Kurt ile koyun yan yana geziyorsa orman yanıyor demektir. Muhafazakârın iman dolu göğsünün içinde artık bir “virüs” korkusu vardır. Ödenecek borcun “muhatabı” her an değişebilir. Hacıyatmaz mümin, ilahi güçten vazgeçip aşıyı bulan “bilim insanını” kutsayabilir. Her aydınlığı yangın sanıp söndüren muhafazakârın “akıldan” nasıl niyaz edeceğine bundan sonra her adımda tanıklık edeceğiz
Din sözcüğü, Arapça “dyn” kökünden gelmektedir. Sözcüğün etimolojisine baktığımızda Avesta dilinde daenā, Orta Farsçada ise dēn olarak geçmektedir. Yani “borçlu olmak (dindar)” anlamına gelir. Kime borçlu olmak? Yaratıcıya, ilahî güce, Tanrı’ya, Allah’a, Yehova’ya, Hakk’a, Ahura Mazda’ya vs. Neden? İnsanı kendi suretinde “yaratıp” fani evrene bıraktığı için mi? Bu bir lütuf mu? Bütün bu ayinler, kutsal ilahiler, namazlar, kesilen kurbanlar, tapınaklar, hac ziyaretleri borcun ödenmesi için mi? İnsan neden kendini “medyun” hisseder? Cevabı, bireyin ruh dünyası ve çıkarlarında gizlidir. Kişisel menfaatleri, ruhsal sorunları ve “günahları” arttıkça “ilahî güç” tasarımına daha fazla ihtiyaç duyar. Sonra aynı adem-i fukara, sınıfsal sömürünün yarattığı “buhrandan” kurtulmak için bir de “ilahî güce” kurtarıcı rolü biçer. Tam bir paranoyak üretici-tüketici münasebeti vardır. Tanrı mı insanı yarattı, insan mı Tanrı’yı yarattı sorusu daha da belirginleşir. İşte size çıkarlar, günahlar, buhran ve ödenmesi gereken bir borcun psişik bilançosu: din.
Koronavirüs salgınının en yararlı yönü bireye, kendi uydurduğu masala inanmaktan vazgeçmesi gerektiğini hatırlatmasıdır. Daha materyalist bir akıl yürütme tekniğine dönmesini sağlamıştır. Kapatılan camiler, kiliseler, sinagoglar, diğer “kutsal” mekânlar, yasaklanan dinî ibadetler “kurgusal teolojik masalın” hazin sonlarından biridir. Dinin makyajı bir kez daha dökülmüştür. Erdoğan’ın sarayındaki “namaz retoriği” gösteri amaçlı bir dogmatik sefalettir. Üzgünüm muhterem muhafazakârlar, COVID-19’un şifresi vahiylerde veya herhangi bir dinî metinde mahfuz değildir. Bir kez daha bilimin sıcacık tüyleri arasına sokulmak zorunda kalıyorsunuz.
Kurt ile koyun yan yana geziyorsa orman yanıyor demektir. Muhafazakârın iman dolu göğsünün içinde artık bir “virüs” korkusu vardır. Ödenecek borcun “muhatabı” her an değişebilir. Hacıyatmaz mümin, ilahi güçten vazgeçip aşıyı bulan “bilim insanını” kutsayabilir. Her aydınlığı yangın sanıp söndüren muhafazakârın “akıldan” nasıl niyaz edeceğine bundan sonra her adımda tanıklık edeceğiz.
COVID-19’la birlikte “neyden” vazgeçen mümin, artık “meye” göz kırpmaktadır. Zira Mevlevî olmak kurtarmıyor, bu kez de Bektaşî olmaya yeltenecek. Gerektiğinde her gün lanetlediği “şeytana” methiyeler düzebilecek bir sefilliktedir. Mütedeyyin ve küstah bir külhanbeyi iken şimdi “mülayim bir çelebiye” dönüşmüştür. Dogmaların esiri oldukça, muhafazakârlık onu daha çok kılık değiştirmeye mecbur edecektir. Hey muhafazakâr! “borcunu” ertele, her şeyi yaratan Tanrı’nın evi bir süre “virüs” nedeniyle kapalı olacaktır. Günahlarınla iyi günler geçirmen dileğiyle…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.