Gazetecinin işi iktidara yağ çekmek, Saray onaylı bilginin bültenini çıkarmak değil. Doğru soruları sormak, cevapları aramak, halkı doğru bilgilendirmek
Haftalardır beklenen oldu, koronavirüs (COVID-19) salgını her ülke gibi Türkiye’de de başladı. Türk Tabipleri Birliği’ne göre yolun başındayız, salgın ciddi boyutlara ulaşacak.
Korku yaymak değil, karşı karşıya olduğumuz ağır durumla baş edebilmek, doğru önlemleri alabilmek için şeffaflık, hayati önemde. Şeffaflığın bir şartı da basın özgürlüğünün olması…
Ülkeyi yönetenlerin ilk işi, koronayla ilgili “yalan haber yayma” ve “halkı paniğe sürükleme” suçlamalarıyla soruşturma açacaklarını ilan etmek oldu.
Elbette yalan haber yaymayı, panik yaratmayı savunmuyorum.
Ancak Türkiye’de bilgiyi tek merkezden kontrol etme takıntısı öyle bir boyutta ki… Koronavirüsle ilgili sorumlu yayıncılık çerçevesinde haber yapmak da sorun.
Gazetecinin işi iktidara yağ çekmek, Saray onaylı bilginin bültenini çıkarmak değil. Doğru soruları sormak, cevapları aramak, halkı doğru bilgilendirmek, eğer yanlış veya eksik önlem varsa bunları gündeme getirmek, koronavirüs gibi bir pandemide hayati rol oynuyor.
Salgının patlak verdiği Çin’in aldığı önlemler, radikal ve etkili olduğu için alkışlandı. Ancak salgının başladığı ilk iki hafta, süreç gizli yürütüldüğü için bu boyuta ulaştığı sır değil. Hatırlarsanız Vuhan Devlet Hastanesi’nden Dr. Li ve yedi meslektaşı, virüs tehdidiyle ilgili kişisel bloğu üzerinden halkı bilgilendirdiği için sorguya çekildi.
Sonra da öldü. Çabası, otoriter yönetim tarafından bastırılmasaydı belki birkaç can kurtulabilecekti. Belki başka ülkeler daha erken alarm durumuna geçecekti.
Gazeteci tutuklama rekorunda Çin’den sonra gelen ülke, yani Türkiye’ye bakalım.
Haftasonu Antalya’da iki gazetecinin evleri, koronavirüs haberi yaptıkları gerekçesiyle basıldı. HaberimizVar sitesinin sorumluları ifadelerinin ardından serbest bırakıldı. Suçlamalardan biri ‘Yetkililerin açıklaması olmadan koronavirüs ile ilgili haber yapmak’tı.
Fakat sorun bunun çok ötesinde. Halkın haber alma hakkı, Türkiye’de sadece gazetecileri kişisel olarak hedef alıp, yargılayıp tutuklayarak çiğnenmiyor. OdaTV’nin yayın yönetmeni, yazıişleri müdürü, muhabiri tutuklanmakla kalmadı, OdaTv hiçbir hukuki gerekçe olmaksızın karartıldı.
Öte yandan Evrensel gazetesi, hükümetin açtığı davalarla, tazminat cezaları ve ilan kesintisiyle mücadele veriyor. Böyle sayısız örnek var.
“Bağımsız” veya “özgür” basın, adına ne derseniz deyin… AKP-MHP koalisyonunun desteklediği mecraların haricindeki TÜM yayınlar böylesine bir kuşatma altındayken, bir yandan da korona salgını gibi bir pandemikle ilgili okura, izleyiciye doğru haber ulaştırmaya çalışıyor.
Basından sağlığa, yerel yönetimden akademiye, her şeyin merkezileştirildiği, Saray’dan kumandalı yönetilmeye zorlanan bir ülke, Korona gibi ağır bir salgın durumu karşısında ister istemez yetersiz kalacak, yanlış yapacak.
Kamufle&Red’in “Sorunumuz Var” parçasındaki gibi; “Çok ciddi bir sorunumuz var…”
Dayanışma, birlikte hareket etme, hatta seferberlik durumu pek çok durumda geçerli, ama şimdi hayati:
Medyası, bilim insanları, sağlık çalışanları, yöneten ve muhalefetiyle, halka doğru bilgi vermek, bu krizle başa çıkabilmek için şart.
Sağlık Bakanlığı’nın aldığı tedbirler, başka ülkelere kıyasla pek çok açıdan takdir edilesi… Peki yeterli mi?
Türkiye Türk Tabipleri Birliği’nin dünkü basın açıklamasında birkaç kritik nokta öne çıktı:
Gerçeği bilmek, sağlığımızı korumak ve bu felaketi en az hasarla atlatabilmek için güvenilir gazeteciliğe, bilimsel doğrulara her zamankinden fazla ihtiyacımız var. Yeter ki talep edelim.
Kaynak: Artı Gerçek
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.