Avusturya, Belçika, Malta, Kıbrıs, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, İrlanda, Portekiz, Macaristan ve Baltık ülkeleri AB vatandaşlığı satıyor. Kimileri buna “teşvik” diyor, diğerleri “satılık vatandaşlık”. Böyle bir ortamda paranın gücü ile ya da rüşvetle iş bitirenler var. Ama onların sayısı diğer kanallardan Avrupa Birliği vatandaşlığına geçenler içinde çok cüzi kalıyor
Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu, Avrupa Birliği vatandaşlığı satan ülkelere ceza davalarının açılması için bir öneri sunmuş. Skandal olarak nitelendirdikleri olayın arkasında onların anlattıklarından çok daha fazlası yatıyor.
Olay şu; Malta’ya yatırım yapan milyonerlerin vatandaşlık alması şeklinde bizim Türkiye’den de bildiğimiz bu olaya diğer Avrupa ülkelerinin de katılmış olması. Hedefe oturtulan Malta’nın yanına birkaç ülkeden daha örnek koymuşlar.[1] Esas hedef küçük doğu AB ülkeleri.
Aslında bu çeşitli sebepleri olan ve yıllardır süren bir uygulama. Aradaki tek fark bazı ülkelerden vatandaşlık almak için milyoner olmaya gerek yok. Malta sadece büyük yatırımlar karşılığında Arap ülkelerinden ve Türkiyeli zenginlere Avrupa kapılarını açarken, diğer Avrupa ülkeleri daha mütevazı rakamlarla Avrupa’nın kapılarını aralıyor.
Katar kraliyet ailesinin birçok ferdinin Malta vatandaşlığı alması Avrupa’nın her ülkesinde özgürce dolaşabilmelerinin ve çalışabilmelerinin önünü açıyor. Times of Malta’nın bir haberine göre 2018 yılında eski Katar Ekonomi Bakanı ve çocukları Malta vatandaşlığı aldı ve böylece “Altın Pasaporta” sahip oldu.
Yeşiller Partisi’nden Sven Giegold, Alman basınına verdiği röportajda “Avrupa Pasaportları ve vizesi satılık bir mal değildir” diyor ve ekliyor, “Katarlıların pasaport almaları buzdağının sadece görülen kısmını teşkil ediyor.”
Neymiş?
Şimdi konuya biraz derinden bakarsak olayın sebeplerini ve Yeşiller’in geçmişte aldıkları tavırları daha geniş ortaya koyabiliriz.
Vatandaşlık verme olayının çok eskilere dayandığı malumumuz; Türkiye’ye Balkanlardan getirilen Türk kökenliler bunun en iyi örneği. Neoliberalizmin küçük Avrupa ülkelerine dayattığı kemer sıkma politikaları ile birlikte bu ülkelerde vatandaşlık satışı üzerinden yeni bir gelir kapısı oluşturuldu. Siyasi nedenlerle verilen vatandaşlıklar ise nüfusun artmasını, politik etki alanlarının genişlemesini hedefliyordu. “Yaşlı Avrupa” sözü Avrupa nüfusunun yaş ortalamasına baktığınızda daha da bir anlam kazanıyor. Özellikle gelişmiş Avrupa ülkeleri yaşlı bir nüfusa sahip. Onlar doğum oranlarının düşmesi ile bu açığı mültecilere kapı açarak kapatırken, küçük ülkeler daha çok para getirecek kesimlere yöneliyorlar.
Örneğin Almanya bu açığı kapatmak için her on senede bir çeşitli yollar deniyor. Geçmişte İtalyan, İspanyol, Portekizli, Yunan, Yugoslav ve Türkiyelileri işçi olarak getirirken, daha sonraları Ukrayna, Polonya ve Alman kökenli Rusları getirdiler. Son yıllarda gelenler ise Ortadoğu’dan ve Afrika’dan gelen mültecilerdi.
Yeşiller’in neoliberalizmin yeni umudu olarak çıkması ile 2000’li yıllarda Yeşil Partisi’nden dışişleri bakanı Joschka Fischer, Ukrayna vatandaşlarına soruşturmasız vize verilmesinin talimatını vermiş ve Almanya’da skandala sebep olmuştu. Sadece 2001 yılında Kiev’de verilen vize sayısı 297 bini buluyordu.[2]
Bugünkü Yeşiller tabii ki bu konuyu ya açmak istemiyor ya da bilmezden geliyor. Oysa zamanın koalisyon (SPD ve Yeşiller) hükümeti bu skandal ile neredeyse bozulma aşamasına kadar gelmişti, ta ki her şey sümen altı edilene kadar. O zamanlar Almanya’da ilk defa iktidara gelen Yeşiller hiçbir mesuliyeti kabul etmeyerek günümüzde dahi halen tartışılan dönemin neoliberal politikalarını uygulamaya devam ettiler.
Vize verilen Ukraynalıların çoğu, çalışmak için batıya gelirken mafya tipi örgütler başka yollardan para kazanmayı önlerine koymuştu. Uyuşturucu ve kadın ticareti bunlardan birkaçı idi. Gelenlerin çoğu kayıt dışı işlerde çalışıyor ya da Almanya’yı transit ülke olarak kullanıp başka Avrupa ülkelerine gidiyordu.
Skandalı yaratan en önemli olay, 2002 yılında 129 kişinin ölümüyle sonuçlanan Moskova Tiyatrosu’nun basılması eyleminin örgütlenmesiyle suçlanan Daudov kardeşlerin aynı vize yolu ile Almanya’ya geldikleri ve buradan eylemi yapanlara sahte pasaport, barınma için ev ve silah ayarladıklarının tespit edilmesiydi. Rus gizli servisinin verdiği bilgileri, uyarıları dikkate almayan Alman gizli servisi Daudov kardeşlerin Almanya’nın Dresden şehrinde kaydedilen telefon görüşmelerini değerlendirdikten sonra alarm veriyordu. Aynı şekilde İngiltere’den ve diğer AB ülkelerinden de sonuçsuz kalan itirazlar vardı.
Kısa bir hatırlatma: İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’yı savaşa sokan yine Yeşiller Partisi’nden Dışişleri Bakanı Joschka Fischer idi, unutmamak gerek.
Şimdi gelelim yine pasaport ya da vatandaşlık satma olayına.
Birçok küçük Avrupa ülkesinin Avrupa Birliği’ne girmesinden sonra bu aşama daha sık gündeme geldi.
Macaristan’ın Ukrayna’da yaşayan 150 bin Macar kökenliye vatandaşlık vermesi, diplomatik bir krize yol açmıştı.[3] Macaristan uzun zamandır yurt dışında yaşayan Macarlara vatandaşlık veriyordu. Ukrayna ise çifte vatandaşlığı reddediyordu. 2018’de milliyetçi hareket Mirotvoreç, 300 Ukrayna / Macar vatandaşının kişilerin bilgilerini içeren bir ölüm listesini internette yayımladı. Tartışmalar Ukrayna vatandaşlık yasasına kadar uzadı. Yasa bir Ukrayna vatandaşının ikinci bir vatandaşlığı almasını engellemiyordu. Ama sorun da o değildi zaten. Ukrayna’nın Macar sınırı çevresinde oturan kişilerin Macar vatandaşlığını alması hem ülkenin bütünlüğünü zorlayabilirdi hem de Macarların ülke olarak ya da vatandaş olarak ekonomik durumunun daha iyi olmasının ikilik yaratmasından korkuluyordu. Macaristan, diğer komşularında yaşayan Macarlara vatandaşlık vermesinde herhangi bir sorun yaşamadı.
Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç eden “Bulgar Türklerinin”, yani orada doğmuş olanların daha sonra Bulgaristan’a giderek Bulgar vatandaşlığını da aldığını çoğunuz duymuştur. Tabii bu rakam belki binleri buluyor ama bugüne kadar Bulgaristan kökenli olup vatandaşlık alan başka ülke vatandaşlarının sayısı 115 bini geçiyor. Bunların ne kadarının Bulgar kökenli olduğunun da meçhul olduğu iddia ediliyor. Savcılığın iddiasına göre vatandaşlık dairesinden bazı memurlar 5 bin avro karşılığı düzenlenmiş sahte evraklarla önüne gelene vatandaşlık vermişler. Belçika ve Fransa polisinin yaptığı soruşturmalarda yakalananların birçoğunun Bulgarca konuşamadığı ortaya çıkmış. Sanki Almanya’ya gelen Rusya-Almanları Almanca biliyorlarmış gibi. Makedonya ve Ukrayna’da birçok Bulgar kökenli yaşamakta. Dilekçe verenlerin de genellikle buralardan gediği belirtiliyor. Ve kanunen legal yollardan vatandaşlık alma hakları var. Gel sen bunu tuzu kuru Yeşillere anlat…
Yunanistan’da durum biraz daha farklı. En az 250 bin avro olmak şartı ile bir daire alana 5 senelik AB vizesi veriliyor. Uzatılması mümkün. 7 yıl orada evini satmayana vatandaşlık verme söz konusu. 10 binden fazla oturum alan kişi var. Çoğunluğu Çin, Rusya ve Türkiye’den geliyor.[4] Ayrıca 400 bin avroyu bir bankaya uzun vadeli yatırana ya da Yunan borsasına yatırım yapana da 5 senelik oturum veriliyor. Bu oturum hakkı tüm AB ülkeleri için geçerli.
Romanya vatandaşlık vermeye başlayan ilk “yeni” AB üyesi. 2007’de AB’ye giren Romanya önce komşuları Makedonya ve Ukrayna’da yaşayan Romanya kökenlilere vatandaşlık vermeye başlamıştı. Romanya’nın Osmanlı’nın geri püskürtülmesinden sonra Ruslardan aldığı alanlar şu an Makedonya ve Ukrayna’da bulunuyor. Oraya 1800’lerin sonunda Rus Çarı tarafından yerleştirilen Almanların Nazi döneminde Almanya’ya getirilmesi sonrası uzun süre bölgede yaşamını sürdürmüş ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra göç edemeyen kesimi oluşturuyorlar. Vatandaşlık verilenlerin sayısı 2011 ve 2012 yıllarında 152 bin kişiyi buluyor.
Almanya 2015’te mültecilere sınırları açarak kahramanlık öyküsü yazarken yaşlı toplumuna taze kan eklemeyi, ucuz işgücü açığını kapatmayı kısa bir süre için de olsa bildi. Ayrıca Rusya, Kazakistan ve Ukrayna’dan gelen göç hala devam ediyor. Bilmemkaçıncı nesil Alman kökenlileri çekmeye devam ediyor. 1990 yılında gelen “Geç gelen göçmenlerin” sayısı 400 bin kişiydi ve her sene buna 2 bin ilâ 8 bin arasında yeni gelenler ekleniyor. Tabii ki suyunun suyu Alman kökenli oldukları için onlara derhal pasaport veriliyor, üstüne üstlük ciddi yardımlar yapılıyor.[5]
Bir düzineden fazla AB ülkesi vatandaşlık “satmakta” (Avusturya, Belçika, Malta, Kıbrıs, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, İrlanda, Portekiz, Macaristan, Baltık ülkeleri vs.). Kimileri buna “teşvik” diyor, diğerleri “satılık vatandaşlık”. Böyle bir ortamda paranın gücü ile ya da rüşvetle iş bitirenler de var. Ama onların sayısı yukarıdaki sayılar içinde çok cüzi kalıyor.
Kısacası durum Yeşiller Partisi’nin iddia ettiği gibi değil, vatandaşlık alanların büyük çoğunluğunun şu ya da bu şekilde vatandaşlıklarını aldıkları ülke ile bir bağlantısı var. Bu insanlar zaten o ülkede yaşamıyor ama kendilerini garanti almak istiyorlar ya da vatandaşlık aldıktan sonra ucuz iş gücü olarak batıya geliyorlar. Benzeri programlar onlarca yıldır büyük AB ülkeleri tarafından uygulanıyor. Yeşiller’in tek amacı güvenlik sorununu öne sürerek her şeyin kendi kontrolünde olması. Bir yere kadar başardılar da. AB komisyonu konuya girerek güvenlik riski ve veriler konusunda şeffaflığın ve standart bir uygulamanın yaratılmasının sağlanmasını istedi. Yani tüm AB ülkelerinde aynı vatandaşlık kıstasları geçerli olmalıymış. Eğer bazı ülkelerin vatandaşlık yasalarına AB’ye girmeden önce baksalardı su andaki durumun geleceğini önceden görmüş olurlardı. Ama “varsa bir durum, icabına bakarız” mantığı zaten neoliberal politikaların özünde yatıyor, şaşmamak gerek. Bu bağlamda baskıların artması da kaçınılmaz olacak.
Dipnotlar:
[1] https://de.rt.com/22d5
[2] https://www.stern.de/politik/deutschland/visa-affaere-nichts-hoeren–nichts-sehen–nichts-sagen-3541768.html
[3] https://www.heise.de/forum/Telepolis/Kommentare/Todesliste-mit-angeblichen-Doppelpass-Ungarn-verschlechtert-Verhaeltnis-zur-Ukraine/Mehrfache-Staatsbuergerschaft-ist-in-der-Ukraine-NICHT-verboten/posting-33238857/show/
[4] https://www.spiegel.de/wirtschaft/soziales/griechenland-weitet-milliardengeschaeft-mit-goldenen-visa-aus-a-1225923.html
[5] https://deutscheausrussland.de/2017/05/24/integration-der-deutschen-aus-russland-zahlen-daten-fakten/
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.