“Ekonomik tabanlı eylemlerin genellikle bastırılması çok zordur çünkü siyasi taleplerden öte halkın sofrasını ilgilendiren bir isyan dalgası vardır. Yani böylesi eylemler tamamen bastırılamaz, sadece ötelenebilir. 2017 yılından sonra tekrar 2019’da ekonomik taleplerle bir isyanın patlak vermiş olması da bunun göstergesidir”
İran’daki gelişmeleri yakından takip eden akademisyen gazeteci Savash Progham’la 15 Kasım’daki benzin zamları sonrası başlayan yeni isyanı konuştuk. Porgham, toplumun çeperlerinde yaşayan emekçilerin protestolarına tanık olduğumuzu, bu isyanın ekonomik temelli olması dolayısıyla ortadan kaldırılamayacağını ancak örgütlü bir hareket olmaması nedeniyle de kolay kolay sonuç alamayacağını belirtiyor.
Sendika.Org: İran halkı 2009’dan beri dönem dönem kitlesel sokak eylemleriyle sahne aldı. Benzin zammı ile tetiklenen bugünkü eylemleri nereye oturtabiliriz? İran halkının toplumsal-siyasal evriminin ilerleyişinin bir aşamasında mıyız? Yoksa bugünkü eylemleri kendi tekilliği içinde mi değerlendirmek gerekir?
Savash Porgham: Eylemlerin üçüncü gününde tabloya baktığımızda İran’ın en az 40 şehrinde yükselen, ekonomik taleplerin başat olduğu bir eylem silsilesiyle karşı karşıyayız. Bu eylemler toplumun yoksul kesimlerinin itirazlarının yükseldiği, sosyoekonomik düzeyi düşük, toplumun çeperlerinde yaşayan emekçilerin başını çektiği protestolardır. Ağır bir ekonomik krizde olan ve ABD ambargolarının da baskıyı üs düzeye çıkardığı İran’da benzine 3 misli zam yapılması elbette yoksul kesimin tepkisini çekmiş ve bu zamla birlikte diğer ürünlerin fiyatlarının da yükselmesi endişesini beraberinde getirmiştir.
İran’da farklı kesimlerin protestoları yeni başlayan bir olgu değil ve son yıllarda irili ufaklı eylemler sürekli oluyor. Bu son eylemin karakteristik özelliklerine bakıldığında 2017 yılının sonunda patlak veren ve 100 şehre yayılan eylemlerle benzeştiğini görüyoruz. Yani her iki eylemde de yoksul kesimin bir nevi ekmek kavgası verdiği bir durum söz konusu. Ekonomik tabanlı eylemlerin genellikle bastırılması çok zordur çünkü siyasi taleplerden öte halkın sofrasını ilgilendiren bir isyan dalgası vardır. Yani böylesi eylemler tamamen bastırılamaz, sadece ötelenebilir. 2017 yılından sonra tekrar 2019’da ekonomik taleplerle bir isyanın patlak vermiş olması da bunun göstergesidir.
İran halkı 2009 cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra demokratik taleplerle ve “oyum nerede” sloganıyla sokaklara çıkmıştı. Yani sosyoekonomik seviyesi yüksek ve eğitimli kesimler alanlardaydı. Eylem biçimleri de şiddetten uzaktı. Ancak hem 2017 yılının sonunda hem de şu an devam eden eylemlerde halkın demokratik taleplerden öte ekonomik sorunlara itirazı var. Yani 2009’dan bu yana İran’daki eylem biçimi ve sokaklara çıkan kesimlerin niteliği değişmiş durumda ve bu İran’da ciddi bir toplumsal değişimin olduğunu da ortaya koyuyor. Eylemlerde atılan sloganlar değerlendirildiğinde de bu değişimi görmek mümkün.
Banka yakma eylemlerinin arkasında nasıl bir dinamik var?
Eylemler ekonomik temelli olunca elbette bankaların hedef alınması anlaşılabilir. Özellikle son birkaç yılda halkın parasını iç eden, devlet destekli mali şirketler ve bankalar artmış durumda. İran’daki ağır ekonomik yolsuzluğun temelini bankalar üzerinden yapılanlar oluşturuyor ve halkın parasını hortumlayan pek çok banka var. Bundan dolayı da eylemcilerin bankalara yönelik saldırılarına da bu minvalden bakılabilir.
Örgütlü bir hareketle mi karşı karşıyayız ya da hareketin örgütlülük düzeyi nedir?
Örgütlü bir eylem silsilesiyle karşı karşıya değiliz. Kendiliğinden gelişen ve herhangi bir siyasi veya sivil toplum kuruluşunun başını çekmediği, yani belirli bir odağın liderlik etmediği protestolar var. Doğal olarak hem İran’ın içinden hem de diasporasından bu eylemleri sahiplenmeye çalışan odaklar var ancak bunların eylemcilerin nazarında bir karşılıkları yok. Zaten İran’da sürekli devam eden irili ufaklı eylemlerin yaygınlaşıp sonuca ulaşamamasının temelde iki nedeni var; birincisi örgütlü ve liderli bir hareketin ortaya çıkmaması, ikincisi ise birbirinden farklı kesimlerin eylemlerinin aynı paydada birleşememesi.
Kadınların, gençlerin ve işçilerin özel bir rolünden söz edilebilir mi?
Eylemlerin ekonomik temelli olduğu düşünüldüğünde elbette işçilerin rolü tartışılmaz. Pek çok üniversitede yapılan protestolar ve destek eylemlerine bakıldığında ise öğrencilerin ve gençlerin aktif olarak sürece destek verdiğini görüyoruz. Kadınlar ise sadece İran’da değil, Ortadoğu ve dünyanın her yerinde patlak veren isyanlarda hep ön saflardalar. Ortadoğu’da kadınlar artık evlere hapsedilen ikinci sınıf vatandaşlar değiller ve ne istediklerini gayet iyi biliyorlar. İran özelinde kadınlar özellikle zorunlu örtünmeye karşı yaptıkları eylemlerle meydanlardalar ve son eylemlerde de aktif bir role sahipler.
Etnik hassasiyetlerin devreye girme olasılığı var mı?
Eylemlerin başladığı Ahvaz şehrine baktığımızda Arap nüfusunun yaşadığı bir bölge olduğunu görüyoruz. Bu bölge bir süredir diken üstündeydi ve eylemlere sahne oluyordu çünkü genç bir Arap şairin şüpheli ölümü halkı devlete karşı ayaklandırmıştı. Ekonomik temelli eylemlerin başlangıcının da yine Ahvaz şehrinden olması etnik hassasiyet bağlamında önemli. Öte taraftan Urumiye ve Tebriz gibi Türk yoğunluklu şehirlerin ve Kirmanşah gibi Kürt yoğunluklu bölgelerin de protestolara katıldığını görüyoruz. Bu noktada etnik temelli bir yükseliş ihtimali yok değil.
ABD’den gelen protestolara destek açıklamalarının ülkedeki karşılığı nedir? Monarşist sloganlara ve bayrak yakma vakalarına da rastlanıyor, bunlar ne derece ciddiye alınabilir?
ABD’den gelen destek mesajları İran halkına faydadan öte zarar veriyor çünkü İran devletinin “dış güçler” ve “üst akıl” tezlerine bir nevi dayanak sağlıyor. Öte taraftan ABD’nin ağır ambargoları mevcut ekonomik çöküntünün en önemli sebeplerinden biri. Bundan dolayı da ABD desteğinin protestocular nazarında bir karşılığı olduğunu düşünmüyorum. Monarşist sloganlarda ise devrik Muhammed Rıza Pehlevi’ye değil, babası olan Büyük Rıza Şah lehine slogan atılıyor çünkü kendisi modern İran’ın kurucu babası olarak görülüyor. Yine de monarşinin de protestocuların geneli nazarında kayda değer bir karşılığı yok.
İran halkı emperyalizm ve molla rejimi arasında sıkışmadan bir başka seçenek yaratabilecek potansiyele sahip mi? Böylesi bir hareketin somut dayanaklarından söz edilebilir mi?
İran’da meydana gelen eylemlerde farklı kesimlerin farklı taleplerle sokağa çıktığını görüyoruz ama aralarında bir eylem ve amaç birliği yok. Yani 2009’da “benim oyun nerede” sloganıyla eylem yapanlar ile 2017 ve 2019’da “pahalılığa hayır” sloganıyla eylem yapanlar birbirini tam olarak anlamıyor. Ancak İran tarihine bakıldığında halkın her zaman yeni bir seçenek yaratma potansiyeli olduğunu da görüyoruz. Özetle süreci izlemeye soğukkanlı bir şekilde devam etmek gerekiyor. Kısa ve orta vadede tüm eylemlere rağmen İran’da bir rejim değişikliğini öngörmüyorum çünkü gerekli koşullar hala oluşmuş değil.