Dev orman yangınları tün yangınların sayısal olarak ancak yüzde 3’ünü oluşturuyor ama yanan ormanların yüzde 50’si bu dev orman yangınları sonucu yok oluyor. Grönland’da, Sibirya’da bile ormanlar yanıyor. Bu yangınların temelinde küresel ısınmanın yanı sıra insanın doğayla kurduğu geleneksel ilişki biçiminin kopup ormanın kapitalizm tarafından araçsallaştırılması yatıyor
Kimileri “Bigfire” diyor; kimileri de “The beast” ya da “mégafeux” diyor. Biz de Dev Orman Yangınları (DOY) adını verdik. Yangınlar da bir tuhaf olmaya başladı.
“Ormanların tsunamisi” diyenler de var.
Hiç yangın görülmeyen yerlerde devasa yangınlar çıkıyor.
Son yıllarda çıkan orman yangınlarının insan ve çevre açısından verdiği zararlar devasa boyutlarda.
Avustralya, ABD, İspanya, Portekiz, Yunanistan, Endonezya, Sibirya, kuzey ülkeleri ve Baltık ülkeleri, hatta Grönland’da dev yangınlar ortaya çıktı.
2018’de Kaliforniya’da çıkan yangın 85 kişinin ölümüne ve 60.000 hektarın kül olmasına yol açtı.
Avustralya’daki dev yangın 72 gün sürdü ve 40.026 hektar orman yandı. Yangının günlük ortalama yayılma hızı 19 km idi. “Kara Cumartesi” olarak anılır. Yangından kaçmak için mutlaka çok hızlı koşmak gerekiyordu!
Sibirya’daki yangında 13 milyon hektar yani Yunanistan yüzölçümü kadar orman kül oldu.
10 Mayıs 2011 tarihinde Güney Afrika’da Sun City’de FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) tarafından düzenlenen 5. Orman Yangınları Uluslararası konferansında dev yangınlar için stratejiler belirlenmeye çalışılır.
Bigfire ya da Megafire deyimi de ilk kez 2013 yılında ABD’de çıkan yangınlarda ABD Orman Teşkilatı’nda çalışan Jerry Williams tarafından kullanılır.
Biz hep Amazon ormanları yangınlarına takılıp kaldık. Dünya yanıyor! Dünya’yı yakıyorlar!
Yangın mevsimleri de uzamaya başladı. Yanan alanlar 2017’de iki katına çıktı. Yangına müsait günler 1979-2013 yılları arasında yüzde 18,7 arttı. 2050 yılında bu artışın yüzde 35 olacağı öngörülüyor.
Akdeniz, Brezilya, Güney Afrika, Doğu Avustralya, Güneybatı Amerika ve Meksika en riskli alanlar.
Ekolojik dengede zaten yangın olur, diye iş geçiştirilmemeli. Dev Orman Yangınları (DOY) farklı.
DOY tün yangınların ancak yüzde 3’ü ama yanan alanların yüzde 50’si DOY sonucu yanıyor.
2003-2016 yıllarında yılda ortalama 1 milyon irili ufaklı yangın çıkmış. Yangın tespit edilme eşiği 0,2 km2’den sonra. Yayılma hızı 2 km/saat’in altında.
DOY’un özelliği ise yanan alanın 1000 hektardan fazla olması. Ancak bu 1000 hektar Avrupa için geçerli. ABD’de bu alan eşiği 10.000 hektar.
DOY’un genişliği, şiddeti, yaydığı ısı, yayılması ve hızı, verdiği zarar çok fazla ve farklı.
DOY’dan sonra doğanın toparlanması çok zor ve uzun bir zaman alıyor.
Yayılma hızı 2-5 km/saat arası. Isı birkaç yüz derece. Çıkan enerji 30 kW/m. Alevlerin yüksekliği 50 metre ve ormanın zirvesine kadar ulaşır.
Olağan yangın söndürme çabaları yetersiz kalır. Isıdan dolayı yangın hortumlarının yandığı, itfaiye araçlarının fazlaca ısınıp iş göremez hale geldiği görülmüştür.
Ekolojik sistemi, özellikle orman ve tundrayı yeniden şekillendirir.
Yangın olabilmesi için üç önemli koşulun olması gerekir deniliyor:
1-Uygun hava koşulları, 2-Orman içi yakacak, 3- Yakma (bilerek ya da doğal).
Yangınları doğal, yerli yangını (kırsal yangın) ve sanayi yangını olarak sınıflayanlar da var.
Doğal yangın: Hava durumundan dolayı yıldırım düşmesi sonucu çıkan yangınlar olduğu gibi orman için gerekli olan yangınlar olup buna “yönlendirilmiş” ya da “denetimli” yangın adı da verilmektedir. Amaç yangın riskini engellemek için orman altındaki yakacakları (çalı, çırpı, yaprak, kuru ot) çok kurumadan yakmak. 1972 yılında National Park Service (ABD) tarafından yazılan Free Burn Policy’e (serbest yangın politikası) göre doğal nedenlerle çıkan yangınlara müdahale edilmez ve parkın yaşamı için gereklidir.
Bu yangın sınırlı ve kısa sürelidir, ormanı rahatlatır. Kimi türler yeniden filizlenir. Ateşyılgını bitkiler yeniden canlanır. İşgalci türleri önler. Biyoçeşitliliği korur ve tohumu yayar. Organik maddeyi çözer, toprağı zenginleştirir.
Yerli yangını: Atalarımız yani avcı-toplayıcılar ateşi bulduktan sonra yangının önceki bitki örtüsünü nasıl ortadan kaldırdığını, yeni bitki örtüsünün tohum, ot, çalı taşıyarak toprağı yeniden canlandırdığını fark etmiştir. Yani yangın bu yönüyle doğayı korumaya ve yenilemeye yöneliktir. Kuzey Amerika yerlileri yangını kullanarak hayvan ve bitkilerin bulunduğu ormanı yeniden yapılandırmışlardır. Ayrıca yangını kullanarak hayvanları uçurumlara ve batak-çayırlara yönlendirerek avlamaya çalışmışlardır. Orman yakını ve içinde yaşayan yerli, yangınla dengeyi kurar. Hayvan otlatır, odun toplar, yangının altyapısı olan yakacağı azaltır. Yerli uzaklaşırsa yakacak çoğalır ve yangına, dev yangına yol açar.
Sanayi yangını: Burada ise doğanın yenilenmesi değil araçsallaşması söz konusudur. Palmiye yağı elde etmek için ormanı yakmaktır, soya ekeceğiz diye Amazon ormanlarını yakmaktır. Sonra da denetimden kaçınca DOY ortaya çıkar.
Tabii bu arada kundakçıların çıkardığı yangınları unutmamak gerekir.
Yangın aynı zamanda savaş aracıdır. ABD’nin Vietnam’da ormanları yakarak burada saklanan gerilla gruplarını ortaya çıkarmaya çalışması buna örnektir. Emperyalizm doğayı bu yolla da katleder.
Dev yangınların nedeni konusunda şu görüşler bulunmakta:
Joelle Zacks’a göre nedenler arasında karşıt ve hem de ortak olan iki görüş bulunmaktadır:
1- Sanayi etkinliği ve doğanın araçsallaşması yıkıma ve yangına neden oluyor. Ama yangınlara çözümü yine sanayi teknoloji sayesinde bulacaktır.
2- Doğanın düşsel, idealist yorumu: Doğayı insan müdahalesinden uzak tutmak. Burada yerlilerin kullandığı klasik ormanı koruyan ateşin de doğayı/ormanı bozduğu ileri sürülür.
Ama bu ikinci görüş artık terk edilmekte zira ormanda yakacak arttığı için yangınlarda daha önemli ve devasa hale gelmektedir.
Genel olarak dev yangınlar üç nedene bağlanmaktadır:
1-Küresel ısınma ve sonuçları.
2-Yangının olağan, bilinen geleneksel kullanımını yasaklama.
3-Ormanın kapitalist sistem tarafından kâr amaçlı işletilmesi.
Küresel ısınma yangınlardan tümüyle sorumlu olmasa da sıcaklıkların artması, yağmur dönemlerinin azalması, kuraklık döneminin artışı yangınların artmasına ve dolayısıyla yangının daha da büyümesine neden olmaktadır.
Kuzey ülkelerinde yangınların son on yılda çok daha fazla arttığı gözlemlenmiştir.
Küresel ısınma ile ağaçların daha çabuk yaşlandığı ve öldüğü söyleniyor. Örneğin Kaliforniya’da devasa miktarda ölü ağaç bulunmakta. Bunları kaldırmanın maliyetinin ise 2 ABD bütçesine eşit olacağı söyleniyor ki bu da yangını daha fazla körüklemekte. Dolayısıyla yerli yangını ya da denetimli yangın gerekli.
Doğanın köktenci savunucuları kıyım yapılıyor, doğa bozuluyor diye insanı ormandan uzak tutunca ormanda yakacak miktarı arttı deniliyor. Korsika, Endonezya, Avustralya gibi ülkelerde ormanla ilgili bu yasaklar kaldırılıyor. Avustralya yerlisi, “doğayı çocuğuma vereceğim ve dolayısıyla ateşin de doğada yeri var” diyor. Yangının az olduğu yerler genelde yakacak tedarikinin olduğu, kırsal göçün olmadığı, çoban yaşamının olduğu, toprak açmanın az olduğu yerler ki bu da yerli yangını görüşünü doğruluyor.
Güney Akdeniz’de yangın az iken Kuzey Akdeniz’de daha fazla.
Kapitalist sistem ormanları giderek tekdüze hale getiriyor. Ormanlar artık odun fabrikası, sanki mısır tarlası. Tek tip ağaçlar ve orman altı yakacağı çoğu kez iğneli ağaç yaprakları yani yangına çok müsait. Orman giderek ateşe daha duyarlı hale geliyor.
Palmiye yağı, hayvan yemi (soya, kolza), biyoyakıt elde etmek için ormanlara girilip yakılıyor ve yangına duyarlı hale getiriliyor.
Ayrıca nüfus artışı ve kentleşme ile insan daha fazla ormana girmeye başladı. Orman arazileri zenginlere pazarlandı ve en ufak ateş insan ve evini yakıp yıkıyor. Yüzlerce ölüme neden oluyor.
Zengin ülkelerde daha fazla yangın görülüyor.
“Ciğerim yandı” deriz ya işte dünyanın ciğerleri de giderek daha önemli ölçeklerde yanıyor.
Dev orman yangınları sonrası bol miktarda CO2 ve metan salınır ki bu da küresel ısınmayı yeniden tetikler. Alaska ve Sibirya’daki yangınlar hapsedilmiş metanın salımına yol açar.
Yangın külleri havayı kaplar ve güneşi engeller. Küllerin buzullara kadar gittiği saptanmıştır. Bu küllerin nükleer kış gibi olduğu söyleniyor. 2017 yangınında 0,3 milyon ton kül yayılmıştır. Olası bir Rusya-ABD nükleer savaşında yayılacak külün (kurum) 150 milyon ton olacağı hesaplanmış.
Orman yönetimi de yangınların önlenmesinde önemlidir. Örneğin okaliptüs, kozalaklılar dikilmemeli. Ama dikiliyor, çabuk büyüyüp kazanç sağladığı için. Şili’de okaliptüs, Fransa’da Douglas çamı dikilerek sanayi ormanı yaratılıp dev yangınlara yol açılıyor. Orman içi konut, yerleşim engellenmeli. Biyokütle artışı azaltılmalı. Yakacak, çalı-çırpı orman altı ürünler toplanarak imha edilmeli. Risk az ve denetim kolay ise kış ve bahar aylarında denetimli yangın çıkarılarak ormanda belirli bölgeler yakılarak dev yangınların önüne geçilmeli. Orman içi yollar açılmalı ve bakımı yapılmalı.
Ayrıca yangınla müdahale ekipleri ve donanımları gözden geçirilmeli. Ateşin hemen saptanması için alıcılar (mikro-dalgalı), duyarlı kameralar yerleştirilerek müdahalede zamandan kazanılmak isteniyor. İtfaiyeci, ısı kamerası takacak ve ayrıca daha fazla yük taşıyabilmesi için dış iskelet taşıması öngörülüyor. İnsansız hava araçlarıyla su bombası taşınması da planlanmakta. Donanımların ısıya daha fazla dayanıklı olması (kamyon su deposu gibi) için çaba harcanıyor.
Uydu görüntüleri yangın açısından değerlendiriliyor.
Dev yangınların giderek birbirine yaklaşması nedeniyle acaba kapitalizm yoksa dev yangınlarla mı çökecek? Doğayı ve dengelerini hor gören, kâr amacıyla üretkenci sanayisiyle doğayı sömürge haline getiren kapitalist sistem yangına boyun eğecek mi?
Bir kitap:
Joelle Zacks: Quand la fôret brûle., 1er parallele, 2019.
Kaynaklar:
Joelle Zacks: les mégafeux sont liés à des choix de société, Politis, 12.08.2019.
Science et Vie dergisi, Mart, 2019.
James C.Scott: Homo domesticus, une histoire profonde des premiers etats, La découverte, 2019.
joelle.zacks-blog.com; lesinrocks.com; nouvelobs.com; lefigaro.fr; usbetika.com; fr.wikipedia.; lemonde.fr; lesechos.fr; 7echance-over.blog.com; lenergieenquestion.fr; pompiers.fr
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.