Yıllarca kronikleşen akciğer hastalıklarıyla mücadele eden Zonguldak halkı, COVID-19 mücadelesine en hassas noktadan dâhil olmuş gözüküyor. Bu ölümcül salgın günlerinde bile termik santrallerin çalışmaya devam etmesi halkı her geçen gün ölüme daha da yaklaştırmaktadır
COVID-19 salgılı ile yüzleştiğimiz şu günlerde devlet kaynaklarından yapılan açıklamalarda sürekli olarak “30 Büyükşehir ve Zonguldak” kısmını duymaktayız. Açıkçası Zonguldaklılar neden kendi şehirlerinin bu açıklamalarda yer aldığını yaşayarak öğrendiler. Ancak farklı kentlerde yaşayan insanlar da haliyle şu soruyu soruyor: “Neden ‘ve Zonguldak’?”
Tarihsel süreç içerisinde Zonguldak ismini birçok şekilde duyurmuş bir kent. Uzun Mehmet’in 8 Kasım 1829’da kömürü bulmasının ardından 1839[1] yılında tesislerde kömürün çıkarılmaya başlanmasına, Cumhuriyet’in ilk vilayeti olarak ilan edilmesiyle gelişen kömür işletmeleri sayısından Türkiye’nin ilk sosyal güvenlik kurumu Amelebirliği’nin[2] kurulmasına kadar tarihi bir süreci var. Ayrıca bu kentteki işçi (özellikle de madenci) sayısı o kadar artmış ki 1950’li yıllardan itibaren halk arasında “Türkiye’nin Almanya’sı Zonguldak” deniliyor. Hatta kentin futbol kulübü yıllarca “İşçi Milli Takımı Zonguldakspor”[3] olarak anılmıştır. Hal böyle olunca Türkiye’deki emek hareketinin kritik noktalarından birisini oluşturuyor Zonguldak. Büyük Madenci Yürüyüşü[4] ise hâlâ kentte yaşayan insanların hafızasında yer edinmeye devam ediyor.
Kentin en zayıf noktası ise ne yazık ki meslek hastalıkları. Uzun süre maden işletmelerinde çalışan madencilerin özellikle solunum yolu hastalıklara yakalanma ihtimali günden güne artıyor. Bu yüzden Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) bağlı olarak 1936 yılında Türkiye’nin ilk göğüs hastalıkları hastanesi “Amelebirliği Hastanesi” olarak kuruluyor. Ayrıca bu hastane günümüzde Zonguldak Uzunmehmet Göğüs ve Meslek Hastalıkları Hastanesi ismiyle faaliyet göstermeye devam etmektedir.
Sonraki yıllarda özel şirketlerin madencilik faaliyeti yapmasına izin verilmesiyle günden güne artan maden ocakları, beraberinde ruhsatsız ve kaçak ocakların da çoğalmasına imkân sağladı. Devlete bağlı ocaklarda bile yeterli iş güvenliğinin sağlanmadığını gören madenciler, özel ve kaçak maden ocaklarında tamamen sağlıksız, güvencesiz bir şekilde çalıştırılmaya itildiler.
Zonguldak havzası akciğer kanseri, astım, bronşit, kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) ve üst solunum yolu enfeksiyonu (ÜSYE) gibi hastalıklarının sıklıkla görüldüğü bir durumda. Yapılan çalışmalara bakıldığında ise Zonguldak özelinde ÜSYE dışındaki hastalıkların artış gösterdiği görülmektedir. ÜSYE’nin azalmasında ise bu hastalığın etiyolojik ajanın viral ya da bakteriyel olması ve son yıllarda alınan sağlık önlemlerinden (Grip aşısı vb.) olduğu varsayılmaktadır.[5]
Hava kirliliğinin sağlık üzerine etkileri 20. yüzyılın ortalarından bugüne kadar yapılan araştırmalara konu olmuştur. Bu çalışmalardan elde edilen sonuçlar ise hava kirliliğinin sağlığı olumsuz yönde etkilediğini sıklıkla göstermiştir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) raporlarına göre dış hava kalitesinin düşük olması sigara içmekle hemen hemen aynı sağlık risklerini oluşturmaktadır.[6]
Zonguldak hava kirliliği konusunda da ne yazık ki önde gelen kentlerden birisi. Hatta geçtiğimiz aylarda bu konuyla ilgili dünya rekorunu bile kırdı.
Yukarıdaki görsel Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kurulan Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı’na (UHKİA) ait. UHKİA hava kalitesi ölçümünde birçok farklı madde değeri kullanıyor. Bunlardan en yayın olarak bilinenleri ise Partiküler Madde (PM10)[7] ve Kükürt Dioksit (SO2)[8] şeklinde. UHKİA’nın hava kirliliği konusunda belirlediği bazı referans aralıkları var. Bunlar: 0-50 (İyi), 50-100 (Orta), 100-150 (Hassas), 150-200 (Sağlıksız), 200-300 (Kötü) ve 300-500 (Tehlikeli) şekilde sınıflandırılıyor. 30 Aralık 2019 tarihinde gerçekleştirilen ölçüme göre PM10 değeri 445 olarak hesaplanıyor ve hava kirliliği konusunda bir dünya rekoru olarak kayıtlara geçiyor.
Bugün ise yapılan ölçüme göre PM10 değeri 113 şeklinde ve hassas kategoride yerini almakta. Genel sürece bakıldığında ise Zonguldak hava kirliliği konusunda endişe veren bir görüntü çizmeye devam ediyor.
Zonguldak’ta 3.036 MW kurulu gücünde toplam 6 adet termik santral işletmesi faal olarak çalışmakta. Öncesinde 7 olan bu sayı Çatalağzı Termik Elektrik Santrali’nin (ÇATES) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 1 Ocak tarihinde kapatılmasının ardından 6’ya düşmüştür. Çevre Mühendisleri Odası’nın 2018 yılında yaptığı saha çalışmasında, bölgedeki hava kirliliği yükünün Türkiye, Avrupa Birliği (AB) mevzuatı ve DSÖ öneri değerlerinin üzerinde olduğu, mevcut termik santrallerin tam kapasite ile çalışmaması durumunda bile mevzuatlarla belirlenen tüm sınır değerlerin aşıldığı belirlenmiştir.[9]
Ayrıca belirtmek gerekiyor ki Karadeniz Ereğli’den Amasra’ya kadar olan 78 kilometrelik sahil şeridinde 15 adet yeni termik santralin yapılması planlanıyor. Konu ile ilgili bölgede yaşayan halk, çevre ve emek örgütleri tepkilerini sıklıkla dile getiriyor fakat durum pek de iç açıcı değil.
Yukarıdaki kısımlarda bahsedildiği üzere kentin ana geçim kaynağı ve sembolü maden ocaklarıdır. Uzun süre madende çalışan kişilerin yaşadıkları solunum hastalıkları kronikleşmekte ve her geçen gün kötü bir grafik çizmektedir. Yine termik santrallerin adeta cirit attığı Zonguldak bölgesi, hava kirliliğine bağlı olarak bölgede yaşayan halkta akciğer hastalıklarının yaygınlaşmasına neden olmuştur.
Dünya genelinde yayılan COVID-19 salgını hızla can kaybını arttırırken büyükşehirler dışında tek bir il olarak Zonguldak’ın dikkat çekmesinin asıl nedenleri ortadadır. Yıllarca kronikleşen akciğer hastalıklarıyla mücadele eden Zonguldak halkı, COVID-19 mücadelesine en hassas noktadan dâhil olmuş gözüküyor.
Bu ölümcül salgın günlerinde bile termik santrallerin çalışmaya devam etmesi halkı her geçen gün ölüme daha da yaklaştırmaktadır. Şehri karantinaya almak yeterli bir çözüm değildir. Bu termik santrallerin üretimleri acilen durdurulmalıdır.
TTK’ye bağlı tüm maden işletmelerinde çalışma durdurulmuştur fakat kaçak ocaklarda hâlen çalıştırılan madencilerin olduğu bilinmektedir. Tüm maden ocakları faaliyetleri bu dönemde sona erdirilmelidir.
Unutulmamalı ki Zonguldak geçtiğimiz dönemlerde pasif akciğer kanser araştırmaları bölgesinden aktif akciğer kanser araştırmalarına alındı. Bu salgın bir şekilde bitecek. Ancak çoktan alarm vermeye başlayan Zonguldak’ın hassas ciğerleri bu sisteme daha ne kadar dayanır?
Orasına da siz karan verin.
Dipnotlar:
[1] İlk kömür işletmesinin kuruluşu ve üretime geçilmesi bilgisi konusunda farklı tartışmalar literatürde mevcuttur. Ancak biz bu yazıda Dr. Ahmet Öğreten’in makalesinde belirttiği tarihi referans alıyoruz. (Öğreten, A. (2006). Ereğli Kömür Madeni Havzasında İlk Üretim. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi (31) 135-160)
[2] 22 Temmuz 1923 tarihinde Bakanlar Kurulu (İcra Vekilleri Heyeti) tarafından onaylanan Amelebirliği Talimatnamesi ile Türkiye’deki ilk sosyal yardım kuruluşu hayata geçmiştir.
[3] Kulüp günümüzde Zonguldak Kömürspor ismiyle devam etmektedir.
[4] 4 Ocak 1991 sabahı yola çıkan 100 bin civarı maden işçisi ve yakınlarının Ankara’ya yürümeye başlamıştır. Ancak yürüyüşün 3. günüde Devrek ilçesinde jandarma yolu kapatmış ve geçişe izin vermemiştir. Yürüyüş 8 Ocak tarihinde sonra ermiş, ardında Türkiye işçi sınıfı ve emek hareketi tarihi için önemli bir deneyim bırakmıştır.
[5] Tağıl, Ş. ve Menteşe, S. (2012). Zonguldak’ta Hava Kirliliği (Pm10 & So2) İle İlişkili Olarak Seçilmiş Solunum Yolu Hastalıklarının Zamansal Ve Mekânsal Değişimi. Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt: 15 Sayı: 7 sf. 3-18.
[6] Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) (2018), Zonguldak-Çatalağzı Hava Kalitesi Değerlendirme Raporu
[7] 10 mikrometreden küçük diğer tanecikler akciğerlere ulaşarak iltihaplanmaya ya da insanları çok olumsuz etkileyecek kalp ve akciğer hastalıklarına neden olabilirler. (http://cevreselgostergeler.csb.gov.tr/hava-kalitesinde-pm10-ve-so2-ortalamalari-i-85734)
[8] İnsanlar için doğrudan zehirleyicidir; temel olarak solunum fonksiyonlarını etkiler. Sülfürik asit ve sülfat formuna dönüşmesi durumunda insan sağlığını dolaylı olarak tehdit edebilir. (http://cevreselgostergeler.csb.gov.tr/hava-kalitesinde-pm10-ve-so2-ortalamalari-i-85734)
[9] Temiz Hava Hakkı Platformu (2018), Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri Kara Rapor
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.