Nikaragua’da süregiden kriz, Başkan Daniel Ortega’nın, FSLN’nin kendisini hem özel çıkarların bir temsilcisi hem de Nikaragua’nın en yoksul kesimlerinin velinimeti olarak konumlandırmakta olduğu yönetme stratejisinin istikrarsızlığını ortaya koymuştur. Nisan ayaklanması ve sonrasındaki durum, Nikaragua’daki mevcut krizin sadece Soğuk Savaş’tan acemice ödünç alınarak yeniden ortaya atılan adlandırmalar üzerinden kavranmasının mümkün olmadığını açıkça ortaya koymuştur. Bunun yerine, ülkede işlerlikte olan sınıf dinamiklerine ve FSLN’nin ekonomik politikalarının emek üzerindeki etkisine yeniden bakmak gerekmektedir
Nikaragua’da işçiler tehlikeli bir çelişki ile yüz yüzeler; ya hükümetin korporatist kalkınma modelinin sınırları içinde örgütlenecekler ya da örgütleri kapatılacak.
Tecnotex fabrika kompleksinin oldukça geniş ütüleme alanında, 80 civarında işçi bütün bir işgününü nem ve sıcaklıktan kan ter içinde kalarak henüz dokunmuş giysileri ütülemekle geçiriyorlar. 2012 yılında, 22 yaşındaki Darwing Lopez de işte burada çalışıyordu.
Tecnotex, Managua’nın kuzeydoğu ucundaki bir kent ve Lopez’in memleketi olan Tipitapa’da bulunan Senika Serbest Ticaret Bölgesi’nde yer almaktadır. Bu bölge, zonas francas (serbest ticaret bölgeleri) –çoğunluğu yakın çevrelerden gelen genç insanlardan oluşan yüzlerce işçinin yurtdışı tüketici piyasasına mal ihraç etmek üzere bir araya getirildiği ve giderek yaygınlaşan küçük üretim kompleksleri– ile doludur.
Lopez burada çalışırken, fabrikadaki mesaisine başlamak için her sabah yedide buraya geliyordu ve burada çok kısa yemek ve su molaları dışında günde 10-11 saat boyunca çalışmak zorunda kalıyordu. Tecnotex, Güney Kore merkezli ve Guatemala, Haiti ve Güneydoğu Asya’da da fabrikalar işleten bir çok-uluslu tekstil şirketi olan SAE-A’ya aittir. Lopez’in çalıştığı zamanlarda, fabrika, ABD kolej piyasasına dönük olarak Under Armour lisansıyla ve üniversitelerin spor kulüplerinin logolarının basılı olduğu giysiler üretiyordu. Lopez saati 17 córdobadan (70 sentten az) olmak üzere günde ortalama 173 córdoba (yaklaşık 7 dolar) kazanıyordu. Lopez bana bu işin onun yaşındaki kişiler açısından iyi bir iş –Tipitapa’da alabileceği en iyi ücretlerden biri– olduğunu söylüyordu.
Nikaragua nüfusunun yaklaşık yarısı gibi Lopez de Sandinizm-sonrası neslin bir üyesidir. Lopez, Sandinist Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FSLN) Somoza diktatörlüğünü devirdiği ve yerel kalkınma, halk eğitimi ve toprak reformuna dayanan bir ulusal yeniden kuruluş sürecini başlattığı 1980’lerdeki devrimi yaşamak için geç bir tarihte doğmuştu. Bunun yerine, Lopez, birbirini izleyen Sandinizm-karşıtı yönetimlerin ülkede yabancı ve yerli sermaye için kârlı koşulları yeniden kurmak adına devrimin kazanımlarını ortadan kaldırdığı bir saldırgan neoliberalizm çağında büyümüştü. Bu saldırganlığa, başta Nikaragua’nın en yoksul bölgelerini ucuz emek arayışıyla çok-uluslu şirketlere açan Orta Amerika-Dominik Cumhuriyeti Serbest Ticaret Antlaşması (CAFTA-DR) olmak üzere, serbest ticaret anlaşmalarına imza atmak da dahildi.
FSLN, o dönemde neoliberal konsensüsün halk tarafından reddedilmesi şeklinde yorumlanan bir sonuç olarak, 2006 yılında başkan Daniel Ortega’nın seçilmesiyle ulusal iktidarı geri aldı. FSLN, 1960’lı yıllarda gizli bir gerilla örgütü olarak kurulmuş olmasıyla, Kuzey Amerika emperyalizmine karşı güçlü bir muhalefet yürütmüş ve zenginliği toplumun en yoksul kesimleri arasında yeniden bölüştürmeyi vadetmişti. Lopez’e göre, Tecnotex gibi devasa fabrikaların varlığı bu siyasi vizyon ile uyumlu görünmüyordu. 2012 yılında, Daniel Ortega’nın bir yıl önceki seçimde tartışmalı biçimde yeniden seçilmesiyle birlikte, Lopez ve diğer bazı Tecnotex çalışanları, FSLN kurucularından Carlos Fonseca Amador’un ismini verecekleri bir sendika örgütlemeye başladılar.
Sendikanın ismi stratejik bir tercihti ve Nikaragua’daki yaşamın zorlu çıkmazlarından birine karşı durmak adına sendikayı örgütleyenlerin yaptığı ince bir planın parçasıydı. Mevcut devlet başkanı Ortega’nın sol-popülist söylemine karşın, ülkede bir sendika örgütlemek ve hatta mevcut sendikalardan biri üzerinden daha iyi ücretler için pazarlık yapmak bile aşırı derecede zordur.
Nikaragua’nın bu kurumsal çıkmazının yarattığı sıkıntıyı tek hissedenler, Darwing Lopez gibi zona franca işçileri değildir. Kendisini söylem düzeyinde Nikaragua işçilerinin tarihi koruyucusu olarak konumlandırırken bir yandan da işçilerin öz-faaliyete dönük girişimlerini engelleyen bir ulusal hükümete sahip olmanın yarattığı etkiler, ülkenin ekonomik hayatının neredeyse bütün yönlerinde bir çarpıklığa neden olmaktadır. Bu çarpıklık, serbest ticaret bölgelerinin kaçınılmaz hale gelmesini, tarım sektöründe olduğu gibi sürekli kılmakta ve kendisini Nikaragua kökenli Flor de Caña romunun üretildiği tarihi şeker değirmenlerinde olduğu gibi, yabancıların sahip olduğu altın madenlerinde de güçlü bir biçimde hissettirmektedir.
Bugün ülke, Nisan 2018’de başlayarak aylarca devam eden ve yol kesmelerin ülkeyi felç ettiği ve protestoların başkent Managua’yı adeta kuşattığı Daniel Ortega karşıtı uzun süreli bir isyankâr meydan okumanın ardından yalpalamaktadır. Bu kriz süresince, Nikaragua’daki özel sektörün temel siyasi temsilcisi olan ve on yıldan fazladır sadık bir Ortega müttefiki olan Özel Girişimler Yüksek Konseyi (COSEP), hükümet ile bağlarını resmen kopardı. Biraz tereddütten sonra, COSEP, ilk olarak Mayıs 2018’de askıya alınmış olan Ulusal Diyalog’a katılma ve bugün de Amerikan-Nikaragua Ticaret Odası (AmCham) gibi diğer özel sektör gruplarının da dahil olduğu Mavi Beyaz Ulusal Birlik ve Yurttaş İttifakı benzeri koalisyonlarda yer alarak, muhalefet içinde açık bir ol oynamaya başladı.
Özel sektör türdeş değildir ve zaman zaman birbirine karşıt amaçlar yönünde hareket eden bir dizi aktörü barındırmaktadır. Tahmin edildiği üzere, özel sektör geniş muhalif siyaset içinde çelişkili bir rol oynayagelmiştir. Bir yandan, sermaye çıkarları ülke ticareti üzerinde kontrole sahip olmaları nedeniyle zaman zaman geçen yıl boyunca çeşitli önemli uğraklarda Ortega’nın meşruluğunu sarsan bir günlük parolar (işveren grevleri) da dahil olmak üzere muhalefetin gündemini kontrol edebildiği zamanlar olmuştur. Fakat diğer yandan, bazı önde gelen özel sektör temsilcileri, anlamlı bir reform yapılacaksa bunun ön koşulunun devlet başkanının görevden alınması olduğunu savunan muhalefet hareketi içinde oluşabilecek daha radikal bir fikir birliğine karşı bir tür arabuluculuk rolü oynayarak, Ortega’nın görevden el çektirilmesi söz konusu olmaksızın bir çözüm üzerine müzakere edilip edilemeyeceği konusunda açık bir pozisyon almaktan sürekli olarak kaçınmaktadır. Mavi Beyaz Ulusal Birlik benzeri koalisyonların içinde, bazı hareket-merkezli düşünen muhalifler COSEP’ten kuşku duymakta ve Ortega yönetimi ile yaşadığı kopuşun aslında ne kadar kesin ve kalıcı olduğunu merak etmektedir. Özel sektörün oynadığı rolü daha da karmaşıklaştıran şey, tarım şirketi patronu (ve FSLN ekonomi danışmanı) Bayardo Arce gibi kişilerdir; Arce, FSLN ile birlikte şirketlerinin sayısı katlanarak artan ve Ortega’ya görevden el çektirilmesinin yıkıcı sonuçlar doğuracağını düşünen pek çok Sandinist girişimciden biridir. Nikaragua’da süregiden bu kriz, Başkan Daniel Ortega’nın, FSLN’nin kendisini hem özel çıkarların bir temsilcisi hem de Nikaragua’nın en yoksul kesimlerinin velinimeti olarak konumlandırmakta olduğu yönetme stratejisinin istikrarsızlığını ortaya koymuştur. FSLN hükümetinin uluslararası sol çevrelerdeki destekçileri, onun -kesinlikle olumlu sayılabilecek- cömert sosyal refah yardımları yoluyla aşırı yoksulluğu azaltmaktaki başarısına işaret ederek, FSLN hükümetinin sosyalist adımlarını savunmaktadır. Fakat bu çevreler, FSLN hükümetinin Nikaragualı işçilere ve işçilerin örgütlerine yönelik çelişkili konumunu genellikle göz ard�� etmektedir. Nisan ayaklanması ve sonrasındaki durum, Nikaragua’daki mevcut krizin sadece Soğuk Savaş’tan acemice ödünç alınarak yeniden ortaya atılan adlandırmalar üzerinden kavranmasının mümkün olmadığını açıkça ortaya koymuştur. Bunun yerine, ülkede işlerlikte olan sınıf dinamiklerine ve FSLN’nin ekonomik politikalarının emek üzerindeki etkisine yeniden bakmak gerekmektedir.
Serbest ticaret bölgelerindeki ve Nikaragua özel sektörü içindeki emek ilişkileri, Çalışma Bakanı’nın ve Serbest Ticaret Bölgesi Komisyonunun temsil ettiği devlet, çeşitli ticaret odalarının ve sektörel sermaye örgütlerinin temsil ettiği işverenler ve rolü tarihte her daim çatışmalı bir alan olan emek alanında emek barışını sürdürmek olan resmi sendikaların temsil ettiği işçiler arasındaki üç-taraflı bir anlaşma üzerinden idare edilmektedir. “2008 yılında çıkarılan ve 2012 yılında yenilenen “Serbest Ticaret Bölgelerinde Emek İstikrarı ve Üretkenlik için Üç-Taraflı Anlaşma”, serbest ticaret sektöründe önceden belirlenmiş bir takvim çerçevesinde ücretlerin düzenli bir biçimde arttırıldığı bir sistem kurmaktadır. Karşılığında ise, SAE-A Tecnotex gibi işverenlere bir istikrar taahhüdü verilmektedir -yani, Nikaragua’nın yeni yeni kurumsallaşan maquila (Serbest Ticaret Bölgesi üretimi) sektörünün grevlerle ve iş bırakmalarla meşhur olduğu bu anlaşmadan önceki dönemde hayal etmenin bile imkânsız olduğu bir biçimde, iş durdurmadan kaynaklı gün kaybı yaşanmayacağı taahhüdü verilmiştir.
Daniel Ortega hükümeti, FSLN’nin sendikal hareket içindeki tarihsel açıdan güçlü konumunu partinin sermaye çevrelerindeki daha yeni müttefiklerinin bir kısmıyla müzakereleri kolaylaştırmak adına istismar ederek, 2007’de başkanlık koltuğuna oturduğundan bu yana Nikaragua’daki neredeyse bütün sermaye çevrelerine dönük olarak bu türden üç-taraflı anlaşmalar yapmaya çalışmıştır. Serbest ticaret sektörünü bir istikrara kavuşturmak, hükümete özellikle büyük faydalar sağlamıştır. Yabancı doğrudan yatırımlar, Ortega’nın görevde olduğu 2007-2012 yılları arasında çarpıcı biçimde artmış ve Nikaragua Tayvan (2008), Meksika (2011) ve Avrupa Birliği (2012) ile yeni serbest ticaret antlaşmaları yaptıkça yeni maquila fabrikalarının sayısı da artmıştır. 2012 yılı itibariyle, Nikaragua’da istihdam edilen resmi sektör işçilerinin altıda biri –emek gücünün 100 binden fazla üyesi– serbest ticaret bölgelerinde çalışmaktadır.
Eski bir Sandinist general ve 2012 yılı itibariyle Serbest Ticaret Bölgesi Birliği başkanı olan Álvaro Baltodano, bu üç-taraflı anlaşmayı, FSLN’nin CAFTA’ya bir toplumsal boyut ekleme girişimi olarak tarif ediyordu. Ancak işçi Lopez ise, bu anlaşmayı, paternalist tarzda işleyen sendika federasyonlarını işverenlerin sorun çıkaran işçileri belirlemeye ve tecrit etmeye dönük çabalarına ortak olmaya iterek üretim alanındaki talepleri pasifize etmenin yollarından biri olarak görmektedir. Lopez, Mayıs 2019 tarihindeki bir yazışmamızda, bana “Sendika federasyonları işçilere sürekli örgütlenmelerini, kendilerinin onlar örgütlendikten sonra destek ve yardım sunacaklarını söyleyip durur” demişti.
“Fakat gerçekte”, demektedir Lopez, “bu federasyonlar genellikle, işçilerin örgütlenme çabalarını, keyfi prosedürel engeller koyarak, sendika üyeliğine kabul süreçlerini geciktirerek ve onların paternalist tarzda işleyen yapısına karşı çıkan işçilerin yasadışı biçimde işten çıkarılmasına gözünü kapatarak kösteklerler.” “Örgütlenmek isteyen işçiler sonunda işlerinden atılır ve kara listeye alınırlar, böylece artık serbest ticaret bölgelerinde bir daha çalışamaz hale gelirler. İşçilerde örgütlenemeyeceklerine dönük korkuyu da işte böyle sürdürürler” diyordu Lopez.
* Jonah Walters, New Jersey Devlet Üniversitesi, Rutgers’te coğrafya alanında doktora öğrencisidir ve burada enternasyonalist kalkınma ve Nikaragua işçi kooperatifleri üzerine çalışmaktadır.
[Nacla’daki İngilizce orijinalinden Soner Torlak tarafından Sendka.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.