Rusya ve İran’la bir derdimiz yok diyen Erdoğan, “Şayet bir an önce Türkiye’nin belirlediği sınırların dışına çıkmazlarsa, bir süre sonra omuzlarının üzerinde o başlar da kalmayacak” diye Suriye’ye tehdit savurdu. Konuşmasının önemli bir bölümünde CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na yüklenen Erdoğan, sözlerini Fetih Suresi ve dua ile bitirdi
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Kongre Merkezi’nde düzenlenen AKP Ankara İl Danışma Meclisi Toplantısı’nda konuşan Tayyip Erdoğan, İdlip’te süren savaşa, muhalefetin eleştirilerine ve mülteci krizine değindi.
Konuşmasının önemli bir bölümünde, “Şehitler tepesi boş kalmayacak” sözlerini eleştiren CHP’ye ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yüklener Erdoğan, İdlip’te sürmekte olan savaşı da İslami tonu baskın ifadelerle savundu. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın 36 askerin yaşamını yitirdiğini açıkladığı ve gülerek sürdürdüğü konuşmasındaki tavırlarını eleştirmiş, “Bizim iktidarımızda şehitler tepesi boş kalacak” demişti.
“Şu ana kadar rejimin verdiği insan ve araç-gereç kayıpları, sadece bir başlangıçtır” diyen Erdoğan, çatışmaların tırmanmasına ilişkin olarak “Bunun müsebbibi, arkalarına aldıkları güçlerin gölgesini kendi cüsseleri sanarak bize meydan okuyanlardır. Her biri canımızdan birer parça olan askerlerimizin hayatına kast edenleri yerle yeksan etmek boynumuzun borcudur. Yaşananlardan ibret almayanların bizi hala gözlem noktalarımıza saldırmakla tehdit etmeleri, akıllarının başlarına gelmediğine işaret ediyor. Şayet bir an önce Türkiye’nin belirlediği sınırların dışına çıkmazlarsa, bir süre sonra omuzlarının üzerinde o başlar da kalmayacak” dedi.
Erdoğan Suriye’nin müttefikleri Rusya ve İran’a da seslenerek “Suriye’de bizim sizinle herhangi bir derdimiz yok” dedi.
Türkiye’nin şu ana kadar Suriye’de ne Rusya’yı ne de İran’ı doğrudan hedef aldığını savunan Erdoğan, “Harekatımızda sadece askerlerimizin kanını döken rejim unsurlarını imha ediyoruz. Bu hassasiyetimize de saygı gösterilmesini bekliyoruz” dedi.
Erdoğan “Ya bu insanları kendi topraklarında onurlu bir hayata kavuşturacağız ya da herkes bu yükten payına düşeni alacak” sözleriyle Suriye politikasında kendisine istediği desteği vermeyen Avrupa’ya sitem ederek bunun karşılığında da mülteci sorununda Türkiye’nin eski pozisyonunu korumayacağını “Artık tek taraflı fedakarlık dönemi bitti” sözleriyle ifade etti:
Bu yükü tam 9 yıldır tek başına Türkiye üstleniyor. Batı’nın, sadece göçmen korkusuyla söyledikleri süslü sözler, gerçek hayatta somut karşılık bulmuyor. Biz yıllarca, ‘Suriye’de güvenli bölgeler oluşturalım, rejimden kaçan insanları burada iskan edelim’ çağrısı yaptık. Bu çağrımıza hiçbir Avrupa ülkesi somut destek vermedi, katkıya yanaşmadı. Sınırlarımızı açtığımız saatten beri Avrupa’ya yönelenlerin sayısı 100 bini aştı. Bu sayı yakında milyonlu rakamlarla ifade edilecek. Şimdi hepsi de sınırlarımızı açtığımız için feryat ediyorlar.
Bugüne kadar aklınız neredeydi? Ya bu insanları kendi topraklarında onurlu bir hayata kavuşturacağız ya da herkes bu yükten payına düşeni alacak. Art��k tek taraflı fedakarlık dönemi bitti. Lafa gelince ülkemize destek beyanında bulunan diğer kimi devletlerin de aslında kıllarını bile kıpırdatmadan gelişmeleri takip ettiklerini biliyoruz. Güya uluslararası düzeyde barışı, huzuru, güvenliği tesis için kurulmuş yapılar da toplantı yapmak, bildiri yayınlamak, kınamak dışında, sadra şifa hiçbir işe yaramıyorlar.
Erdoğan, Suriye’ye yönelik askeri müdahaleciliği eleştirenleri de hedef alarak “Suriye meselesinde, milletimizin birlik ve beraberliğini bozmak, ülkemizin mücadelesine zarar vermek, düşmanlarımızı sevindirmek için aleni veya örtük şekilde yürütülen faaliyetleri sizler de takip ediyorsunuzdur. Kimsenin ‘Suriye’de Rusya’nın ne işi var, Amerika’nın ne işi var, İran’ın en işi var, Fransa’nın ne işi var’ dediğini duydunuz mu? Duymadık. Ama iş Türkiye’ye gelince, hemen ‘Suriye’de ne işimiz var’ yaygarasını basıyorlar. Kimler olduğunu biliyorsunuz” dedi.
“Suriye’de ne işimiz var?” sorusu kamuoyunda yükselen eleştirilerin ve toplumsal muhalefetin itirazının parolası haline gelmiş, iktidar da bu sorgulamayı “suç” ilan ederek kendini savunmaya başlamıştı.
Şehitlik kavramı üzerinden muhalefete yüklenmeyi sürdüren Erdoğan, İslami öğelerle bezediği konuşmasını Fetih Suresi ve duayla bitirdi:
Biz bu şehitleri Bedir’de, Uhud’da, Huneyn’de, Hendek’te, Selçuklu’da, Osmanlı’da, Cumhuriyet döneminde, Çanakkale’de verdik. Bundan sonra da vermeye devam edeceğiz Bay Kemal, ama sen şehadeti bilmezsin, sen şehitliği bilmezsin. Bunu anlaman da mümkün değil. Çünkü sende o iman, o inanç yok. Bak rahmetli Arif Nihat Asya ne diyor ‘Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor Şiiri’nde? Nasıl o duyguları dile getiriyor? Şehitler tepesinin niçin boş kalmayacağını anlatmak onun için pek mümkün değil. Şimdi burada, bu anlamlı şiiri bir kez daha tekrarlayalım ki nasır tutmuş yürekler titresin, milletimizin kalbi ferahlasın, şehitlerimizin ruhları şad olsun.
Konuşmasının son bölümünde Fetih Suresi’nin ilk 4 ayetinin Türkçesini okuyan Erdoğan, sözlerine duayla son verdi.
Sendika.Org