Christian Fuchs, NotaBene Yayınları’ndan gözden geçirilmiş ikinci baskısı çıkan “Sosyal Medya: Eleştirel bir giriş” kitabında, eleştiri oklarını sosyal medya dünyasına yöneltiyor. Sosyal medyayı eleştirel olarak incelerken bizleri sosyoloji kuramları, Marksist ekonomi politik, katılım kültürü ve kamusal alan gibi farklı uğrakları olan bir yolculuğa çıkarıyor
Sosyal medyaya dair sayısız tartışmayla karşı karşıyayız. Mutlak bir sansür mekanizması kurulmasını engellediği ve muhalefete kendini ifade imkânı sağladığı için AKP iktidarının pek de hoşlanmadığı sosyal medya, şimdi uluslararası örneklerden de cesaret alan yeni yasal engellerle karşı karşıya. Öte yandan bu alandaki tek sorun iktidar baskısı da değil.
Dijital dünyanın bu mecralarında etkili bir şekilde var olabilmenin yolları hem iktidarlar (ve şirketler) hem de muhalif hareketler tarafından bir süredir tartışılıyor. Süregiden bu tartışmaların içinde soruları mecranın kendisine yöneltmekse çoğu zaman es geçiliyor.
Milyarlara varan kullanıcılara sahip olan sosyal medya platformlarının ekonomi politiği nasıl işliyor? Sosyal medya platformları ne tür iktidar yapılarını barındırıyor? Bu platformları kullanırken gizliliğimiz güvence altında mı? Ticari amaçları olmayan, kâr amacı gütmeyen bir sosyal medya mümkün mü?
Christian Fuchs, Diyar Saraçoğlu ve İlker Kalaycı’nın çevirisiyle NotaBene Yayınları’ndan gözden geçirilmiş Türkçe ikinci baskısı çıkan “Sosyal Medya: Eleştirel bir giriş” kitabında, bu ve daha fazlasına yanıt ararken eleştiri oklarını sosyal medya dünyasına yöneltiyor. Sosyal medyayı eleştirel olarak incelerken bizleri sosyoloji kuramları, Marksist ekonomi politik, katılım kültürü ve kamusal alan gibi farklı uğrakları olan bir yolculuğa çıkarıyor. Başka bir dünya mümkün ise başka bir İnternet ve başka bir sosyal medyanın da mümkün olduğunu kulaklarımıza fısıldıyor.
Fuchs şöyle diyor:
İnternet’te dijital emek sömürüsü, kapitalizmin daha geniş ekonomi politiğine bağlı bir meseledir. Bu da, Facebook gibi sosyal medya şirketlerinin verilerle ne yaptığı konusunda eleştirel olanların, günümüz kapitalizminin farklı biçimlerde ve dünya çapında insanlara neler yapmakta olduğu konusunda da eleştirel olması gerektiği anlamına gelir. Eğer katılımcı bir demokrasiyi tesis etmeyi başarabilirsek, işte o zaman gözetimi, gözetimden korunmayı ve sömürüyü gerektirmeyen gerçek bir açık toplum mümkün hâle gelebilir. Müştereklere dayalı bir İnternet, müştereklere dayalı tasarım ilkelerini ve müşterekler yönelimli bir toplumu gerektirir. Medya ve toplumun sosyalleşmesine yeni bir anlam katabilir. İnsanlar özünde sosyal ve toplumsal varlıklardır. Var olmak için ortaklaşmaya ihtiyaç duyarlar. Ortaklaşa bir toplum, katılımcı demokrasi ve üretim araçlarının kolektif mülkiyeti ve denetimine gereksinim duyar. Ortaklaşma ve işbirliği, “sosyal” ve “toplum” terimlerinin temel anlamlarıdır. Sosyal medya hakkındaki tartışmalar bize; ne tür bir sosyallik, ne tür bir toplum ve ne tür bir medya istediğimizle ilgili sorulara göre düşünmemiz ve hareket etmemiz gerektiğini anımsatır.
Gerçekten kamusal, sosyal ve müşterek olan medya; ön koşullarından biri olarak yalnızca alternatif tasarım ilkelerine değil, aynı zamanda “kamusal”, “sosyal” ve “müşterek” -kamusal alan ve katılımcı demokrasi- terimlerinin anlamlarının farkında olan bir topluma da gereksinim duyar. Başka bir İnternet mümkündür. Sosyal medya mümkündür.
Sendika.Org