Cumartesi Anneleri, koronavirüs salgını nedeniyle 808. hafta açıklamasını da sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdikleri canlı yayınla yaptı. Bu hafta, 40 yıl önce gözaltına alınarak kaybedilen Hüseyin Morsümbül’ün akıbeti soruldu
808 haftadır fail meçhul cinayete uğrayan yakınlarının faillerini ve kaybedilenlerin akıbetini soran Cumartesi Anneleri, koronavirüs (COVID-19) salgını nedeniyle bu haftaki açıklamayı da sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdi.
Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nın yasaklanması nedeniyle eylemlerini 82 haftadır İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde gerçekleştiriyordu. Koronavirüs salgınına rağmen eylemlerini sürdüren Cumartesi Anneleri, son 27 haftadır sosyal medya hesapları üzerinden yaptıkları canlı yayınlarla adalet taleplerine devam etti.
Bu haftaki açıklamada kayıp yakınları, 18 Eylül 1980’de Bingöl’de gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Hüseyin Morsümbül’ün akıbetini sordu.
Bu hafta ilk olarak Hüseyin Morsümbül’ün kardeşi Şahin Morsümbül konuştu. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından 18 Eylül gecesinde polis ve askerlerin evlerini basıp abisini gözaltına alındığını belirten Morsümbül, “Annem onlara ‘Nereye götürüyorsunuz’ diye sordu. ‘Sorgusunu alıp bırakacağız’ denildi. Sonra Jandarma Alay Komutanlığı’ndan kaçtığını duyduk. 36 yıl boyunca annem ağabeyimi aradı. İşkenceden geçti, yerlerde sürüklendi, gözaltına alındı. Her Cumartesi Günü eyleme giderken ağabeyimle buluşuyor gibi heyecanlı heyecanlı gidiyordu. 36 yıl boyunca oğlunu bulamadı. Şimdi bizler oğulları olarak onun mücadelesini devraldık. Bu mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.
Ardından konuşan Morsümbül ailesinin avukatı İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Morsümbül’ün gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamadığını hatırlattı.
Morsümbül Ailesi’nin defalarca yetkili kurumlara başvurduğunu hatırlatan Keskin, devamla şunları kaydetti:
“Ama bir sonuç alamadılar. Tehdit edildiler, gözaltına alındılar, işkence edildiler. 1995 yılında Cumartesi Anneleri eyleminin başlamasıyla birlikte aile bizlere vekâlet verdi. Ben bu vekâletle birlikte defalarca yazışmalar yaptım. Hatta bu yazışmalarda birinde 2003 yılında askerlik görevini yapmadığı gerekçesiyle Hüseyin Morsümbül’ün vatandaşlıktan çıkarıldığını öğrendik. 2012 yılında Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı bir soruşturma başlattı. Bunun sonucunda savcılık takipsizlik kararı verdi ama dedi ki ‘yaşam hakkı ihlalinde zaman aşımı olmaz. Ancak delil toplamak için de yeterli ortam yok’ dedi. Buna dayanarak takipsizlik kararı verdi. Biz de buna itiraz ettik. Ancak savcının verdiği bu karar nedeniyle takipsizlik kararının geri alınması talebiyle yeni delillerimizin olduğunu dile getirerek yeni bir başvuru yaptık. Buna henüz bir cevap gelmiş değil. Başvurumuzun sonucunu bekliyoruz.”
Bu haftaki açıklamayı ise Cumartesi İnsanları’ndan Arzu Ocak okudu.
Gözaltında kaybedilen insanların akıbetlerinin açıklanması, faillerinin yargılanarak cezalandırılması için Türkiye’nin en uzun barışçıl mücadelesini yürüttüklerini belirten Ocak, “Ancak kaybedilenlerin akıbetlerini açığa çıkartacak, faillerini yargılayıp cezalandıracak siyasi bir irade olmadığı için tüm yasal yolları kullandığımız halde etkili bir başvuru yolu bulamıyor; kayıplarımıza ve adalete ulaşamıyoruz” dedi.
“808 haftadır ısrarla hatırlatıyoruz: Hukukun üstünlüğü hak ve özgürlüklerin korunmasında temel bir ilkedir. Yürütmenin etkisine kapalı, bağımsız ve tarafsız bir yargı yapılanması, hukukun üstünlüğünün sağlanabilmesi için şarttır” diyen Ocak, kayıp yakınlarının adalete ulaşmasının ancak Türkiye’nin bir hukuk devletine dönüşmesiyle mümkün olduğunu kaydetti ve ekledi: “Bu yüzden bizim mücadelemiz aynı zamanda herkes için adaletin sağlandığı bir hukuk devleti mücadelesidir.”
Ocak sözlerini şöyle sürdürdü:
“808. haftamızda 36 yıl boyunca oğlunu arayan ama oğluna ve adalete ulaşamadan aramızdan ayrılan Fatma Morsümbül’ün Galatasaray’dan yükselen ‘Siz hiç Cumartesi Annesi oldunuz mu? Olmayın… Siz Cumartesi Annesi olmayın diye biz mücadele ediyoruz’ diyen sesini bugüne taşıyoruz.
12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından 18 Eylül 1980 akşamı Morsümbül ailesinin Bingöl’deki evi asker ve polisler tarafından basıldı. Bingöl Lisesi’nde öğrenci olan çocukları Hüseyin gözaltına alındı. ‘Oğlumu nereye götürüyorsunuz” diyen annesine “ifadesi alınacak, kısa bir süre sonra gelir’ denildi.”
“Hüseyin geri gelmeyince Ailesi Bingöl Askeri Tugay Komutanlığına gitti. Ancak kendilerine ‘Bizde yok’ cevabı verildi. Aile arayışını sürdürünce Hüseyin’in yüksek güvenlik önlemleri ile korunan taburdan kaçtığı söylendi. Oğullarını aramaya devam eden anne ve baba gözaltına alındı, ağır işkence gördü.
Fatma ve Hanefi Morsümbül askeri savcılığa giderek ifade verdi, sorumlular hakkında şikâyetçi oldu. Ama Hüseyin’in kaybedilmesiyle ilgili hiçbir işlem yapılmadı.
İstanbul’a taşınan Aile, İnsan Hakları Derneğine başvurdu. İHD avukatları ilgili makamlara başvurarak yazışmalar gerçekleştirdi. 2011 yılında Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı yeni bir soruşturma başlattı. Hüseyin Morsümbül’ün gözaltında kaybedildiği dönemde görevli dokuz personelin listesi, adresleri ve irtibat bilgileri savcılığa ulaştı.
“Soruşturma kapsamında savcıya ifade veren dönemin Bingöl İl Merkez Jandarma Bölük Komutanı Durmuş Çoşkun Kıvrak, olay tarihinde izinli olduğunu, izin dönüşü masasına isimsiz bir ihbar mektubu bırakıldığını, mektupta Hüseyin Morsümbül’ün gözaltında astsubaylarca dövülerek öldürüldükten sonra alay komutanı ve astsubaylar tarafından arabaya konularak götürüldüğünün yazılı olduğunu söyledi.
Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayı derinleştirme görevini yerine getirmedi. Olayın üzerinden uzun zaman geçmesi nedeniyle dava açmayı gerektirecek yeterli delil elde edilemeyeceği gerekçesi ile ‘ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar’ verdi. 20 Ekim 2015 tarihinde bu karar için Bingöl Sulh Ceza Hakimliği’ne yapılan itiraz ise henüz sonuçlanmadı.”
808. haftada 40 yıldır akıbeti gizlenen, failleri cezasızlıkla korunan Hüseyin Morsümbül dosyasında etkili bir soruşturma ve kovuşturma faaliyetinin gerçekleşmesi için yargı makamlarını göreve çağıran Ocak, “Savcılık dosyasında isimleri yazılı şüphelilerin yargılanmasını ve hakkaniyete uygun bir biçimde cezalandırılmalarını istiyoruz” dedi.
Ocak, “Kaç yıl geçerse geçsin Hüseyin Morsümbül için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz! 109 haftadır hukuksuz bir biçimde bize kapatılan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Sendika.Org