İzmir Gaziemir’de SF Trade Tekstil’de çalışırken sendikaya üye oldukları için işten atılan kadın işçiler ile yaşadıkları mobbing, üretim baskısı ve hukuksuzlukları konuştuk. 100 güne yakındır direnen işçiler, “Kadınlar bizi direnişimizde yalnız bırakmasınlar” diyerek dayanışma çağrısında bulundu
İzmir Gaziemir’de bulunan Ege Serbest Bölge’de (ESBAŞ) faaliyet yürüten SF Trade Tekstil’de çalışan 4 kadın işçi sendikaya üye oldukları için işte atıldı. Fazla mesai ücretleri ödenmeyen, zorunlu mesailere bırakılan, kreş hakkı olmayan ve sürekli üretim baskısı altında kalan işçiler, sendikaya üye oldukları için mobbinge maruz kaldı, alıkonuldu.
94 gündür fabrika önünde direnişte olan kadın işçilerin 4 sandalye, pankart ve montlarından başka bir şeyleri yok. Serbest bölge yönetimi izin vermediği için çadır kuramıyor, ateş yakamıyorlar. İşçilerin üye oldukları Deriteks Sendikası İzmir Şube Başkanı Makum Alagöz, “Çatımız yok ama mücadelenin sıcaklığı bizi ısıtıyor” diyor.
Söyleşi yapılırken bir işçi arkadaşları, evde hazırladığı keki ve çayı getirdi. Dayanışmanın ve çayın sıcaklığıyla, Pınar Toy, Ayşe Erim, Nurcan Köksal ve Sevcan Sarıoğlan ile direnişlerini, yıllardır emek verdikleri işlerinden atılmalarını konuştuk.
İşten atmanın bahanesi: Performans
SF Trade Tekstil’de çalışmaya başladığı 2008 yılında 23 yaşında olduğunu söyleyen ve zorunlu mesai, haksızlıklar, baskı ve artmayan maaşlara karşı Temmuz 2019’da Deriteks Sendikası’na üye olan Pınar Toy, işten atılma sürecini şu sözlerle anlattı:
Pınar T.: Haftada en az 3 kez fazla mesaiye kalıyoruz. Biz fazla mesaiye “zorunlu mesai” diyoruz. Çünkü “mesaiye kalmıyorum” deme şansınız olmuyor. “Mesaiye kalmıyoruz!” dediğimiz de izin almamız gereken zamanlarda zorluk çıkarıyorlardı. Zaten Cuma günleri yükleme günü olduğu için o gün asla izin kullanmamız mümkün değil. 11 yıldır bu fabrikada çalışıyorum. Maaşım işe yeni giren biriyle aynı. Üstelik ben usta olduğum halde. İşe yeni gelene bile işi ben öğretiyorum ama aynı maaşı alıyoruz. Sendikaya üye olduktan sonra da üye olduğumuzu açıktan söyleyemiyorduk, sadece güvendiğimiz arkadaşlarımıza söyledik.
Sendikalı olduğumuzu işyeri yönetimi duyunca odaya çağrıldım. Beni çağırdıklarında işten çıkaracaklarını düşünmedim. “Neden sendikaya üye oldun” diye soracaklar sandım. Ben 5 yıl kalite bölümünde çalıştım, işten çıkarılmadan önce paketleme bölümüne geçmiştim. Performansımın düşük olduğunu ve sağlık sorunları yaşadığım için aldığım raporlarım için benden savunma istediler. 11 yıldır çalıştığım fabrikada hiçbir performans sorunu ile karşılaşmamıştım ancak sendikaya üye olduktan 2 gün sonra “performansın düşük” diyerek beni işten çıkarmak istediler. Bana imzalatılmak istenen evrakları imzalamak istemediğimde “Performansın ile bandı yavaşlatıyorsun, bu yüzden seni tazminatsız bile çıkarırız” diyerek tehdit ettiler. 11 yıllık emeğimi onlara bırakmak istemediğim için evrakları imzaladım.
Toy ile birlikte işe başlayan bir diğer işçi Ayşe Erim de şirketteki haksızlıklara ve performans hesaplarına dikkat çekti. Sendikaya üye olduktan sonra türlü bahanelerle savunması istenen ve telefonuna el konularak bir odaya kapatılan Erim’in sözleşmesi, tazminatsız işten atılma tehditleriyle sona erdirildi. Erim bu süreci şu sözlerle anlattı:
Ayşe E.: 11 yıldır kalite bölümünde çalışıyorum. Joker elemanım aynı zamanda. Bizim fabrika da joker eleman her işi bilen ve yapabilen demek. 11 yıldır çalışmama ve joker eleman olmama rağmen işe yeni giren biri benden daha yüksek prim alıyor. Bizde primler performans ile verilir. Yeni gelen birinin priminin benden neden yüksek olduğunu sorduğum da “İşte tutabilmek” için olduğunu söylediler ama biz bu güne kadar böyle bir uygulama hiç görmedik. Biz performans karşılığında prim aldığımız için hiç boş durma şansımız olmuyor. Bir gün performansımız düşük olsa ertesi gün gelip hesabını soruyorlar ama ustabaşının performansına bakılmıyor. O biz durmadan çalışırken o karşımızda keyif yapıyor.
Yapılan haksızlıklara karşı bende 2019’un Ağustos ayında sendikaya üye oldum. Çalışanlardan biri sendikaya üye olduğum için yönetime ismimi veriyor. Beni de çağırdıklarında üretimde hatam olduğunu fabrikayı 3 bin 850 TL zarara uğrattığımı, bu yüzden savunma yazmamı istediler. Onlar hata yapmadan robot gibi çalışmamızı isteseler de insanız işte hata yapabiliyoruz. Daha önceden hatalar oldu böyle bir uygulama ile karşılaşmadık.
Zaten direk sendikaya üye olduğun için işten çıkarıyoruz diyemedikleri için böyle bahaneler buluyorlar. Savunmamı yazar yazmaz çıkışımın yapıldığını söylediler. Bende o sırada abim ile telefonda konuşuyordum. Kimseyle görüşmemem için telefonuma el koyup başka bir odaya götürdüler. Çıkış evraklarına imza atmak istemediğimde ise “Bizi zarar uğrattın seni tazminatsız bile çıkarırız” dediler.
İçeride sendikayı bilmeyen arkadaşlarımız var. Soruyorlar tabii ister istemez “iyi mi, kötü mü? Arkadaşlarımızı niye çıkardınız” diye. Kalite güvence şefi bunu soran bir arkadaşımıza “Sendika böcek gibidir. Girdiği fabrikayı kurutur, orayı batırır sonra da çekip gider” diyor. Arkadaşlarımıza “Bir sorunları varsa gelip bizimle konuşsalardı. Neden sendikaya üye oluyorlar” diyorlar.
SF Trade Tekstil’de 12 yıldır makina operatörü olarak çalışan Nurcan Köksal, ekip liderlerinin haksız performans sistemini ve işçiler arasında nasıl ayrım yapıldığını anlattı.
Nurcan K.: 12 yıldan beri SF Trade Tekstil’de makine operatörü olarak çalışıyorum. Makineci isen her türlü kötü muameleye maruz kalıyorsun. İş verirken küfür ediyorlar, biraz itiraz ettiğinde hakarete başlıyorlar. Ben de joker elemanım. Joker eleman “Seni istediğimiz yerde kullanabiliriz ama asgari ücret vermeye devam ederiz” demek. Ekip liderleri eğer seni seviyorsa başkasının barkodunun yerine senin barkodunu yapıştırıyor. O işi sen yapmış gibi görünüyorsun, bu da performansı etkiliyor. Son zamanlarda bu çok sıklaşmıştı. Her hafta toplantı yapıp “SF’nin politikası budur. Beğenmiyorsanız buranın 7 kapısı var istediğinizden gidebilirsiniz” diyerek üzerimizde baskı oluşturuyorlardı.
Benim örtüm “siyasi simge” diyerek böyle çalışmama izin vermiyorlardı. Ancak onların belirlediği biçimde başörtümü takabiliyordum. Bende yaşananlara artık sessiz kalmamak için Ekim 2019’da sendikaya üye oldum ve arkadaşlarımı üye yapmak için çalışmaya başladım. Üye sayımızın arttığını duydukça insanları ikna odalarına çekip “Sendikaya üye misin, üyeliğini iptal et, başka kimler üye, bu işin sonu kötü” gibi tehditlerle baskı oluşturmaya başladılar. Benim ismimi de bu şekilde öğreniyorlar.
Benim adımı öğrendiklerinde 3 yıldır kullanamadığım vermedikleri yıllık izinlerim için evraklarımı hazırlamışlar ve beni 3 hafta izne çıkardılar. Beni fabrikadan uzaklaştırdılar. İşe geri döndüğümde şefim, ekip liderleri bana selam dahi vermiyordu. Üretim şefi bir gün beni çağırıp “Sendikaya üye olmuşsun, ne gerek vardı böyle şeylere, vazgeç sen, bizde ‘Bakın Nurcan vazgeçti siz de vazgeçin’ diyelim. İşler kötüye gider, fabrika kapanabilir senin gibi öncülük edenler iş bulamaz bir daha” dedi. Pınar ve Ayşe benden önce çıkarıldıkları için onlara yapılan hakaretleri duydum. 20 Aralık’ta beni de görüşmeye çağırdılar. Odaya ilk girdiğimde “Sendikaya üye misin?” diye sordular bende “Evet” dedim. Üretim şefinin bana söylediği “Fabrika kapanabilir” sözlerini benim söylediğimi bu yüzden iş barışını bozduğumu ve insanları kışkırttığımı söylediler. Ben suçlamaları kabul etmediğimde tazminatsız işten çıkarmak ile tehdit ettiler. 2 saat boyunca beni odada tuttular. Beni arabulucuya götürüp tüm evrakları imzalattılar.
Direnişteki bir başka işçi Sevcan Sarıoğlan ise tehditlere rağmen sendikaya üye olduğu için iftiraya uğrayarak işten çıkarıldı. İşten çıkış belgelerini imzalamayan Sarıoğlan, tazminatsız olarak işten atıldı:
Sevcan S.: SF Trade Tekstil’de 2013 yılında çalışmaya başladım. İnsan ayrımcılığına ve yapılan baskılara karşı 17 Ekim 2019 tarihinde sendikaya üye oldum. Beni de görüşme için çağırdıklarında insanlardan zorla para istediğimi, zorla evime çağırdığımı, bu yüzden herkesin benden rahatsız ve şikayetçi olduklarını söylediler. Bende bu suçlamaların hiçbirini kabul etmedim. 3 aylık maaşım hala hesabımda duruyordu. Paraya ihtiyacım olsa hesabımda duran maaşımı kullanacağımı söyleyerek, eğer insanlar benden şikayetçi ise şahit getirmelerini istedim. Ama karşıma bir tane bile şahit getiremediler. Bu gerekçelerle çıkışımın verildiğine dair olan belgeleri imzalamadığım için tazminatsız olarak işten çıkarıldım ve burada direnişteki arkadaşlarımın yanında ben de direnişe katıldım.
Bir çok fabrikada yıllık izin ve molalar keyfi biçimde engelleniyor. Siz de çalıştığınız süreçte bu tarz sorunlar yaşadınız mı?
Ayşe E.: “Yıllık iznimi ben hiçbir şekilde kullanamadım. Ancak fabrika komple tatil olur o zaman ya da cenaze de o da birkaç gün ile sınırlı olacak şekilde iznimi kullanabiliyorum. Yıllık izinlerimizi kullandırtmıyorlar zaten. Molalarımız da hep sorun oluyordu. Bize yemek arasından yarım saat önce ve sonra tuvalete gitmememiz söylendi. İş bitimine, vardiya bitimine yakın, takım lideri tuvaleti basıp “Sizin burada ne işiniz var” diyordu. Hamile bir arkadaşımız vardı. Daha sık tuvalete gitmesi gerekiyordu. Ona da sürekli bu kadar sık tuvalete gitmeyeceksin diyorlardı.”
Nurcan K.: “Tuvalete gidemiyorduk ki zaten. Performansımızı yükseltmemiz, onların istediği üretim sayısına ulaşabilmemiz için nefes almadan çalışmamız gerekiyor.”
Sevcan S.: “Saniye ile çalışıyoruz. 5 dakika da 20 parça iş istiyorlar.”
94 gündür burada direniştesiniz. Direnen kadın işçiler olarak bir çağrınız var mı?
Ayşe E.: “İşe iademizi istiyoruz. O kadar çok emeğimiz ve hakkımız var ki. Gençliğimizi verdik biz bu fabrikaya. Sendikalı olduğumuz için bir çırpıda kapının önüne koydular bizi. Tazminatlarımızı ve haklarımızı alana kadar, sendika hakkımız tanınana kadar burada direnmeye devam edeceğiz.”
Pınar T.: “Kadın olarak burada direnmek o kadar zor ve önemli ki bizim için. Arkadaşlarımızın çocukları var. Yıllardır çalıştığım emeğimin karşılığını almak istiyorum. Buradaki direncimiz hem bize hem de içerideki baskıya karşı arkadaşlarımıza direnç veriyor. Biz kazanana, işe iade edilene kadar buradayız. Kazanacağız çünkü haklıyız.”
Nurcan K.: “Biz adaletsizliğe karşı sendika istiyoruz.”
Sevcan S.: “Biz buradayız. Direniyoruz ve sonuna kadar direnmeye devam edeceğiz. Haklarımız için soğuğa, yağmura inat direneceğiz. Asla pes etmeyeceğiz. Ben evde çocuğumu tek başına bırakıp geliyorum. Sonunda biz kazanacağız. Kadınlara da çağrımız var. Bizi bu direnişimizde yalnız bırakmasınlar. Dayanışmaya çağırıyoruz.”
Direnişteki işçilerin üye olduğu Deriteks Sendikası İzmir Şube Başkanı Makum Alagöz, SF Trade Tekstil’de yaşanan sömürü düzenini şu sözlerle anlatıyor:
İnsanların burada mesaiye kalmıyorum deme şansı zaten yok. Bir ayda en fazla bir kez “mesaiye kalmıyorum” diyebiliyorlar, ikinci kez söylediklerinde yer değişikliğine, hakarete maruz kalıyor. İşyeri genel müdürünün şoförünün kızı var. Herkese hakaret ediyor. Bu fabrika da uluslararası firmaların, Audi, Mercedes,Volkswagen gibi markaların üretimleri yapılıyor. Sözüm ona uluslararası davranış kuralları var. Tabii bir de ülkede anayasa var.
İşçiler zorla mesaiye bırakıldıklarında eğer çok “söylenirlerse” sadece poğaça vererek durumu kurtarmaya çalışıyorlar.Yıllardır buraya emek veren işçileri “Biz bir aileyiz” yalanıyla uyutup, asgari ücretle çalıştırmaya devam etmek istiyorlar. Siyasi bir simge olarak gördükleri bir eşarp şekli var. Eşarp takan ve takmayanlar arasında ayrım yapıyorlar. Eşarp 2015 yılında tamamen yasaktı. 2015 yılındaki direnişimizle bu serbest hale geldi. Rapor aldıklarında ve işe tekrar başladıklarında baskı ile karşılaşıyorlar.
“Etrafımızda bir çatı yok ama mücadelenin sıcaklığı tüm arkadaşlarımızı ısıtıyor”
SF Trade Tekstil’de 2015 yılından türlü hukuksuzluklara şahit olduklarını dile getiren Alagöz, patronun işçilerin tazminatlarına nasıl el koyduğunu şu ifadelerle aktardı:
Biz bunları 2015 yılından iyi tanıyoruz. İnsanların tazminatlarını bile anlaşma yoluyla sadece yüzde 50-60 en fazla yüzde 70 oranında ödüyorlar. Tam bir hukuksuzluk. Ege Serbest Bölge Müdürlüğü, kadın direnişçilerin burada durmasından bile rahatsız. Direnişin başlarında kadınların tuvaleti kullanmasına bile izin vermiyorlardı. Bu soğuk havada çadır kurulmasına dahi müsaade etmiyorlar. Belki etrafımızda bir çatı yok ama inanıyorum ki mücadelenin sıcaklığı tüm arkadaşlarımızı ısıtıyor.
Bu işletmede bundan 3 yıl önce içeride çalıştırdıkları taşeron işçilerin sigortalarını bile ödemediler. Taşeron işçilerin sigorta ve emeklililik primleri yatırılmadı. İşçilerin sigortasız olarak çalıştırılmasına karşı açılan davalar hala devam ediyor.
“Sendikaya karşı propaganda yapılıyor” dediniz. Halen çalışan işçiler bu duruma nasıl bakıyor?
Makum A.: İçerideki işçiler burada direnen 4 kadının ve sendikanın onlar içinde direndiklerini biliyorlar. İçerideki baskının, mobbingin, işten çıkarmaların olmaması için burada direniyoruz. İşverenin genel müdürü olan zat işçileri toplayıp sendikanın fabrikayı kapattıracağını söylüyor. Doğrudan beni ve sendikamızı hedef haline getiriyor. Tüm bunlara rağmen içeride hiçbir geri adım yok.
Biz bunların yaptıklarına da alışığız. 2015 yılında mahkeme salonuna benim 4 yaşındaki oğlumun resmini getirerek beni tehdit etmek istediler. Onlara en büyük cevabı o dönem Halkevleri ve Halkevleri’nin çocukları “Direnin, çocuklar sizinle!” diyerek bizimle direnişimizin yanında olmuşlardı. Onlar bizi dışarı attıklarını sanıyorlar ama Deriteks 1949’da kurulduğu günden beri yıllarını sokakta geçirdi. Bu sokaklar bize yabancı değil aksine içerisi bize yabancı. Enternasyonel bir dayanışma örneğini 2015 yılında olduğu gibi yeniden kuracağız. 25 ülkede örgütleyeceğimiz ortak kampanyalar ile bu sömürüye, zulme karşı direneceğiz. Bu dönem direnişimizin adı “Kadınların Direnişi” olacak.
Söyleşi: Emine Akbaba