Yerler mi birbirlerini?

Muhalefetin Erdoğan karşısında Davutoğlu’nu ya da Babacan’ı desteklemesi, AKP’nin alternatifinin “yeni bir AKP” olduğuna razı gelmesi anlamına gelecektir. Oysa AKP açısından kaçınılmaz hale gelen bu kavganın muhalefete avantajlar sunması da mümkündür

Yerler mi birbirlerini?

Beklenen AKP içi kavga nihayet başladı. Bu, AKP’nin intiharı anlamına gelen bir kavga mıdır? Yani, muhalefettekilerin “Yiyin birbirinizi” deyip uzaktan çekirdek çitleyerek izleyebileceği bir kavga mıdır? Yoksa birini diğerine yeğ tutacağı bir kavga mıdır? Düşmanımın düşmanı dostum mudur? Bu kavgada düşmanımın düşmanı da düşmanım değil midir? Öyleyse kime ve neye karşı, nasıl konumlanmalıdır?

AKP’den ayrılan Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın ayrı ayrı yürüttükleri yeni parti kurma faaliyetlerinde sona yaklaşılmışken Erdoğan’ın da kavgayı başlatması ile bu sorular artık kaçınılmaz olarak muhalefetin gündemindedir.

Kavga kaçınılmaz olunca

Önce Tayyip Erdoğan, 7 Aralık günü partisinin bir toplantısında yeni parti kurma hazırlıklarını sürdüren Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ı Şehir Üniversitesi’ne tapu devri üzerinden dolandırıcılıkla suçladı. Davutoğlu’nu adıyla değil “malum zat” diye anıp birinci hedef olarak belirledi, diğerlerini de sıraya dizdi: “Yine bir başka isim Sayın Babacan var. Mehmet Şimşek var. Başka kim var? Feridun Bilgin var. Hani bunlar dürüsttü ya? Dürüstlüğü bunlar kimseye bırakmıyordu? Kimin ne olduğunu yaptıklarıyla öğrenin diye anlatıyorum. Ve bunlar Halk Bankası’nı da dolandırmaya çalışıyorlar.”

Ali Babacan ve ekibi bu topa girmemeyi tercih etti ama Ahmet Davutoğlu hızla yanıt verdi ve Erdoğan da dahil tüm yetkililerin ve ailelerinin mal varlıklarının soruşturulması için komisyon kurulması çağrısında bulundu.

Peki, parti içi huzursuzluklar aylardır hatta yıllardır söz konusu olmasına rağmen, Erdoğan da bu süreçte iktidar içi çatlakları sıvayıp asıl olarak muhalefet içi kavgaları teşvik etmeyi tercih etmesine rağmen ne değişti de Erdoğan, AKP’den ayrılan eski yol arkadaşlarıyla bir kavga başlatıp bunu gündemin üst sırasına taşıdı? Ahmet Davutoğlu’nun ve Abdullah Gül destekli Babacan’ın parti kuruluş hazırlıklarında sona yaklaştığı doğru. Ancak Erdoğan bu iki parti için, daha önceki ayrılıklarla aynı kaderi paylaşacaklarını savunarak, “Boş çuval gibi devrilecekler” demiş, onları AKP’nin gölgesini kendi gölgeleri sanmakla eleştirmişti. “Boş çuval”ları bu kadar ciddiye almanın ne anlamı var?

İşin aslı her iki parti girişimi de yola devam edebilirlerse hem bıçak sırtındaki AKP’ye sandıkta kaybettirme potansiyeli taşıyor hem de bu eski yol arkadaşları iktidarın karanlık siciline dair çok şey biliyor.

KONDA’nın genel müdürü Bekir Ağırdır her iki partinin yüzde 0,5 oranında dahi oy almasının Erdoğan’a bir sonraki seçimi kaybettireceğini söylüyor. Belli ki bu oranların çok üstünde oy alabileceğine dair araştırma sonuçları Erdoğan’ın önüne de kondu. MHP desteği ile yüzde 50’nin üstüne ancak çıkılabiliyor, 1 milyonu aşkın partili istifa etmiş ve istifalar sürüyor, Davutoğlu ve Babacan eski kadroları yanına çekmiş, uluslararası ve yerli tekelci sermaye Babacan’ı destekliyor… Yani kendi hallerine bırakılınca pek de “boş çuval” gibi devrileceğe benzemiyorlar. Madem ki kavga kaçınılmaz, o halde baskın basanındır ve Erdoğan kavgayı başlatmakta kendince haklıdır. Başka çaresi yoktur?

Muhalefete ne düşer

Davutoğlu’nun Erdoğan’a karşı hamle olarak gelmiş geçmiş cumhurbaşkanları ve başbakanlar ile ailelerinin mal varlıklarının soruşturulması için TBMM’de komisyon kurulması yönündeki önerisi muhalefetten destek gördü. Davutoğlu başbakanken hem 17-25 Aralık soruşturmasında adı geçen bakanlar için “Yüce Divan’da yargılanıp aklanma” seçeneğini savunarak hem de sonrasında kamu ihalelerine ilişkin gündeme getirdiği “Kamuda Şeffaflık Paketi” nedeniyle Erdoğan’la gerilim yaşamıştı. Heybesi dolu yani. Ancak Erdoğan da ona karşı boş değil, Şehir Üniversitesi tartışması ile “Aynı yollarda yürüdük” demiş oldu ve tabii ki yargı şu anda Davutoğlu’nun değil Erdoğan’ın sözünü dinliyor.

CHP yönetiminin yüzde 50+1’i yakalamak için sağla ittifak kurma ve burada hedefi Erdoğan’a daraltıp eski AKP’lileri de kendi saflarına çağırma yönünde bir tutumu olduğu ortada. Davutoğlu değilse bile Babacan, sermayenin hayallerindeki alternatif iktidar kurgularının bir parçasını oluşturuyor. Bu durumda Erdoğan karşısında Davutoğlu’nun ya da Babacan’ın desteklenmesi, yerel seçimlerde büyük bir başarı elde eden muhalefetin kendini sahne dışına itip, AKP’nin alternatifinin “yeni bir AKP” olduğu şeklindeki denkleme razı gelmesi anlamına gelecektir. “AKP içinden kopan bir grupla birlikte hareket etmeliyiz” diyerek kendilerini bunlara mecbur görenler baştan yenilmiş olacaktır.

Oysa AKP açısından kaçınılmaz hale gelen bu kavganın gerçekten de iktidar partisinin yıllardır süren erimesini ve meşruiyet kaybını hızlandırması ve muhalefete avantajlar sunması da mümkündür. Erdoğan ile Davutoğlu-Babacan ekipleri arasındaki kavgalar toplamda bir erimeye, çürüyen İslamcı-neoliberal iktidarın irininin ortaya saçılmasına ve kitle desteğinin zayıflamasına yol açabilir. Bu da, eski AKP’li ya da yeni AKP’li kavga eden bütün tarafların suç ortağı olduğunu söyleyen, birinden birini aklamayan ve bu iç kavgaların her zaman halka yönelik bir başka saldırıyla tamamlandığını akıldan çıkarmayan bir konum alışla mümkündür.


Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.

Sendika.Org'u destekle

Okurlarından başka destekçisi yoktur