Önce mali abluka, sonra fiziki saldırı, tehditler, polis baskısı ve nihayet AKP medyasının “PKK’ya kaynak aktarıyorlar” şeklindeki karalama kampanyası… HDP’nin kayyum atanmayan az sayıdaki belediyesinden Kars Belediyesi hedefte. Belediye Başkanı Ayhan Bilgen, önceki dönemde belediyeyi ele geçiren çıkar gruplarının düzenini bozdukları için hedef alındıklarını söylüyor
HDP’nin, MHP’den devraldığı ve kayyum atanmayan az sayıda HDP’li belediyeden biri olan Kars Belediyesi giderek sıklaşan saldırıların hedefinde. Ayhan Bilgen’in MHP’li yönetimden 338 milyon 380 bin TL borçla devraldığı Kars Belediyesi’nin hesaplarına kasım ayında haciz konulmuş, belediye işçi ücretlerini ödemekte sıkıntı yaşamaya başlamıştı.
Mali ablukayı nisan ayında fiziki saldırı, tehdit, karalama ve hedef gösterme kampanyaları izledi. 20 Nisan’da, infaz yasasıyla tahliye olan 3 kişi “Belediye PKK’ya kaldı” deyip Kars Belediyesi binasına saldırarak hasara neden oldu.
Fiziki saldırı ve tehditlerle eş zamanlı olarak AKP medyasında Ayhan Bilgen’i hedef alan haberler yaptı. HDP’nin pandemi döneminde örgütlediği “kardeş aile” kampanyası nedeniyle, belediye PKK’ye para aktarmakla itham edildi. Kampanyanın başını, 30 Nisan’da “Kars Belediyesi’nde tuhaf işler: HDP’li belediye PKK’ya böyle para aktarıyor” başlıklı bir haber yayımlayan Yeni Şafak gazetesi çekti.
Kars Belediyesi’ne yönelik bu sistematik saldırıların ardından gazetecilere açıklamalarda bulunan Bilgen, önceki dönemde belediyeyi çetelerin yönettiğini ve HDP’li yönetimin de bu düzeni bozduğu için hedef alındığını belirtti.
MHP’li belediyenin ilk yıllarının daha disiplinli olduğu ancak başkanın partisinden istifası ya da istifa ettirilmesinden sonra son dönemde belediyeyi bir çetenin yönetmeye başladığı belirten Bilgen, çeteler arası çatışma nedeniyle bir kişinin hayatını kaybettiğini belirtti:
Belediyede, başkanın görevdeki son yılında parti denetimini bile kaybetmiş bir pratik vardı. Borç enkazıyla yolsuzluk birleşince, önceliği işçi borçlarını ödemeye verelim dedik. Şaibe olan dosyalarla ilgili ödeme yapmama kararı aldık. Bu borçları, soruşturma süreçleri bitene kadar erteleyeceğimizi beyan ettiğimizde alacaklıların bir kısmı operasyona başladı.
İmar artırımları ile ilgili açık usulsüzlükler olduğunu söyleyen Bilgen, “Her bina için tek tek görüşülmesi gerekirken revizyon kararından sonra bir iki gün içerisinde 150 kadar binanın kat artırımı yapılıyor. Bu vahim bir rant. İnsanlara 7-8 kat diye satış yapılmış ama imar tadilatı iptal olduğunda 4-5 kata inmiş oluyor. Bu otomatik olarak korkunç bir gerilimi tırmandırıyor. Sosyal medyadan kampanya başlatılıyor. Aynı adada bir bina 8 katlı, diğer bina 4 katlı. Böyle bir şehir silueti olur mu, buna göz yummak mümkün mü?” dedi.
20 yıl önce belediye başkanı, minibüs hat sahiplerine “kullanım hakkı süresiz” diye sertifika vermiş. İhale mevzuatı 10 yıldan fazla yapılamaması konusunda açıktır. Engelliler Kars’ta minibüse binemiyor. Bütün bunlar şehirdeki yerel çıkar ilişkileri ile kamu yararının çeliştiği alanlar. Şehirde ulaşım hakkı ile akşam saatlerinde toplu taşım aracı bulamıyorsunuz. Yoğun saatlerde çalışıp sakin saatlerde kontak kapatıyorlar. Bunu çözmek zorundayız.
AKP’nin infaz paketi kapsamına aldığı gasp, uyuşturucu ve cinayetten sabıkalı 3 şahıs kişinin, 20 Nisan günü belediye binasına saldırarak, Kars Belediyesi’ni ve kendisini “Belediye PKK’ya kaldı” sözleriyle hedef aldığını belirten Bilgen, saldırıyı şu sözlerle aktardı:
Yaralamadan, adli suçtan içeride yatan kişinin maaşını ödememiz talep ediliyor. Geliyor belediyeyi basıyor, içeride ‘ben partiliyim’ diyor, kapıda sivil polislerin olduğunu biliyor, ‘belediyeyi PKK ele geçirmiş’ diye bağırıyor. Cezaevindeki güvenlik amirine, biz partiliyiz, bedel ödedik gibi hamaset yapıp maaş verilmesi isteniyor.
Çıkar grupları ile verdikleri kavganın beledini ödetmeye çalışmak için sistematik olarak hedef alındıklarını ifade eden Bilgen,”Önceki dönem Ülkü Ocakları başkanlığı da yapan belediyede çalışmış bir şahıs, MHP’de çalıştığı gözüken bir kişi daha var. Açık kimlikleriyle ‘kayyım atanacak, göreceksiniz’ yazıyorlar. CİMER’e, Valiliğe organize yoğun şikayetler yapılıyor. Belediyeye uyuşturucu bağımlısı, kriminal üç kişinin gelip masa sandalyeyi devirmesi. Belli ki bu kişileri kullanan birileri var ya da istihbarat, güvenlik birimlerinde böyle ilişkiler var” dedi.
Bu şahıs geldi, “Bana otopark vereceksiniz, yer vereceksiniz” dedi. Biz reddettiğimizde “Daha önce yapıldı. Siz de yapmak zorundasınız” dedi. Savcılığa bildirdik, ‘Açık tehditte bulunuyor’ dedik. İfadesinde hakaret ve tehditle ilgili tek bir beyanı yok ama iki cümle kuramayan kişi 1,5 sayfa ifade veriyor. Benden iş istemiş, ben de “Dağa gençleri götürürsen talebini yerine getiririz” demişim. Gelin bunu araştırın o zaman, mesajlar, kayıtlar ortada. Bu şahıs bu ifadeyi verip bırakılıyor. Son saldırısında tekrar şikayetçi oluyoruz. Bu kez ‘Ayağım takıldı’ diyor ve bırakılıyor ama basına önceki ifadesi yansıyor. Bu senaryoya baktığımızda Türkiye’nin eski kirli ilişkileri, böyle sabıkalı kişilerin kullanılması, yerel çıkar rant ilişkileri ve buna alet edilen birtakım kişilerle ilgili bir fotoğraf çıkıyor karşımıza. Son medya kampanyası da böyle.
Salgınla ilgili bir kampanya yapmak istedik. Geçen sene Ramazan ayında iftar vermiştik. Şehrin esnafı destek çıkıyor, biz organize ediyoruz. Aynı yöntemle 250 yardım paketi geldi. Daha paket gelmeden Emniyet’ten arayıp, yardım toplayamazsınız dediler. Valilik ile görüştük, aşamadık. Listeleri verdik ve paketlerin bir kısmını yoksul personelimize dağıttık, diğer yarısını da Sosyal Yardımlaşma, Emniyet marifetiyle aldı. Bizim bunun dışında bir liste çalışmamız yok. HDP’nin Kardeş Aile kampanyasının çağrılarını yaptık sadece. Talepte bulunan aileler olduğunda ya Sosyal Yardımlaşma’ya gidin diyoruz ya partiye yönlendiriyoruz. Haberde iddia edildiği gibi Avrupa’daki o yardım organizasyonuna ne belediyeden gitmiş bir başvuru var ne bir liste var ne bizim bir temasımız var. Sabaha karşı düğmeye basılmış, hazırlanıp servis edilmiş bir haberle; hemen arkasından da kayyım atansın kampanyası başladı.
MHP’nin belediyeyi geri almak için il düzeyinde baskı yapmasının, AKP açısından ters tepeceğini belirten Bilgen, “Kars’ta kayyım atanırsa AKP’nin geleneksel seçmeninin gidip MHP’ye vermesi ihtimalinden daha yüksek olan ihtimal, artık daha blok, muhtemelen Kürt milliyetçiliği duygularıyla kalıcı bir HDP seçmeni haline gelmesidir. MHP il örgütü bir kumar oynuyor olabilir ama bu kumarda galiba Rus ruletindeki gibi kafasına silah tutulan AKP’dir. Kayyım atanırsa AKP’nin bundan sonra bırakın belediyeyi, iki milletvekili çıkarmasının imkânı kalmaz. Herkes bunun faturasını hükümete keser. Bunun da biraz düşündürdüğünü sanıyorum. Seçim AKP ile HDP arasında geçtiğinde kayyım atamanın siyaseten mantığı olabilir, yöntem doğru olmamasına rağmen, ama Kars’taki yapı böyle değil” ifadelerini kullandı.
Siz daha toplumcu bir belediyecilik, daha kamu yararını gözeten bir iş yapmaya kalktığınızda hem nasırlarına basılan çıkar grupları hem de bunu fırsata çevirmeye çalışan siyasi alışkanlıklar, tepeden inmeci yaklaşımlar harekete geçiyor. Daha yerel ekonomilere dönüş kaçınılmaz görünüyor, böyle krizler bunu gösteriyor. Yerelleşmede, tıpkı Seattle ve diğer süreçlerde başlayan küreselleşme tartışmalarında olduğu gibi daha otonom anarşistlerin iddia ettiği noktaya doğru bir geri dönüş, yeni bir sayfa açılıyor olabilir. Bu da doğal olarak ulus devletin hegemonyasını, dayatmasını tartıştıracaktır. Siyaset eğer sosyolojiye tabiyse, ekonomik sorunlar, beslenme sorunu sahiciyse bunlar bize son yüz yılda dayatılan paradigmaları sorgulatır.
Merkezden mi maske göndermek daha kolay yoksa belediyenin kendi atölyesinde üretip dağıtmak mı? Bunu her vatandaş kolayca anlayabilir. ABD’ye maske ulaşırken Kars’a önceki gün mesaj ulaşıyor, bana mesaj önceki gün geldi. Ulus devlet paradigması böyle. Siyasetin kaçınılmaz yerelleşmesi karşısında ayak sürüyen, buna direnen bir tabloyla karşı karşıyayız. Fransız ihtilali sonrası yaşananlara rağmen Osmanlı, her yeri yönetme, kafasını kaldıranı vurarak susturma gibi merkezi güçlendirerek yönettiyse sanırım ikinci kez aynı hatayı yapıyoruz. Dünyada yeni bir dalga var ve bu dalga karşısında asıl çözüm yerelle buluşma olması gerekirken sırf siyasi kaygılarla merkezi otoriteyi koruma çabası var.
Ömer Çelik’in, bu tartışmalar olduğunda kurduğu cümle şu, ‘Asıl olan merkezin yardım dağıtmasıdır, yetmediğimiz yerde yerel yardımcı olur’. Derdiniz sadece merkezin otoritesini korumaksa bu bir tercihtir. Şu anda salgın ve afet gibi durumlarda en acil müdahale edecek olan yereldir. Yerelin gücünün yetmediği durumlarda merkez devreye girer. Burada bir tercihle karşı karşıyayız. Bu tercih tehlikeli bir tercih. Yoksa kim daha çok yardım dağıttı meselesi değil mesele. Bu aslında ülkenin kaderiyle ilgili, merkezileşerek toplumsal çatışmayı mı körükleyeceğiz yoksa yerelleşerek yeni bir buluşma mı, yeni bir birlikte yaşama iradesini mi inşa edeceğiz? Bence bu tercihin yol ayrımındayız.
Bir anket yaptırdık. Bize oy veren seçmenden yüzde 1 civarında eleştiri var. Çoğunlukla iş taleplerinden kaynaklı memnun olmayanlar. Yüzde 10 civarında da bize oy vermemiş seçmenin sempatisi var. Genişleme fotoğrafı var. Şehirde insanlar şunu söylüyorlar, biz oy vermedik ama şehir ilk defa temizleniyor, rüşvet vermeden imarda iş yapabiliyorsunuz. Bu tabii ki meşruiyet tartışmasını başka yere taşıyor.
Kars çok göç vermiş vermiş bir şehir. Kars’ın İstanbul’a, İzmir’e, Ankara siyasetine yansımaları var. Bir yıl öncesinde A4 kâğıdı kalmamış bir belediye vardı. Bütün zorluklara rağmen fuarlarda tanıtım yapan, doğal üretim yapan bir tabloya geldik. Bunu tamamen görmezden gelemiyorlar ama yok saymak da mümkün, atadık kayyımı diyebilirler elbette. Yine de tepki olacağını, bunun da sadece HDP tabanında olmayacağını biliyoruz.
Kars’ta oylar biraz etnik dağılır. Azeriler MHP’ye; Terekemeler, CHP adayı Terekeme ise CHP’ye; yerliler daha çok AKP’ye oy verir; Kürt oyları da HDP ve AKP arasında dağılır. Mesela Azeriler’in, İstanbul Halkalı’da yaşayan Caferi topluluğu, şehirdeki Ehlibeyt veya diğer yapılanmalar içinde belediyeye ciddi bir sempati var. Daha önce çözemedikleri sorunları çözebiliyorlar. Bu tabloda partizan tutumla belediyeyi cezalandırmanın, Kars’ı cezalandırmak olacağını herkes ifade ediyor. Bu galiba fren yapmaya neden oluyor.
31 Mart seçimlerinde AKP adayına MHP seçmeni sırf HDP kazanmasın diye oy verebilirdi ama iki parti arasındaki merkezi karar, Kars’ta MHP’nin girmesi yönünde çıktı. Karar, AKP il örgütüne, AKP milletvekillerine, genel merkezdeki raporlara rağmen böyle çıktı. Sonuçta gördük ki AKP seçmeni bütünüyle MHP’ye gitmedi, MHP seçimi kazanamadı. Bunun da en önemli sebebi, MHP belediyesinin pratiğidir.
Belediye çalışanlarının sivil polisler tarafından “işbirliği”ne zorlandıklarını belirten Bilgin, polislerin çalışanları “İşbirliği yaparsanız soruşturmanız olumlu gelir, yoksa olumsuz gelir” sözleriyle tehdit ettiğini söyledi:
Yerel bürokrasi ile büyük çelişki yaşamadık ama ağır engellemeden çok görmezden gelme, yok sayma, iletişimde kopukluk düzeyindeydi ilişki. Salgınla birlikte zorunlu bir sosyalleşme yaşandı. Özel kalem müdürünün atamasını yapamadık, bir yıl oldu. 25 yıl kamu görevi yapan başkan yardımcımızın güvenlik soruşturması olumsuz geliyor. Kimi sivil polislerin belediye personeli ile kontak kurup, ‘iş birliği yaparsanız soruşturmanız olumlu gelir, yoksa olumsuz gelir’ dediğine yönelik yazışmalar var elimizde.
Şehrin tam ortasında kalmış, üzerine barakalar yapılmış olan Kasaplar Çarşısı’nın belediyeye ait arazisi hacizli. Burada 70-80 civarında esnaf var. Hijyen yok, sağlıklı değil, restore edilir gibi değil. Burayı hacizden kurtarmak ve düzgün bir hale sokmak için görüşmeler yaptık. Güya oradaki esnaf Valilik’e bir dilekçe vermiş. Sonra dediler, birisi hazırladı, biz de altına imza atıp Valiliğe götürdük. O metinde, şehrin demografik yapısını değiştirmeye dönük bir çaba içerisinde olduğumuz iddiası var. Oradaki esnafın büyük kısmı Azeri. Bizim bir Kürt müteahhitle anlaşarak, orayı yıktırıp oraya bir binaya yaptırmak ve bir Kürt müteahhidi zengin etmek istediğimiz iddiası. Burası için komisyon kurduk, 5 parti temsil edilsin dedik. MHP’li üye proje hazırladı. Düşünün, bir çıkar ilişkisi soruşturma konusu olarak önümüze gelebiliyor. Rant çıkar ilişkileri ile hukuksuzluk arasındaki bağlantı iç içe geçmiş.
Daha önce öldürme vakalarına karışmış kişiler belediyeye gelip bağırıyor çağırıyor ama işlem yapılmıyor. Başka bir kamu kurumuna yapılsa farklı süreçler olurdu elbette ama ciddi yürütülen bir soruşturma yok.
* Haberde Gökçer Tahincioğlu’nun T24’teki ve Özlem Akarsu Çelik’in Gazete Duvar’daki yazılarından faydalanılmıştır.
Sendika.Org