler aracılığıyla yapılıyor. Bu operasyon kesinlikle hukuki bir operasyon değildir, kesinlikle siyasi bir operasyondur. Siyasi bir karar alınmıştır. Bu siyasi kararla arkadaşlarımız gözaltında tutmaktadırlar. Bunu öncelike söyleyelim. Neden bu siyasi karar alındı? Bu siyasi kararı hedefi ne? Bu siyasi kararın hedefi açık biçimde AKP ve MHP ittifakını ve iktidarın demokrasi mücadelesinde büyük bir tehlike olarak gördükleri HDP’yi, tüm kurum kuruluşları, ittifakları ve bileşenleri ile demokratik siyasetten tasfiye etmektir. Amaç budur. İktidar tasfiyeci bir iktidardır, iktidar siyasi olarak rakibi olan HDP’yi siyaset yoluyla yenememektedir, o nedenle yargıyı kullanarak HDP’yi tasfiye etmeye çalışmaktadır. Bu tasfiyeci iktidarın hukuk dışı bir uygulamasıdır.
Sürecin siyasi intikam ve tasfiye operasyonu şeklinde yürütüldüğünü ifade eden Oluç, 7 Haziran seçimlerini de hatırlatarak, “Bugün gözaltında tutulan MYK üyelerimiz aslında 7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 seçimlerinin de ayrıca yürütücüsü olan MYK üyelerimizdir. 7 Haziran 2015’te bu toplum büyük bir deli gömleğini attı kenara ve büyük bir umutsuzluğu toprağa gömdü. AKP’nin seçim yoluyla da tek başına hükümet kuramayacak duruma geleceğini bütün toplum gördü ve yaşadı. 7 Haziran 2015’in özelliği budur işte. 7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 seçimlerini yürütmüş olan MYK üyelerimize yönelik o nedenle de bir intikam operasyonudur aslında. O günün intikamı bugün alınıyor. Neden? Çünkü bugünkü konjonktür bu intikamı almayı gerektirdi” dedi.
Ekonomik ve sosyal krizin aynı anda yaşandığını ifade eden Oluç, bu ortamı demokrasi ve yönetememe krizi olarak nitelendirerek sözlerini şöyle sürdürdü:
Bu büyük demokrasi krizi ve yönetememe krizi de gündemedir ama sadece bu değil bir taraftan da dış politikada bu iktidar, fiyasko üzerine fiyasko yaşamaktadır. Bakın biz HDP olarak Doğu Akdeniz ve Ege meselesinde Meclis tatile girmeden önce getirilen bütün bildirilerde ve önergelerde şu açıklamayı çok net yaptık. Savaş ve çatışma değildir olması gereken, müzakere, diplomasi ve barış yolu ile sorunların çözülmesi gerekir dedik. O zaman bizi dinlemeyenler sonra NATO’yu, Almanya’yı, ABD’yi, Fransa’yı dinlemek zorunda kaldılar ve biz haklı çıktık. Müzakere, diplomasi, görüşme, komşularla görüşerek sorunlara çözme en doğru yoldu, bizim savunduğumuz gibi. İşte bu dış politikada yaşanan fiyasko da şimdi bir kere daha dönmüş dolanmış iktidarın ayağına dolanmıştır.
Oluç, iktidarın bu operasyonla HDP’siz bir Türkiye ve HDP’siz bir siyaset hedeflediğini de ekledi. HDP’nin Türkiye’nin ve Meclis’in üçüncü büyük partisi olduğunu da ifade eden Oluç, “Biz HDP’yi bu tür tasfiye operasyonlarıyla ortadan kaldıramazsınız, etkisiz hale getiremezsiniz. Bunu dün de söyledik, bugün söylüyoruz. HDP’ye oy ve gönül vermiş milyonlarca insanı ne yapacaksınız? Tekrar soruyoruz. HDP’ye oy ve gönül vermiş milyonlarca insanı ne yapacaksınız” diye sordu.
İktidarın siyasi operasyonunu “Bu operasyon aynı zamanda yüzde 50+1’i elde etme operasyonudur” diye değerlendiren Oluç, sözlerini şöyle sürdürdü:
Şimdi HDP’nin halkla, toplumla, demokrasi güçleri ile ilişkisinden, barış, demokrasi, hukuk ve adalet mücadelesindeki gücünden korktukları için bu intikam operasyonunu yapıyorlar. Bu intikam operasyonu aynı zamanda yapılacak genel ve Cumhurbaşkanı seçimlerinde yüzde 50+ 1’i elde etme operasyonudur. Bu intikam operasyonu aynı zamanda 31 Ağustos’ta Eş Genel Başkanlarımızın burada açıkladığı barış deklarasyonuna karşı savaş cevabıdır. Bunun da farkındayız. Yani onlar barış istemiyorlar.
Demokrasi ittifakının girişimlerini engellemeye çalıştıklarını ifade eden Oluç elinde tuttuğu fotoğrafı basına göstererek şunları kaydetti:
Bakın bu 28 Şubat 2015’teki Dolmabahçe Sarayı’ndaki fotoğraftır. Bu fotoğrafta olan kişilerden Mahir Ünal, Efkan Ala, Yalçın Akdoğan AKP milletvekilleri ve yöneticileridir. 28 Şubat 2015’te yani 6-8 ekim 2014 Kobanê protestolarından 5 ay sonra Dolmabahçe’de bir mutabakat metni okunmuştur. Şimdi bu metni okumuş olan, bu toplantıya katılmış olan Yalçın Akbayır, Efkan Ala ve Mahir Ünal susamazsınız. Bu toplantıya katılmış olan o zamanki Grup Başkanvekilimiz İdris Baluken şimdi cezaevindedir. O zaman o toplantıya katılan Sırrı Süreyya Önder bugün gözaltındadır. Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan hakkında da fezleke hazırlandığı iddiası ortaya atılmıştır. Bir kez daha söylüyoruz. Bu toplantıya katılanlar Kobanî protestolarından 5 ay sonra neden oturdunuz bu açıklamayı yaptınız. Bunların hepsini soracağız ve o günün yaşanmış olan olaylarını Meclis’te de kamuoyununda da tartışacağız, biz her şeyin açığa çıkmasını istiyoruz. Bugün şunu çok açık bir şekilde ifade ediyoruz. Bugün HDP’ye sahip çıkmak demek HDP’nin tüm politikalarını benimsemek değildir. HDP’ye sahip çıkmak demek demokrasiye, demokrasi, özgürlük, barış ve eşitlik mücadelesine sahip çıkmak demektir.
Oluç’un ardından söz alan Beştaş ise HDP’nin karar organının 29 kişiden oluşmadığını, karar organının halk olduğunu vurgulayarak sözlerine başladı.
“Bu operasyon ile HDP’nin sesini kısamazsınız” diyen Beştaş sözlerini şöyle sürdürdü:
Siz 29 kişiye operasyon yaparak HDP’nin sesini, sözünü mücadelesini, kısamazsınız. Bugüne kadar yaptığınız sistematik operasyonlarla HDP’yi nasıl küçültemediyseniz, tasfiye edemediyseniz bundan sonra da bunu başaramayacaksınız. Ham bir hayal peşindesiniz; evet şu anda 20 arkadaşımız gözaltında, HDP’yi susturmak o kadar kolay değil. Evet binlerce arkadaşımız şu anda rehin olarak cezaevlerinde tutuluyorlar, ama eğer yapmak istiyorsanız ki Türkiye açık bir cezaevine dönüştü, hiçkimse kendini güvende ve ��zgür hissetmiyor, HDP seçmenlerinin, HDP’lilerin yaşadıkları alanlara isterseniz demir çitler örün, isterseniz demirden ne istiyorsanız onu örün cezaevlerini belirginleştirin ama siz bununla rıza üretemezsiniz. O yaptığınız operasyonda hedeflediğiniz yüzde 50 artı 1’i alamazsınız.
Bu siyasi operasyonun 7 Haziran’ın, 1 Kasım’ın, 16 Nisan Referandumu’nun intikamı olduğunu ifade eden Beştaş, AKP’nin HDP ile siyasi rekabete giremediğinin altını çizdi.
Operasyonun 82 milyona yöneltildiğini de vurgulayan Beştaş, “Bu intikam operasyonunda seçimin hedeflendiğini, seçimdeki oylarının azalması, bizim oylarımızın yükselmesi ve Türkiye’deki demokrasi güçlerinin, toplumsal güçlerin yeni bir Türkiye, demokratik bir Türkiye özlemini engelleme çabasıdır aynı zamanda. Kendilerine karşı çıkan her sözü, her sesi kısma çabasıdır. Bu operasyon HDP şahsında 82 milyon insana yöneltilmiş bir operasyondur” dedi.
Protestolar sonucu yaşanan can kayıplarının mesuliyetinin AKP’ye ait olduğunu da ifade eden Beştaş sözlerini şöyle sürdürdü:
Kobanê meselesinde hesap verecek olan biz değiliz. Hesap verecek olan işte şu Dolmabahçe Mutabakatı’nda resimleri olan ve o dönem iktidarda olan kendi yönetimleridir. Neden? İktidardaki parti bu kadar insanın katledilmesine neden göz yumdu? Sokağa çıkma yasağı ilan ettiği halde neden insanların bu şekilde canice öldürülmesini engellemedi? Öldürüldükten sonra neden katilleri, failleri yargı önüne çıkarmadı? Bunun sorumlusu biz değiliz, bunun sorumlusu yürütmedir, bu işin yürütücüsü olan iktidar partisidir. Kobanê protestolarında yaşanan can kayıplarının da mal kayıplarının da yaralanmaların da müsebbibi, sorumlusu, hesap sorulması gereken merkez kesinlikle AKP iktidarıdır.
AKP’nin Kobanê protestolarını bahane ederek her kapıyı açabileceği yanılgısına düştüğünü de belirten Beştaş, “Şunu hatırlatmak isterim: o dönem Kobanê halkıyla dayanışma gösteren 70 ülke vardı, bütün dünya IŞİD’e karşı Kobanê halkının yanındaydı. IŞİD barbarlığının Şengal’de yaptığı katliamların, insanlık dışı uygulamalarının karşısındaydı. Evet, IŞİD’e karşı bir dünya cephesi vardı, Kürtlere yönelik saldırıların, barbarlığın karşısında bir dünya cephesi vardı, önce bunu tartışalım. Türkiye neden koridor açmadı? Neden o protestolara giden yola mahal verdi? Demokratik protesto hakkı herkesin temel haklarındandır. Ama bugün failleri, katilleri, öldürülenlerin ailelerinin beklentileri olan yargılamayı yapmayan iktidar buradan kendine bir çıkar elde etmeyi amaçlıyor. Ne yapıyor? HDP’yi günah keçisi ilan ediyor. HDP’nin tek bir tweeti vardır; o da demokratik protesto hakkıdır” dedi.
Sözlerini “En ufak hukuk başlangıcı dersinde bile bir suçtan dolayı iki defa soruşturma yapılmaz diye bir kural var” diye sürdüren Beştaş, soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’ın Saray ziyaretini de hatırlatarak şöyle konuştu:
Ama bunlar hiçbir kural ve hiçbir ilke tanımıyorlar. Soruşturmayı kim yürütüyor? Ankara Cumhuriyet Başsavcısı yürütüyor. Geçen hafta epeyce gündemdeydi, biliyorsunuz: Yüksel Kocaman. Saray’da, balayına gitmeden gidip hediyesine alan başsavcı, hemen akabinde bu operasyonu başlattı. Bunu, kamuoyunun takdirine sunuyorum. Operasyonu başsavcı mı başlattı yoksa AKP merkezi mi başlattı? Bu hukuk operasyonu değildir. Bu, bir siyasi operasyondur, HDP’yi tasfiye etme operasyonudur, etkisizleştirme operasyonudur ama tabi ki bunu başaramayacaklar.
Gözaltına alınanlar için 4 gün ek gözaltı süresi verilmesine de tepki gösteren Beştaş bu karara ilişkin, “Bu sabah arkadaşlarımız, yarın 4 gün doluyor, sonunda adliyeye getirilerek 4 gün daha gözaltı süresi uzatıldı. Avukatlarımız aracılığıyla öğrendik; daha tek birine tek bir soru sorulmad��. Orada tutulmaları; işkencedir, eziyettir, kötü muameledir, topluma bir gözdağıdır. Biz onları istediğimiz gibi, hiçbir soru sormadan gözaltında tutarız, adliyeye getiririz, hatta zehirlendikleri halde biz hastaneye kaldırmayız diyerek bu operasyonun asıl amacını ortaya koymaktadırlar” dedi.
Beştaş konuşmasını “HDP’siz bir Türkiye yaratmayı başaramayacaksınız” vurgusu ile şöyle sonlandırdı:
Evet dün akşam Ayhan Bilgen, Can Memiş ve İsmail Şengül bir gıda zehirlenmesi sebebiyle hastaneye kaldırıldı ve bütün girişimlerimize rağmen avukatlar önce görüştürülmedi, vekillerimizin Emniyet’e gitmesinden sonra avukatlar görüşebildi ve tedavinin başladığını söylediler. Bu kadar da büyük bir insanlık dışı, yani emin olun kelime bulamıyorum, bir hukuksuz yaklaşımla karşı karşıyayız. Gözaltı süresini uzatmak, onları gözaltında tek soru sormadan tutmak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) göre işkencedir, bu işkenceyi durdurun, arkadaşlarımızı derhal serbest bırakın. Sizin seçim hesaplarınıza boyun eğecek ne bir parti var, ne bir halk var, ne bir Türkiye var. HDP’iz bir Türkiye yaratmayı başaramayacaksınız. Biz hep olacağız, ilerleyeceğiz bu saydığım tarihlerde olduğu gibi dayanışmayla, birliktelikle, Türkiye halklarının tümünün sesini, sözünü söyleyerek büyümeye ve demokratik siyasette ilerlemeye devam edeceğiz.
Sendika.Org