Yeni normalin kriz ortamında halkın siyasal iktidara karşı muhalefetini, dayanışmasını örgütleme görevi dayanışma ağlarını bekliyor. Yönetenler ile halk arasındaki kavganın tam ortasında olan bizlerin, başka bir dünya mümkündür diyen bir bayrağı yükseltmesi gerekiyor
Kurulduğu ilk günden itibaren halkın yaşamsal ihtiyaçları doğrultusunda birbiriyle dayanışmasının aracı olan dayanışma ağları bir dönemini tamamladı.
İçinde bulunduğumuz kriz ortamını sermaye çıkarları doğrultusunda yönetmeyi amaçlayan iktidar normalleşme adı altında yeni bir süreç başlattı. Sürecin ilk adımı olarak AVM’leri açtı. Peşinden ekonomiyi canlandırma adına sokağa çıkma kısıtlamalarını kaldırdı, “turizmi canlandırıyoruz” diyerek temassız tatil diye bir sistem uydurdu. Birçok örnek verebiliriz. Bu durum bir tercihin resmiydi. Yönetenlerin asıl önceliğinin halkın sağlığı değil, sermayenin çıkarı olduğu tekrar tescillendi. Bugünkü sürecin taşları öncesinde döşenmişti. Faturasını 1 ay ödeyemeyenin elektriğini kes, işsiz kalanlara açlık sınırının altında ücret ver (ki herkes bu durumdan yararlanamadı), testlerin para karşılığında yapılmasına ses çıkartma…
Tüm bunlar “normalleşme süreci” denilen dönemin nasıl ilerleyeceğini bizlere gösterdi.
Peki yönetenler ile halk arasında çelişki her geçen gün daha da derinleşirken dayanışma ağları ne yapacak? Sürece nasıl yanıt verecek? Biraz da bunu konuşalım.
Dayanışma ağlarının birinci dönemini geride bıraktık. Evlere kapatıldığımız, mahallelerden çıkamadığımız birinci dönemde, maske ve siperlik ürettik, gıda dayanışması örgütledik, insanların dışarıya daha az çıktığı süreçlerde sosyal medyadan etkinlikler gerçekleştirdik.
Fakat şimdi iktidar faz değiştirdi. Böylece adına “normalleşme süreci” denilen ikinci döneme geçtik. İkinci dönemde, daha önce kazandığımız yetenekleri koruyarak (maske ve siperlik üretme, gıda dayanışması örgütleme vb), yeni normalin içinde nasıl mücadele edeceğimizi konuşmamız gerekiyor.
Yeni normalde zaman sermaye yararına ilerleyecek ve sürecin faturası (her zaman olduğundan daha fazla) halka kesilecek. “İki ay kira ödeyememiş bir işçi bu sürecin altından nasıl kalkar?” gibi sorular iktidarın derdi değil. İşçilerin çoğu işlerine gitmeye başladı ama sağlıklı bir çalışma ortamında olup olmayacakları iktidarın derdi değil. Kadına yönelik şiddet artmış, insanlar sosyal yaşamdan izole olmuş, birçok insan sağlıklı gıdaya erişememiş, yaşlılara yokmuşçasına davranılmış, kimisi de ne yapacağını bilmez durumda yaşama tutunmaya çabalıyor, bunlar iktidarın derdi değil.
Siyasal ve ekonomik krizin halk üzerinde nasıl etki yarattığı iktidarın derdi değil. O halde bunun üzerine düşünmeli, yeni dönemin önümüze koyduğu yeni ihtiyaçlar üzerine konuşmaya başlamalıyız.
Dayanışma ağları bugüne kadar oluşturduğu mevcut faaliyetlerini bu döneme uygun, güncel yöntemlerle devam ettirmeli. Ancak tüm sorunlar bu yolla çözülemez. Kriz var, sermayeyi korumayı görev haline getirmiş bir iktidar var ve onun karşısında giderek güvencesizleşen hayatlar var. Dolayısıyla hak talep etmekten iktidar karşısında tutum almaya kadar dayanışma ağları bu kriz koşullarında politik tavır alabilir. Son aylarda iç dayanışmayla çözmeye çalıştığı sorunları birer hak talebi haline getirip örgütleyebilir. Örneğin, faturasını ödeyemeyenler için para toplanıp fatura ödendi ama burada asıl sorun o faturanın bu kadar yüksek tutarda olması. Faturaların bu kadar fahiş olmasının karşısında elektrik, su ve doğalgazda yaşamsal ihtiyaç kadar olan miktarın devlet tarafından parasız sağlanması ve şirketlerin borçlarının kapatılması için halktan para toplanmaması bir talep olarak örgütlenebilir.
Toplumsal yaşamın dinselleştirilmesi yönündeki adımlar ya da HDP’nin yürüyüşü bahane edilerek illerde eylem yasakları konulması gibi güncel konularda da faşizme karşı mücadele edenlerin ortak hareketini sağlamak için dayanışma ağları iyi bir zemin olabilir.
Dayanışma ağları yaşamı örgütleyebilir. Alternatif deneyimler yaratabilir. İnsanın insanla, insanın doğayla kurduğu ilişkiyi dönüştürücü faaliyetler örgütleyebilir, yeni bir kültür oluşturabilir. Bostanlar gıda krizini çözmeyecektir ama koca kentlerin ortasında toprakla yeniden ilişki kurmayı, unutulanları hatırlatmayı, komşuluk kurmayı, birlikte hareket etmeyi sağlayabilir. Sadece bostanlar değil başka yöntemler de bulunabilir. Mahalleyi, kenti, insan ilişkilerini özgür ve eşit bir şekilde yeniden kuracak yapıcı örgütler olabilir dayanışma ağları.
Dayanışma ağlarının yeni döneme müdahalesinin örgütlenmesi gerekiyor. “Yeni normal”in kriz ortamında halkın siyasal iktidara karşı muhalefetini, dayanışmasını örgütleme görevi dayanışma ağlarını bekliyor. Yönetenler ile halk arasındaki kavganın tam ortasında olan bizlerin, başka bir dünya mümkündür diyen bir bayrağı yükseltmesi gerekiyor.
Dayanışma ağları işçilerin haklarını sokakta da savunan, doğa katliamı, yağma ve talan nerede yaşanıyorsa gidip onun karşısına dikilen, zamlara, sömürüye dur diyen, yaşadığı yere, ülkesine sahip çıkan, kapitalizmin her türlü icraatına karşı mücadele edenlerin buluştuğu bir araca doğru evrilebilir. Bu ancak dayanışma ağlarında çalışma yürüten öznelerin aktif ve iradi çabasıyla mümkündür.
Pandemi sürecinde ikinci dalga bekleniyor. Peki dayanışma ağları ikinci dalgaya nasıl hazırlanmalı? Dayanışma ağı gönüllülerinde kaynaklar neredeyse tükenmiş durumda. Bu durum ikinci dalganın sarsıcı bir etki yaratacağını gösteriyor. Ayrıca AKP ve MHP müdahalesiyle, İBB’nin artık gıda kolisi dağıtmayacağı durdurması da bu durumun başka bir yüzü. Böyle bir ortamda kaynak bulup paylaşma olanakları azalacak. . Bu en başta siyasi öznelerin sorumluluğunu arttıracağı gibi dayanışma ağlarının iktidarla karşı karşıya gelmesini de kaçınılmaz kılacaktır. Kısacası ikinci dalgayı şimdiden öngörüp ona hazırlık yapmak gerekir.
Dayanışma ağları çoban ateşi gibi ilçelerde ve mahallelerde çalışmalarını örgütlüyor. Fakat hala merkezi bir koordinasyon oluşturabilmiş değil. İleriye doğru bir adım atarken çözmemiz gereken bir sorun da dayanışma ağlarının koordinasyonunu kurmaktır.
Kuşkusuz her dayanışma ağı kendi çalışmasını örgütleyecek. Ama koordinasyon sürece dair ortak karar almanın ve dayanışma ağlarının bütünlüklü olarak hareket etmesinin bir aracı olur. Dayanışma ağı çalışması yapanlar için önemli bir gündem de budur.
Dayanışma ağları ancak kolektif bir hareket biçimi geliştirebilirse etkili bir mücadele yürütebilir.
Normalleşme süreci bize açıkça gösterdi ki iktidarın önceliği sermayenin çıkarları. Biz ise halkın çıkarlarını savunuyoruz. O halde dayanışma ağlarını kendi sınıfının örgütü haline getirerek, kazanacağımız bir dünya için bayrakları yükseltelim. Saklayacak, gizleyecek ya da kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. Tüm yaşamın kurtuluşunun sosyalizmle mümkün olacağını biliyoruz. Sosyalizm de bugünün sınıf mücadelesinin örgütlenmesi ve mücadelenin güncel araçlarının geliştirilmesiyle, yarının bugünden kurulması ile mümkündür.
Dayanışma bugün toplumsal, ekonomik ve siyasal olarak geliştirilirse, doğrudan iktidarın karşı cephesinde geliştirilirse dayanışma ağları etkili bir alternatif haline gelebilir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.