DİSK’in kuruluş yıldönümü için dünyanın çok sayıda yerinden İstanbul’a gelen sendika temsilcileri işçi sınıfının ortak sorunlarını ve deneyimlerini konuştuk
“Sokak eylemleri medya tekellerinin gücünü etkisizleştirmek ve sesimizi duyurmak için ilk adımdır. İşçi sınıfının yoksullaşmasına son vermek için zenginlerin ekonomideki ayrıcalığına son veren yeni bir ekonomik model inşa etmeliyiz.” Ricardo Peidro, CTA-A (Arjantin Bağımsız İşçi Konfederasyonu) Genel Sekreteri
Arjantin’de son 4 yılda neo-liberal bir hükümet programı uygulandı. Bu süre zarfında sendikalar ne yaptı?
Arjantin “Bağımsız” İşçi Konfederasyonu (CTA-A) olarak gururla söyleyebiliriz ki Macri hükümetinin neo-liberal politikalarına seçildikleri ilk günden itibaren karşı çıktık. Macri, 27 Ekim’deki son seçimlerde başarısız oldu çünkü haklarımıza karşı her saldırı girişiminde halk sert bir yanıt verdi. CTA-A ve diğer dost kurumlarımızın bu muhalefete katkısı kitlesel protestolar ve grevler düzenlemek oldu.
Arjantin hatta bütün Latin Amerika işçi sınıfını tehdit eden ekonomik uyum politikaları sarmalından bir türlü kurtulamıyor. Bu ablukayı nasıl durdurabiliriz?
90’lardaki ekonomik düzenlemelerin sonuçlarının yarattığı acılardan sonra, neo-liberal döneme bir daha geri dönmeyeceğimizi düşünmüştük, fakat yanılmışız. Hangi partinin hükümet olduğundan bağımsız şekilde büyük medya kuruluşlarının hep aynı yatırımcılar tarafından yönetildiğini görüyoruz. Bu durum neo-liberalizme nasıl tekrar tekrar geri döndüğümüzü açıklamak için önemli bir nokta.
Bunun yarattığı tehditleri etkisizleştirmenin en iyi yolu bence her zaman aynı: Direnişler düzenlemek, haklarımız için sokaklarda mücadele etmek ve alternatifler göstermek. Çoğu zaman sokak eylemlerinin gücü göz ardı edilir. Fakat bana göre bu eylemler, kitle iletişim araçlarında konuşan hegemonyanın gücünü etkisizleştirmek amacıyla sesimizi duyurmak için ilk adımdır.
Sizce bu yıl Arjantin’de sendikal mücadelenin gündeminde neler olacak?
Maaşların iyileştirilmesi, servet dağılımındaki eşitsizliğin azaltılması ve açlığa karşı mücadele önümüzdeki en önemli görevler. Bu ihtiyaçlarımızın karşılanması için devletin ekonomide öncü bir rol üstlenmesi gerekiyor. Yeni hükümetin politikalarından umutluyuz. Macri tarafından ölüme terk edilen ulusal sanayimizin yeniden canlandırılmasını umut ediyoruz. Dış borç, enflasyon, yoksulluk gibi problemlerin çözülmesi gerekiyor. Bunu yapmanın tek yolu iş olanakları yaratan ve ekonomik büyümede aktif rol alan güçlü bir devlettir. Son dört yılda ekonomimiz durgunluk içinde, maaşlar işverenler tarafından sadece maliyet kalemi olarak görüldü ve işsizlik arttı. Biz şimdi bu trajik dönemi kapatıyoruz ve farklı önceliklere sahip yeni bir dönemi açıyoruz. Hedefimiz işçi sınıfının, ülke içerisinde gerilemesine son vermek. Bunun için zenginlerin ekonomideki ayrıcalığına son veren yeni bir ekonomik model inşa etmeliyiz.
Latin Amerika’daki politik ve sosyal durumlar hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Kıta genelinde neo-liberal sağ kanat projelerin büyümesinden endişeliyiz. Bunların bazılar halk oyuyla bazıları Bolivya’da olduğu gibi açık şiddet yoluyla hükümete geldi. Bu projeler kadın düşmanlığını ve ezilenlere karşı nefreti teşvik eden söylemler kullanıyor. Bolivya’daki darbe ile birlikte Şili ve Ekvator’da artan baskı ve Brezilya’daki Bolsonaro tehlikesi, demokrasinin açıkça saldırıya uğradığını gösteriyor. İlk görevimiz toplumsal adaleti yani sendika mücadelesinin temel taşını savunmaktır. Neo-liberal ve baskıcı dalgayı durdurmak için umudumuz halkçı olmayan iktidarlara karşı direnişler ve eylemlerdir.
“Mum Işığı Hareketi’nin ardından işyerinde demokrasi isteyen güvencesiz işçiler sendikalara hızla sendikalara üye olmaya başladılar. 2017 yılından bu yana 300 bin yeni üye kazandık. Asyalı işçiler, çok uluslu şirketlerin tedarik zincirlerinin en altında en düşük ücretlerle ve en kötü koşullarda çalışıyorlar. Bölge ülkeleri çok büyük eylemlere ve grevlere şahit oluyor.” Mikyung Ryu, KCTU Uluslararası İlişkiler Müdürü
Sendikanızı kısaca tanıyabilir miyiz?
Kore Sendikalar Konfederasyonu (KCTU) Kore’nin en büyük sendikal örgütüdür. Hem özel sektörde hem de kamu sektöründe yaklaşık 1 milyon üyemiz bulunuyor. Bağımsız ve demokratik emek hareketinin mirasçısı olarak ‘sınıf mücadelesi’, ‘işçiler arası dayanışma’ ve ‘toplumun dönüştürülmesi’ gibi temel ilkeleri savunuyoruz. Bu açıdan DİSK ve KCTU arasında yakın bir yoldaşlık ilişkisi olduğunu söyleyebiliriz
Son yıllarda KCTU’nun üye sayısının hızla arttı. Bunun altında yatan sebepler nelerdir?
Kore’de hala sendika kurmanın, sendikaya üye olmanın önünde ciddi engeller bulunmakta. Sendika düşmanı bir atmosfer olduğunu söyleyebiliriz ve sendika üyelerinin üzerinde baskılar devam ediyor. Kendisini emek dostu olarak tanımlayan yeni hükümet bile ILO’nun temel sözleşmelerini henüz onaylamadı. KCTU, son yıllarda farklı sektörlerdeki güvencesiz işçilerin örgütlenmesine odaklandı. Bunu yaparken bir yandan da temel işçi haklarının geliştirilmesi için kampanyalar düzenledik. Özellikle 2017 yılındaki “Mum Işığı Hareketi”nin ardından demokrasi ve işçi düşmanı cumhurbaşkanının yargılanması sağlayan halk kitleleri iş yerlerinde de demokrasi talep etmeye başladı. Bunun bir sonucu olarak çoğu genç, kadın ve güvencesiz işçilerden oluşan yaklaşık 300.000 kadar yeni üyeye ulaştık.
2020 yılı için öncelikleriniz nelerdir?
Dünyadaki pek çok başka ülkede olduğu gibi Kore’deki işçiler de toplumsal kutuplaşmadan ve eşitsizlikten sert bir şekilde etkileniyorlar. Bu yüzden işçiler arasında birliği ve dayanışmayı sağlamanın her zaman olduğundan daha da önemli olduğuna inanıyoruz. Bütün işçilerin sendikal haklarının güvence altına alınması talebiyle yoğun bir kampanya yürütüyoruz. “Ultra esnek” çalışma biçimleri nedeniyle her geçen gün daha fazla işçi temel haklarından mahrum bırakılıyorlar. Pek çok işçi artık işçiyi statüsünde sayılmıyor bu nedenle sendikal haklardan ve iş kanunun koruyucu maddelerinden faydalanamıyorlar. İş kanunundaki dar anlamlı işçi kavramının değiştirilmesi için kampanyalar yürütüyoruz. Ücretli çalışan herkesin temel işçi haklarından faydalanması gerektiğini savunuyoruz.
KCTU’nun Asya ülkelerindeki diğer sendikalar ilişkileri nasıl?
Son yıllarda Asya’nın güçlü bir işçi hareketinin merkezi olduğunu söyleyebiliriz. Bangladeş, Kamboçya ve Endonezya’da asgari ücretin yükseltilmesi için büyük eylemler ve grevler düzenlendi. Filipinler’de güvencesiz çalışma koşullarına ve sendikal baskılara karşı büyük mücadeleler yaşandı. Asyalı işçiler, çok uluslu şirketlerin tedarik zincirlerinin en altında en kötü koşullar ve en düşük ücretlerle çalışıyorlar. Bu ülkelerin hükümetleri daha fazla yabancı yatırım çekebilmek için yasaları ve işçi haklarını kötüleştiriyorlar. Sendikacılar suçlu gibi gösteriliyor. KCTU olarak bölgedeki bağımsız ve demokratik sendikalar arasındaki dayanışmayı güçlendirmeye çalışıyoruz. Böylece bölgedeki dönüşüme öncülük edecek bir işçi hareketi inşa etmeye çalışıyoruz.
“Sendika nihilizmi dediğimiz hastalığa tutulan işçiler sendikalara güvenlerini kaybediyorlar. Kesin tedavi hükümetten ve işverenlerden bağımsız, işçilerin doğrudan yönettiği sendikaların kurulması ve güçlenmesidir.” KTR Genel Başkan Yardımcısı Profesör Pavel Kudyukin
Öncelikle sendikanızı tanıyabilir miyiz? Hangi işkollarında faaliyet yürütüyorsunuz ve bugünlerde gündeminizde hangi konular bulunuyor?
Rusya Emek Konfederasyonu (KTR), bütün Rusya genelinde taban hareketiyle kurulmuş bağımsız işçi sendikalarından oluşur. KTR üyesi sendikalar taşımacılık, imalat, otomotiv, inşaat, gıda, hizmetler, küçük ve orta ölçekli işletmeler, kültür, eğitim ve sağlık işkollarında faaliyet yürütmektedir.
KTR’nin yakın dönem için önceliği kamu sektöründe bağımsız işçi hareketinin geliştirilmesidir. Kamu hizmetleri için her geçen yıl daha az bütçe tahsis edilmektedir. Ancak nüfusun sağlık, bakım ve eğitim ihtiyaçları artmaktadır. Bu zıtlık bu alanlardaki işçilerin çalışma koşullarını sürekli ve keskin şekilde kötüleştirmektedir. Bu durum, bağımsız sendika hareketinin oluşması ve işçilerin örgütlenmesi için önkoşulları yaratıyor. Örneğin, Sağlık Sendikası geçtiğimiz yıl boyunca çok sayıda etkili eylem düzenlemiş ve üye sayısını hızla arttırmıştır. Daha önce hiçbir sosyal harekete katılmayan genç işçiler sendika faaliyetlerinde aktif olarak görev almaya başlamıştır.
Başka bir önemli deneyim de Novoprof sendikasının gelişimidir. Gıda ve bankacılık sendikalarının birleşmesiyle kurulan bu yeni sendika, geleneksel mesleklerden gelen sendikacılarla hizmet sektöründeki işçileri bir araya getirmiştir. Örneğin fabrika işçileriyle e-ticaret gibi yeni bir alanlardan gelen işçileri buluşturmuştur. Böylece yeni ekonomi adı verilen ve belirsiz bir mevzuata tabi olan alanlar da bile genç işçiler sendikal mücadeleye dahil olmuştur.
Ayrıca otomotiv işkolunda dikkat çeken bir sendika faaliyeti yürütüyoruz. Yıllık araba satışlarının azalmasına, bazı fabrikaların kapatılmasın rağmen sendikalar güçlenmektedir. Kitlesel işten çıkarmalara ve baskılara karşı işçiler KTR üyesi MPRA saflarında buluşmaktadır.
Olumlu örneklerden bahsettiniz, peki Rusya’da sendikaların önünde nasıl sorunlar veya engeller bulunuyor?
KTR’nin faaliyetlerinin yasal ve sosyal zorluklarla karşı karşıya olduğunu söylemeliyiz. Öncelikle Rusya Federasyonu’nda örgütlenme özgürlüğünün yasalar ve işverenler tarafından sürekli ihlal edildiğini belirtmeliyim. Çünkü herkes işçilerin birlikte hareket etmesinden, birlikte hakkını aramasından korkuyor.
İşçi haklarını korumak için en etkili yöntem şüphesiz grevdir. İş kanunu grev hakkını karmaşık uygulamalar ve zorunluluklarla kullanılmaz hale getirmektedir. Örgütlenmeye çalışan işçiler her zaman psikolojik, ekonomik ve cezai baskı altındadır. Bağımsız sendikalara yönelik baskılar ve ayrımcılık sistematik hale gelmiş ve sıradanlaşmıştır.
Geleneksel sendikalar devlete ve işveren derneklerine bağımlıdır. Bu ilişkiler, işçilerin çoğunluğunda sendikalara yönelik bir güvensizlik yaratmaktadır. Bu durumu “sendika nihilizmi” olarak adlandırabiliriz. Bu hastalığa tutulan işçiler, sendikaların işçi haklarının korunmasındaki rolünü inkar ediyorlar. Bireysel kurtuluş peşinde koşuyorlar hatta iş arkadaşlarına karşı düşmanlık besliyorlar.
Peki sendika nihilizmi dediğiniz bu hastalığın çaresi tedavisi nedir?
Kesin tedavi hükümetten ve işverenlerden bağımsız, işçilerin doğrudan yönettiği sendikaların kurulması ve güçlenmesidir.
KTR bu amaçla işçi eğitimlerine büyük önem vermektedir. Yetişkinlere yönelik uygulamalı eğitim çalışmalarına ağırlık veriyoruz. İşçilerin, bireysel veya toplu iş uyuşmazlıklarına anında müdahale edebilecekleri bir donanım kazanması için çalışıyoruz. Yerel işçi önderleri işçi haklarını korumak için toplu eylem düzenlemeyi öğrenmeli. İşyeri komiteleri ve yerel komiteler aracılığıyla haklarını savunan eğitimli bir işçi hareketi yaratmaya çalışıyoruz. Bunlara ek olarak sendika kültürünün bir parçası olacak şekilde demokratik değerlerin işçiler arasında yayılması gerektiğini savunuyoruz.
Sendika.Org