Yakın geçmişteki olaylar halen Türkiye’nin IŞİD’i hasım olarak görmediğini, IŞİD liderlerinin de Türk yetkililerden çekinmediğini gösteriyor
8,5 yıl önce Suriye’ye karşı savaş başladığında Türkiye en önemli rollerden birini üstlendi. Libya’dan kaçırılan silahlar Türkiye üzerinden Suriyeli “isyancılara” ulaştırıldı. Savaşın sürdüğü yıllar boyunca onbinlerce yabancı “cihatçı” Suriye hükümetine karşı savaşan farklı savaşçı gruplara katılmak için Türkiye’den Suriye’ye geçti. İslam Devleti-IŞİD ortaya çıktığında savaşa katılan “cihatçıların” sayısı daha da arttı.
ABD’nin savaştaki seyrini değiştirip IŞİD’le savaşmaya başlaması, Türkiye’yi Suriye’ye “cihatçı” akımını kısmaya zorladı. Türkiye bu kararı, birçok IŞİD bombacısının Türkiye’de yaptığı eylemlerde onlarca kişiyi öldürmesinden sonra aldı, ama bir dereceye kadar. Yakın geçmişteki olaylar halen Türkiye’nin IŞİD’i hasım olarak görmediğini, IŞİD liderlerinin de Türk yetkililerden çekinmediğini gösteriyor.
26 Ekim 2019’da Başkan Donald Trump, ABD Özel Kuvvetleri’nin IŞİD lideri El-Bağdadi’yi öldürdüğünü açıkladı. El-Bağdadi iki karısıyla birlikte İdlip’in Barişa köyünde tespit edildi. Barişa, Türkiye sınırına ve sınırdaki Reyhanlı ilçesine sadece 5 km uzakta. İdlip (haritada koyu yeşil) “cihatçıların” kontrolü altında ama Türkiye’nin bu bölgede birçok ileri karakolu var.
Guardian, El-Bağdadi”nin Suriye’nin doğusundan başlayan yolculuğunun Türkiye üzerinden geçerek İdlip’te son bulduğunu açıkladı:
“Iraklı istihbarat görevlileri Eylül ayı ortalarında, El-Bağdadi’nin iki kardeşi Ahmet ve Cemal’in karılarını Türkiye üzerinden İdlip’e kaçıran bir adamı teşhis ettiklerini söylediler. Aynı insan kaçakçısı daha önce, El-Bağdadi’nin çocuklarının Irak dışına kaçırılmasına yardım etmişti. Iraklı istihbarat görevlileri bu adamı, karısı olduğu düşünülen bir kadını ve El-Bağdadi’nin yeğenlerinden birisini işbirliği yapmaya ikna ettiler. Böylece kaçakçı, kullandığı güzergâhı, kendisiyle seyahat eden insanların varış noktalarının bilgisini paylaştı. Bu benzeri olmayan bir istihbarattı ve kısa zamanda CIA’ya ulaştırıldı.”
El-Bağdadi’nin ölümünden bir gün sonra, ABD Özel Kuvvetleri IŞİD sözcüsü Ebu Hasan el-Muhacir’i Cerablus yakınındaki Ayn el-Bayda köyünde öldürdüler. Cerablus (haritada açık yeşil) Türklerin kontrolündedir.
28 Ekim 2019’da ABD helikopterleri tekrar Cerablus’a indiler, ya bir kişiyi kaçırdılar ya da bir “elemanlarını” dışarı çıkardılar.
Within Syria (@WithinSyriaBlog):
“4-Yerel kaynaklara göre, bir koalisyon helikopteri, Cerablus’un güneyinde, El-Şuyuh köprüsü yakınına 10 dakika için indi.
5-Bazı aktivistler koalisyon helikopterlerinin Halepli bir IŞİD üyesini yakaladığını ve teröristin ailesinin de bölgeden çıkarıldığını iddia ediyorlar.
6-Koalisyon helikopterleri operasyonlarını tamamladılar, silah sesi duyulmadı (iddialara göre)/ Helikopterler Fırat’ın doğu kıyısında QSD’nin elinde tuttuğu bölgeye indiler.”
Türkiye’nin bu bölgede İHA’ları, sinyal istihbaratı, askeri ileri karakolları ve sahada sayısız istihbarat elemanı var. Bunlardan hiçbiri IŞİD liderinin bölgede olduğunu tespit edememiş mi?
Üç ABD operasyonu da Irak’tan ya da Kuzey Suriye’de Kürtlerin kontrol ettiği bölgeden yapıldı. Oysaki bu bölgeye İncirlik’teki ABD üssünden uçuş süresi çok daha kısa. Görünen o ki ABD, NATO ortağına güvenmemiş, bu operasyonlardan önceden haberdar olmasını istememiş.
Kontrol ettiği bölgelerde IŞİD varlığına kasıtlı duyarsızlığı nedeniyle küçük düşmesinden sonra Türkiye bazı karşı adımlar attı.
Kasım ayında Kilis’te Belçikalı IŞİD üyesi Fatima Benmezian’ı yakaladı. Benmezian Türkiye’nin bombardımanı sırasında, Kuzeydoğu Suriye’deki bir mülteci kampından birkaç hafta önce kaçmıştı.
4 Kasım’da Türk kuvvetleri El-Bağdadi’nin kız kardeşi Resmiye Avvad’ı ve beraberinde kocasını ve gelinini yakaladılar. Azez yakınlarında bir karavan kampında kalıyorlardı. Azez, Kilis’in birkaç kilometre yakınında ve Türk kontrolü altında.
Bugün Türkiye El-Bağdadi’nin eşlerinden birini daha yakaladığını açıkladı ama nerede yakalandığını belirtmedi.
Türkiye’nin yakaladığı insanların hiçbirinin operasyonel değeri yok, bu anlamda hepsi harcanabilir kişiler.
Ancak tüm bu IŞİD’lilerin Türkiye’nin kontrol ettiği ve Türk sınır geçişine birkaç kilometre mesafedeki bölgelerde yaşaması dikkat çekici değil mi? Etrafta başka IŞİD üyesi olmaması mantıksız değil mi? Az çok Türk kontrolü altında olan bu sınır bölgesinde daha birçok IŞİD üyesi olması akla daha yatkın geliyor.
Bazıları sıklıkla Türkiye içinde seyahat ediyorlar:
“Ebu Bekir el-Bağdadi’nin kardeşlerinden biri, IŞİD liderinin öldürülmesinden önceki aylarda pek çok kez İstanbul’a seyahat etti. İki Iraklı istihbarat yetkilisine göre, El-Bağdadi’nin en çok güven duyduğu elçisi sıfatıyla, örgütün Suriye, Irak ve Türkiye’deki operasyonlarıyla ilgili olarak mesaj iletmek ve bilgi toplamak için bu seyahatleri gerçekleştirdi.
…
Kıdemli bir Irak istihbaratı yetkilisi, “Bağdadi’nin ulağı olarak hareket eden ve birçok kez Türkiye’ye girip çıkan bir kişiyi takip ediyorduk… Bu kişi El-Bağdadi’nin kardeşiydi,” dedi.
…
Cuma’yı izleme operasyonunda çalışmış bir Iraklı istihbarat görevlisi, terörist liderin kardeşinin, son İstanbul seyahatini yaptığı nisan ayı sonrasında, izleyen aylarda, sıklıkla yeniden ortaya çıktığını söyledi. Ağabeyinin konumu tespit edilmeden aylar önce Kuzeybatı Suriye’ye döndüğüne inanılıyordu. Sınırdan kaçak geçmesi pek mümkün değildi, serbestçe hareket edebiliyordu.
…
Eski bir yüksek rütbeli Türk subayı, Türk istihbaratının El-Bağdadi’nin sınırdan birkaç kilometre ötedeki varlığından haberdar olmamasının olanaksız olduğunu söyledi.”
Türkiye’nin, Pakistan olmaya başladığının kanıtları ortada. Pakistan, komşusundaki komünist rejime karşı İslamcı başkaldırıyı desteklemeye başladığında kötüden, berbata doğru yol aldı. Savaş, sınır hattında milyonlarca kişiyi radikalleştirdi. Pakistan’a yerleşen birçok savaşçı aile aşırılıkçı davranışlarını sürdürdüler. Zaman zaman Pakistan’ın birçok eyaletinde iç savaş benzeri başkaldırılara neden oldular.
Tayyip Erdoğan, IŞİD üyeleri ve diğer aşırılıkçılara kol kanat germenin kendi ülkesine bir zarar vermeyeceğine inanıyor. Nisan ayında IŞİD bir El-Bağdadi videosu yayımladı:
“Videonun bir bölümünde diğer üç kişiden biri El-Bağdadi’ye üstünde Türkiye Vilayeti yazan, içinde planlar olan, bir klasör verir.”
Ve sonra…
Lindsey Snell (@LindseySnell):
“Haseke’de QSD tarafından kontrol edilen bu hapishanede 28 ülkeden, 5000 IŞİD üyesi var. Bir Türk IŞİD üyesine Türkiye’ye dönmek isteyip istemediğini sorduk, ‘Evet’ dedi. Birçok IŞİD üyesinin Türkiye’ye döndüğünü ve birkaç haftalık gözaltıdan sonra serbest kaldığını bildiğini söyledi.”
Erdoğan, IŞİD hücrelerini kendi ülkesinde kontrol altında tutabileceğini düşünüyor. Bu pek mümkün gözükmüyor. Korkarım, önümüzdeki birkaç yıl içinde Türkiye acı gerçeği anlayacak.
*Editör notu: Bu makale, Suriye savaşına ilişkin analizlerin öne çıktığı Moon of Alabama adlı internet sitesinden alınmıştır. Yazar, makalelerinde gerçek kimliğini kullanmamaktadır.
[Moonofalabama.org’da 6 Kasım 2019 tarihinde yayımlanan İngilizce orijinalinden Murat Karadeniz tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.