Bugün dayanışma ağları, devrimci bir siyasetin güncel araçları haline getirilebilir. Dayanışma ağları basitçe temel ihtiyaçları karşılama aracı olarak düşünülmemelidir. Yerellerde oluşturulan dayanışma ağları, acil ihtiyaçlara çözüm üretmeye yarayan örgütlenmeler olduğu gibi aynı zamanda dönemin direniş komiteleri olarak da örgütlenebilir
Koronavirüs tüm dünyaya yayıldı. Ülkemizde de bu salgının etkilerini her geçen gün daha yakıcı biçimde hissediyoruz. Bu salgınla birlikte kapitalizm de artık tüm dünyada daha çıplak bir vaziyette. Bütün pislikleri ortaya çıkmış durumda. Dünyadan çokça örnek verebiliriz ama merceği biraz küçültüp ülkemize bakalım.
AKP iktidarı bütün çürümüşlüğüyle, koronavirüs ile mücadelede de sınıfta kalmıştır. Sağlık hizmetini piyasa mantığına terk eden sağlık sistemi çöküyor. Hastanelerde yoğun bakım üniteleri hızla doldu, sağlık emekçilerinin ekipmanları eksik, işçiler hala sağlıksız koşullarda çalışıyor.
Koronavirüs testi yaygın olarak yapılması gerekir ve buna rağmen birçok test sayısı sınırlı tutulurken yandaş zenginler sosyal medyada test kitleriyle oynadıkları videoları paylaşıyor. Test yapan özel hastaneler 2 bin liranın üzerinde paralara test yapıyor.
Halka ‘evde kal’ çağrıları yapıyor, fakat evde kalan halkın geçim sıkıntısı büyüyor. Halkın geçinmesi için gerekli olan temel ihtiyaçların karşılanması, kira ve fatura ödemelerinin karşılanmasına yönelik bir adım atılmış değil. İşçiler için ise hala ücretli izin tedbiri alınmıyor.
İktidar sağlıkçıları seferber etmediği bir hızla kolluk kuvvetlerini de göreve koşabiliyor. Yoksul mahallelerdeki A-101, BİM gibi marketlerin önünde akrepler bekliyor. Olası bir yağma durumuna karşı bu marketleri koruyorlar. İnsanların aç kalmaması için gösterilmeyen hassasiyet market zincirlerinin mallarının güvenceye alınması için gösteriliyor.
Sermayenin zarar görmemesi adına, halk sağlığı hiçe sayılıyor.
İktidarın sermayeye zeval gelmesin diye üretimi ne olursa olsun sürdürme ve teşvikler açıklama, “biz bize yeteriz” diyerek kendisi para toplamaya girişip belediyelerin bağış topladıkları hesaplara bloke koyma, belediyelere kayyum atama uygulamalarını buna eklersek, iktidarın kriz yönetme politikasının mantığını tekrar idrak etmiş oluruz. İktidarın faşist karakteri kriz anında daha da belirginleşiyor.
İktidar sahipleri, kendi düzenlerinin ve yandaşlarının zarar görmemesi için tüm devlet olanaklarını kullanarak sürecin faturasını halka kesiyor. Fakat bu, halkın kaldırabileceğinden kat kat fazla bir yük demek. Büyük krizlerle olduğu gibi isyanlarla da karşı karşıya gelebiliriz.
Belli ki güne uygun politika üretebilen ve güne uygun örgütlenebilenler sürece müdahale olanaklarına ve araçlarına sahip olacak, bu süreçte inisiyatif alabilecekler.
Sürece müdahale etmek için nasıl inisiyatif alınacak? Solun bugün içinde bulunduğu krizi aşmak adına ne yapmalı? Bugünün devrimcileri bu sorulara yanıt üretmeli.
Koronavirüs kapitalizmin tüm pisliklerini açığa çıkardı. Hızla artan proleterleşme, kapitalist tahakkümün krizi, tüm dünyada yaşanan savaşlar, sosyal-ekonomik krizler ve son olarak da gördük ki koronavirüs krizi, artık kapitalizmin uçurumun eşiğine doğru gittiğini bize gösteriyor. İnsan hayatını hiçe sayan devletler, her şeyden para kazanmaya çalışan sermaye ve karşılarında yaşamak için ölümüne çalışmak zorunda kalan emekçiler var. Durum bu haliyle kabullenilirse bu salgında çok büyük sayılarda insanlar yaşamını yitirir, çok büyük hak kayıpları yaşanır ancak kapitalizm bir yere kaybolmaz. Bu durumu değiştirmek ancak devrimcilerin inisiyatifiyle mümkün.
Tabloya bakıldığında devrimcilerin kendilerini sistem içi çözümlerde ayrıştıran, alternatif bir strateji geliştirmesi şart. Bugün ülkemizde kapitalizmin yıkımı karşısında halkı sosyalizm hedefiyle örgütleyecek bir devrimci harekete ihtiyaç olduğu aşikâr. Bu ülke yıkıcı depremler yaşadı. Hepsinde de dayanışma ağlarının önemini tekrar tekrar anladık. Bu dönemin örgütünü yaratacaksak, geniş halk kitlelerinin içerisinde örgütlenmiş, güçlü dayanışma ağlarına ihtiyaç olduğu gerçeği bir kez de koronavirüs gündemiyle yüzümüze çarptı.
Bugün dayanışma ağları, devrimci bir siyasetin güncel araçları haline getirilebilir. Dayanışma ağları basitçe temel ihtiyaçları karşılama aracı olarak düşünülmemelidir. Yerellerde oluşturulan dayanışma ağları, acil ihtiyaçlara çözüm üretmeye yarayan örgütlenmeler olduğu gibi aynı zamanda dönemin direniş komiteleri olarak da örgütlenebilir. Her afet sonrasında temel ihtiyaçlarımıza astronomik zamların yapıldığı, nitelikli sağlık hizmetine ulaşmanın zorlaştığı koşullarda yaşamaya çalışıyoruz. Bütün yaşamı kuşatan bir kriz anında böylesi bir durumun üstesinden ancak halkın devrimci eylemiyle gelebiliriz.
Temel ihtiyaçların karşılanması için kamulaştırma ve paylaşma eylemleri dahil bir dizi hareket tipi dayanışma ağlarının gündemi haline gelebilir. İktidar yoluna bugünkü biçimiyle devam ederse bu kaçınılmaz bir sonuç olarak yaşanacaktır. Bu durumun örgütsüz bir şekilde gerçekleşmesi halinde ise kaostan başka bir şey yaşanmayacağını bilmemiz gerekir.
İhtiyaçları karşılayamayan, taleplere yanıt veremeyen iktidar sopaya sarılacaktır. Dayanışma ağları, halkın dayanışmasının ve faşizme karşı mücadelenin bir aracı olabilir.
Dayanışma ağlarının ilişkilendiği insanlar iktidarın her türlü baskısına rağmen iktidar karşısında tavır almış insanlardır. İktidar da onların karşısındadır. İktidarın, alkış eylemlerine karşı geliştirdiği selâlı, dualı misilleme, dayanışma ağlarının her çalışmasının karşısında bir hamle geleceğini de göstermiştir.
Yaşadığımız yerlerde, mahallemizde ve ilçemizde dayanışma ağı örgütlerken bu gerçeği bilerek hareket etmeliyiz. Sonuçta bir alternatif örgütlemiş oluyoruz. İktidara doğrudan “Siz halk yararını düşünmüyorsunuz, tek derdiniz kendi iktidarınız ve yandaşlarınız, bunun karşısında halk olarak bizler bir araya geleceğiz ve her türlü zorluk karşısında örgütlü adım atacağız” demiş oluyoruz.
Dayanışma ağları bir yandan halkın birbiriyle dayanışmasını örgütlerken, diğer yandan ülke genelinde uygulanması gerekenler doğrultusunda taleplerini dile getiren, bu talepler için hayat nerede akıyorsa orada doğrudan eylemler örgütleyen bir yol izlemelidir.
Sistemin emekçi halktan yana değil, sermayeden yana olduğunu söyleyen, halk yararına bir sistem varsa onun kapitalizm değil sosyalizm olduğunu her fırsatta dile getiren ama bunun eylemini de örgütleyebilen bir devrimci hareket kitleler içerisinde örgütlenerek bu süreçte etkili olabilir.
Devrimciler bu durumu özenle ele almalı, günün devrimci bir hareketini yaratmaya çalışırken de köklerini halkın derinliklerine salmalıdır. Dayanışma ağları, halkın kitle mücadelesi içinde özneleştiği, sosyalist fikirlerin yaygınlaştığı ve faşizme karşı direnme eğilimlerinin geliştiği zeminler olarak da örgütlenebilir.
Açıkça görüyoruz ve hissediyoruz ki ülkemizde faşizm alabildiğine saldırıyor. Yönetenler kendi iktidarlarını ayakta tutabilmek için her yolu deniyorlar. Koronavirüs bunda bir kesintiye yol açmıyor. Suriye’de ve Libya’da süren savaş bu durumun en somut göstergesi. Savaştan geri adım atamazlar. Atarlarsa Suriye’de ve Libya’da ölen insanların, yönetenlerin iktidarı ayakta tutmak için öldükleri de anlaşılır. Suriye savaşının başarısızlıklarıyla birlikte halkın gündemi yoksulluk, hayat pahalılığı, adaletsizlik ve bunların sonucu olarak yaşamına son veren insanlar, ekonomik kriz, işten atmalar olarak değişir. Yani şapka düşer ‘kel’ görünür.
Tüm bunlar olmasın diye iktidar savaştan vazgeçmeyecek, ülke içinde kendine herhangi bir konuda ve herhangi bir araçla muhalefet eden olursa da hapishanelere atmaya devam edecektir. Bundan ötürü yönetenler iktidarla halk arasındaki korku duvarını yükseltme yönünde muazzam çaba göstereceklerdir. Kolluk kuvvetleri de bu işin garantisi olmaya devam edecek, her koşulda iktidarın emirleri doğrultusunda halka şiddet uygulamaktan vazgeçmeyecektir.
Bu durumda devrimcilerin, faşizmin şiddeti karşısında mücadelenin sürekliliğini sağlayabilecek araçlar geliştirmesi de zorunludur. Faşist iktidarın ve onun işbirlikçilerinin saldırılarına cevap üretebilecek bir örgüt bugünün faşizme karşı mücadelesinin öncüsü olur. Ancak bu örgüt hedefini açıkça ortaya koyan, kararlı bir mücadele süreci içerisinde yaratılabilir.
Halkın iktidara yönelik korkusunu daha önce kırmayı başardık, fakat devamını getiremedik. Haziran İsyanı bunu hepimize gösterdi. Şimdi iktidar gücü daha da merkezileştiriyor. O zaman bugün her zaman olduğundan daha organize ve güçlü bir şekilde hareket etmek gerekir. Sosyalizm ancak faşizmin saldırılarına etkili yanıtlar üretilebilirse somut bir seçenek olarak örgütlenebilir.
Bunun için Mahir’ler hala yolumuzu aydınlatan kızıl bir meşaledir.
On’lara saygıyla…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.