ABD’nin ihaneti bir yana Rusya’nın bu tuzaktaki rolü ve pozisyonu da oldukça hazindir. IŞİD’e karşı Suriye Kürtleriyle ilk yıllarda kurduğu “dostluk”, Lenin’in söylemiyle aslında bir ayı dostluğu olmuştur
Savaş baronları ve cihatçı çetelerin Suriye Kürtlerine dönük sefil saldırısı birçok politik figürün ve oluşumun maskesini düşürmüştür. Kürt halkı, ABD ve Rusya’nın başını çektiği çok yönlü ve netameli bir “işgal tuzağıyla” karşı karşıyadır. Esad rejimi, Erdoğan yönetimi, ÖSO (Suriye Milli Ordusu) ve Türk ana muhalefeti bu kurgusal tuzağın bir parçası veya uygulayıcısı rolünü üstlenmişlerdir. Söz konusu tezgâhın tüm foyası, BM Güvenlik Konseyi’ndeki oylamada ortaya çıkmıştır. Bilhassa Rusya ve ABD, işgal hareketini kınama tasarısına “sarahatle” ret oyu vermişlerdir. Yani Suriye’nin kuzeyinde yaşanan “tetavüle” yeşil ışık yakmışlardır. Uluslararası “süper” güçler, adeta Erdoğan’ın “civelek taburuna” dönüşmüşlerdir. Delibozuk Donald Trump, “Hıristiyan Judas’ın” yaptığı gibi Kürtlere “ihanet öpücüğü” kondurmuştur. Güya yedi düvele karşı şahlanmış “milli güç”, yedi düvelden aldığı destekle şahlanmış bir “kukla güce” dönüşmüştür. Ezcümle, Suriye’de vekalet savaşı veren, barış ve huzur nutukları atan oligarkların peydahladığı kirli bir “işbirliği” söz konusudur.
ABD’nin ihaneti bir yana Rusya’nın bu tuzaktaki rolü ve pozisyonu da oldukça hazindir. IŞİD’e karşı Suriye Kürtleriyle ilk yıllarda kurduğu “dostluk”, Lenin’in söylemiyle aslında bir ayı dostluğu olmuştur. Rus yönetimi, tam da simgesi olan “ayı” (медведь: medved) ile bütünlük arz etmiştir. O ayı, ihanete kapılıp her an sizi lime lime edebilir. İşte! daha önce Afrin’de tanık olduğumuz “zübüklük”, zikrettiğimiz bu dostluğun en somut örneklerinden biriydi. Rusya’nın muavenetiyle Afrin’i (Efrîn) “ilhak” eden Türk yönetimi, geçen 1,5 yıllık süreç içinde kenti birçok açıdan sömürmüştür. Ne var ki Afrin’i terk etmek zorunda kalan Kürt kökenli ailelerin ev ve işyerleri “temlik” edilmiş ve binlerce tonluk zeytinyağı hiçbir ithalat rejimine tabi tutulmadan Türkiye içine sokulmuştur. Şimdilerde Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı bir fakültenin inşa edileceği de tartışılmaktadır. Türk idaresi, mutlak bir şekilde kenti hükm-ü tesiri altına almıştır. Dolayısıyla işgal veya genişleme (extantion) siyaseti dediğimiz o mefhum, burada kuvveden fiile geçmiştir.
Bir başka ülke topraklarını elde etmeye dönük muhteviyata (işgal) sahip “Barış Pınarı Harekâtı’nda” da Putin yönetimi, Erdoğan için üstü kapalı bir “mürşitlik” rolü üstlenmiştir. Gogol’un deyimiyle Bobçinskiy, Dobçinskiy’e ilham vermektedir. Putin, Rusya’da inşa ettiği diktatoryanın tüm gizeminin “sınır ötesi savaş (трансграничная война: transgraniçnaya voyna)” olduğunu mevkidaşı Erdoğan’a çok iyi telkin etmiş olsa gerek. Hele Kırım’ı ilhak politikası, eminim ki “fetihçi” reisimize baha-dar bir kılavuz olmuştur. Afrin’de izlenen “ilhak” politikasının ikinci perdesi Kamışlı, Resulayn (Serêkanî) ve Tel Abyad’da (Girê Spî) zuhur etmektedir. Sivil konvoylar, hastaneler, çocuk parkları, su istasyonları “fetihçi” Türk ordusu tarafından büyük sevinç çığlığı içinde bombalanmaktadır. Sanal mekânda bu harekâtı tartışan Rusların büyük kısmı, Erdoğan’a “krasavçik” (красавчик: güzel adam) diyerek sevince ortak olmaktadır. Batı karşıtlığını bir illet gibi içselleştiren Rusların nazarında Erdoğan, Batılı devletlerle mücadele eden “kahraman şövalye” konumundadır. Uçaklarını düşüren ve elçilerinin ölümünde sorumsuzluğu olan bir yönetime önce lanet okumak ve sonra övgüler yağdırmak “bipolar kişilik” sorunu olsa gerek. Bir anda potansiyel düşman, değerli bir dosta dönüştü. Her türlü işbirliği ve saldırıya karşı Kürtler, Nazım Hikmet’in dizeleriyle “dalgaları karşılayan gemiler gibi, gövdeleriyle karanlıkları yara yara çıkacaklardır.”
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.