Türkiye’de sağlıklı ve güvenli gıdaya ulaşmak arzusu hemen kolayca yerine getirilecek bir durum değildir. Ekolojik tahribat nedeniyle yaşanan toprak, su ve çevre kirliliği, denetimsiz gıda üretimi, önü alınamayan taklit ve tağşiş hileleri, endüstriyel tarımın sadece kar hırsıyla yaptığı üretim, buna bağlı olarak katkı, kalıntı, haşere ilaçlarının zararları gibi yığılmış sorunlar mevcuttur. Kabul edilmesi gerekir ki, yeniden ve alternatif politik yaklaşım olmadan bazı temennilerle gıdada kaybedilen egemenlik hemen kazanılamaz. Yaşadığımız krizden çıkışın ilk adımı eğitimle desteklenmiş yeni bir kooperatifleşme hareketinin yaratılması olmak durumundadır
Seçimin tekrar kazanılmasından sonra İBB çevre ilçelerde yapılacak çalışmaların ön adımlarını attı. Gıda krizinin çözümüne ve tarımın desteklenmesine ilişkin seçim sürecinde yapılan vaatlerin yerine getirilmesi iyi bir gelişme ve desteklenmesi gerekir. Nitekim belediye deklare ettiği adımı atarak geçen kasım ayı sonu itibariyle İstanbul’da -birlikte nelerin yapılabileceğini görüşmek üzere- tüm kooperatifleri ve gıda topluluklarını ortak toplantıya çağırdı.
Uzun yıllardan beri çeşitli iktidarlar tarafından izlenen yanlış politikalar yanında, genel olarak tarımda yaşanan emperyalist saldırıların yarattığı yıkımın sonucu tarım ve gıda konusunda doğan endişeleri gidermek, ortaya çıkan beklentileri karşılamak için yakın zamanda çok sayıda gıda topluluğu, kooperatif girişimi, gıda atölyeleri ve devamında çok sayıda üretim ve tüketim kooperatifleri kuruldu, kurulmaya da devam ediliyor.
Gıdada kaybedilen egemenliği tekrar sağlamak, ekolojik gıdaya ulaşmak için özellikle son on yıllarda önemli adımlar atıldı, kesin rakamı bilinmemekle birlikte sadece İstanbul’da seksenin üzerinde gıdayla bağlantılı örgütlenmelerin ortaya çıktığı bilinmektedir. Kurulan bu yeni yapılar, bir yandan kendi iç eksikliklerini gidermeye çalışırken, diğer yandan kurulan yapılarla gönüllü bir örgütlenmeye giderek; başta ortak ürün alımları, eğitim, lojistik, depolama, kalite kontrolü vb. gibi sorunlarını çözmek amacıyla bir üst örgütlenmeye ihtiyaç duydukları bir süreç yaşanmaktadır.
Başta İstanbul olmak üzere tüm ülkede güvenilir gıdaya ulaşmak için farklı örgütlenme çabaları devam ederken, 23 Haziran’da İBB/İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetimi AKP’den CHP’ye geçti ve İBB’nin ve diğer ilçe belediyelerinin seçmene vaatlerinin başında seçimi kazanmaları halinde gıda krizinin çözülmesi için ellerinden gelen katkıyı yapacaklarını, en başta kooperatifleşmenin teşvik edileceği, destek alımlarıyla üretimin arttırılacağı, üreticinin de korunacağı açıklanmıştı.
Aslında belediyelerin yetki aşımına giderek tarım ve gıda ile ilgilenmek için yasal zemin aramalarına gerek yok. İşte yasal dayanak: “5393 Sayılı Belediye Kanunu ve 6360 sayılı kanun ve ilgili mevzuatlar gereğince, Yerel sürdürülebilir kırsal kalkınmayı sağlamak için tarım ve hayvancılığın geliştirilmesini desteklemek, projeler geliştirmek, ürünlerin katma değerini artıracak tesislerin kurulması, ürün pazarlama yerlerinin yapılması ve kırsalda ekonomiyi çeşitlendirmek için; tarımsal ürünlerin, kültürel mirasın ve yerel kimliği yansıtacak “marka” olmuş ürünlerin tanıtımı konularında projeler yapar veya yaptırır. Projelerin uygulanmasını ve sürdürülebilirliğini sağlar. Gıda, tarım ve hayvancılık uygulamaları gereğince alt yapı tesislerinin kurulması için çalışmalar yapar.”
Seçimin tekrar kazanılmasından sonra İBB çevre ilçelerde yapılacak çalışmaların ön adımlarını attı. Gıda krizinin çözümüne ve tarımın desteklenmesine ilişkin seçim sürecinde yapılan vaatlerin yerine getirilmesi iyi bir gelişme ve desteklenmesi gerekir. Nitekim belediye deklare ettiği adımı atarak geçen kasım ayı sonu itibariyle İstanbul’da -birlikte nelerin yapılabileceğini görüşmek üzere- tüm kooperatifleri ve gıda topluluklarını ortak toplantıya çağırdı. İlki kasım ayı sonunda yapılan toplantıda dile getirilen konuların başında mevcut kooperatif ve kooperatifleşmemiş toplulukların da sürece dahil olabileceği “yeni bir gıda rejimi kurmak” olduğu açıklandı. Toplantıya İBB kuruluşlarından İSYÖN Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Günaydın, Muhtarlıklar ve Gıda Daire Başkanı Ahmet Atalık ve kooperatifleşme sürecini ve toplulukları tanıdığı için sürece dahil edilen Abdullah Aysu katıldı.
İBB adına Gökhan Günaydın konuşmasında “mevcut kooperatiflerle yeni süreci götürmek istediklerini, bazı tüketim kooperatiflerinin geri durmaları halinde bile kendilerinin katılmak isteyenlerle veya tek başlarına gıdaya erişim için gerekli çalışmaları yapacaklarını” belirtti. İlk adımda Kadıköy’deki Salı Pazarı’nın kurulduğu bulunduğu yerde benzerinin cumartesi günlerinde kullanılmak üzere üretim ve tüketim kooperatiflerine açılacağını, böylece yeni bir Kooperatifler Pazarı’nın kurulacağını açıkladı. Belediye, yeni bir gıda rejimin kurulmasının başlangıcı olarak bu pazar yeri yanında depo temini, lojistik destek sağlama, paketleme vb. diğer ihtiyaçların da sağlanmasının kendi gündemlerinde olduğunu belirtti. Kooperatifler pazarının başarılı olması halinde bu projenin diğer ilçelerde de uygulanmasının araştırılacağı belirtildi.
Sonuçta, mevcut tüketim kooperatiflerinin de taraf olarak sürece katılmalarının benimsendiği, katılmak isteyenlerin kendi içlerinde koordineli olarak önerilerini sonraki toplantılarda sunmaları kararlaştırıldı. Süreç yeni yılda da devam etmektedir. Anlaşıldığı kadarıyla belediye attığı bu adımın hazırlıklarını bitirebilirse yeni gıda rejimine ilişkin düşündüklerini önümüzdeki kısa sürede topluma uygulamalı olarak açıklayacak.
Bu aşamada, bazı endişelerin dile getirilmesinin sürecin doğru işlemesi bakımından yararlı olacağını düşünüyoruz. Bu iyi gelişmelerin yanında alt yapısı tam hazırlanmadan üretim kooperatiflerinin olduğu gibi ürünleriyle birlikte pazar alanına davet edilmesi belli riskleri de beraberinde getirir. Çünkü; bugün için önemsenmesi gereken sorunların başında tüketicilerin güvenli gıda talebi bulunmaktadır. Piyasanın bir parçası olmuş üreticileri bulundukları yerde doğru ekolojik üretime yönlendirmeden -geçiş dönemi de olsa böylesi bir pazara kabullenilmesinde-bir ‘risk alma’ sorunu var. Nitekim uzun yıllar Feshane’de düzenlenen, şimdi ise Yenikapı’ya taşınan değişik “Şehir Günleri” etkinliğinde satılan ürünlerinin ne kadarının gerçekten katılımcı şehirlerin güvenilir ürünleri olduğu, ne kadarının Rami toptancı gıda tüccarlarının sahaya sürdükleri ürünler olduğuna dair elimizde sağlıklı bir veri yok. Örneğin her İlin etkinliğinde “Trabzon Tereyağının” satılması hayra alamet değil! Gerçekten kıt olanaklarıyla doğru üretim yapmış üreticiler bu tür fuarlara katılacak imkanlardan yoksundur. Stant kirası, katılım ve konaklama masrafları gerçek üreticiyi şehir günlerine katılmalarının önünde engel olmaktadır.
Türkiye’de sağlıklı ve güvenli gıdaya ulaşmak arzusu hemen kolayca yerine getirilecek bir durum değildir. Ekolojik tahribat nedeniyle yaşanan toprak, su ve çevre kirliliği, denetimsiz gıda üretimi, önü alınamayan taklit ve tağşiş hileleri, endüstriyel tarımın sadece kar hırsıyla yaptığı üretim, buna bağlı olarak katkı, kalıntı, haşere ilaçlarının zararları gibi yığılmış sorunlar mevcuttur. Kabul edilmesi gerekir ki, yeniden ve alternatif politik yaklaşım olmadan bazı temennilerle gıdada kaybedilen egemenlik hemen kazanılamaz. Yaşadığımız krizden çıkışın ilk adımı eğitimle desteklenmiş yeni bir kooperatifleşme hareketinin yaratılması olmak durumundadır.
İstanbul’daki yerel gıda toplulukları ve mevcut tüketim kooperatiflerinin İBB’nin bu adımına bazı endişeleriyle birlikte katılmaları isabetli olmakla beraber, projenin açıklanmasıyla birlikte uygulamaya geçirileceği süreçte medyada ve kamuoyunda gereğinden fazla doğacak ‘köpürtmelerin’ gıda egemenliği ve gıda güvenliği konusundaki çabaları gölgelemek yerine kooperatifleşmenin hızlandırılması ve derinleştirilmesine hizmet etmesi konusunda artan sorumlulukları vardır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.