Koronavirüs salgınının ABD’yi de etkisi altına aldığı günden bu yana emekçilerin sağlığı için önlemler alınmasını talep eden market işçileri tatmin edici bir yanıt alamadılar. Ölüm-kalım mücadelesinde isteklerinin hiçbirinin dikkate alınmaması üzerine işçiler, “Artık siyasetçilerin, kurumların, şirketin idaresinin bizim sağlığımızı korumasını bekleyecek durumumuz kalmadı” diyerek kendi hayatlarını kendileri kurtarma yoluna gidiyorlar
Dünyanın en zengin kişisi Jeff Bezos’un sahibi olduğu Amazon dağıtım ve perakende şirketinin bir uzantısı olan ve kaliteli, taze ve sağlıklı ürün taşımak iddiasında bulunan Whole Foods Markets marketler zincirlerinin işçileri sağlık sorunlarına yanıt alamadıkları için ABD genelinde eyleme geçme hazırlığında.
Teknolojinin yardımıyla ve kendi zekasıyla zengin olduğu iddia edilen Jeff Bezos, kendisi için gerçek değeri yaratan işçilerine aşırı baskı ve şiddet uygulamasıyla tanınıyor. Amazon depolarında bayılıncaya kadar işçi çalıştırmak artık bu şirket için normalleşmiş durumda. Bu başarısını 2017 yılında satın aldığı Whole Foods Markets şirketine de uygulayan Jeff Bezos artık koronavirüs salgınının merkezi haline gelmiş ABD’de salgından korunmak isteyen işçilerinin isteklerine pek kulak asmıyor.
COVID-19 salgınının ABD’yi sardığı günden bu yana emekçilerin sağlığı için önlemler alınmasını talep eden market işçileri tatmin edici bir yanıt alamadılar. Ölüm-kalım mücadelesinde isteklerinin hiçbirinin dikkate alınmaması üzerine işçiler, “Artık siyasetçilerin, kurumların, şirket idaresinin bizim sağlığımızı korumasını bekleyecek durumumuz kalmadı” diyerek kendi hayatlarını kendileri kurtarma yoluna gidiyorlar.
Bu açıklama şirketin saklı tutmaya çalıştığı, New York, Chicago, Louisiana ve Kaliforniya marketlerinde çalışan birçok işçinin hastalığı kapmış olduğu haberinden sonra geldi.
Başka çözümün kalmadığı bir ortamda hem kendilerini hem de ailelerinin sağlığını hem de müşterileri korumak için işçiler 31 Mart’ta iş bırakma kararı aldı. Saat farkı nedeniyle eylemin nasıl geçtiğini Türkiye’de 1 Nisan’da öğrenebileceğiz.
2019’un başlarında saatlik asgari ücreti 15 dolara çıkartarak bir ücret artışı yapan şirket, marketler zincirindeki işçilerin saatlerinde ise kesintiler yaparak zaten zorluk altında yaşayanları daha da sıkıştırıyordu. O dönemde ABD genelinde asgari ücretin 15 dolara çıkarılması mücadelesi veriliyor Whole Foods Markets zincirinin de buna uyması talep ediliyordu. Bu hakkın kazanılması sonucu şirket çalışma saatlerini keserek işçilerden öç almaya gitmişti.
Ancak, Amazon’un saatlik 15 dolar olan asgari ücreti kabulü bunun insancıllığından değil, o sırada sendikalaşma çalışmalarının görülmediği kadar başarılı olmaya başlamasının sonucuydu. Şirket yönetimi bu ufak tavizle işçi örgütlenmesinin önüne geçileceğini tahmin ediyordu.
Çalışma saatlerinin kesilmesi saldırısı karşısında Uluslararası Gıda ve Ticaret Sendikası (UFCW) başkanı, “Hayatımda gördüğüm en büyük hile budur” diyerek Bezos’u protesto ediyor ve ekliyordu: “Bir taraftan asgari ücreti 15 dolara çıkardığınızı söyleyeceksiniz, diğer taraftan da hemen işçilerin çalışma saatlerini keseceksiniz. Anlaşılıyor ki, bu tamamen bir halkla ilişkiler şovuymuş. Bunun adına acımasız bir ücret kesintisi derler. Bu kadar basit.”
Bugün ise market zincirinde çalışan emekçilerin sorunu çok daha acil ve tam anlamıyla bir ölüm-kalım mücadelesi. Bu kadar tehlikeli ve ölümcül bir virüsün tüm halkı kırıp geçirdiği bir dönemde dükkanların açık tutulması ve işçilerin önlemler alınmadan çalışmaya zorlanması kâr dürtüsünün hangi dereceye geldiğinin bir göstergesi.
İşçiler korkunç bir ikilem arasında kalmış durumdalar. Çalışsalar, verilmeyen koruyucu önlemler sonucu hastalanıp, ölümü mü göze alsınlar, çalışmayıp kira, yemek, borçlar ve günlük giderlerini ödeyemeyerek açlığa mı mahkûm olsunlar? Sistemin dayattığı koşullar bunlar.
İşçilerin zorunlu çalışması durumunda sorumluluk, hem de dünyanın en zengini olan, patronlarına kalıyor. Çalışma ortamındaki güvenlik tamamen işverenin sorumluluğunda. Ancak şirket soruna çözüm üretmekten kaçınıyor.
31 Mart salı günü iş bırakma eylemini örgütleyen işçiler ve kendilerine Whole İşçileri adını taktıkları örgütün yayımladığı bildiride, “COVID-19 işçilerimiz ve müşterilerimiz için çok ciddi ve gerçek bir tehdittir. Siyasetçilerden, kurumlardan, şirket idaresinden artık bizi korumalarını bekleyemeyiz” denildi.
Sonunda durumun ciddiliğini idrak eden şirket, olası bir emekçi hareketini önlemek için bazı tavizler verdi.
Geçen birkaç hafta içinde şirket saatlik ücretlere 2 dolarlık zam yapmış, koronavirüse kapılmış işçilere iki hafta ücretli izin hakkı vermiş, sağlık sorunu yüzünden işe gelmeyenleri sorgulamayacağını ilan etmişti.
Ancak bunların bir emekçi örgütlenmesi ve eylemini önleme amaçlı ve geçici olduğu anlaşılmış ve işçiler arasında hoşnutlukla karşılanmamıştı. Emekçilere göre, bu verilen tavizler durumun ciddiyetini karşılayamayacak cılız. Çoğu asgari ücret seviyesinde çalışanların ellerinde eğer hastalanırlarsa evde kalmalarına yetecek parası bulunmuyor.
Bu hafta, bir yardım yapıyor şovuna giren dünyanın en zengin kişisi Jeff Bezos, kaş yapayım derken göz çıkartarak, utanmadan halkı salgın hastalığa karşı kendi işçilerine yardım etmek için kendisinin kurduğu bir fona katkıda bulunmaya çağırmıştı. Mal varlığı trilyon dolara yaklaşmış (milyon kere milyon dolar) bir iş adamının halktan yardım istemesi garip karşılanmıştı. Şirketin temeli olan mal dağıtımının aksamaması için bu fon özellikle dağıtımcı işçiler için kurulmuştu.
Jeff Bezos’un halkın katkıda bulunmasını istediği bu fonun genel salgına değil de kendi depolarında çalışan işçilerinin hastalanması durumunda kullanılacağını söylemesi bardağı taşıran son damla oldu ve anlaşılacağı gibi bu çağırı şu anda ülke çapında alay konusu.
Tweet atan bir müşteri, “Sahi, Bezos, TRİLYON dolarlık şirketin nasıl gidiyor? Ama sen kendi işçilerine yardım etmesi için halktan mı para topluyorsun?” dedi.
Alay ve eleştirilerin yayılması üzerine şirket, “Kimseden para yardımı istediğimiz yok. Biz de 25 milyon dolarla bu fona katkıda bulunduk. Kanunen kurduğumuz bir fonu halka da açmak zorundayız” gibi inandırıcılıktan uzak bir açıklamayla geçiştirdi.
Temiz, sağlıklı, kaliteli gıda sunmak amacıyla kurulan Whole Foods 2017 yılında gıda sektörüne de el atmak isteyen Amazon tarafından satın alınmıştı. Ancak rekabet amacıyla fiyatları düşürmek için ve internet sitesinde uyguladığı prime gibi hizmetlerle müşteriye markete çekmeden erişmek isteyen Amazon, bu yükün ağırlığını olduğu gibi şirkette çalışanların üzerine yıkmıştı. Derhal işten çıkarmalar başlamış, Amazon depolarında alışılageldik insanlık dışı çalışma şartları market zincirinde de dayatılmıştı.
Korku işyerini sarmış, çalışanlar işten çıkarılma korkusuyla gazetecilerle bile konuşmaktan kaçınmaya başlamışlardı. Daha rahat ve gevşek çalışma ortamı olan Kaliforniya eyaletinde ismini açıklamaktan kaçınan bir işçi, gizliden yaptığı bir konuşmada gazeteciye, Amazon bu şirketi o kadar değiştirdi ki artık tanıyamıyorum. Eskiden çalıştığım dükkâna her bakışımda sırtım ürperiyor. Artık her şey ama her şey Amazon markalı, Amazon servis etiketli, Amazon yemek takımları, Amazon dolaplarıyla ve prime servisini kullanmaya gelen Amazon müşterileriyle dolu.
Gene ismini vermekten kaçınan başka bir Whole Foods emekçisi, Artık işçi eğitimi dedikleri şey her müşteriye ‘prime’ servisine yazılıp yazılmadığı sorulmasıyla oluyor. Bunun müşteri beğenisiyle ya da mal kalitesiyle en ufak bir alakası yok. Tek amaç her şeyi Amazon’un para yapmasına yöneltmek. Kindle kitap satışı, tablet ve bilgisayar satışı, Amazon müzik servisi satışı, bunları yapıyoruz demiştir.
31 Mart’ta iş durdurma hem koronavirüse karşı hem de şirkete karşı işçilerin konumunu ortaya koyacak.
Sendika.Org / San Francisco (Mehmet Bayram)