Süleyman Soylu’nun, Tayyip Erdoğan’ın devlet içindeki mutlak belirleyiciliğini sorgulatan istifa şovundan birkaç gün sonra, vaktiyle “Devletin sahibi sen değilsin” diye Erdoğan’a meydan okuyan faşist mafya lideri Alaattin Çakıcı da MHP’nin ısrarlı çabaları sonucu tahliye edildi. Erdoğan’a tutunarak güvenliğini sağlayan ancak bir süredir Çakıcı’nın adamları tarafından tehdit edilen Sedat Peker ise birkaç ay önce aniden kaçtığı yurtdışındaki evinden sosyal medya mesajları gönderiyor
AKP-MHP ittifakının koronavirüs salgınını fırsat bilerek yeniden gündeme getirdiği örtülü af düzenlemesi TBMM Genel Kurulu’nda yasalaşıp Resmi Gazete’de yayımlandı ve hızla tahliyeler başladı.
İttifakın bileşenleri arasında daha önce gerilim konusu olan faşist çete lideri Alaattin Çakıcı da, yasa kapsamında tutulduğu Sincan Hapishanesi’nden tahliye edildi.
Çakıcı, tahliyesinin ardından Kırkpınar Güreşi eski ağası olan ve Edirne Otogarı ihalesini almış olmasıyla bilinen Mustafa Altınhan’ın çiftlik evine yerleşti.
Çakıcı daha sonra yazılı bir mesaj yayımlayarak önce Devlet Bahçeli’ye sonra da Tayyip Erdoğan’a teşekkür etti.
Af düzenlemesinin TBMM’de yasalaşmasıyla birlikte MHP’li ve Çakıcı’ya yakın hesaplar sosyal medyada çok sayıda mesaj paylaştı.
Paylaşılan mesajların başını Çakıcı’nın Sedat Peker’e ithafen sarf ettiği iddia edilen “Zamanı gelince vatana ihanet edenlerle bir olan herkese İstanbul sokaklarında etek giydireceğim” sözleri çekti.
Yine bu mesajlarda Peker’in, af konusundaki uzlaşının ve Çakıcı’ya tahliye yolu açılacağının haberini önceden alarak yurtdışına kaçtığı iddiası dillendirildi.
Sedat Peker ise kaçak olarak gittiği yurtdışından bir video mesaj yayımladı. Sosyal medyada kendisiyle ilgili dolaşıma sokulan paylaşımlardan söz eden Peker, “Sözde, Alaattin Çakıcı isimli şahıs, şahsımla ilgili bir şeyler söylemiş” dedikten sonra Çakıcı’nın kendisiyle ilgili böyle bir ifade kullandığını zannetmediğini belirtti.
“Ancak söylemekte fayda var” diye devam eden Peker “Şahsımla ilgili ağaları, paşaları, kralları, ejderhaları, her kim olursa olsun, hepsi yan yana gelseler yapabilecekleri tek şey, bana giydirecekleri tek şey küçük Sedat’a prezervatif giydirirler” ifadelerini kullandı.
Peker, korkup kaçtığı söylemine dönük olarak ise “Burası 1,5 saatlik mesafe. Evimin açık adresi de her yerde bilinmekte. Gelmek isteyenler buyursun, önden gelsinler. Onlar için özel izin belgesi de getirtirim. Konuşmayla olmaz, adam gibi iş yapmak lazım” dedi.
Ne var ki Çakıcı ile Peker arasındaki gerilim, her iki ismin ilişkileri ve konumlanışları hatırlandığında basitçe “iki çete arası gerilim” olarak değerlendirilemeyecek bir politik arka plana sahip.
AKP, Haziran İsyanı’nın ve 17-25 Aralık operasyonlarının ardından kontrgerilla içi ilişkilerin yeniden düzenlenmesi çalışmalarına hız kazandırdı. Gerek Suriye’de boy gösteren cihatçı çetelerle ilişkiler, gerek Kürt coğrafyasındaki operasyonlar ve çatışmalar, gerekse 15 Temmuz darbe girişimi sonrası gelişmeler paramiliter bir sokak gücü oluşturmanın fırsatları olarak görüldü. SADAT, Esedullah Timi, Osmanlı Ocakları, Halk Özel Harekât gibi örgütlerin önü açıldı.
Sedat Peker ve çetesi de silahlı sokak gücünün magazinel bir unsuru olarak işlevlendirildi ve güçlendirildi. Peker’in miting meydanlarında boy göstermesi, sokak ortalarında ve salonlarda etkinlikler düzenlemesi sağlandı. Rabia ve bozkurt işaretleri eşliğinde yaptığı AKP’ye oy verme çağrıları desteklendi. Olası sokak protestolarına yönelik olarak üst perdeden tehditler savurdu. Suriye’deki cihatçılara konvoylarla destek gönderdi. HDP’lilere, Barış Akademisyenleri’ne, gazetecilere yönelik tehdit ve hakaretlerine de göz yumuldu.
Kontrgerillanın yeniden düzenlenmesi, özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Cumhur İttifakı’nın temellerinin atılmasıyla özel bir aşamaya girdi. İttifakla birlikte iktidar ortağına dönüşen MHP de çete ilişkilerini yeniden güçlendirmenin adımlarını atmaya başladı.
Alaattin Çakıcı, bu dönem MHP’nin baskı unsurlarından birine dönüştü. Özellikle 23 Mayıs 2016’da Tayyip Erdoğan’a hitaben kaleme aldığı ve basına gönderdiği mektup çok ses getirdi.
Milletin seçimde başbakanlık görevini Ahmet Davutoğlu’na verdiğini, onun azli sonrası göreve getirilen Binali Yıldırım’a ise milletvekilliğinden fazla bir görev verilmediğini söyleyen Çakıcı, tehditvari bir biçimde “Çocukları hırsız olan bir adama hükümeti nasıl teslim edebildin? (…) Ama dersen ki ‘sen ve Aziz Türk Milleti, merak etmeyin. O benim sadece bürokratım. İşin başında ben varım. Ben bu millete söz verdim; ülkemde kimse by-pass yapamaz. Aziz Türk Milleti; tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek dil diye namus sözü verdim.’ Zannediyorum bu sözünüz, İnşallah ömrünüzün sonuna kadar da vazgeçmezsiniz” diye yazmıştı.
Bahçeli’nin meyvelerini bugün topladığı af çıkışı 24 Haziran 2018 seçimlerinden önce geldi. 12 Mayıs 2018’de Twitter’dan yaptığı açıklama ile “kader mahkumları”nın talihini değiştirmenin bir görev olduğunu savunan Bahçeli, “ülkü ve ülke sevdalısı”, “davalarının gözü kara yiğitleri”, “kardeşlerimiz” dediği Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz’ın tahliyesini istedi.
Erdoğan af tartışmalarına kapıyı kapatırken, Bahçeli basıncı artırmak için 23 Mayıs 2018’de Alaattin Çakıcı’yı kaldırıldığı hastanede ziyaret etti. Ziyarette çekilen samimi fotoğraflar basına servis edildi.
MHP’nin 24 Haziran 2018’de aldığı %11’lik oy oranıyla hem Meclis hem de Cumhurbaşkanlığı seçiminin belirleyeni olması, Çakıcı’yı daha da cesaretlendirdi. Erdoğan’a hitaben bir mektup daha kaleme alan Çakıcı, MHP’ye yakın Bengi Türk TV’nin internet sitesinde yayımlanan mektupta şu ifadeleri kullandı:
Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk turda yeni oluşumun başkanı seçilmesinde en büyük etken sayın Bahçeli ve yol arkadaşlarınındır. (…) Devletin sahibi sen değilsin! Devletin mihenk taşı ülkücüler ve devletine gönülden bağlı her etnik mozaikten olanlardır. (…) Sokak çocuğu, sokak çetesi olmadığımı da o beyninin derinliklerine sok. İnşallah nefsini yenersin, bu milletin hizmetkarı olursun.
Çakıcı, Erdoğan’a yazdığı mektuptan bir hafta sonra ise bu defa Instagram hesabı üzerinden “sevenlerine” Karar gazetesinin yazarlarını cezalandırma talimatı verdi. Talimatın karşılığı da oldu, Karar yazarlarının bazıları yazılarına son verdi.
Çakıcı’nın sesini iyiden iyiye yükseltmesi üzerine Erdoğan düğmeye bastı.
30 Haziran 2018’de Çakıcı hakkında soruşturma başlatıldı. Bir gün sonra, 1 Temmuz 2018’de Çakıcı için süresiz sağlık raporu verildiği ve ziyaretçi sınırının kaldırıldığı ortaya çıkıverdi. 4 Temmuz 2018’de Çakıcı’ya sağlık raporu verilmesinde sorumluluğu olan il sağlık müdürü ve hekim görevden alındı. İlerleyen günlerde TTB’nin de incelemesi sonucu söz konusu raporun sahte olduğu ortaya çıktı.
Çakıcı, Ağustos 2018’de Sincan Cezaevi’ne nakledildi. Peşi sıra çete üyelerine operasyonlar başladı. 13 Eylül 2018’de sahte rapor gerekçesiyle düzenlenen operasyonda 21 hekim gözaltına alındı, 6’sı tutuklandı. 16 Kasım 2018’de ise Çakıcı’nın başında olduğu çeteye 11 ilde düzenlenen operasyonda 24 kişi gözaltına alındı, 9’u tutuklandı.
Operasyonların peş peşe gelmesi üzerine MHP, ittifakı masaya yatırdı. MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, Erdoğan’a hitaben şu soruları sordu:
Türkiye’nin bunca derdi varken Alaattin Çakıcı konusunun hayat memat ve prestij meselesi, kavga vasıtası haline getirilmesi ne anlama gelmektedir? MHP’nin millet vicdanından beslenen siyasi müessiriyeti ve özgül ağırlığı kimleri neden rahatsız etmiştir ve etmektedir? Bir maksada mebni olduğunu düşündüren bu tutum ve vaziyet, partimize dönük ince bir mesaj mı taşımaktadır?
Yalçın, sorularının sonuna ise “MHP’nin hassasiyetleri üzerinden kriz ve anlaşmazlık üretmeye çabalamak, ayağına kurşun sıkmaktır” diye ekledi.
Alaattin Çakıcı’nın basitçe bir “çete lideri” olmadığını ve gerektiğinde Cumhur İttifakı’nın dahi masaya yatırılabileceğini gösteren tepki üzerine sular duruldu.
MHP ile doğrudan iltisaklı Alaattin Çakıcı ile AKP’nin himayesinde konumlanan Sedat Peker arasındaki gerilim kendini son olarak 2019’da gösterdi.
Çakıcı’nın bir numaralı adamı olduğu söylenen Ömer Korkmaz, 22 Temmuz’da yayımlanan bir Youtube röportajında “Sana diyorum ki, sana eziyet çektireceğim. Seni Tayyip Erdoğan da koruyamaz, kollayamaz. Devletin polisi senin yanında duramaz. Ben sana silah doğrultuyorsam bil ki, devletin polisi senin yanından ayrılır” dedi.
Korkmaz aynı kanalda yayımlanan bir başka videoda da Peker’e “Ölmedik ayaktayız. Sen ya bu ülkeden kaçacaksın ya da bu devlet seni alacak” diye seslendi.
Peş peşe gelen tehditlere Peker, iki dakikalık bir ses kaydı yayımladı. Tedavi olduğu bilgisini paylaşan Peker, “Elbet bir gün bunun hesabı olacak. Ancak benim belirlediğim zamanda, benim belirlediğim şartlarda olacak” dedi.
Peker, Şubat 2020’de yurtdışına kaçtığı haberlerinin yayımlanması üzerine ise Instagram hesabından bir açıklama yaptı. Monte Negro’daki (Karadağ) evindeydi.
İki aydır Balkan coğrafyasında olduğunu duyuran Peker, üniversite mezuniyetini tamamlayıp diploma alacağını belirtti ancak bir dönüş tarihi vermedi.
Peker ile Çakıcı arasındaki kavganın magazinel bir laf dalaşının ötesine geçip geçmeyeceği meçhul. Ancak gözlerimiz önünde yaşanan şeyin iki faşist mafya arasındaki güç savaşının ötesinde, AKP ve MHP arasında yıllardır süren kontrgerilla içi bir pazarlığın yansımaları olduğu ortada.
Sendika.Org