“Türkiye tarımdan zenginlik üretmek yerine başka ülkelerin çiftçilerini destekleyen ithalatçı politikalarla üretimi, üreticiyi yok ediyor. Çiftçinin üretmesi istenmiyor. İnanıyorum ki, ülke yararına doğru politikalarla, çevreyle dost üretimle Türkiye’nin çıkış yolu tarımda olacaktır. Zengin toprakların fakir insanları olmayı hak etmiyoruz. Karamsar değil, umutluyuz. Umudumuz, tarımda sahip olduğumuz zenginlik ve insanlarımızdır”
Uzun yıllardan beri izlenen emperyalist politikalar sonucu çökertilen tarımın, nasıl ayağa kaldırılacağının tartışıldığı bu dönemde, konuyla ilgili arka arkaya kitapların yayımlanmış olması sevindirici. Yıllardır tarımı her yönüyle takip eden usta gazeteci-yazar Ali Ekber Yıldırım’ın Ocak 2020 de basılan “Üretme Tüket-İthalat-Siyaset-Rant Kıskacında Tarım” kitabı çok sade ve anlaşılır bir dille yazılmış, konuya ilgi duyan herkesin alıp incelemesinde yarar var.
Gazeteciliğe ANKA Haber Ajansı’nda başlayan, daha sonra Dünya gazetesinde 1988 yılından beri muhabir, haber müdürü ve İzmir Temsilcisi olarak görev yapan Ali Ekber Yıldırım, gazetenin kurucusu Nezih Demirkent’in yönlendirmesi ile TRT’de Bu Toprağın Sesi programına 22 yıl aralıksız danışmanlık hizmeti vermiştir. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde “Gazete Haberciliği” ve “Haber Değerlendirme” dersleri de veren Yıldırım, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından verilen Haber ve Ekonomi dalında Yılın Gazetecisi ödülü dışında çok sayıda ödülün de sahibidir.
Sia yayınlarından çıkan “Üretme Tüket”, tarımsal üretimin ürün bazlı olarak incelendiği, nereden nereye gelindiği hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlere kaynak teşkil edecek bir başvuru kitabı olmuştur. Ali Ekber Yıldırım’ı, tarımın kalp atışlarını yıllardan beri izlediği için kitapta somut verilere dayanarak AKP iktidarı döneminde görev almış olan 6 bakanın yaptıkları yanlışların, çiftçilere yaşatılan mağduriyetlerin canlı tanığı olarak da görüyoruz.
Kitap, Türkiye tarımının hali pür melalini özetle ortaya koyuyor:
“Üretimden uzaklaştırılan Türkiye, tarımda hemen her ürünü ithal eder duruma geldi. Kendine yetebilecekken tarımda kendi kendini adeta imha ediyor. Bu nedenle ithalat bağımlısı oldu. Sadece mazot, gübre, ilaç, tohum, yem ve diğer girdilerde değil, tarım hammaddeleri ve gıda ürünlerinde de ithalatçı oldu.
“Türkiye’de yüksek girdi fiyatlarıyla üretim yapan çiftçi, ürününü çoğu zaman maliyetin altında satmak zorunda bırakılıyor. Ürün çiftçinin elinden çıktıktan sonra fiyatı katlanarak artıyor. Tüketici satın almak istediğinde pahalıya alıyor. Üreticide ucuz olan tarım ürünü, tüketiciye pahalıya satılıyor. Üretici ile tüketici karşı karşıya getiriliyor. Birileri üretici üzerinden para kazanıyor.
“Fiyatlar biraz yükselince de tüketiciyi koruma bahanesiyle ithalat yapılıyor. Yapılan her ithalat çiftçiyi tarımsal üretimden uzaklaştırıyor. Üretim azalınca fiyatlar yükseliyor. Fiyatlar yükselince daha çok ithalat yapılıyor. Türkiye’nin sokulduğu bu ithalat sarmalından kurtulması gerekiyor.”
“Kırsalda nüfusun yaşlanması ve işçilik sorunu nedeniyle çiftçi, daha az maliyetli, daha az işçilik isteyen ürünlere yöneliyor. Üretimi ve hasadı kolay ürünler ekiyor. Pamuk yerine mısır ekiyor. Mercimek ve fasulye yerine buğday ve arpa gibi makineli hasada uygun ürünlere yöneliyor. Fakat buğday ve arpadan da para kazanamayınca üretimi bırakıyor. Tarlasını ekmiyor. Öyle bir noktaya gelindi ki, çiftçi üretmemenin maliyetini hesaplıyor.
“Çiftçi, ‘üretmezsem ne kaybederim?’ diye düşünmeye başladıysa, tarımda ciddi sorunlar var demektir. Bu sorunları çözmezseniz üretici olan köylü üretimden çıkıp tüketici olmaya başlar. Türkiye ne yazık ki bu sürece girdi.”
“Hayvancılık yapmak isteyen birisi işe hayvan ithal etmekle başlıyor. Süt hayvancılığı yapanlar damızlık düve, besicilik yapanlar besilik dana ithal ediyor. Küçükbaş hayvancılık yapanlar damızlık koyun ve keçi ithal ediyor. Kanatlı sektörüne girenlerse yine damızlık ithal ediyor.
“Hayvanı ithal etmekle iş bitmiyor. Hayvanı beslemek için yem vermeniz gerekiyor. Yem hammaddesinin %60-70’i ithalatla karşılanıyor. Zaman zaman saman bile ithal ediliyor. Sonra hayvanlara çoban lazım, bakıcı lazım. O da ithal. Moldovya’dan, Afrika’dan son yıllarda Suriye’den çoban ithal ediyoruz.
“Hayvanınız hastalandı, aşı yamanız gerekiyor, ilaç tedavisi uygulayacaksınız. O da ithal. Verimli ırk elde etmek, süt verimini, et verimini artırmak için kullanılan sperma da ithal.
“Her şeyi ithal ederek yapılan ‘fason hayvancılıkla’ bir yere varmak mümkün değil. Bu nedenle süt ürünleri ve et ithalatı da kaçınılmaz hale geliyor. Bu kadar ithalata ilave olarak kırmızı et ithal ediliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gittiği ülkelerde ‘sizden et alalım’ diye söze başlıyor. Sırbistan’dan, Bosna Hersek’ten hatta Sudan’dan bile et alıyoruz. Bir zamanlar, Ortadoğu’nun kırmızı et ve camlı hayvan tedarikçisi olan Türkiye bugün Kurban Bayramlarında keseceği kurbanın bile bir bölümünü ithal ediyor.”
Ali Ekber Yıldırım’ın kitabı için kendi değerlendirmesi ise şöyle:
“Bu kitapta, sizlere tarımda, gıdada, kırsal yapıda yaşananlarla ilgili bir kesit sunmaya çalıştım. Kırsaldaki çözülmeyi ve oluşan yeni yapıyı, uygulanan politikaların yarattığı tahribatı, ithalatı, ürün bazında değerlendirmeleri, gıda, GDO, organik tarım, hayvancılık, kooperatifçilik, Avrupa’da ve dünyada tarım, iklim değişikliklerinin etkileri gibi çeşitli konulardaki gelişmeleri yazdım.
“Birçok meslektaşım tarımla ilgili yazı yazarken, haber yazarken görüşlerime başvurur. Onlar için bu kitap temel kaynak niteliğinde. Bir konuda yazı veya haber yazarken, daha önceki gelişmeleri ‘hap’ niteliğinde bulabilirler. Örneğin pamukla ilgili, GDO konusunda veya diğer konularda geçmişte ne olduğunu, bugüne nasıl gelindiğini özet olarak anlatmaya çalıştım.”
Son söz olarak; “Türkiye, tarımda her yönüyle zengin bir ülke. Saydığımız bu ürünlerden sadece birkaç tanesinde söz sahibi olan ülkeler tarımdan zenginlik ve refah üretiyor. Türkiye tarımdan zenginlik üretmek yerine başka ülkelerin çiftçilerini destekleyen ithalatçı politikalarla üretimi, üreticiyi yok ediyor. Çiftçinin üretmesi istenmiyor. İnanıyorum ki, ülke yararına doğru politikalarla, çevreyle dost üretimle Türkiye’nin çıkış yolu tarımda olacaktır. Zengin toprakların fakir insanları olmayı hak etmiyoruz. Karamsar değil, umutluyuz. Umudumuz, tarımda sahip olduğumuz zenginlik ve insanlarımızdır.”
Ali Ekber Yıldırım’ın eline sağlık diyelim ama sorun kolay çözülemeyecek gibi. Tarımda daha çok sayıda yakın projeksiyonla bakan çalışmaların yapılması gerekecek.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.