Rusya halkını “kadidi çıkmış kupkuru bir mumyaya çeviren” Putin diktatoryası, incir yaprağı ile örttüğü “haydutluk rejiminin” ifşa edilmesinden endişe duymaktadır. Her ne kadar neoliberal düzene ayak uydurmaya çalışsa da Lenin Sovhozu, adeta Rus oligarşisinin “boğazına sıkışmış bir kılçık” gibidir. Ekseriyette tarım ürünlerinin yetiştirildiği sovhozun ücret yasası, farklı bir yordama sahiptir. Rusya’daki diğer işletmelere kıyasla oldukça yüksek bir ücrete çalıştırılan işçiye sovhoz bünyesinde konut yapılmakta ve ücretsiz konut hakkı verilmektedir
Sovyet döneminin alamet-i farikalarından biri şüphesiz “sovhozculuk ve kolhozculuk” politikasıydı. Aslında devlet mülkiyeti (sovhoz) ve kolektif mülkiyetin (kolhoz) bir “halita” oluşturduğuna tanıklık edilmişti. Sovhozculukta devlet bir işletmeyi kurar, finanse eder ve ücret yasası uygulardı. Kolhozculukta ise devlet, 99 yıllığına bir araziyi sembolik fiyat üzerinden özellikle köylüye tahsis eder ve istihsal edilen ürünü belli bir fiyat üzerinden satın alırdı. Bu şekilde bireysel üretim yerine kolektif üretim teşvik edilir ve emeğin üretkenliği (Lenin’in vasiyetlerinden biri) sağlanırdı. Yani komünal bir yaşam modeli tesis edilmeye çalışılmıştı.
Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra sovhozların statüsü de değişmişti. Artık özel mülkiyet söz konusuydu. Birçok sovhoz, şikemperest oligarkların “ellerinde kargılarıyla balık yakaladıkları bir dalyana” dönüşmüştü. Nitekim Moskova bölgesi Lenin rayonunda faaliyet yürüten 15 sovhozdan geriye sadece “Lenin Sovhozu” kalmıştı. 10 Kasım 1918’de Lenin’in inisiyatifiyle kurulan sovhoz, son 26 yıl içinde Rusya’daki komünistlerin deyimiyle 5 kez “oligarşik tasalluta (рейдерство: reyderstvo)” maruz kalmıştı. Bunların birçoğu, güç bela savuşturulmuştu.
Bilhassa 2018 seçimlerinden sonra “Putinşina’nın”, Lenin Sovhozu üzerindeki tazyiki gözle görülür derecede artmıştı. Sovhoz Müdürü Pavel Grudinin’in seçimlerdeki adaylığı, kuşkusuz en büyük amillerden biriydi. Rusya Federasyonu Komünist Partisi’nin adayı olarak seçimlere giren Grudinin, bidayetinden beridir Kremlin tarafından “heretik siyasetçi” muamelesi görmektedir. Tüm otokrasiler böyledir, Rubicon Nehri’ni geçtiğiniz an “tiranın” muhafızları kılıçlarını bilemeye başlar. Putin, son seçimlerde yüzde 77 oy almasına rağmen hâlâ “saltanatını” kaybetme fobisi yaşamaktadır. Yolsuzlukla mücadele aktivisti Aleksey Navalnıy’ın adaylığının “reddedilmesinin” sebeplerinden biri de bu fobiydi.
Rusya halkını “kadidi çıkmış kupkuru bir mumyaya çeviren” Putin diktatoryası, incir yaprağı ile örttüğü “haydutluk rejiminin” ifşa edilmesinden endişe duymaktadır. Her ne kadar neoliberal düzene ayak uydurmaya çalışsa da Lenin Sovhozu, adeta Rus oligarşisinin “boğazına sıkışmış bir kılçık (кость в горле: kost v gorle)” gibidir. Ekseriyette tarım ürünlerinin (çilek, sovhozun simgesidir) yetiştirildiği sovhozun ücret yasası, farklı bir yordama sahiptir. Rusya’daki diğer işletmelere kıyasla oldukça yüksek bir ücrete çalıştırılan işçiye sovhoz bünyesinde konut yapılmakta ve ücretsiz konut hakkı verilmektedir. 22 bin dönümlük bir arazi üzerinde inşa edilen sovhozun mimarî yapısı, çevre düzenlemesi ve sokakların temizliği Rusya’da sıra dışı bir “model” olmaya adaydır. Sovhozda çalışanlar ve yaşayanlar, oraya “Küçük İsviçre” lakabını bu yüzden takmışlardır.
Sahip olduğu özgünlük bakımından Rusya komünistlerince post-modern bir “sosyalizm adacığı (острова социализма: ostrova sotsializma)” olarak görülen Lenin Sovhozu, aykırı yönleri itibariyle son günlerde daha şiddetli bir “diş gıcırdatmasına” maruz kalmaktadır. Sovhoz Müdürü Grudinin’e yönelik medya ve yargıda yoğun bir saldırı gerçekleşmekte ve kasıtlı “bühtanlar” kol gezmektedir. Evet, Lenin Sovhoz’unda bir “ecirlik” ve “artı-değer” rejimi söz konusudur. Evet, sovhozun en büyük hissedarlarından biri olan Pavel Grudinin’in eleştirilebilir bir “sermaye birikimi” vardır. Lakin emek gücüne yönelik ilkelce ve vahşice bir saldırı yoktur. Kendi çalışanlarının çocukları için dahi anaokulları ve çocuk bahçeleri inşa eden, çok geniş sosyal haklar tanıyan, sovhozcuları kültürel etkinliklere teşvik eden bir yapısı vardır. Kaldı ki Pavel Grudinin’e göre babası, Lenin Sovhozu’nda tam 50 yıl hizmette bulunmuş ve aile efradı sovhoz için toplamda 286 yıl emek vermiştir. Dolayısıyla sovhozdaki hissesi ve elde ettiği kazancın büsbütün haksız bir kazanç olmadığı görüşündedir.
Medyada yaygın olarak Grudinin’in “kızıl oligark” olduğu propagandası yapılmaktadır. Bu propagandanın en başat faillerinden birinin eski eşi İrina Grudinin olduğu aşikârdır. Lakin İrina’nın öncelikli amacı, “özel hayatta” yaşanan “adultérenin (evlilik dışı ilişki)” bedelini Pavel Grudinin’e ağır bir şekilde ödetmektir. Kremlin’in hedefi ise İrina üzerinden bir siyasî “muarızını” daha itibarsızlaştırarak sahnenin dışına itmektir. Nitekim Moskova Bölge Mahkemesi’nin 2019 yaz mevsiminde verdiği bir kararla İrina Grudinin, Lenin Sovhoz’unda yüzde 42 hisse sahibi olup malî üstünlüğü ele geçirmişti. Mahkeme, mülk paylaşımında İrina’ya üçte ikilik bir oranın verilmesi yönünde karar kılmıştı. Normalde yarı yarıya bir paylaşım olmalıydı. İrina’nın “mâlûl” olduğu düşünülerek böyle “hakkaniyetli” bir kararın alındığı ileri sürülmektedir. Hâkimler ve savcılar adeta Putin’in “hiz oğlanları” gibi hareket etmektedir. Esasen yargı mekanizması ile Putin arasındaki “emirberlik”, 1991 yılından beridir istikrarlı bir şekilde devam etmektedir. Özellikle son dönemde yargıçlar, Kremlin’in organize ettiği sirkin heyecanlı klounları gibi sonu gelmez bir “hukukî cambazlık” ile iştigal etmektedirler. Sanki bu “pitoresk” ahbap-çavuş ilişkisi, Türkiye’de de bize hiç yabancı değil!
Hâlbuki Rusyalı yargıçlardan beklenen “metanet”, Putin’in çok yakın çevresinin (Mesela Putin’in kızı Maria’nın vaftiz babası Sergey Roldugin) offshore hesaplarını da takip etmeleriydi. Bank Rossiya’nın Panama’daki şirketlere nasıl kara para transfer ettiğini soruşturabilirlerdi. Ancak sevgili yargıçlar, bütün “değerli zamanlarını” İrkutsk’un komünist valisi Sergey Levçenko’yu kovuşturmakla geçiriyorlar. Amaç, oligark Deripaska’dan yüksek oranda vergi alan Levçenko’ya boyun eğdirmek. Mülk sahibi sınıfın hukuk sisteminde “dostlar için adil davranış, düşman için kanun” ilkesi her zaman geçerliliğini korumaktadır. Birkaç hafta önce Kremlin’in “enformasyon savaşı” ile birlikte Sergey Levçenko istifaya zorlanmış ve komünist vali nihayetinde görevinden “ayrılmıştı”.
Pavel Grudinin’e karşı yürütülen kara çalmanın ironik olan tarafı ise oligarşinin yayın organlarında kol gezen anti-oligarşik bir “kahramanlık” gösterisidir. Özellikle Putin’in “muvazaalı” muhaliflerinden Kseniya Sobçak (Babası Anatoliy Sobçak, Petersburg belediye başkanlığı yaptığı dönemde Putin’i siyasete “kazandırmış” bir figür olarak bilinir) ve Kremlin yanlısı spekülatif “iş insanı” Vladimir Palihata’yı (2018 seçimlerinde Kseniya Sobçak’ın finansörlüğünü yapmıştı) sovhoza yönelik taarruzlarda ön saflarda görmekteyiz. Mahkemelerdeki duruşmalarda İrina Grudinin’e “akıl hocalığı” yapan Palihata, gelecekte sovhozun önemli hisselerini satın alacağının sinyalini vermiştir. İrina Grudinin, Kseniya Sobçak, Vladimir Palihata ve onların “mültemisi” Kremlin’in dahil olduğu bu taktiksel saldırılar, otokratik rejimlerin kendilerini konsolide etme adımlarıdır. Amaç sovhozun genel karakterini ve Pavel Grudinin’in malî pozisyonunu eleştirmenin ötesine geçmiştir. Benzer ayak oyunlarına ve siyasî hamlelere aslında Türkiye’de de tanığız. Putin’in siyam ikizi gibi hareket eden Tayyip Erdoğan, muarızlarını alaşağı etmek için zulasındaki tüm “kapanları” sırası geldiğinde fütursuzca kullanmaktadır. İttifak yaptığı dinamikleri (Fetullah Gülen Cemaati, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan vs.) anında “potansiyel bir düşmana” dönüştürüp terörize edebiliyor. Son olarak şahit olduğumuz gibi bizzat Erdoğan tarafından büyük bir şölenle açılan Şehir Üniversitesi, Beştepe’nin kurt kapanına kıstırıldı.
Netice-i kelam, otoriter rejimler “yed-i tula (büyük kudret)” için ahlakî ve hukukî her kaideyi ayaklar altına alabilirler. “Kundaklamak” onların en kutsal fetişidir. Lakin unutulmamalıdır ki her fetiş, eninde sonunda kendi “ikonoklazmını” da yaratır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.