Cumartesi Anneleri, koronavirüs salgını nedeniyle 795. hafta açıklamasını da sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdikleri canlı yayınla yaptı. Bu hafta, 30 yıl önce gözaltında kaybedilen Adnan Bağça’nın akıbeti soruldu
795 haftadır fail meçhul cinayete uğrayan yakınlarının faillerini ve kaybedilenlerin akıbetini soran Cumartesi Anneleri, koronavirüs (COVID-19) salgını nedeniyle bu haftaki açıklamayı da sosyal medya hesapları üzerinden gerçekleştirdi.
Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nın yasaklanması nedeniyle eylemlerini 82 haftadır İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde gerçekleştiriyordu. Koronavirüs salgınına rağmen eylemlerini sürdüren Cumartesi Anneleri, son 13 haftadır sosyal medya hesapları üzerinden yaptıkları canlı yayınlarla adalet taleplerine devam etti.
Bu haftaki açıklamada, Urfa’nın Siverek ilçesinde taksi şoförlüğü yaparken 11 Haziran 1990 tarihinde gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Adnan Bağça’nın akıbeti soruldu.
Açıklamada ilk sözü alan Adnan Bağça’nın ağabeyi Mustafa Bağça, kardeşinin akıbetiyle ilgili verdikleri mücadeleyi anlatarak, bugüne kadar hiçbir sonuç alamadıklarını söyledi.
Mustafa Bağça, Türkiye’de verdikleri hukuki mücadelenin zamanaşımına uğraması üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurduklarını buradan da herhangi bir sonuç alamadıklarını aktardı. Bağça, “Kardeşim Adnan’la ilgili aldığım en son haber Ayhan Çarkın itiraflarındaki sözlerdi. ‘Taksici Adnan Bağça’ya ne oldu’ diye devlete sordu. Biz devletten bir şey beklemiyoruz. Ancak bizlere sadece kemiklerimizi versinler. Ziyaret edebileceğimiz bir mezarımız olsun, başka da bir şey istemiyoruz” dedi.
Dava avukatlarından olan Adnan Bağça’nın yeğeni Sevgi Bağça da, dosyanın akıbeti hakkında bilgi vererek, herhangi bir sonuca ulaşamadıklarını, 30 yıldır hukuki sürecin devam ettiğini söyledi.
Av. Bağça, “Adnan Bağça’nın kayboluşunun hemen ardından İçişleri Bakanlığı dahil olmak üzere bir çok birim aracılığıyla ailesi tarafından kendisine ulaşılmaya çalışıldı. Ancak maalesef tüm çabalar yanıtsız ve sonuçsuz kalmıştır. Yine ailenin talebiyle Siverek Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmış ve bu soruşturma kapsamında 20 yıl boyunca usuli olarak işlem yapmak adına ara ara Türkiye’de bulunan il emniyet müdürlüklerine akıbetin sormak amacıyla müzekkereler yazılmış ve maalesef bu müzekkerelere de olumlu yanıt gelmemiş olup dosya zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle kapatılmıştır” dedi.
2011 yılında Hürriyet gazetesinde yer alan Ayhan Çarkın’ın itiraflarında amcası Adnan Bağca’nın adını gördüğünü hatırlatan Sevgi Bağça, “Akabinde diğer gazetelerde yer alan haber kupürlerinin tamamını dosya haline getirerek yeni delil adı altında soruşturma dosyasına tekrar sundum. Maalesef bu kez de olumlu yanıt alamadık ve dosyayı zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle kapattılar” ifadelerini kullandı.
Ayhan Çarkın’ın itiraflarının ardından ifadesinin alınarak serbest bırakıldığına dikkat çeken Av. Bağça, “20 yılı aşkındır devam eden hukuki süreç ailesi olarak bizlerin ayıbı değildir” dedi.
Haftanın açıklamasını Cumartesi İnsanları’ndan Zeynep Görmek Yukarıgöz okudu.
“30 yıllık inkâr ve cezasızlık son bulsun; Adnan Bağça’nın akıbeti açıklansın, failleri yargılansın” diyen Yukarıgöz, gözaltında kaybedilen kişinin akıbetine ilişkin belirsizlik devam ettiği sürece devletin de bu suçla ilgili sorumluluğunun devam edeceğini vurguladı ve devletin zamanaşımını gerekçe göstererek bu sorumluluktan kaçamayacağını söyledi.
Yukarıgöz, “Gözaltında kaybedilişinin 30. yılında Adnan Bağça dosyasında maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını ve suçun faillerinin hakkaniyete uygun cezalandırılmasını istiyoruz. Etkin bir soruşturma başlatılması için adli makamları göreve çağırıyoruz. Adnan Bağça için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz. 96 haftadır hukuksuz bir biçimde bize kapatılan, kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
32 yaşındaki 4 çocuk babası Adnan Bağça Urfa Siverek’te taksicilik yapıyordu. 11 Haziran 1990 tarihinde kendisini yolcu olarak tanıtan bir kişiyi 56 DA 423 plakalı otomobili ile götürmek üzere taksi durağından ayrıldı.
Akşam eve dönmeyince ailesi her yerde onu aradı. Siverek Emniyet Müdürlüğü’ne başvuran ağabeyine “Kardeşin elimizde, başka bir şey sorma” denildi. Ertesi gün tekrar gittiğinde ise “Sana yanlış bilgi verilmiş. Kardeşinin akıbeti hakkında bilgimiz yok” denildi.
Aile, İçişleri ve Adalet Bakanlığı başta olmak üzere ilgili tüm kurumlara başvurularda bulundu. Dönemin Urfa Milletvekili ve Devlet Bakanı olan Cenap Gülpınar’la görüşen aileye Gülpınar, “Bazı kurumlar bizi de aşıyor. Devlet içinde devlet mi var diyeceksiniz ama maalesef öyle” dedi.
Israrlı arayışını sürdüren aile, kamu görevlileri tarafından “Bu olayı araştırmaktan vazgeçmezseniz başınıza geleceklerden kendiniz sorumlusunuz” diye tehdit edildi. Evlatlarından bir iz bulamaya çalışan Bağça Ailesi olaydan 1,5 yıl sonra Adnan’ın otomobiline Batman’da ulaştı. Otomobil sahte evrakla bir kişiye satılmıştı. Satışı yapan kişileri tespit eden aile savcılığa suç duyurusunda bulundu ve olayla ilgili 4 kişi gözaltına alındı. Ancak araya JİTEM komutanı Cem Ersever girince bu kişiler serbest bırakıldı. Otomobil ise aileye teslim edilmedi.
2011 yılında eski özel harekât polislerden Ayhan Çarkın’ın itirafları basına yansıdı. Çarkın, içerisinde yer aldığı ekibin bölgede görev yaptığı dönemde gerçekleşen katliamlar ve cinayetler hakkında açıklamalarda bulundu. Açıklamalarında Adnan Bağça’nın kaybedilmesi de vardı.
Tüm başvurulara rağmen Adnan Bağça dosyasında bugüne kadar etkin bir soruşturma yürütülmedi. Sürüncemede bırakılan dosya zaman aşımı devreye sokularak kapatıldı. İç hukuktan sonuç alamayan aile, 2011 yılında AİHM’e başvurdu.
Sendika.Org