Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınları için 775. kez bir araya geldiler.
Galatasaray Meydanı’nın yasaklı olması nedeniyle İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde buluşan Cumartesi Anneleri, bu hafta 2001’de gözaltında kaybedilen Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz için adalet istediler.
Gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarını ve karanfiller taşıyan Cumartesi Anneleri burada bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Bu haftaki basın açıklamasını okuyan İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Sebla Arcan, BM evrensel periyodik izleme mekanizması kapsamında gerçekleşen oturumda, Türkiye’de insan hakları alanında yaşanan ihlaller üzerine Dışişleri Bakanı Yardımcısı Kaymakçının Galatasaray Meydanı’nında Cumartesi Anneleri’nin yaptığı eylemin turistleri rahatsız ettiği gerekçesiyle kapatıldığını söylediği açıklamasına değinerek, “Basın açıklaması yapmak anayasal ve demokratik bir haktır. Bu hak açıklamanın yapılacağı mekân seçmeyi de içerir. Yer seçiminin engellenmesi barışçıl etkinliğin engellenmesi demektir. Galatasaray yasağını ‘turistlik mekan’ la açıklamak inandırıcılıktan uzaktır. Galatasaray yasağı Türkiye’deki rejimin geldiği noktanın aynasıdır” dedi
Arcan gözaltında kaybedilen Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in akıbetlerinin açıklanması ve faillerinin açığa çıkarılmasını gerektiğini belirterek Tanış ve Deniz’in 2000’li yıllarda Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) Silopi ilçe yöneticiliği yaptıkları için Şırnak İl Jandarma Alay Komutanlığı tarafından tehdit edildiğini aktardı.
Taşkın ve Deniz ailelerinin o dönemlerde sık sık telefonlarla tehdit edildiğini belirten Arcan şöyle konuştu:
25 yaşındaki Serdar Tanış, 2000 yılında Silopi’de HADEP ilçe teşkilatını açmak üzere parti teşkilatı tarafından görevlendirildi. Çalışmalarına başlayan Tanış ve arkadaşları, vazgeçmeleri için Şırnak İl Jandarma Alay Komutanı General Levent Ersöz ve Silopi İlçe jandarma karakol komutanı Yüzbaşı Süleyman Can tarafından tehdit edildi. Tehditlere rağmen 3 Ocak 2001 tarihinde HADEP ilçe teşkilatı açıldı ve Serdar Tanış, bütün resmi makamlara yazılı başvuru yaptı. Başvurusunda maruz kaldığı tehditleri anlattı, can güvenliğinin sağlanması ve siyaset yapma hakkının engellenmemesi talebinde bulundu. 25 Ocak 2001 tarihinde Silopi Jandarma Komutanlığından Serdar Tanış telefonla aranıp komutanlığa gelinmesi istendi. Tanış ilçe yöneticisi 27 yaşındaki Ebubekir Deniz ile birlikte Silopi Jandarma Komutanlığına gitti ve onlardan bir daha haber alınamadı.
İnsan hakları örgütleri, aydınlar, BM yargısız keyfi infazlar komisyonu Tanış ve Deniz’in akıbetinin araştırılması için devreye girdi. Ama tüm girişimler sonuçsuz bırakıldı. Yetkili makamlar, Tanış ve Deniz’in gözaltında kaybedilmesini soruşturmak için gerekli mekanizmaları harekete geçirmedi. AİHM’e taşınan davada ise Mahkeme “Yerel mahkemeler tarafında ayrıntılı bir adli inceleme veya bağımsız bir soruşturma gerçekleştirilmemesini üzüntü ile karşılaşmaktayız” diyerek Tanış ve Deniz’in kaybedilmesinde Devletin sorumlu olduğu sonucuna vararak Türkiye’yi oybirliğiyle mahkûm etti. Tanış ve Deniz için iç hukukta “savcılar tarafından yürütülen soruşturmanın kusurlu olduğu ve ön yargılı fikirlere dayandığı” AİHM kayıtlarına da geçmiştir. Tanış ve Deniz dosyalarında etkin bir soruşturma başlatılması için savcıları göreve çağırıyoruz.
Sebla Arcan’ın ardından Ebubekir Deniz’in kızı Ceylan Deniz’in mektubunu okumak üzere söz alan Cumartesi Annelerinden Maside Ocak, “Dilerim hepimizin çektiği kaybedilme acısı son bulur. Bilindiği üzere adaletin yok olduğu, insanların kaybedildiği bir ülkede yaşıyoruz. Herkesin yaşama hakkı vardır bu bizim babamızdan alındı.
Ölenle ölünmez diyorlar ama kaybedilenle kayboluyor insan. Kaybın yokluğunda ve acısında kaybolur insan. artık hiçbir şey seni eski masum mutlu çocukluğuna döndürmüyor. Elimizde zar zor tutuğumuz anılar kaldı. Senden en kalıcı anıda gittiğin o son gün. Tüm mutluluğumun elimden alındığı o gün, elimde kalbimde zihnimde kaldı. Ne zaman babamla mutlu anımı hatırlasam, elimden alındığı o günü, kapıdan çıkışını unutmam asla.
Siz baba kelimesine ne kadar hasret kaldığımızı tahmin bile edemezsiniz. Artık babası vefat eden mezara giden insanları bile kıskanır olduk. Bizi mezar bizi mezar taşından bile mahrum bırakan bir devlette yaşıyoruz.
Bizim artık babama dair tek umudumuz akıbetini öğrenip faillerin yargılanmasıdır. Vicdanı olan herkes de bunu bize borçludur” diye konuştu.
Sendika.Org