Yüzde 100, sürekli ve sonsuza dek geri dönüşüm olanaksızdır. Döngüsel ekonomide döngü tam olarak gerçekleşmez. Plastiklerin çoğu geri dönüşüme uğramaz ve çoğu denizlere, okyanuslara giderek yaşamı tehlikeye atar. Kızartma yağını çoğumuz lavaboya dökeriz. Araba lastiklerinin %90’u çimento fabrikalarında yakılır
Daha önceki bir yazımızda geri dönüşüm yalanından söz etmiştik.[1] Bu yazının başlığı da “Geri dönüşüm yalanı (2)” olabilirdi ama bu kez döngüsel ekonomiyle olan ilişkisini ele alıp söz edelim dedik.
Döngüsel ekonomiye geçmeden önce bir örnek verelim, aklınızda olsun, sonra karşılaştırma yaparsınız.
Bir göl ya da akarsu kenarında yerleşmiş ve kimyasal ürünler üreten bir fabrika düşünün. Üretim aşamasında kullanılan ve fabrikadan çıkan cıva çöpünün gölü kirlettiğini düşünün. Ne yapılması gerekir ve neler yapılıyor? Bir bakalım.
Öncelikle cıva kimyasal ürün üretiminde kullanılmaz ya da yasaklanır. Cıvanın yerini alabilecek tehlikesiz ürün kullanılır ya da firma kullanmaya zorlanır. Üretim sürecinde değişiklik yapılır.
İkinci olarak cıvanın göle gitmesi engellenebilir. Göle gidecek kanallar denetime tabi tutulur ve cıva yeniden geri kazanılır. Tabii bunun da ek bir maliyeti vardır.
Üçüncü olarak göle gitmiş olan cıvayı temizlemek için göl suyu filtrelenir ve cıva ayrıştırılmaya çalışılır. Bu işlem şirkete yükleneceği gibi yerel yönetim tarafından belirli bir ücret karşılığı yapılabilir.
Dördüncü olarak da bu cıvalı suyu içenlere yardım edilir, tedavileri sağlanır, ilaç verilir. Böylece ilaç sanayii de kazanır.
Cıva yerine plastik koyun.
Plastik üretimde kullanılmaz. Plastiğin yerini alabilecek eko-tasarımlı ve geri dönüşebilen hammadde kullanılır.
Plastiğin göle gitmesi engellenebilir ve kanallarda tutulabilir. Plastik tüketici tarafından ayrıştırılır, toplanır ve geri dönüşümle yeniden kazanılır ama sınırlı şekilde. Tüketiciye plastik çöpünü ayrıştırdığı için vergisinde indirim yapılır.
Çöplüğe ve doğaya gittiği için plastik çöpünü yaratanlara ve geri dönüşümü sağlayamadıkları için ceza kesilir, vergileri artırılır. Ödeme yaparak kirletmeye devam ederler.
1970 yıllarında ortaya çıkan döngüsel ekonomi, doğrudan ekonominin karşıtı olarak kullanılmaktadır. Kısaca “üret, tüket ve at, yenisini al” yerine “akıllı üret, akıllı tüket ve geri dönüşümü sağla” döngüsü gelir.
Ürünün geri dönüşümü söz konusudur, kârın değil!
Pek çok tanımı var. Bir üretim, değişim ve tüketim sistemi olup ürün ve hizmetlerin her aşamasında (üretimden, nakliyeden tüketime kadar) kaynakların kullanımının etkili olmasını sağlayan, üretkenliğini artıran, çevreye ve doğaya zararını azaltan ve refahı artırmayı amaçlayan bir döngüdür.
Ürünü beşikten mezara değil de beşikten beşiğe kullanmaktır.
Döngüsel ekonominin içinde son yıllarda moda olan her şeyi görebilirsiniz:
Bugünkü savurgan tüketim modelinden çıkmak, sürdürülebilir kalkınmaya yardımcı olmak, kullanılan hammaddeyi azaltmak, israfı azaltmak, yeşil ekonomi yaratmak, araştırma-geliştirmeye önem verip istihraçtan çöpün oluşmasına kadar yeni teknolojiyle geri dönüşümlü ürünler bulmak, büyümeyle tüketim arasında kopuşu sağlayarak az hammaddeyle fazla üretmek ya da refah artışıyla birlikte daha az tüketmek, rekabet aracı yaratmak, ürünlerin programlı kullanımdan düşürülmesini gözden geçirmek, kullanım ömrünü uzatmak, tamir edilebilirliği öne çıkarmak, satın alma yerine kiralamak ya da ortak kullanmak, yeni kullanımlar ve işlevsellikler yaratarak ekolojik sanayiyi yaratmak, onarıcı sanayi yaratmak, doğal sermayeyi korumak ve geliştirmek, kaynak verimliliğini artırmak, çöp işletmesi ve kaynakların azaltılması konusunda almaşık yöntemlere geçmek, insanlığı ve dünyayı kurtarmak, sera gazı etkisini azaltmak, yeni bir yaşam tarzına geçmek…
Azla yetinmek, mutlu kanaatkârlık yaratmak gibi felsefi düşünceler de arkasında ama hep piyasa sınırları içinde!
Kısacası döngüsel ekonominin yapmadığı şey yok. Niye bugüne kadar kimse düşünmedi ve uygulamadı ki!
Kimine göre de döngüsel ekonomi bir ütopya, hem de tatlı bir ütopya. Döngüsel ekonomi geri dönüşüm gibi bir amaç olmamalıdır ama kötünün en iyisi olabilir.
Döngüsel ekonominin son ayağı ise çöp. Amaç “sıfır çöp” yaratmak. Oysa sıfır çöp olamaz. Üretirken ve tüketirken mutlaka geriye kalan bir şey vardır ve biz buna çöp diyoruz. Sıfır çöp yerine “sıfır çöplük” demek daha uygun olur ama sıfır çöplük de yine zor. Zaten çöplüğün adı da değişti ve düzenli depolama tesisi oldu.
Ayrıca çöp deyince nedense hep katı çöp ya da evsel çöp akla geliyor. Sıvı (örnekteki kimyasal ürün fabrikası) ve gaz çöplerin (çöplerin yakılması sonucu çıkan gaz) geri dönüşümünün nasıl sağlanabileceği konusunda bilgi yok.
Tabii önemli olan mümkün olduğu kadar kullandığımız ürünün çöpe gitmesini engellemek. Yeniden kullanmak, başka ürünle değiştirmek, tamir etmek, kiralamak.
Ama piyasa ekonomisi istemiyor bunu. Niye tamirle oyalanacaksınız ki atın yenisini alın. Ayrıca tamir zor ve pahalı.
Peki çöpü ne yapalım? Özellikle tüketicinin çöplerini. Sanayi ve tarım çöpünün başına neler geldiğini ve geri dönüşümün yapılıp yapılmadığını, yapılıyorsa hangi oranlarda yapıldığını bilmiyoruz. Örneğimizdeki kimyasal ürün üreten fabrika cıvanın ne kadarını yeniden kazanıyor ve yeniden üretimde kullanıyor, bilmiyoruz.
Toplayıp çöplüklere koyalım. Ama çöplükler dolmaya başladı, kokusu çekilmiyor, çöpten çıkan gazlar tehlike yaratıyor. Ayrıca çok yer kaplıyor ve verimli toprakları işgal ediyor. O zaman çöpü çöplüklere atmak yerine “geri dönüştürelim” (adına da “atık” diyelim. Daha kibar oluyor ve iğrençlik yaratmıyor). Ama her şey geri dönüşmeyeceği için kimi gıda çöplerini gübre haline getirmek mümkün. Pek çok ülkede uygulanıyor. Tabii ayrı bir çöp kutusuna da ayrıştırılır toplanırsa.
Bir başka kolay yol ise çöpleri yakmak. Çöpü yakınca enerji elde ediyorsunuz ama çöp içindeki kimi hammaddeleri de kaybetmiş oluyorsunuz. Ayrıca yakmanın ortaya çıkardığı gaz çöpün sağlığa zararlı olması da söz konusu. Yakmanın verimli olabilmesi içinde tam kapasite çalışması gerek. Ayrıca enerji katkısında payı düşük. Bir de çöpün çöpü olan kömür dışığı ortaya çıkıyor ki bunun da bir yerlere gömülmesi gerek. Bu yöntem de sıklıkla kullanılıyor.
Filtre takmanıza gerek yok, nasıl olsa takma zorunluluğu tanıdıklar ve rüşvet sayesinde bir yıldan diğerine uzatılıyor.
Son olarak çöpün ikinci hammadde adı altında geri dönüştürülmesi söz konusu.
Yeni kâr kapısı. Yeni yeşil ekonomi öyküleri. Ama bunun da sınırları var.
Yüzde 100 geri dönüşüm (GD) ve sürekli, sonsuza dek GD olanaksızdır. Döngüsel ekonomide döngü tam olarak gerçekleşmez. Plastiklerin çoğu GD’ye uğramaz ve çoğu denizlere, okyanuslara giderek yaşamı tehlikeye atar. Kızartma yağını çoğumuz lavaboya dökeriz. Araba lastiklerinin %90’u çimento fabrikalarında yakılır.
GD’yi gerçekleştirmek zordur. Neden zordur? Sınırları nelerdir?
GD’de ilk kayıp işlevseldir. Yani GD hem yetersiz hem de etkisizdir. Cam, çelik, kâğıt gibi maddeler %50 civarında GD’ye uğrar. Geri kalanlar ise fıkralara konudur.
Ev çöplerinin GD’sinde en yüksek oran Almanya’dadır: %66. Sonra %56,9 ile Avusturya ve %54,1 ile Slovenya gelir. Burada söz konusu olan ev çöpleri olup sanayi çöplerinin GD’si konusunda kesin bilgiler yoktur. %100 GD ya da sıfır çöp öyküleri bize sadece tüketimi artırmak amacıyla anlatılır.
GD’de ikinci kayıp mekaniktir. Konserve, ataş, iğne, tükenmez kalem, tıraş aleti çöpe gider, yakılır. Doğaya atılır.
Her tüketim evresinde hammadde kaybı vardır. Bu da termodinamiğin ikinci yasasına aykırıdır. Nikel’in GD’si %55’tir ama üçüncü GD’den sonra %80’i kaybolur. En çok kullanılan 80 metalden ancak 18’i %50 oranında GD’ye uğrar. Kalan 36 metalde GD oranı %10’dan azdır.
GD’yle sağlanan ikincil denilen hammaddeyi esas hammadde ile ikâme zordur. Kirlidir, kullanılmaz haldedir.
İkincil hammadde esas hammaddenin yerini almaz başka yere gider. Araba lastiği öğütülür tenis kortuna, oyun alanlarına gider ya da %80-90 oranında yakılır. Plastik çöp GD’den sonra sandalye, kış giysisi olur. Plastiğin ancak %50’si GD’ye tabiidir ve GD’si yapılan plastik ise ilk kullanımından sonra farklı kullanımlara konu olur ve böyle olunca da GD artık imkânsızdır, yani plastik sandalyeye dönüşünce artık GD zordur.
GD doğru şekilde yapmak zordur. Çünkü ürünler karmaşık, değişik, alaşımlı, bütünleşmiş ve minyatürleşmiş bileşenlerden oluşur ve teknolojinin ayırması çok zordur. Çelik bozulur, teneke olur, saflığını kaybeder.
Elektrik, elektronik ürünlerde bulunan nadir cevherleri, metalleri ayırmak çok zordur.
GD’de enerji, su kullanır. Eğer esas hammadde kadar enerji kullanırsa hem fiyatı artar hem de GD’nin bir anlamı kalmaz. Dolayısıyla GD maliyeti esas hammadde maliyetinden az olmalıdır. Hidrokarbürden üretilen plastik GD’yle elde edilen plastikten daha ucuzdur.
GD’nin amacı çevreyi korumaktan çok hammadde bağımlılığını aza indirgemektir. Dolayısıyla, GD’nin ekonomik verimliliği doğrudan dünya piyasasında hammadde fiyatlarına bağlıdır. Fiyat düşerse çöpü yeniden kazanmak yerine hammaddeyi ithal etmek daha kârlıdır. Sistem çevreye göre değil iktisadi ve stratejik beklentilere göre hareket eder.
GD’den kurtulmanın bir yolu da çöpü ihracat yoluyla başka ülkelere yollamaktır, yani çöp ülkelere. Gelişmiş Kuzey ülkelerinden gelişmemiş Güney ülkelerine yollanan çöpler insanların yaşamına mal olur, doğayı kirletir. “Ürünlerin çılgın dansı”yla Pakistan’dan hammaddesi gelen ürün Çin’de üretilir, Bangladeş’te paketlenir, ABD ve Avrupa’ya Panama kargo gemileriyle, uçaklarla yollanır; tüketildikten sonra çöp olarak aynı ülkelere geri döner.
Sadece çöp yaratmakla kalmayıp önemli ölçüde de sera gazı salımı yaparız.
Kapitalist sistem her bunalımda uyum sağlamaya çalıştığı gibi bunalımını saklamaya çalışıp gözden uzak tutmayı da işte “yeşil ekonomi”, “sürdürülebilir ekonomi”, “döngüsel ekonomi” adı altında başarır.
GD’nin söylendiği kadar fazla katkısı yok, yapılmasın demiyoruz. Ancak GD’si kolay hammaddeler seçilirse GD’nin ekonomiye katkısı ve dolayısıyla savurganlığı azaltması daha fazla ve çevreye verdiği tahribat daha az olacaktır.
Her şeyden önce GD düşüncesinden önce, çöp, kaynakta azaltılmalıdır. Çöp ne kadar az olursa çöp GD’si o kadar kolay olur. Sanayi GD’ye konu olabilecek hammaddeleri kullanılmalıdır, kullanmaya zorlanmalıdır. Ürünler yeniden tasarlanmalı ve ürün çeşitliliğine ve karmaşıklığına son verilmelidir. Ürünlerin ömrü uzatılmalı, tamir edilme olanakları artırılmalıdır. Programlı kullanımdan düşürme yasaklanmalıdır. Ürünler ortak kullanıma açılmalıdır ya da ortak kullanılmalıdır. Toplu tüketim ve üretim işlikleri desteklenmelidir. Yerel ekonomide organik tarım, ortak çiftlikler teşvik edilmeli ve yerel tüketime yanıt vermelidir.
Cıvayı da plastiği de üretmeyebiliriz ve kullanmayabiliriz. Bunların yerine geçecek GD’si kolay maddeler bulabiliriz.
“Biz çöp üretelim siz geri dönüştürün” diyen kapitalist düşünceye son vermek gerekiyor. Yoksa, GD öyküleri ve döngüsellik adı altında insan ve doğanın sömürü ve talanına devam ediliyor.
Dipnot:
[1] Geri dönüşüm yalanı: Biz çöp üretelim, siz geri dönüştürün, İsmail Kılınç, href=”/2019/10/geri-donusum-yalani-biz-cop-uretelim-siz-geri-donusturun-563864/
Kaynaklar:
İsmail Kılınç: Çöp Ekonomisi, 2.baskı, Epos yay., 2011.
Aurélien Bernier: Comment la mondialisation a tué l’écologie, Mille et une nuit, 2012.
Ortak yayın: Crime climatique, stop, Seuil, Anthropocene, 2015.
Flore Berlinguen, Laura Chatel, Thibault Turchet; Zero Waste, Rue de l’Echiqier, 2019.
Willaim Mcdonough, Michael Braungart: Cradle to cradle, Créer et recyler à l’infini, manifesto, 2011.
Clive Hamilton: Les Apprentis sorciers du climat, Seuil, Antthropocene, 2013.
Anne Bednik: Extractivisme, Le passager clandestin, 2016.
Florian Bardou: On ne peut dissocier l’economie circulaire d’un effort vers la sobriété, Libération gazetesi, 9-7-2019.
Christophe Magdelaine:Pourqui L’Asie envoie des conteneurs de déchets dans les pays occidentaux; notre-planète-info, 22 Ocak 2020.
Hüseyin Önder: Sürdürülebilir kalkınma anlayışında yeni bir kavram: Döngüsel ekonomi, DÜ, SBD, s.57, 2018(dergipark.org.tr)
Ademe.fr; fr.wikipedia; ecologie-solidaire.gouv.fr; ekolojist.net; indigodergisi.com; notre-planete.info; tnova.fr; fne.asso.fr
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.