Rahat uyu kapitalizm: Evsiz dört siyahi annenin işgal ettiği boş ev tanklı bir operasyonla kurtarıldı

ABD’de bomboş bekleyen 1,5 milyon ev var ve buna karşın 552.000 kişi evsiz, sokaklarda ya da barınaklarda yaşıyor. Efsanevi Kara Panterler örgütünün doğduğu kent olan Oakland’da evsiz dört siyahi annenin boş bir evi işgal etmesinin ardından gelişen dayanışma hareketi ise yeni bir barınma hakkı mücadelesinin ipuçlarını veriyor

Rahat uyu kapitalizm: Evsiz dört siyahi annenin işgal ettiği boş ev tanklı bir operasyonla kurtarıldı

ABD’nin batı yakasındaki en sanayileşmiş bölgelerinden birisi olan Oakland, San Francisco’ya komşu bir şehir. Pasifik Okyanusu sahilinde Kuzey Kaliforniya’nın en önemli gemi ticaret limanı Oakland’da. Bu endüstri geçmişiyle, San Francisco’nun akıl almaz derecede yüksek gayrimenkul fiyatları nedeniyle artık orada oturmaya gücü yetmeyenlerle beraber tarihi olarak siyahi nüfusun oturduğu bir şehir artık Oakland.

Silikon Vadisi gibi teknoloji merkezlerinin de katkısıyla artık San Francisco alay konusu olan bir aşırı lüks şehri haline gelmiş durumda. Evlerin arka bahçesinde bırakılmış yıkılmak üzere olan eski tahta kulübelerin yüzbinlerce dolara satıldığı bu şirin okyanus şehrinde merkezi konumdaki iki odalı evlerin kirası aylık 8.000 dolar civarında. Ya Çin gibi yabancı ülkelerdeki paralarının spekülasyonla gelir getireceğine inananlar ya da Silikon Vadisi’nde ve teknoloji şirketlerinde çalışanların ortaklaşa girerek ev almaları yüzünden gayri menkul fiyatları sanki sonsuza kadar devam edecekmiş gibi görünen bir yükseliş içinde. İşte bu bekleyiş 2008 küresel finans krizini tetikleyen umuttu. Sanki 2008 yaşanmamış gibi günümüzde aynı bekleyiş, spekülasyon, umut, sil baştan gene gündemde.

San Francisco’da hasbelkader yaşamaya çalışan eski sakinler, emekliler, işçiler için böyle bir şehirde yaşamak artık tek kelimeyle olanaksız halde.

Halkın ilk reaksiyonu bir köprü geçimlik yerdeki komşu Oakland’a gidip orada göreceli olarak daha münasip fiyatlarla bir ev bulmak ve her günkü işlerine 30-40 dakika daha ekleyecek kamu ulaşımıyla gitmek oldu. Ama San Francisco’da yaşanan spekülatif olayın aynısı bu kez Oakland’da da görülmeye başlandı. Zenginlerin spekülasyon için bir şehri ele geçirip oranın halkını artan kira ve bina fiyatlarıyla kovmaya başlaması süreci ABD’nin bazı metropollerinde kendini göstermekte.

San Francisco’da pahalılık o dereceye gelmiş halde ki bulunması çok zor olan yıllık 200.000 dolarlık bir gelir bile San Francisco için sadece “orta düzeyde” bir yaşam sağlıyor. Geçen sene yılda 125.000 dolar maaş alan bir bilgisayar yazılımcısı San Francisco’yu yaşanamaz olarak nitelemiş, iki çocuğuyla ay sonunu getiremediğini söylemişti.

Kara Panterler’in doğduğu kentte

Eskiden beri güçlü bir siyahi mücadele tarihine sahip Oakland’da böyle bir şey olabileceğini pek kimse tahmin etmiyordu. Kara Panterler’in çıkış yeri Oakland’a hep suç oranı yüksek, siyahilerin şehri, ikinci sınıf bir şehir olarak bakılmaktaydı. Ama San Francisco’da yaşamak olanaksızlaşınca akış Oakland’a doğru oldu. Bu, spekülasyonu da beraberinde getirince artık ulaşılmaz fiyatlar Oakland’da da yaşanıyor.

Turistlere güzel görünmediği ve milyonluk ev alanların göz zevkini bozduğu için San Francisco sokaklarından toplanan evsiz halk da zorla şehir dışlına atılınca, çoğu, Oakland’ın dış mahallelerinde kendilerine çadırlar kurarak onlarca kilometre uzunluğunda “evsiz şehirleri” kurmaya başladılar. Yani problemi çözmek şöyle dursun, zenginler için çalışan San Francisco belediyesi sadece problemi komşunun bahçesine atıp kurtuluyordu. Şu an Oakland’da evsiz nüfusu 8.000 kişiyi geçti. Bu nüfus son iki yılda yüzde 47 yani neredeyse yarı yarıya artmış durumda.

Enteresandır ki kapitalizmin en derin krizlerinden biri olan 2008 finans krizi gayrimenkul satışı yüzünden patlak vermiş ama bu süreçte gayrimenkul sahipliği daha da yoğunlaşmış, halkın ödeyemediği için elinden alınan gayrimenkuller birkaç şirketin eline çok düşük fiyatlarla geçmeye başlamıştı. Bazı şirketler piyasaya birdenbire çıkan yüzbinlerce evi neredeyse yok fiyatına almış, bazılarını onarıp fiyatlar tekrar artınca satmış, inanılmaz kârlar elde etmişti.  Ama satış ya da kira gibi can sıkıcı işlere bile gitmeden sadece beklemek bile kârlı bir yatırım olmuştur. Kâr getiren yatırım alanlarının giderek yok olduğu tekelci kapitalizmin bu döneminde sermayenin spekülasyona dönmesi normaldir. Cebi nakit parayla şişmiş yatırımcı başka yüksek gelir getirecek ve az riskli bir alan bulamazsa, dünyada üretim artık cazibesini yitirdiyse, ne yapacak? Ya duvara yapıştırılmış bir muza sanat diyerek 120.000 dolar verecek ya da San Francisco, New York ve Oakland’da gayrimenkul alıp, bekleyecek, bekleyecek ve bekleyecek.

Aşağıda öyküsünü anlatacağımız dört annenin yaşadığı mahalledeki bir ev 2009’da 98.000 dolara satılıyordu. Aynı evin değeri bugün 998.000 dolar. Ev boş durduğunda bile bu kadar pahalanıyorsa, şirketler neden uğraşsınlar ki?

Bugün San Francisco’da her evsiz insana karşılık 5 boş ev bulunması da sorunun boyutlarını anlatıyor. Demek ki milyonlarca dolarlara alınan evler bile ne kiralanıyor ne de kullanılıyor, sadece fiyatlarının daha da artması bekleniyor.

Yeni binalar her yerde dikilmeye başlasa da bunun arkasındaki neden kâr olduğundan yeni binalar da astronomik fiyatlarla piyasaya çıkmakta, yapıldıkları mahallelerdeki eski binaların da fiyatlarını artırmakta ve bulundukları yerleri normal halk için oturulmaz hale getirmekteler.

Sorun sadece San Francisco ya da Oakland’la sınırlı değil. Son birkaç yılda New York’un merkezi Manhattan’da yapılan gökdelenlerdeki evlerin yarısı boş durmakta. Bu evler satılmamış ya da satılamamış. Kimse bu konuya dokunmak, arı kovanına çomak sokmak istemediğinden haber bile yapılmıyor bu sorun. Hele bu konuyu yazacak bir gazetecinin salt New York şehri içinde günde 80.000 kişinin evsiz yaşadığını yazmak zorunda kalacağı ve bunun sistemin başarısızlığının göstergesi olacağı için mi haber yapılmadığı tartışmaya açıktır. Ama New York merkezi Manhattan’daki ortalama ev fiyatlarının 2011’den 2019’a 1,3 milyon dolardan 3,77 milyon dolara fırladığı tartışma götürmez. New Yorkluların bu evleri almadıkları kesin. Umut, ülke dışındaki zenginlerin hâlâ ABD’yi yatırım yapılacak bir yer varsayarak kendi ülkelerinde çalıp çırptıkları paraları getirip binalara spekülatif yatırım yapmaları. Öyle gözüküyor ki bu derenin suyu da kurumakta çünkü gelip boş apartmanları satın alanlar azalmış. Bu yavaşlama son bir-iki yıldır San Francisco’da da görülmekte.

Sorun tüm ülkeye yayıldığında elimizde bomboş bekleyen 1,5 milyon ev bulunmakta ve buna karşın 552.000 kişi evsiz, sokaklarda ya da barınaklarda yaşamakta. Kapitalizmi bundan daha iyi anlatan başka bir şey olabileceğini zannetmiyorum.

New York’taki bomboş bekleyen evlerin satışı bugünkü satış oranıyla giderse ve yeni başka hiçbir bina yapılmadığı varsayılırsa tam tamına altı yıl sürecek.

Bir uzaylı dünyaya gelip geri dönerse, bu gezegendeki insan denen varlığın bütün olanaklarıyla durmadan barınak inşa ettiğini ama bu gezegenin en zengin, en olanaklı, en “başarılı” ülkesinde yarım milyon insanın bu barınaklara girmeyip kış kıyamette sokakta yattığını kendi gezegenindekilere anlatması bayağı zor olacak.

Evsiz anneler ve boş bir ev

İşte aynı sorun Oakland’da da baş gösterince, yıllardır bomboş duran kenar mahallelerdeki bir ev sokaklarda evsiz yaşayan birkaç siyahi annenin dikkatini çekmişti.

19 Kasım 2019’da eve gelen anneler kapıyı kırmak zorunda bile kalmamış, zaten kırık ve açık olan kapıdan içeri geçebilmişlerdi. İçeriye baktıklarında evin daha önceden de gene evsiz birilerince aynı şekilde işgal edilerek kullanılmış olduğu belli olmuştu.

Boş eve yerleşen anneler tam 57 gün buradaki yaşamlarında başka evsiz yardımlaşma kuruluşlarına örnek olmuş, onların lideri durumuna gelmişlerdi.

ABD’de içinde oturacak bir ev bulamama sorunu insanları bunun gibi çözümlere zorluyor. Özellikle evsiz kadınların sokakta yaşamaları anlaşılacağı gibi çok daha tehlikeli ve zor. Örneğin evsizlere yardım eden kuruluşların bildirdiği gibi, sokakta yaşayan kadınlar, olası bir saldırı sırasında kendilerini erkeklerden koruyabilmek için çoğu kez kat kat kilotlu çoraplar giyiyorlar.

Bu eve giren annelerden birisi olan 34 yaşındaki Dominique Walker, binlerce mil güneydoğudaki, genelde siyahi düşmanı, ırkçı Mississippi eyaletinde kocasından gördüğü şiddet yüzünden evinden kaçmış ve büyüdüğü yere geri dönmüş ama kalabilecek bir ev bulması imkânsız olduğundan sokaklarda yaşamaya başlamış. Bir ara bir ev bulsa da salt “hava parası” olarak ev sahibi 8.000 dolar istemiş. Asgari ücretin daha yeni 15 dolara (saatlik) yükseldiği bir yerde, kirayı bıraktık, taşınma parasını bile bulmak bir mucizeden başka bir şey değil tabii ki. Kaldı ki, yıllardır asgari ücret 9 dolar civarındaydı ve ancak çok yakınlarda şimdiki seviyesine yükseltildi.

Walker’a üç başka anne de katılınca işgal ettikleri boş ev bu dört anneye tek barınak olmuştu.  Öteki annelerin hikayeleri de Walker’dan çok farklı değil.

Şansları yaver giden annelere ACCE Eylem grubu elini uzatarak ortak eylem kararı alıp eylemcilerin evde kalmalarına yardım etti. Çözüm evsiz işgalcilerin boş evleri kullanabilmesi için kanunun değiştirilmesiydi ama kanunlar öyle ha demekle değişmiyor. Belki en etkili yollardan bir tanesi, konuya ilgi çekmek için de olsa önce kanunu ihlal etmek.

“Sokakta yaşama özgürlüğü”

Oakland’da çadırlar içinde yaşayan insanlara zoraki olarak gözden uzak yerlerde kamp kurabileceklerini gösteren Oakland belediyesi her 3-4 ayda bir kararını değiştirmekte ve polis tehdidi altında derhal çadırlarını toplayıp gözden ırak bambaşka bir yere taşınmaları emredilmekte. Yaşamlarındaki tüm mallarını çadırlarında barındıran bu insanların bu mallarını gösterilen yere nasıl taşıyacağı tabii ki belediyenin işi değil. Verilen zamanda yerleri boşaltmazlarsa forklift aracıyla gelen polis çadırları olduğu gibi kaldırıp içindekilerle çöp bidonlarına boşaltıp alıp götürmekte ve çadır sakinlerini de zor kullanarak uzaklaştırılmakta.

Kapitalist ideolojinin oldukça kuvvetli olduğu ABD’de maalesef evsiz olmayanların çoğunun bu durumda kurbanları yani evsizleri suçlaması ayrı bir sorun. Kapitalist ideolojide insanların hem başarı hem de başarısızlıkları sadece kendi yetilerine ve isteklerine bağlı imiş gibi gösterildiğinden, pek çok kimse evsiz, sokakta yaşamanın bir seçim olduğunu zannediyor. 1980’lerde başkan olan ve neoliberalizmi vahşice uygulayan başkan Reagan, devlet yardımlarını hastaneler ve bakım evlerinden kesmiş on binlerce yoksulu, bakıma muhtaç yaşlıyı, psikiyatrik tedavi gören hastayı sokaklara boca etmişti. Bunun sonucu patlayan evsiz sorununu da “Burası bir polis devleti değildir, sokakta yaşamayı isteyen insanları ben zorla, polis kullanarak, bir eve tıkamam, onların özgürlüğü daha önemlidir” diyerek evsizliği, yoksulluğu ve hastalıkları kişilerin seçim özgürlüğü olarak nitelemişti.

Bu durumda evsiz insanların derdini anlatabilmesi giderek zorlaşmaktadır. Oakland’ın ortalama gelir seviyesi günümüzde (iş saati başına) 14 dolardır. Yani asgari gelirden bile az. Pek çok evsizin günde 8 saatlik işi olması konunun anlaşılması için önemlidir. Kapitalist ideolojiyle evsizliği kişisel başarısızlık ya da özgür seçime bağlayarak her türlü sorumluluktan kurtulduğunu sananlar bu gerçekliği açıklayamıyorlar. Halbuki, suratımıza vuran gerçeklik şu ki bir eve çıkamayacak kadar yoksul olanlar tembellik ya da kişisel seçimleriyle değil de patronların yaşamaya yetmeyecek maaşlar vermesi yüzünden evsizler.

Bankaların ve ev sahiplerinin birisine ev satması ya da kiralaması için yeterli gelir seviyesinde, aylık ev ödemesi ya da kiranın eve giren maaşın en fazla üçte biri olması kriteri aranıyor. Bu durumun ev halkına gereğinden fazla yük olmaması hedefleniyor. Ya da maaşı kira giderinin üçte birinden az olan evi kiralayamıyor, çünkü ödeyemeyeceği düşünülüyor. Bu demek ki Oakland’da ortalama bir ev kiralaması için bir ailenin gelirinin saatlik en az 48 dolar olması gerekiyor. Tekrar edelim, Oakland ortalama geliri saatlik 14 dolar. Bugünkü piyasada Oakland’daki ortalama bir evin fiyatı 750.000 dolar.

Buralar yoksullara göre değil

Milyon dolarlık apartmanlar yapıldıkça ve belediyeler bunlara can-ciğer izinler çıkardıkça eleştirilerden kendilerini korumak için bu yeni yapıların içinde “az gelirliler için ev” olarak nitelenen apartmanların da yer alması zorunluluğu geliyor. Diyelim belediye manzaralı bir mahallede yandaş bir inşaat şirketine 250 apartmanlık bir yapı yapma izni veriyor. Bu yapı bittiğinde 3-4 tane giriş katının “az gelirli” çalışanlara kiralanması ya da satılması mecburiyeti var. Belediye böylece “Bakın, biz dar gelirlilere nasıl evler sağlıyoruz” diye reklâm yapabiliyor, ama yüzlerce milyon dolarlık apartman dairesi inşa eden şirket de parayı kırıyor. On binlerce dar gelirli de bir umutla o birkaç evde ucuza oturmak ya da ucuza satın almak için piyango çekilişlerine katılıyor. Geçen yıl Oakland’da yeni yapılan 28 “dar gelirli” eve 4000’den fazla başvuru olmuş.

Böyle bir piyangodan ev bulabilme umudunu yitiren bu 4 annenin işgal ederek girdiği evin sahibi, yoksulluktan evlerini kaybedenlerin gayrimenkullerini yok pahasına alıp spekülasyon yapan şirketlerden birisi. Bu şirketin adı Wedgewood. Salt San Francisco ve Oakland civarında 125 tane böyle evi ele geçirmiş, zamanın geçmesini bekliyor. Eğer ev fiyatları şimdiki gibi artmaya devam ederse oldukça yüklü bir vurgun vuracak da. Tam 18 eyalette kayıtlı, yani bu işlemi 18 eyalette aynen tekrarlıyor.

Anneler şirkete maliyet fiyatına evi satmasını ve mahalledekilerin gelir seviyesine uygun ev fiyatlarının sağlanmasını önerdiler. Ama kapitalist mantıkla çalışan şirketler toplum yararına çalışmaz, kâr için çalışır. Wedgewood şirketi de yanıtında, “Daha en başından beri bu işin net bir şekilde nasıl olacağını söyledik. Şirket olarak binamızı illegal olarak işgal edenlerle bir müzakereye girmeyeceğiz” diyerek konumunu açık seçik belli etti.

Annelerin ev fiyatlarının makul seviyede tutulması talebi sadece içine girdikleri evin değil, yaşadıkları şehrin büyük bir sorununu ortaya çıkarmaktadır. Yukarıda belirttiğim gibi Oakland daha çok bir siyahi şehriydi ve beyazların yaşamak istedikleri yerler tercihinde pek bulunmuyordu. 1980’de Oakland nüfusunun yarısı siyahi idi. Bu oran günümüzde iyice azalmış ve The Guardian gazetesi yazarı Sam Levine’ın tahminine göre önümüzdeki on yıl içinde siyahi nüfus %16’lara kadar düşebilir. Şu an siyahi nüfus Oakland’da %25’e düşmüş durumda. Bu halkın nereye zorlanarak kovulacağı tartışmalarda yer almıyor. Açıkça görülüyor ki zenginlerin bu gayrimenkul saldırısının büyük bir ırkçı boyutu da var.

Beklenmeyen bir şey oldu

Kapitalist bir sistemde mala, paraya, kâr olanağına saldırı bilinen en kutsal değerlere saldırıdır. Spekülasyon için milyarlar harcayarak halkın evlerine el koyan bir şirketin bu girişimciliği elbette ki her türlü kanunla garantilenmiştir. Karda kışta sokağa atılmamak için annelerin gittiği yerel mahkeme kadınların dayanacak hiçbir kanuni temellerinin olmadığını yüzlerine söylemiştir. Hâkim, kadınların davranışını tamamen kanuna aykırı bulmuş, onları işgalci olarak nitelemiş ve geçen hafta derhal evi terk etmeleri hükmüne varmıştır.

Ancak beklenmeyen bir şey oldu. Mahalle halkı ve evsizlerin davasını savunan solcular, halk örgütleri, evsiz örgütleri, insanca yaşam dernekleri ve aynı dertten şikayetçi mahalle halkı da bu dört annenin yanında olduklarını bildirip, kadınları olası bir polis baskınına karşı korumak için evin etrafında nöbete başladı. Polisin baskın yapacağı söylentisinin yayılması üzerine 13 Ocak pazartesi günü birkaç dakikada yüzlerce kişi birkaç dakika içinde evin etrafında toplanıverdi. Destek verici şarkılar, geleneksel siyahi direniş müzikleri, dualar, çocuklar sokağı doldurdu.

Bu ne belediyenin ne şirketin ne bankaların ne de medyanın beklediği bir şeydi. Evin etrafı hemen haber kameralarıyla da çevrelendi. Bu kadar halkın ve televizyon kameralarının önünde polis gelip bu kadar destek gören insanlara karşı esas yüzlerini apaçık göstermekten vazgeçti. O gece 22.30’da halk ve anneler zafer ilan ettiler. Kendilerini mahkeme kararına dayanarak atmaya gelecek polis püskürtülmüştü. Gece için nöbetçiler bırakılarak ev sakinleri uyumaya çekildiler. Sosyal medyaya, “Evimizi başarıyla koruduğunuz ve gösterdiğiniz dayanışma için hepinize teşekkür ediyoruz” diye yazdı anneler.

Ama sabaha doğru, saat 5 civarında, herkes uyurken müthiş bir polis gücü evin kapısına dayandı. Tanklar, zırhlı araçlar, keskin nişancılar, gaz bombaları ve silahlarla kapıyı kırıp eve giren polis bu dört kadını derhal kelepçeleyerek gözaltına aldı. Kadınlarla beraber, polisin eve saldırısını durdurmaya çalışan bir kişi de sokakta gözaltına alındı. Polis kapıyı kırmakla kalmadı, evde olası bir saldırıya karşı önce içeri bir robot göndererek kendilerini bu 4 kadına karşı güvene aldılar. İşgalden kurtarılan evin kapısının penceresinin kırılması garip gelmiyordu mülk sahiplerine.

Evin sakini kadınlar ise gönderdikleri mesajda, “Dünyanın her tarafından insanlar bize yazarak destek verdiler. Bizim şiddet içermeyen direnişimizden esinlendiklerini yazıyorlar. Bizim eylemimizin kendi görüşlerini değiştirdiğini ve barınma hakkının artık bir insan hakkı olduğunu anladıklarını söylüyorlar. Bir anlık haberle hemen toplanabilen binlerce Oakland sakiniyle beraber bir hareket başlattık. Böylece polis şiddetine karşı aileler için ev hareketi başlamış oluyor” diyorlar.

Rahat uyu kapitalizm

Kadınların evden çıkarılmasıyla hemen ev ablukaya alınmış, etrafı tahta perde ve duvarlarla çevrilmiş, pencerelerine demirler, kapısına kilit konarak kimsenin girmemesi sağlanmıştır.   Fiyatların artması beklenirken bomboş bir ev duvarlar arkasında yıllarca bekleyecek, dört anne de artık günlerini sokaklarda uyuyarak geçirecekler.

Polis baskını belediyeden bağımsız yapılmış, belediye başkanı Libby Schaff polisin saldırısını kınayarak askeri üniformalar, askeri araç ve silahlarla kendi şehrinde bir eve saldırılmasını doğru görmediğini söylemiştir. Televizyona verdiği bir demeçte, polis yetkilileriyse “durum ikircikliydi, değişik taktikler kullanmak zorunda kaldık” diyor. Başka bir polis yetkilisi ise bu operasyonun onbinlerce dolara mal olduğunu ama bunun belki şirkete çıkarılacağını belirtiyor.

Unutmamak gerekir ki 2008 krizinin arkasındaki varsayım gayrimenkul fiyatlarının sonsuza kadar artarak devam edeceği gibi aptalca bir düşünceydi.  Yeni ve iyi ücret ödeyen işlerin yaratılamadığı, yoksulluğun, borcun, umutsuzluğun, çözümsüzlüğün kanser gibi yayıldığı bir sistemde gelmesi kesin olan ve aslında zamanı gelmiş bile olan yeni bir kriz 2008’i çocuk parkında rahat bir piknikmiş gibi hatırlatacaktır. Bu krizin kaç milyonu evsiz bırakacağını düşünmek bile istemiyor ekonomistler.

Gelecek dünya krizi neleri tetikler şimdiden söylemek zor. Ama o zamana kadar sokağa atılan 4 anne ve etrafı çitler ve duvarlarla çevrilerek koruma altına alınan mülklerle kapitalizm bu gece de rahat uyuyabilir.


Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.

Sendika.Org'u destekle

Okurlarından başka destekçisi yoktur