17 yıldır Türkiye’de sürgünde yaşayan sürgünde yaşayan İranlı sanatçı Cavit Murtezaoğlu koronavirüs (COVID-19) nedeniyle hayatını kaybetti
2003 yılından bu yana İstanbul’da sürgünde yaşayan İranlı müzisyen Cavit Murtezaoğlu’nun koronavirüs (COVID-19) nedeniyle hayatını kaybettiği bildirildi
12 Temmuz’da yoğun bakıma alınan Murtezaoğlu’nun ölümünü İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Varlıkları Daire Başkanı Mahir Polat da “İranlı Ehli Hak topluluğunun evladı, uzun yıllardır İstanbul’un misafiri müzisyen Cavit Murtezaoğlu’nu kaybettik” paylaşımıyla duyurdu.
“Ölürse ten ölür, canlar ölesi değil”
İranlı Ehli Hak topluluğunun evladı, uzun yıllardır İstanbul’un misafiri müzisyen Cavit Murtezaoğlu’nu kaybettik. pic.twitter.com/YbD42JGBhq
— Mahir Polat (@mhrpolat) August 6, 2020
Murtezaoğlu, 6 Temmuz 2006’da Evrensel’de yayımlanan röportajında yaşam öyküsünü şöyle anlatıyor:
“1962 yılında İran/Tebriz’de doğdum. İran devriminden sonra müzik yasaklandığı için Azerbaycan’a gittim ve Bakü Konservatuarı’ndan mezun oldum. 1997 yılında İran’a geri döndüm.
Yazdığım serbest şiirler halkın dertlerini, problemlerini anlatan şiirlerdi ve aleviydik, bu nedenlerle birçok sorunlar yaşıyorduk. Yalnız Farsça okumadığım Türkçe okuduğum için de problem yaşatıyorlardı. Bu arada ‘O 3 (Leyla-Mecnun)’ ve ‘Pir Sultan’ adlı iki operet, ‘101 Nefes’ adlı bir şiir kitabı yazdım.
100’ün üzerinde beste yaptım. Leonardo da Vinci’nin ‘altın oran’ formülünü müzikte uyguladım. Dünyanın birçok ülkesinde konserler verdim. Naçırvan Filarmoni Orkestrası fahri üyesiyim. ‘Doğuda müzik ve felsefe’ başlığıyla birçok dünya ülkesinde, üniversitede dersler verdim. Sydney Üniversitesi de bunlardan biri. 2003 yılında yaptığım çalışmayla ‘İran Video Klip Birinciliği’ aldım. ‘Can ve Sara’ isimli bir roman yazdım. Tebriz’de bulunan ‘Musiki Sanatçıları Derneği’ kuruculuğu ve başkanlığı yaptım. Tüm bu nedenlerle devrim mahkemesine verildim.
İran’da bana sahne yasağı geldi ve mollalar sahnede okumama izin vermedi. Avustralya’ya gittim ondan sonra. Başarılı konserlerimiz oldu. Orada yaşama imkânlarımız vardı fakat ben burayı tercih ettim. 2003 yılı sonlarından beri buradayım. Anadolu kültürü benim için önemli ve burada çok mutluyum. Azerbaycan, İran ve Türkiye’den arkadaşlarla çalışıyoruz.”
Sendika.Org