Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul’un yapılması halinde su kaynaklarını yok edeceğini, olası bir depremde yıkımı büyüteceğini, İstanbul’un doğasını geri dönülmez biçimde katledeceğini söyledi
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, AKP iktidarının dayattığı Kanal İstanbul projesi ile ilgili düzenlediği basın toplantısında projenin su kaynaklarını yok edeceğini, olası bir depremde yıkımı büyüteceğini, İstanbul’un doğasını geri dönülmez biçimde katledeceğini söyledi.
Ya kanal ya İstanbul sloganıyla yapılan basın toplantısında, projenin ekonomik, siyesi ve ekolojik sonuçları üzerine açıklamalar yapan İmamoğlu, “Kanal İstanbul bir cinayet projesidir, bir felaket projesidir” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Saraçhane’deki binasında yapılan toplantıda İmamoğlu, “Sıralayacağım maddelerin hiçbiri, birilerine itiraz olsun diye sıralanan maddeler değildir. Çocuklarımızın, torunlarımızın, bu ülkenin geleceğini tehlikeye atan bir proje ile karşı karşıyayız. İstanbul Belediyesi olarak Kanal İstanbul protokolünden çekildiğimizi açıkladık. Kanal İstanbul bir cinayet projesidir, bir felaket projesidir. Kimlere ne söz verilmiş olursa olsun derhal vazgeçilmelidir” dedi.
Kanal İstanbul projesinin neden iptal edilmesi gerektiğini maddeler halinde açıklayan İmamoğlu, konuşmasında şu maddelere yer verdi:
Kanal İstanbul susuzluk demektir. Projenin getirdiği en büyük tehlikelerden biri Terkos Gölü’ne tuzlu suyun karışacak olması. Terkos Gölü, Avrupa yakasındaki en büyük su deposudur. Kanal İstanbul bu su kaynağını yok edecektir. Sazlıdere Barajı yok olacak. Aynen Atatürk Havalimanı gibi tümüyle işlevsiz kalacaktır. Şu anda Sazlıdere, Terkos’la birlikte İstanbul’un su ihtiyacının yüzde 28,8’ini karşılıyor ve bu proje bunları yok edecek.
Sadece yer üstü değil, yer altı su kaynaklarımız da yok olacak. Kayalardaki çatlak ve kırıklar sondajla belirlenemez. Bu çatlaklardan Kanal İstanbul’un tuzlu suyu Terkos’a karışır, Terkos tamamen işlevsiz hale gelir. Aynı zamanda stratejik su kaynaklarını da kaybedeceğiz.
Yer altı sularına tuzlu suyun karışması durumunda savaş ve doğal afet durumlarında yüzey suları kullanılmayacak durumda olabilir. Bu durumda stratejik önemde olan yer altı sularını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyayız.
Bölgeden 3 tane fay hattı geçiyor. Deprem, bu bölgenin değiştirilemez gerçeği, bölge heyelana müsait. Proje birinci, ikinci, üçüncü derecede deprem bölgelerinde kalıyor. Bilim insanları, Kanal İstanbul projesinin inşaatı ile ortaya çıkacak yeni risklerden bahsediyor, yıkımın derecesini artıracağını söylüyor.
Plana göre Marmara girişi olan Avcılar Deniz Köşkler’de deniz doldurularak liman yapılacak. Tsunami ile liman sular altında kalacak. Bilim insanları hepimizi ikaz ediyor, göz göre göre kendi elimizle felakete niye davetiye çıkarıyoruz? Neden, kimin için?
Kanal İstanbul demek 8 milyonluk nüfusu bir adaya hapsetmek demek. Bu akıl dışı proje, ülkenin deprem riski en yüksek bölgesine 8 milyon insanı bir kanal marifetiyle hapsediyorsunuz. Tam bir can pazarına dönecek o anda vatandaşın canını nasıl koruyacaksınız? Bu proje stratejik bir ihanet projesidir. Bizden milyonlarca insanımızın canını tehlikeye atan bu projeye evet dememizi nasıl bekliyorsunuz?
Kanal İstanbul ile İstanbul’un doğası sonsuza kadar katletmek demek, hem de milyonlarca liramızı harcayarak. Pazartesi günü yayımlanan sözüm ona ÇED raporunda, imar planına ilişkin bir şey yok.
Bir aldanma geleneğiniz olabilir ama biz İstanbulluları aldatmanıza izin vermeyeceğiz. 23 kilometrekarelik orman alanı, 136 kilometrekarelik tarım alanı ve onlarca köy yok edilecek. Herkesin hayali başka, biri 60-80 katlı bina hayal eder, ben orada insanlar nasıl daha iyi yaşar, bunu hayal ediyorum.
Küçükçekmece lagünü aynı zamanda deniz canlılarının üreme alanı. Bu kentin balığından kuşuna, yaban hayatından suyuna sahip çıkmazsak hayatta kalabilir miyiz? Bu şehirde insanlar nefes alamazsa, su olmazsa, beslenemezse nasıl yaşayacak? Onun için feryat ediyoruz, bunları ben söylemiyorum, bilim söylüyor.
Kanal, İstanbul tarihini talan edecektir. “Boğaz trafiğini koruyacağız” diye anlatıyorlar. 17 milyon metrekare SİT alanından bahsediyoruz. Muazzam bir tarihi zenginlik bu proje tarafından yok edilecek. Öyle “Kadim İstanbul” diyorsunuz, nasıl oluyor sanıyorsunuz? Tarihte yoğun ihanetlere uğradığı olmuştur, uyarımız da ondandır. İhanete izin vermeyiz.
Kanal İstanbul 100 milyar liralık yeni vergi yükü demektir. Ben bunu iki ile çarpsak da yanılmayacağımızı söylüyorum. İnşaat maliyetini bırakın, özel şahıslara ait malların kamulaştırma bedeli bile insanların sırtına yüklenecek. Ülke nüfusunun yarısı yoksulluk sınırının altındayken, işsizlik almış başını gidiyorken, şurada 420 kişilik işe 25 bin kişi başvuruyorken niye? Diyecekler ki “Vatandaşa maliyeti yok.” Şehir hastaneleri, köprüler falan… Anlatmaya gerek yok. Deli dumrul hesabı, bunları kullanalım ya da kullanmayalım, hepimiz ödüyoruz, hem de kat kat ödüyoruz.
Kanal İstanbul projesinin İBB’ye maliyenin 23 milyar lira olduğunu belirten İmamoğlu, bu tutarın İBB’nin 2020 bütçesinden yüzde 50 daha fazla olduğunu belirtti: “Kanal İstanbul projesinden çekilirken her bir İstanbulluyu asgari ücret kadar para ödemekten kurtarmış oluyoruz. 4 kişilik bir aileyi gereksiz vergi yükünden kurtarıyoruz.”
AKP’nin Kanal İstanbul ile boğazdan ücretsiz geçen gemilerden gelir elde edileceği söylemine cevap veren İmamoğlu, “Panama’yı örnek gösteriyorlar ya, orası gemilerin yolunu 1000 kilometre kısaltıyor, Süveyş Kanalını örnek gösteriyorlar, orası 600 kilometre yolu kısaltıyor. O nedenle oraya para veriyor gemiler. Kanal İstanbul ne kadar kısaltıyor? Sıfır kilometre. Neden kullansınlar peki?”
Kanal İstanbul milyonları trafikte iki kat perişan etmek demek. Kanal çerçevesinde planlanan konut alanı, kanal nedeniyle kopacak ve sonrasında köprülerle bağlanacak ulaşım alanı, köprüler, yeni yollar… Çizgi film çizerleri kızdı bana, yanlış anlaşılmasın, ben yaratıcılığınıza saygı duyuyorum, yani onu çizgi ile anlatmak kolay diyorum, yapmak demek İstanbullulara nedeni belirsiz bir çile. İnsanlar metro hattını bekliyor, bunları yapmak varken İstanbulluları neden daha büyük bir trafik çilesinin içine atıyorsunuz?
Kanal İstanbul demek İstanbul’a 1,2 milyon yeni nüfus demek. Bu yeni nüfus ne demek biliyor musunuz? 6 tane Beşiktaş demek. Bunun İstanbul trafiğine yükünü düşünün. Yani bu para ile kangren olmuş trafik sorununu çözmek varken neden yeni sorunlar yaratma çabasındasınız? Neden?
Devlet Hava Meydanları Genel Müdürlüğünün 15 Mart 2018’de yazdığı raporu biliyorsunuz. Özetle “Asrın projesinin etkisiz kalmaması için Kanal İstanbul’un yapımı uygun görümemektedir” diyorlar. Bir hafta sonra yazdığı yazıda ise “ilk yazı sehven yazılmıştır” diyor. Kişiye göre rapor. Bundan sadece 5 gün sonra 25 Mart’ta “Hava trafik hizmetlerine bir etkisi olmayacak” diyorlar. Raporun sonunda ise her şeye rağmen, “Kanalın aydınlatılması konusunda uçakları yanılgıya düşürecek herhangi bir şey kullanılmamalıdır” diyorlar.
Kanal İstanbul, 50 yıllık hafriyat demek. Yani simülasyonunu yapmak isteseniz kamyonlar birbirine çarpar. İstanbul’un yıllık hafriyat miktarı 40 milyon, Kanal İstanbul’unki 2 milyar metreküp. Yani İstanbul’un 50 yıllık hafriyat miktarı demek.
Kanal İstanbul, Montrö rüyası görmek demektir. Montrö Sözleşmesi, anlatıldığı gibi olumsuz değil, Türkiye’yi ve Karadeniz’deki diğer ülkeleri koruyan bir anlaşmadır. Bu anlaşma sayesinde neredeyse 90 yıldır Karadeniz bir barış denizidir. Bu anlaşma bir boğazlar anlaşmasıdır ve koruyucudur. Savaş çıkarmak isteyen bir askeri filo Karadeniz’e giremez. “Kanalla para kazanılacak” savı bir aldatmacadır uluslararası hukuka göre. Siz rüya görebilirsiniz ama bizim görevimiz gerçekleri anlatmaktır.
Kanal İstanbul demek Karadeniz balıklarını ve balıkçılığını yok etmek demektir. Tüm Marmara bir zaman Haliç’in koktuğu gibi kokacak. Küçükçekmece lagününün dip çamurunun olduğu gibi Marmara’ya taşınması demek. Tüm vatandaşlara seslenmek istiyorum, bu düzeni yok etmeye çalışmanın vebali o kadar büyük ki… Doğaya, canlıya bu denli zarar vermek haramdır.
Kanal İstanbul bu memleketi değil kendini sevmektir. Kamu adına karar verenlerin önceliği milletin canını, malını korumaktır; denizi, kuşları, tarımı, canlıları korumaktır. Bunca insan işsizken, yoksulken, çocuklar yeterince beslenemezken bizim önceliğimiz Kanal İstanbul olamaz. Birileri para kazanacak diye bu kadim şehrin, suyunun, doğal çevresinin yok edilmesine izin vermeyeceğiz. Bu proje her yönüyle felaket, ihanet ve cinayet projesidir. Özetle diyoruz ki, gerçekten diyoruz ki “Ya kanal ya İstanbul.”
Sendika.Org