Cumartesi Anneleri, koronavirüs salgını nedeniyle 803. hafta açıklamasını da sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdikleri canlı yayınla yaptı. Bu hafta, 26 yıl önce Bismil’de gözaltına alınarak kaybedilen Mehmet Salim Acar için adalet istedi
803 haftadır fail meçhul cinayete uğrayan yakınlarının faillerini ve kaybedilenlerin akıbetini soran Cumartesi Anneleri, koronavirüs (COVID-19) salgını nedeniyle bu haftaki açıklamayı da sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdi.
Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nın yasaklanması nedeniyle eylemlerini 82 haftadır İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde gerçekleştiriyordu. Koronavirüs salgınına rağmen eylemlerini sürdüren Cumartesi Anneleri, son 22 haftadır sosyal medya hesapları üzerinden yaptıkları canlı yayınlarla adalet taleplerine devam etti.
Bu haftaki açıklamada, 20 Ağustos 1994 tarihinde Diyarbakır Bismil’de gözaltına alınarak kaybedilen Mehmet Salim Acar’ın akıbeti soruldu.
Açıklamada ilk sözü babası gözleri önünde kaçırılan Mehmet Selim Acar’ın oğlu İhsan Acar söz aldı.
Babasının kaybedilmesinin üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen hala umutla beklediklerini dile getiren Acar, “Babamın akıbeti ortaya çıkana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Bazıları söyle düşünüyor olabilir; ‘onlar belli bir süreden sonra unutur giderler.’ Kimse kusura bakmasın, biz kayıplarımızın ismini çocuklarımıza, torunlarımıza vereli yıllar oldu. Biz bıraksak, babamın akıbetini onlar sormayı bırakmazlar” dedi.
Devlet yetkililerine seslenen Acar, hakikatleri araştırma komisyonunun kurulup kayıplarının akıbetinin araştırılmasını istedi. Acar, “Devlette bir çivi dahi kaybolduğu zaman o çivinin hesabı verilmek zorundayken, nedense bizim kayıplarımızın hesabını kimse kimseden sormuyor. Artık yeter, bizim sesimizi duyun” diye seslendi.
“Daha 11 yaşındayken karakol karakol dolaşıp babamı soruyordum” diyen Acar, sözlerinin devamında “Artık bu acılar bitsin. Biz de sevinelim, bizim de bir mezar taşımız olsun. Bayramları gidelim, dertleşelim; bu zor olmamalı” ifadelerini kullandı.
Mehmet Salim Acar’ın kaybedilmesine dair dava sürecini ise, İHD Diyarbakır Şubesi Kayıplar Komisyonu Üyesi Avukat Hasan Yalçın anlattı.
Acar’ın kaybedilmesinden sonra ailenin İHD’ye başvurduğunu, bunun üzerine dernek olarak Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na, Diyarbakır Jandarma Komutanlığı’na, Diyarbakır Valiliği’ne ve ilgili tüm resmi makamlara resmi olarak başvurularda bulunduklarını söyleyen Yalçın, ancak yapılan tüm başvurular neticesinde etkili soruşturma yürütülmediğini ifade etti.
Hukuki girişimlerinin ardından Acar Ailesi’nin tehdit edildiğini dile getiren Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Aileden Mehmet Salim Acar’ı aramamaları istenir. ‘Aramaya devam ederseniz sizi de kaybederiz’ tehditleri ile karşılaşır. Ancak tüm tehdit ve baskılara rağmen Acar ailesi kayıplarının akıbetini sormaktan vazgeçmedi. Yapılan tüm resmi başvurulardan bir sonuç çıkmayınca davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) taşıdık. AİHM ailesinin başvurusunu değerlendirir ve 8 Nisan 2008 tarihinde ihlal karar ve Türkiye’yi mahkûm eder. Ancak bu kararın ardından bile etkili soruşturma yürütülmez.”
Haftanın açıklamasını ise Cumartesi İnsanları’ndan Nuray Şimşek okudu.
803 haftadır gözaltında kaybetmelerin devlet aygıtlarının işbirliğiyle uygulandığı ve cezasız bırakıldığı gerçeğini anlattıklarını belirten Şimşek, “Her buluşmamızda bıkmadan usanmadan hatırlatıyoruz: gözaltında kaybetmelerle ilgili soruşturmaları re’sen başlatmak ve kesintisiz bir şekilde yürütmek devletin hukuki yükümlülüğüdür. Devlet, gözaltında kaybedilen insanlarımızın başına ne geldiğini, akıbetlerinin ne olduğunu aydınlatmak, onları kaybedenleri cezalandırmak zorundadır” dedi.
Şimşek, Mehmet Salim Acar dosyasına ilişkin şunları kaydetti:
“31 yaşındaki Mehmet Salim Acar, Diyarbakır/ Bismil’in köyü olan Ambar’da yaşayan bir çiftçiydi. 20 Ağustos 1994 tarihinde 13 yaşındaki oğlu ve bir çiftçi ile birlikte köy civarındaki tarlada çalışıyorlardı. Öğlen saatlerinde plakasız gri bir Toros ile gelen ve kendilerini polis olarak tanıtan silahlı kişiler Acar ve diğer çiftçinin kimliklerini istedi ardından Acar’ı zorla otomobile bindirerek götürdü.
Nehir kenarında çamaşır yıkayan Acar’ın kızı ve komşuları, nehre doğru yaklaşan Toros’un içinde Acar’ı elleri, gözleri ve ağzı bağlı bir biçimde gördüler. Ayrıca Toros’a nehir kenarında bekleyen ve içinde beş kişi bulunan diğer bir otomobilin eşlik ettiğine ve araçların Bismil’e doğru uzaklaştığına tanık oldular.
Söz konusu araçların Bismil Jandarma Tabur’una girdiği bilgisini alan aile, Mehmet Salim’in nerede olduğunu ve neden gözaltına alındığını öğrenmek amacıyla yerelde askeri, adli ve idari makamlara başvurdu. Ardından Cumhurbaşkanı, İçişleri, Adalet ve İnsan Hakları Bakanı başta olmak üzere ilgili ulusal makamlara başvurdu ve acilen harekete geçilerek Acar’ın can güvenliğinin sağlanmasını talep etti.
“Silvan Cumhuriyet Savcılığı’na başvuran aile, Mehmet Salim Acar’ın kaçırılmasından sorumlu oldukları gerekçesiyle Bismil İlçe Komando Tabur Komutanı İzzet Cural ve jandarma görevlisi Ahmet Babayiğit hakkında suç duyurusunda bulundu. Ancak İl İdare Kurulu 23 Ocak 1997 tarihinde bu kişilere karşı yeterli delil olmadığı iddiasıyla, yargılama yapılmaması yönünde karar verdi. Tüm baskı ve tehditlere rağmen yıllarca başvurularını sürdüren aile, iç hukuktan sonuç alamadı. Dava AİHM’e taşındı.
Türkiye, AİHM’e: ‘Hükümetimiz M. Salim Acar’ın ortadan kaybolmasının ailesinde sebep olduğu ıstırap nedeniyle üzüntü duymaktadır. Kaybolma iddialarında etkin soruşturmalar yürütmemenin Sözleşmenin 2, 5, 13. maddelerinin ihlalini oluşturduğunu kabul etmekteyiz’ dedi. Başvurucuya tazminat ödeyerek dostane çözüm teklif etti. Acar Ailesi dostane çözüm teklifini reddetti ve maruz kaldığı ihlalin mahkemenin kararıyla belirlenmesini istedi.
“Bunun üzerine davayı esastan inceleyen Mahkeme 8 Nisan 2004 tarihli kararı ile Mehmet Salim Acar’ın kaybolmasına ilişkin yeterli ve etkili bir soruşturma yürütülmediği gerekçesiyle yaşam hakkının ihlal edildiğine karar vererek Türkiye’yi oybirliği ile mahkûm etti.( Başvuru no: 26307/95).
AİHM’in kararları devlet açısından bağlayıcıdır. AİHM içtihatlarına göre Devlet gözaltında kaybetme olayı karşısında, kayıp vakasının tam olarak nasıl gerçekleştiğine ilişkin maddi gerçeği açığa çıkarmak, kaybedilenin naaşının bulunduğu yeri tespit etmek, failleri yargılamak ve cezalandırmak amacıyla etkili bir soruşturma yürütmek zorundadır.”
Gözaltında kaybedilişinin 26. yılında siyasi ve adli makamları Mehmet Salim Acar dosyasında etkili bir soruşturma yürütme yükümlülüğünü yerine getirmeye çağıran Şimşek, “Kaç yıl geçerse geçsin Mehmet Salim Acar için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz! 104 haftadır hukuksuz bir biçimde bize kapatılan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Sendika.Org