İngiliz eylemci Tarık Ali, İşçi Partisi’nin stratejisinin müthiş hatalı olduğunu ama muhafazakarların bu büyük zaferine rağmen karışıklığın Boris Johnson’u da takip edeceğini söylüyor
Marc Steiner: The Real News Network’e hoşgeldiniz, Ben Marc Steiner. Geldiğiniz için herkese teşekkürler. İngiltere’de ne oldu? İşçi Partisi neden bu kadar çöktü? Bazılarının dediği gibi bu Brexit seçimi miydi? Jeremy Corbyn öyle olduğunu düşünüyor. Kaybedince böyle dedi. Ve işte Jeremy Corbyn’in söyledikleri:
Yayınladığımız manifestodan ve uyguladığımız siyasetten gurur duymaktayım. Bunlar, çok fazla halk desteği gören herkese kredi, yeşil endüstriyel devrim ve geleceğe yatırım politikalarımızdı. Ama sonunda bu seçim Brexit seçimine dönüştü ve biz hem ayrılmak, hem de kalmak tarafında oy kullanan halkı temsil etmekteyiz. Benim tüm stratejim bu Brexit ayrımının ötesine uzanıp halkı bir araya getirmekti.
Jeremy Corbyn haklı mıydı? Bazılarına göre suçun bir kısmı ona ait, bir kısmı da İşçi Partisi’nin Brexit konusunda net olmamasına. Şimdiye kadar hep İşçi Partisi’nin olan koltuklar artık Tory’lere geçti çünkü hoşnut olmayan İşçi Partili seçmenler sadece Muhafazakârlara oy vermekle kalmamış, daha küçük partileri de desteklemiş, böylece Muhafazakârlara zafer sağlamışlardır. Bu bize biraz Fransız seçimlerini hatırlatıyor. Bu seçimde de yıllardır süren ekonomik sallantıdan sonra Komünistlere oy verenler sağcılara oy verdiler. Ama belki de olanlar bundan daha karmaşıktır.
Olanları nasıl açıklarsanız açıklayın, bu Muhafazakârlar için bir kesin zaferdi. Artık Muhafazakârlar parlamentoda kesin çoğunluğa sahipler. Ama artık sadece Brexit değil, ulusal sağlık sistemi de saldırı altında olacak. Thatcher’a cimriymiş dedirtecek bir özelleştirme uygulaması her tarafa yayılabilir ve Trump’la pazarlıklar gündeme gelebilir. Bütün bunlar dünyanın her yerinde gördüğümüz siyasi sağcı çıkışlarla nasıl açıklanabilir, bunların bir parçası mıdır? İskoç oyları sola kaydı, ama İskoç Ulusal Partisi (İUP) artık Britanya’dan bağımsızlık için yeni bir referandumu gündeme getirmeye çalışıyor. Bunun sonucu nasıl olabilir? Gelecek için çok riskler bulunmaktadır.
Bugün Tarık Ali ile konuşuyoruz. Kendisi yazar, film yapımcısı, Review’da bir editör. Tarih ve siyaset üstüne bir sürü kitap ve yedi roman yazmış. Benim bildiğim en az üç film yapmış, senaryolar yazmış. En son kitabı ise, ki ben daha okumadım ama okuyacağım, Lenin’in İkilemleri.
Tarık, hoş geldin, aramızda seni görmek güzel.
Tarık Ali: Sizinle de olmak çok güzel, Marc.
Jeremy Corbyn haklı mıydı? Bu bir Brexit seçimi miydi? Bu yüzden mi kaybettiler? Ne oldu burada?
Evet, bu bir Brexit seçimiydi. İşçi Partisi’nin iki taraf için de oynaması başarısız oldu. Ama, Marc, daha da önemli olan ve bunun söylenmesi gerekir ki, bir kere 2015’te referandum yapıldıktan sonra, ülkenin çoğunluğunun çeşitli nedenlerle Avrupa Birliği’nden çıkmak istediği açık seçik belli oldu. Bazıları sağcı nedenlerle, bazıları da takip ettiği neo-liberal programlardan dolayı yerleşik düzencilerin arkasına bir tekme atabilmek için ayrılmaya oy verdiler. Sonra insanlar Brexit’in uygulanacağını zannettiler. Bütün siyasi partiler, İşçi Partisi de dahil olmak üzere, referandumda ortaya çıkan halkın isteğini uygulayacaklarını söylediler. 2017 seçimlerinden sonra Muhafazakârlar işçilerle beraber bir koalisyon oluşturmayı başarabildiler. Bunda da Corbyn çok başarılı oldu, partisine 1 milyon oy sağladı ve o geçici 2017 ile 2019 arasındaki dönemde Tori’lerin çoğunluk sağlamasını engelleyebildi. Bu dönemde İşçi Partisi farklı davranmaya başladı.
Bana göre, Theresa May ya da Boris Johnson’u bırakmalılardı ki yapacaklarını yapsınlar, Brexit’i geçirebilsinler. Sonra altı ay sonra, seçim olduğunda İşçi Partisi bu programla çıkıp kazanabilirdi. Ama bunun yerine İşçi Partililer, Parlamento’daki Liberal Demokratlar ve Kalıcılar gruplarıyla birleşti ve Muhafazakârların zaten oylanmış olan şeyleri uygulamalarını engellemeyi büyük bir oyunmuş gibi ortaya koydular. Böylece, sadece Ayrılıkçıların-Brexitçilerin değil, ama çok sayıda insanın akıllarında kurumsal siyasetçilerin referandumu sabotaj etmeye çalıştıkları fikri yerleşti. İşçi Partisi bundan kendini kurtaramadı. Jeremy Corbyn, eğer hakkı verilecekse, başta buna karşıydı. Ama John McDonnell, İşçi Partisi’nin içindeki solcular ve tabii ki büyük miktarda Blair ve Brown’ın parlamenter İşçi Partisi’ndeki destekçileri bu programı dayattılar ve devamında ikinci referanduma söz verdiler.
Bu ise, bence, kuzeyde İşçi Partisi’ne oy veren ama bazen Muhafazakârlara ama çoğu kez de Nigel Farage’ın liderliğindeki Brexit partisine oy verenlere çok geldi. Nigel Farage’a giden titrek oylar İşçi Partisi’nin geleneksel olarak aldığı koltukları kaybederek çoğunluğu almasını önledi. Bunu bir miktar koltuk kaybında görebilirsiniz. Bugün, İşçi Partisi’ne ait koltukların, yani kurulduğu günden beri İşçi Partisi’ne gitmiş koltukların Muhafazakârlara gittiğini görmek çok şaşırtıcı. Haritaya bakacak olursanız, korkunç bir şey. Bence bu tabii ki Brexit; ve İşçi Partililerin ikinci bir referandum için söz vermeleri ve kenara çekilip Tori’lere uygulamak istediklerini uygulatmamaları çok büyük stratejik bir hataydı. Böyle olsaydı adil bir kavgaya davet edebilirdik onları.
Boris kazandı. Ve kazanmasının nedeni de halka şunu söz verdi: Dedi ki, “Benim kendi partim zaman harcayıp durdu. Öteki partilerse referandum sonuçlarını sabote etmeye uğraşıyorlar. Artık ben bunu başaracağım.” Ve başarmaya teşebbüs etti ama engellendi. O da elinden ne gelirse arkasına koymadı, seçimleri tamamen Brexit üzerine çevirdi, İşçi Partililer de bütün üyelerinin çabalarına rağmen bir türlü bunu değiştiremediler. Jeremy tamamen haklı. Halkın çoğunluğu İşçi Partisi programındaki anahtar öğeleri beğeniyor. Ama seçim bunun etrafında dönmedi ki.
Burada iki sorun var. Önce şuna bakılmalı… Boris Johnson’dan bahsettiniz. Burada onun çok kısa bir klibi var… Belki övündüğü kliplerden birisi. Göreceğiz.
[Boris Johnson konuşuyor] Bugün, bu seçimlerden Brexit’i yapmamız için çok büyük bir mecburiyet geldi üzerimize. Ve bu zorunluluğu 31 Ocak’a kadar yerine getireceğiz. Önümüzdeki hafta ve aylarda bu ülkeyi daha iyi altyapı, daha iyi eğitim, daha iyi teknolojiyle değiştirecek önerilerle çıkacağız. Kendinize soracak olursanız, “Hükümet ne yapacak? Bu çok ezici çoğunluğuyla ne yapacak?” Size söylüyorum, şunları yapacağız: birleşeceğiz ve yükseleceğiz.
Buradaki kısıtlı zamanımızda konuşmak istediğim iki şey var. İlki, burada biraz evvel seyrettiğimiz kişi ve bu gerçekten Britanya’yı ve Avrupa’yı nasıl değiştirebilir ve bunun Trump’ın başkanlığındaki ABD’yle ilişkisi. Çünkü o uzun bir müddet bunların ülkesinde kalacak olabilir. Burada Boris Johnson’dan bahsediyoruz. Demek ki bu İngiltere’yi Thatcher’in hayal bile edemeyeceği kadar değiştirebilir. Yanılıyor muyum?
Thatcher’in zamanından daha fazla değişeceğini zannetmiyorum. Thatcher’ın zamanı yeni bir liberal programı başlattığı ve çok kararlı sürdürdüğü bir iki dönemdi. Bence, Boris büyük bir olasılıkla, Ulusal Sağlık Sistemi’ni özelleştirmeye hiç de kapalı olmadan, açık bir şekilde, öncelik verecek ama sağlık sistemine üye olanlara hâlâ ücretsiz bakılacaklarına dair söz verecek. Ama bunun özelleştirilirse daha verimli olacağını savunacak. İşte Corbyn’i cezalandırmak için düşünmeden oy veren İşçi Partililerin birkaç yıl içinde hissedecekleri sorunlar da burada.
Ama, eğer Boris sağlık sistemini özelleştirmede ve bunlara devam etmekte çok çabuk davranırsa Fransa’daki gibi grev dalgaları görmeyi de dışlamıyorum. Demem o ki Marc, pek çok şeyi zaten özelleştirdiler ve pek fazla bir şey kalmadı özelleştirmek için. İşte bu yüzden İşçi Partisi demiryollarını geri alacaktı, elektrik-su gibi hizmetleri tekrar kamuya verecekti çünkü özelleştirmeler pek çok uygulamada tamamen bir felaket oldu. Ama bunlar Boris’in zaferiyle durdurulmuş oldu.
O zaman İşçi Partisi için gelecek nasıl görünüyor senin açından?
Eğer sayılara detaylı bakacak olursanız, çok enteresandır ki, 18-24 yaş grubundakiler arasında İşçi Partisi %57 alarak kazandı. Muhafazakârlar bu gruptan %19 aldı. Eğer 25-34 yaş grubuna bakarsanız, İşçi Partisi %45 ile kazandı. Muhafazakârlar bunlardan sadece %30 aldı. 60 yaşı üzerindekilerde Muhafazakârlar %62 oyla kazandılar, İşçi Partisi’yse %18 aldı. Korkarım ki, her ne nedenle ve nedense, yaşlılar Muhafazakârlara oy verdi. Marc, bizim kuşağımız maalesef kötü bir şekilde çuvalladı.
O zaman, şunu mu söylüyorsun Tarık, yani, biz aradan çekilirsek devrim mi başlayacak?
Bu nesil yaşlanıp başkaları da gelmeye başlayınca, beş-altı yıl sonra ve bunlar gene başka bir Tory hükümetinin altında yaşamaya mecbur olunca, gelecek İşçi Partisi’nin olacaktır. Tepki muhtemelen hızlı gelecektir ama İngiltere de farklı bir İngiltere olacak. O insanların düşüncelerindeki korkunçluklar olmasa da, ama sanırım İskoçya…
O benim bir sonraki sorum olacaktı.
İskoçya artık şimdi komut veriyor, bağımsızlığını ilan edebilir. İrlanda birleşmeye doğru ilerleyebilir. Muhafazakâr Parti’nin kendisi bölünmüş durumda. Liberal yazar ve gazetecilerin umutları olan Liberaller tamamen çöktüler. Liderleri bile koltuğunu kaybetti. Olayların durulmasını beklememeliyiz. Belki bir yıla kadar sürebilecek olan Brexit’e kadar durulabilir ama sonra bütün siyaset tekrar devam edecektir, göreceğiz
İskoç oylarından bahsettin. Bir başka referandum görmek zor olacak ama gelecek birkaç yıl içinde büyük bir anlaşmazlık olarak bu sorun kalacak.
Sanırım gelecek birkaç yılda Muhazakârlar hükümetine muhalefet Edinburgh olacak, Glasgow olacak, İskoç Parlamentosu olacak. Mücadele eden onlar olacaklar. Onların liderleri seslerini duyuracak. Tabii ki, hemen gitmemeli, ama Jeremy Corbyn gittiği zaman onun yerine geçecek olan kişi umuyoruz ki İşçi Partisi manifestosunda söz verilmiş olan pek çok şeye inanan birisi olur.
Eğer birisi İşçi Partisi’nin o eski Blair, Gordon, ya da Brown günlerine dönmesini önerecek olursa felaket olur. Bunu yapacak olurlarsa, şu anda yarım milyondan fazla olan üyelerinin yarısını kaybederler. Pek çok insan, gençler, partiden çıkarlar. Her şey olabilir ama bakacağız önümüzdeki altı ayda neler olacak.
Evet. Dediğiniz gibi, mücadele İşçi Partisi’nin içinde geçecek, neoliberallerin solla ve kuşaklar arasında mücadele olacak. Tarık Ali, evinizde, Londra’da, bizimle vakit geçirdiğiniz için müteşekkirim. Bakalım, işler geliştikçe ve bunların dünyadaki gelişmelerle nasıl ilişkili olduğu ortaya çıktıkça sizinle tekrardan konuşmayı isteriz.
Çalışmalarınız için ve bizimle konuştuğunuz için tekrar teşekkürler.
Tarık Ali’nin yeni kitabı Lenin’in İkilemleri kitabına bir bakın, ben de bakacağım. The Real News Network adına Ben Marc Steiner. Bize katıldığınız için teşekkürler, düşüncelerinizi bize gönderin, kendinize iyi bakın.
[The Real News Network’deki İngilizce orijinalinden Mehmet Bayram tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.