“Annem ve babam bir miktar suçluluk duydu bundan. ‘Biz taşıdık’ eve diye. Ama bu işin aslı şu. Sistem bize ‘Sen işçi çocuğusun ve hastalanmak zorundasın, başka bir seçeneğin yok’ diyor zaten”
Berivan Bila, 26 yaşında. “Evde kal” çağrıları yapıldığından beri dışarı çıkmadı ama COVID-19 testi pozitif çıktı.
“Çağrıdan beri evdeyim, evden dışarı çıkmadım. Ama annem ve babam işçi. Yoğun çalışan işçiler. Tekstil atölyesinde çalışıyorlar. Tekstil atölyelerinin koşulları bellidir, normalde de riskli yerlerdir.”
Bulundukları çevredeki tekstil işçileri arasında COVID-19 vakaları yaygın. İşverenler sonuna kadar çalışmayı zorladı, hükümet de bunu teşvik etti. Atölyeler ancak peş peşe vakaların çıkması üzerine üretime ara verdi. Orada da zorunlu yıllık izin ve ucunda işsizlik görünen ücretsiz izin uygulamaları devreye girdi.
Anne ve babası sırayla hastalanıp eve geldi. Annenin testleri geç yapıldı ve bu arada annesine bakan Berivan COVID-19’u çokta kapmıştı.
“Annem ve babam bir miktar suçluluk duydu bundan. ‘Biz taşıdık’ eve diye. Ama bu işin aslı şu. Sistem bize ‘Sen işçi çocuğusun ve hastalanmak zorundasın, başka bir seçeneğin yok’ diyor zaten. Çünkü sokağa çıkma yasağı sürecinde dahi bugün zorunlu olmayan işkollarını çalıştırmaya devam ediyor. Haliyle kapmamak gibi bir seçeneğiniz de yok.”
Şimdi gelirleri düşük, gelecekleri belirsiz.
“Gıdamızı daha kontrollü tüketiyoruz. Faturalarımızı daha kontrollü hale getirmek istiyoruz. Ama en son elektrik faturamız baya kabarık gelmişti. Çok kabarık gelmeyecek denmesine rağmen yüksek bir elektrik faturası geldi. Düşünüyoruz, acaba tek maaşla bunu nasıl karşılayabiliriz.”
Bir işçi çocuğu olmanın ona ne hissettirdiği soruyoruz, söylüyor:
“İşçi çocukları bu ülkenin seçilmiş çocukları ama kötü anlamda tabii. Sağlığa erişim anlamında, Türkiye’de her şeye erişim anlamında işçi çocukları kötü anlamda seçilmiş kişilerdir. Bunu hayatlarının her noktasında görürler, yaşarlar, bilirler.”
Sendika.Org (Söyleşi: Ali Ergin Demirhan, Kurgu-montaj: Ozan Cırık)