Elizabeth Gomez Alcorta zeki ve enerjik bir avukat. İşleri pek yarım bırakmaktan hoşlanmıyor. Bana dediği gibi, “Arjantin bir beyaz erkek diktatörlüğü.” Ve devam ederek, “bu kadına, bu yerli kadına tam bir öç alma vahşetiyle saldırıyorlar” diyor.
Arjantin’de Ekim ayında gerçekleşen seçimleri sol Peronist Alberto Fernandez kazandı. Yılbaşında göreve başlayacak olan Fernandez, kabinesine ülke tarihinde bir ilk olmak üzere “Kadın, Cinsiyet ve Farklılık Bakanlığı”nı da ekledi ve Bakan olarak da insan hakları savunucusu, avukat Elizabeth Gomez Alcorta’yı seçti. Vijay Prashad, henüz seçimler gerçekleşmeden önce, geçmiş sağ iktidarın siyasi rehin operasyonunda hedef alınan bir yerli siyasetçi olan Milagro Sala’nın durumunu konuşmak üzere Alcorta’yla bir araya gelmişti. Seçimlerden önceki bu görüşmenin ardından kaleme alınan; ezilen ulus sorunu, demokrasi sorunu ve kadın sorununun nasıl iç içe geçtiğini gösteren aşağıdaki yazıyı Alcorta’nın Bakanlığının açıklanması üzerine Sendika.Org okurlarının ilgisine sunmak için çevirdik.
Arjantin’in uzak kuzeybatısında, Şili ve Bolivya sınırlarına yakın bir yerde Jujuy bölgesi bulunuyor. Birkaç yıl öncesine kadar burada yoksul ve yerlilerin etkin bir siyasi gücü oluşmuştu. Bu oluşumun adı Tupac Amaru Mahalle Derneği (Organizacion Barrial Tupac Amaru) idi. Bu isim bile (Tupac Amaru) buradaki yarımküreyi titretmeye yetiyor. Eski krallar olarak hem Tupac Amaru I (1545-1572) hem de Tupac Amaru II (1738-1781) İspanyollara karşı savaşmıştı. Bu krallardan ilki İnka’ların son kralı olarak, ikincisi de sömürge devlete karşı bir asi olarak savaşmıştı. Büyük bir ayaklanma sonucu Tupac Amaru II yakalanmış ve olabilecek an kanlı şekilde cezalandırılarak kamu önünde asılmıştı. İşte bu yüzden Tupac Amaru adının içinde hem halk ayaklanması hem de yoksul ve yerlilere karşı gelen oligarşiye bir nefret bulunmaktadır. Giderek yönetimi almaya yanaşan Tupac Amaru Mahalle Derneği’nin işte bu yüzden parçalanması gerekiyordu.
Tupac Amaru Mahalle Derneği’nin lideri 55 yaşındaki karizmatik kadın Milagro Sala’dır. Bu kadın, sendikalardaki, Peronist hareket içindeki ve yerliler hareketi içindeki çalışmalarının sonucu önderlik pozisyonuna yükselmiştir. Geçtiğimiz son 10 yıl içinde Jujuy bölgesini idare etmekte olan Radikal Kent Birliği’nden (Radical Civic Union) siyasetçiler, Sala ve Tupac Amaru grubunun oluşturduğu temelleri sarsmaya ve yok etmeye çalıştılar. Bu siyasiler hem kişisel olarak Sala’yı hem de derneği suikast ve yolsuzluk yapmaya teşebbüs ile suçladılar. Radikal Kent Birliği üyesi Gerardo Morales, 2015’te vali olarak seçildiğinde derneğin bölgede şiddet uygulayacağını söylemişti. Bu iddiayı Sala reddedince ve ardından Dernek Jujuy’da gösterilere başlayınca Morales Sala’yı gözaltına aldırdı. Sala’nın başına gelenler de böyle başladı.
Buenos Aires’te güneşli bir gün bana dava hakkında görüşlerini ve neler olabileceği bilgilerini veren Sala’nın avukatı Elizabeth Gomez’le tanıştım. Devletin Sala’ya karşı suçlamaları çabucak arttı ve gösteri yapmaktan yolsuzluğa, oradan da suikast düzenlemeye yükseldi suçlamalar. Bütün bu suçlamalar saçma ve delice. 2018 yılında suç mahkemesi, Sala’nın 2007 yılında Alberto Cardoza’ya başarısız bir suikast emri verdiği suçlamasını geçersiz saydı. Bu kararı duyan Sala “Bu bana bir nebze de olsa bir umut verdi” dedi. Burada önemli olan Sala’nın umuttan bahsetmiş olmasıdır. Çünkü hapishanedeyken Sala birkaç kez kendi hayatına kıymaya çalışmıştı. İnsan Hakları İnter-Amerikan Komisyonu’nun ve Birleşmiş Milletler insan hakları uzmanının araya girmesiyle bu kadın artık ev hapsindedir. Öteki suçlamalar ise halen devam etmektedir. Her gün durmadan biriken bu suçlamalar onu boğmakta ve etrafını sarmaktadır.
Elizabeth Gomez Alcorta zeki ve enerjik bir avukat. İşleri pek yarım bırakmaktan hoşlanmıyor. Bana dediği gibi, “Arjantin bir beyaz erkek diktatörlüğü.” Ve devam ederek, “bu kadına, bu yerli kadına tam bir öç alma vahşetiyle saldırıyorlar” diyor. Sala’ya yapılan saldırıların şiddeti örgütünü duraksatmış. Geçtiğimiz üç yıldır Jujuy’da çoğu baskıdan dolayı hiçbir gösteri yapılamamış. Bana Avukat Gomez Alcorta’nın dediğine göre Sala’nın gözaltında olması yerlilerin hiçbir gösterisine izin verilmeyeceği mesajını tüm Arjantin’e duyurmuş.
Geçtiğimiz birkaç yılda Arjantin’de çeşitli yerli halk protestoları artmış durumda. Örneğin Patagonya’da Mapuçe halkının militanları topraklarını savunmak ve geri almak için mücadeleye giriştiler. [Ekim’de yapılan seçimlerle başkanlığı kaybeden] Mauricio Macri, başkanlığı sırasında Mapuçe’lerin de iddialarının bulunduğu topraklar için tarım işletmelerine ve maden şirketlerine sözler vermişti. Macri’nin hükümeti eylemcilere karşı müthiş baskılar uyguladı. Santiago Maldonado ve Rafael Nahuel’in öldürülmesi bu baskıların en canice gösterisi sayılabilir. Bu eylemcilerin ikisi de Mapuçe topraklarını savunurken öldürüldü. Maldonado, İtalyan giyim şirketi Luciano Benetton’a karşı Pu Lofen Resistancia grubundandı. Nahuel ise Lafken Winkul Mapu topluluğundandı.
Macri ve onun güvenlik bakanı Patricia Bullrich gibi adamların Mapuçe gibi halklara harcayacakları zamanları yok. Bu halkları terörist olarak görüyorlar. Bullrich, “Bunlar, anayasayı kabul etmeyen, milli sembollerimize saygı duymayan ve şiddet uygulayan gruplardır” demişti. Mapuçeler’in dili küçük görülüyor, kültürleri önemsizleştiriliyor. Macri gibi adamların yönetimi altında Arjantin’in Mapuçe gibi gruplara uzun zamandan beri soykırımsal bir yaklaşımı var. Mapuçe lideri Lonko Juana Calfunao’nun bir söyleşide Mat Youkee’ye söylediği gibi, “Mapuçe ulusumuzu tanımayan devletlerin rehiniyiz biz.”
Gomez Alcorta bana, Arjantin’in yönetici sınıfı için, “Buenos Aires’e (Arjantin’in başkenti) Madrid (İspanya’nın başkenti), La Paz’dan (bir başka Arjantin şehri) daha yakındır” diyor. Macri gibileri için Gomez Alcorta’nın dediği, Mapuçeler “varlık bile değiller.” Patagonya’daki Mapuçeler de olsa, Jujuy’daki Sala da olsa, Gomez Alcorta’nın sözlerine göre, yerlilere yönelik bu saldırılar “var olmayan birilerine karşı savaş” oluyor.
Milegro Sala kendi baş düşmanı ve Jujuy’un valisi Gerardo Morales’in kendisiyle bir seçimde karşı karşıya gelmekten çekindiğini söyledi. Sala, eski başkan ve şimdi de başkan yardımcısı adayı olan Cristina Fernandez de Kirchner’e yakın. Morales ise, Macri’ye yakın. Milagro Sala’nın hedef alınması hukuki bir işten daha çok siyasi bir mesele. Suçlamalar ve mahkeme tartışmaları devam edecek. Ama olanlar sadece mahkemelerin işi değil. Arjantin’de bütün herkesin kendisine verdiği adla tanınan Cristina seçimleri kazanacak olursa Sala’nın geleceği de masaya yatmış olur. [Seçimleri Cristina Fernandez de Krichner’in başkan yardımcısı olduğu, sol peronist Alberto Fernandez kazandı. Bu yazı seçimlerden önce kaleme alınmıştı.]
Sala’nın avukatı Gomez Alcorta’ya göre Sala’nın kaybetmemesinin dört nedeni var. Birinci neden, mahkeme öncesi tutukluluğu hapishaneden ev hapsine çevrilmiştir. İkinci neden, hâlâ hayatta olmasıdır. Maldonado ve Nahuel’in bir suikast sonucu öldürülmelerini düşününce bu hiç de küçümsenmeyecek bir nedendir. Üçüncü neden, hükümet Tupac Amaru Derneği’ne ve üyelerine saldırmış, 8.000 evi, üç okulu ve bir sağlık merkezini yerle bir etmiştir. Bu kadar baskı altında olmalarına rağmen, Jujuy halkı pes etmemiş, Sala’yı hâlâ kendi liderleri olarak görmeye devam etmişlerdir. Dördüncü neden, bu halkın davası yok olup gitmemiştir. Sala’nın afişleri ve resimlerini tüm Arjantin’de görebilirsiniz. Bu afişlerde “Milagro’ya Özgülük” (Liberen a Milagro) yazmaktadır.
Gomaez Alcorta bana, “Milagro Sala’nın hikayesi sona ermedi daha” diyor. Özgürlüğüne kavuştuğu zaman Milagro Sala tekrar bölgenin lideri olarak karşımıza çıkacaktır. Şu anda, davasından dolayı, yıkılmakta olan bir sisteme karşı mücadelenin bir sembolü olarak kalmaktadır. Eğer Milagro Sala, bir yerli kadın olarak, hapishaneden yükselip Arjantin’in siyasi dünyasının doruklarına çıkabilse müthiş olacaktır.
18 Eylül 2019
*Yazının orijinal başlığı “Arjantin’in seçkinleri neden Milagro Sala’ya karşı bir savaş içindeler”dir. Türkçe çevirideki başlık, yazıda görüşleri aktarılan, Sala’nın avukatı Elizabeth Gomez Alcorta’nın Kadın Bakanı olması üzerine çeviri sürecinde yeniden yazılmıştır.
[Mr Online’daki İngilizce orijinalinden Mehmet Bayram tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.